|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa Medyadan Seçmeler Adnan Menderes
|
Yazar Hasan Celal GÃœZEL- RADÄ°KAL,31/05/2009
|
03-06-2009 |
Bir ÅŸehit: Adnan Menderes Hasan Celal GÜZEL
Sevgili okuyucular, 27 Mayıs 1960 Darbesi’nden bu yana tam 49 uzun yıl geçti. Ne yazık ki bundan yarım asır önce, Atatürk’ün kurduÄŸu Cumhuriyet ve 14 Mayıs 1950’de inÅŸaa edilen demokrasi, O’nun adı anılarak yıkıldı. Öyle ki, Cumhuriyet kanunlarının numaraları dahi deÄŸiÅŸtirilerek yeniden ‘1’den baÅŸlatıldı.
Demirel bir gün bana kahırlı bir tavırla, “Bizim Cumhuriyetimiz Kanunuî’nin saltanat müddeti kadar bile devam edemedi” demiÅŸti. Gerçekten de 27 Mayıs, Cumhuriyet nâmına ‘Cumhuriyet’ ve ‘Demokrasi’ nin katledildiÄŸi tarihtir.
Mazlum ve vakur bir ÅŸehit Efendim, kindar ve obsesif bir kiÅŸiliÄŸim veya ‘hurufîler’ gibi rakamlarla ilgili takıntılarım yok. 27 Mayıs döneminde olanları unutabilir ve olayı objektif bir tarihçi gibi de deÄŸerlendirebilirim. Lâkin 27 Mayıs bitmedi ki; hâlen devam ediyor... 27 Mayıs 1960’ta, Cumhuriyet tarihimizin en elîm, en hazin ve millete, devlete en fazla zarar veren olayı cereyan etti. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle iktidara gelen ve 1954 ile 1957 seçimlerinde de halkın oyuyla iktidarını devam ettiren DP, -CHP ile dirsek teması içindeki- askerî bir cuntanın yaptığı darbe ile devrildi. Milletin sevgilisi olan BaÅŸbakan Adnan Menderes ile en deÄŸerli iki bakan arkadaşı, Türk hukukunun yüzkarası, cunta emrindeki sözümona bir mahkeme tarafından (Yassıada Mahkemesi) idama mahkûm edilerek alçakça ÅŸehit edildiler. Üstelik bu câni darbeciler hiç utanıp sıkılmadan 27 Mayıs’ı bir de bayram ilân ettiler; adını da ırzına geçtikleri anayasanın ve yok ettikleri hürriyetin ÅŸuuraltı suçluluk kompleksiyle ‘Anayasa ve Hürriyet Bayramı’ koydular. Bu mazlum, boynu bükük, çilekeÅŸ halkımızın gönlünün kırık olduÄŸu 27 Mayıs utancını yıllarca bayram diye zorla kutlattılar. BaÅŸta Demirel olmak üzere, DP’nin mirasından faydalanarak iktidar sahibi olanlar, 27 Mayıs’ı bayram olarak kutlayıp bayram mesajları yayınladılar ve bu rezalete son verilmesi için parmaklarını dahi oynatmadılar.
Zerafet timsali Menderes Efendim, merhum Menderes’in ÅŸehadeti esnasında ben 16 yaşındaydım ve Malatya Lisesi 2. sınıf öÄŸrencisiydim. Rahmetli babam da DP’nin eski mahallî yöneticileri arasındaydı ve bu yüzden başına gelmedik kalmamıştı. CHP’li arkadaÅŸlarımız bizi okulda, ‘kuyruk’ ya da ‘gerici’ diye çağırırlardı. O tarihte DP’lilere, yani milletin büyük çoÄŸunluÄŸuna ‘gerici’ derlerdi (Bugün de ‘irticacı’ diyorlar). 1960’lı yılların başında, radyo ve basından meydana gelen medya, kelimenin tam mânasıyla bir ‘felâket’ti. 27 Mayıs cuntası olan ‘Millî Birlik Komitesi’ne uÅŸaklık yaparlar; her gün manÅŸet manÅŸet kan ve kin kusar, iftiralar atarlardı. Bir gün, kıyma makinalarındaki gençlerden, bir gün Celâl Bayar’a hediye edilen Afgan tazısından, bir baÅŸka gün BaÅŸbakanlık’taki ‘tahsisat-ı mestûre’ (örtülü ödenek) kasasından çıkan naylon kadın donundan söz ederler ve darbecilere köpek gibi yaltaklanırlardı... Kulaklarımda hâlâ Ankara Radyosu’nda akÅŸam saatlerinde yayınlanan ‘Yassıada DuruÅŸmaları’nda ‘Alçak Adalet Divanı’ BaÅŸkan Salim BaÅŸol’un tüylerimi diken diken eden o cehennemî sesi yankılanıyor: ‘Sanıklar getirildiler, elleri baÄŸlı olmayarak yerlerine alındılar...’ Daha sonra, o dünyalar güzeli, zarif BaÅŸbakanımın, beni kahreden titreyen sesi ile ‘Reis Beyefendi Hazretleri’ deyiÅŸleri... Radyoyu kucaklayarak ‘Neden BaÅŸbakanım, neden bu heriflere bu ÅŸekilde hitap ediyorsunuz?!..’ diye isyan ettiÄŸimde, benim gibi O’nu çok seven rahmetli babam, “OÄŸlum, O bir beyefendidir. Hiç bu adamlar karşısında zerafetini, nezaketini bozar mı?..” demiÅŸti. Seneler sonra, O’na, duruÅŸmaya çıkarılmadan önce iÅŸkence edildiÄŸini ve yüksek dozda uyuÅŸturucu yapıldığını öÄŸrenmiÅŸtim... O, ipe götürülürken de aslâ asaletinden ve zerafetinden vazgeçmedi. Dudaklarında sevdiklerinin, milletinin, devletinin ismi, kalbinde Allah sevgisi ve imanıyla aramızdan ayrıldı. Åžehit edildiÄŸi sırada göÄŸsü iÅŸkence izi sigara yanıklarıyla doluydu. Milletimizle, devletimizle elbette haklı olarak övünürüz. Lâkin bu ‘canavarların’ da içimizden çıktığını unutmamamız lâzımdır.
Milletin hizmetinde Menderes Efendim, Adnan Menderes, sevabıyla, günahıyla, hizmetleri ve hatâlarıyla artık tarih oldu. Bu millet ‘O’nu çok sevdi... Hattâ ölümünden sonra onu evliyâlık mertebesinde görenler vardı. Çocuklarının adını ‘Adnan’ ve ‘Menderes’ koydular. YaÅŸarken O’nu sevmeyen CHP yanlıları da, ölümünden sonra sevdiler veya en azından yapılan haksızlıklara üzüldüler. Bugün, hâlâ darbecilere hak veren ve O’nu küçültmeye çalışan bir avuç jakoben militarist dışında, hiç kimse ‘27 Mayıs Cehennemi’nde olan biteni hoÅŸ görmemektedir. Merhum Menderes’in Türk Milleti’ne ve Türkiye’ye sayılamayacak kadar çok hizmetleri vardır. O, Millî Åžeflik diktası dönemini kapatmış, yepyeni bir hizmet çığırı açmıştır. Tek parti dikta rejiminin halkı hor gören yönetimi yerine, halka deÄŸer veren ve halkın ayağına giden bir hizmet anlayışını benimsetmiÅŸtir. O’nun döneminde Türkiye dışa açılmış, aktif bir dış politika uygulanmaya baÅŸlamış, ekonomik büyüme katlanarak gerçekleÅŸmiÅŸtir. Her hizmet bir yana, ezanın kelamullah aslına uygun ÅŸekilde okutulması dahi, merhum Menderes’in okunan her ezanda rûhunun ÅŸâd olmasını saÄŸladığına inanıyorum.
‘Yüzük sattıran asalet’ Efendim, Genç GeliÅŸim Dergisi’nin Åžubat 2008’de yayınlanan 36. sayısındaki bir anekdotu aynen aktarıyorum: “1952’de Menderes’in isteÄŸi ile bir kanun çıkarılıp 600 yıl devleti idare etmiÅŸ olan Osmanlı Hanedanı’na mensup hanımların sürgün hayatı sona erdirilir. Sultan Abdülhamid Han’ın zevcesi MüÅŸfika Hâtun Sultan ile kızı AyÅŸe Sultan OsmanoÄŸlu, BoÄŸaz’da kiralanan bir daireye yerleÅŸirler. Günlerden bir gün zilleri çalınır ve içeriye meçhûl bir misafir girer. AyÅŸe Sultan misafiri içeri alır. MüÅŸfika Sultan ise kuÅŸluk namazını kılmış, seccadesinin üzerindedir. AyÅŸe Sultan misafire ÅŸaşırarak sorar: - Siz BaÅŸvekil Adnan Menderes deÄŸil misiniz? - Evet, bendenizim efendim. - Özür dilerim, teÅŸrif edeceÄŸinizi keÅŸke önceden haber verseydiniz. - Zararı yok efendim, Valide hazretlerinin elini öpmeye, hayır duâsını almaya ve bir ihtiyacı olup olmadığını sormaya geldim. AyÅŸe Sultan, annesine döner ve Menderes elini öpünce misafiri takdim eder: - AnneciÄŸim, bu bey Türkiye Sadrazamı. Hayır duânızı almaya ve bir ihtiyacınızın olup olmadığını sormaya gelmiÅŸ. - Pek mütehassis oldum. Duâlarımız sizinle. Bir mühendis beyefendi hem evini verdi, hem de her ay 10 lira harçlık veriyor. Menderes özel telefonunu bırakıp ayrılır... *** Yıl 1959. Menderes ve Türk heyetini Kıbrıs AntlaÅŸması için Ä°ngiltere’ye götüren uçak, Londra yakınlarında düÅŸer. Birkaç bakan vefât eder. Menderes kurtulur. Büyük bir karşılama ile yurda döndüÄŸü akÅŸam bir ara hanımı sorar: - Beyefendi, acaba uçak düÅŸerken, yani ölüme giderken ne düÅŸündünüz? - Çok iyi hatırlıyorum. Uçak düÅŸerken ÅŸunu düÅŸündüm: ‘Ben ölürsem, acaba Berrin Hanım, Abdülhamid Han yadigârlarının ev kirası ve harçlıklarını mühendise ödemeye devam eder mi?’ *** 27 Mayıs Ä°htilâli’nden sonra, kurulan bir mahkeme ile BaÅŸbakan Adnan Menderes, 17 Eylül 1961’de idam edilir. Birkaç gün sonra Sultan Hanımların ev sahibi olan mühendis, Menderes’in hanımından para istemek için kapıya gelir. Fakat zor duruma düÅŸen Menderes ailesi parayı ödeyemez; borç da bulamaz. Ä°ÅŸte o zaman Berrin Hanım kıymetli niÅŸan yüzüÄŸünü oÄŸlu Mutlu ile sattırır ve kira ödenir. Çileli eÅŸ Berrin Hanım’ın, bundan 2 yıl kadar sonra kapısı çalınır. Gelen tanımadıkları biridir; kendini tanıtır: - Efendim, ben Adapazarı ’nda kuyumcuyum. Dün biri bana bir yüzük getirdi. Baktım içinde Adnan Menderes yazılı, hemen yüzüÄŸü aldım ve sizden çalınmış olabileceÄŸini düÅŸünerek getirdim, buyurun efendim... Berrin Hanım, yüzüÄŸün çalınmadığını söyler ve teÅŸekkür ederek kabul etmek istemez. Fakat ısrar karşısında kabul etmek zorunda kalır.” *** Bugünlerde ölüm yıldönümünde andığımız rahmetli Üstâd (Necip Fâzıl), o meÅŸ’um yıllarda merhum Menderes için ‘O Zeybek’ isimli mersiyesini yazmıştı. Üstâd, satır aralarında sanki bugünkü darbelere de isyan ediyor: ‘Ne günedek böyle gider bu devran? ZeybeÄŸim, bir sel ol, bir çığ ol, davran!’ ÇocukluÄŸumun, ilk gençlik yıllarımın güleryüzlü Sevgili BaÅŸbakanı Menderes’i minnet ve rahmetle yâd ediyorum. Seni ÅŸehit eden alçakların ÅŸimdi esâmisi bile okunmuyor; lâkin sen adını Türk tarihine hizmet ve sevgiyle yazdırdın. Rahat uyu benim tonton baÅŸbakanım... ‘AÄŸla, bir dinmeyen hasretle aÄŸla; Zeybeksiz yolları gözetle, aÄŸla!’Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 03-06-2009 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N | |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
124389094 Ziyaretçi
|
|
|
|