O gecenin muhtevasını bu köÅŸeye taşımak maalesef mümkün deÄŸil. Ancak, teori ve aksiyon adamı GannuÅŸi'nin "Direnenler kazanır" sözü ve bunu açıklayıcı sadette direnen ve teslim olan iki ülke özelinde yaptığı açılım câlib-i dikkatti. GannuÅŸi'nin açtığı izlekten yola çıkarak bu konuyu ele almanın faydalı olacağını düÅŸünüyorum.
Nahda Hareketi'nin sâbık baÅŸkanı GannuÅŸi, 11 Eylül sonrası ABD'nin OrtadoÄŸu haritasını deÄŸiÅŸtirmek için iki ülke üzerine kurduÄŸu baskıları anlattı. Ä°ki ülke, birisi baskılara boyun eÄŸmiÅŸ, diÄŸeri baskılara direnmiÅŸti. Birisi baskılara boyun eÄŸmenin faturasını, bugün kendi halkıyla savaÅŸarak ve bölünme tehlikesi yaÅŸayarak öderken, diÄŸeri bölgesinin en önemli oyun kurucularından birisi statüsüne yükselerek geleceÄŸini özgüvenle planlamanın tadını çıkarıyor.
Direnen ülke Suriye ile baÅŸlayalım. 11 Eylül sonrası iki seçenek konmuÅŸ Suriye'nin önüne; havuç ve sopa...
ABD'yle Büyük OrtadoÄŸu Projesi baÄŸlamında tam bir iÅŸbirliÄŸine gitmesi istenmiÅŸ. Bunun karşılığında ise, BeÅŸar Esad'ın iktidarını koruma sözü verilmiÅŸ. Aksi hâlde büyük felâketlere hazırlıklı olmaları istenmiÅŸ.
Olayın ciddiyetini de, Hariri cinayeti ve buna baÄŸlı olarak Suriye'yi Lübnan'dan çıkararak göstermiÅŸler. Yetmedi, Hariri cinayetinden dolayı Esad'ı uluslararası sözde bir mahkemede yargılanmakla yüz yüze getirerek göstermiÅŸler. Bu minvalde envaı türlü kol bükmeler devreye sokulmuÅŸ.
Suriye hükümet yetkilileri ise önündeki opsiyonları masaya yatırmış, enine boyuna riskleri çalışmışlar. Bir tv programında Batı'nın ülkelerine dayattığı planı halka anlatmışlar:
ABD ile iÅŸbirliÄŸi yaptığımızda neler kazanıp neler kaybedeceÄŸimizi bütün detaylarıyla hesapladık. Aynı ÅŸekilde iÅŸbirliÄŸini reddedersek bunun faturasını nasıl ödeyeceÄŸimizi, olası kayıplarımızı ve alacağımız riskin boyutunu ama karşılığında hangi kazanımları elde edeceÄŸimizi de hesap ettik. Sonuç olarak gördük ki; dayatılan iÅŸbirliÄŸini reddettiÄŸimizde elde edeceÄŸimiz kazanım, iÅŸbirliÄŸine gittiÄŸimizde elde edeceÄŸimiz kazınımdan çok daha fazla. Buna binâen iÅŸbirliÄŸini kabul etmedik, demiÅŸler.
Sonuç ortada zaten..
Ä°ÅŸbirliÄŸini kabul eden ülke ise, Pakistan. Bu ülke de Suriye gibi dayatmalarla yüz yüze kalmıştı. ABD'nin "terörle savaÅŸ"ına tam destek vermek, topraklarını ABD askerlerine açmak, hava sahasını kullandırmak ve her alanda istenilen desteÄŸi sunmakla, ülkenin taÅŸ devrine döndürülmesi tehdidi arasında bir seçime zorlanmıştı.
Karar vermek kolay olmamıştı tabiî. Perviz MüÅŸerref'in daha sonra yayımladığı anılarından bunu anlıyoruz. "In the Line of Fire" (AteÅŸ Hattında) kitabında, MüÅŸerref, önemli itiraflarda bulunmuÅŸtu.
ABD'nin; "Ya benimlesin, ya da düÅŸmanımsın" tehdidinin Müslüman ülke liderlerini Amerika'ya nasıl biat sırasına dizdiÄŸinin utanç örneÄŸini sunuyor kitap..
MüÅŸerref, kitabında ve bununla ilgili basına yaptığı açıklamalarda ülkesinin nasıl tehdit edildiÄŸini çarpıcı bir ÅŸekilde anlatmıştı.
Dönemin ABD DışiÅŸleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage Pakistan Ä°stihbarat Servisi BaÅŸkanı'na küstahça; "Bombalanmaya hazır olun. TaÅŸ devrine dönmeye hazır olun" diyor. Egemen bir devleti tehdit ediyor açıkçası.
MüÅŸerref ise bu tür tehditler için "onur kırıcıydı" demiÅŸti, bir basın toplantısında. "EÄŸer" diyor, "Amerika'nın taleplerine hayır deseydik Hindistan'ı üzerimize salacaklardı".
Velhâsıl Pakistan tehditler karşısında direnmeyi deÄŸil, teslim olmayı ehveni ÅŸer kapsamında bir çözüm olarak görmüÅŸtü. Lâkin kahredici sonuç ise ortada:
MüÅŸerref'e iki kez suikast saldırısı düzenlendi. Kendi vatandaÅŸlarını El Kâide elamanları diye yakalayıp onlara teslim etti. Dinî eÄŸitim veren kurumlar üzerinde büyük baskılar oluÅŸturdu. Topraklarını ve hava sahasını ABD askerlerinin kullanımına açtı.
ABD, Bacor bölgesinde bir medreseyi füzelerle vurdu, çoÄŸu çocuk 80 kiÅŸiyi öldürdü. Bu bir ilkti, ama son olmayacaktı. MüÅŸerref Lal Mescidi'ni bastı, sadece 100 üzerinde kız öÄŸrenci hayatını kaybetti. Bu iki olay 1994'teki "Malakant hadisesi"nden sonra bugünkü "Taliban ayaklanması" denilen devlete karşı silahlı direniÅŸin fitilini ateÅŸleyen en önemli etmen olacaktı.
Ama Pakistan dünya baronlarına hiçbir zaman yaranamadı. Hep fazlasını istediler ve nükleer silahların kontrolü baÅŸta olmak üzere yeni taleplerde bulunmayı sürdürdüler.
Direnememek Pakistan'a büyük bedeller ödetmeye devam ediyor. Hâlihazırda PeÅŸtun kabilelerinin yaÅŸadığı Serhad bölgesinde silahlı çatışmalar ile Belucistan bölgesindeki ayrılıkçı hareket ülke bütünlüÄŸünü büyük tehlikeye sokmuÅŸ, KeÅŸmir meselesi önemli ölçüde unutulmuÅŸtur durumdadır.
"Direnenler kazanır" tesbitini, Türkiye'nin 1 Mart tezkeresini hârici ve dâhili gözdaÄŸlarına raÄŸmen onaylamamasından elde ettiÄŸi kazanımlarla da test edebilirsiniz.
http://www.habervaktim.com/yazaroku.php?id=14629
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.