| |
| |
|
| |
|
| |
|
Duyurular |
|
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
(linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L
anisina
|
|
|
|
|
Anasayfa
|
|
"TÜRKÇE İBADET" MESELESİ yahut ÖYLE Mİ DEĞİL Mİ? |
|
|
|
|
Yazar Esra PEKER
|
|
28-02-2009 |
“ÖYLE MÄ°, DEĞİL MÄ°?”
 Esra PEKER / OSMANÄ°YE
Bilinmeyen, anlaşılmayan bir sözün; mesajın yaÅŸanması, eyleme dönüÅŸmesi, kalpleri huÅŸua kavuÅŸturması beklenemez. Özellikle bu mesaj bir hayat programı, yaÅŸam kılavuzu olan Kur’an’ı Kerim ise; anlaşılmadan okunması, O’nun gönderiliÅŸine aykırıdır. “Hiçbir hatip anlaşılmamak için konuÅŸmaz. Hele Allah için ise hiç!..” (2) Kur’an’ı Kerim insanlığa okunması, anlaşılması ve yaÅŸanması için “…Dura dura, yavaÅŸ, yavaÅŸ okuyasın / anlayasın diye ayet ayet, süre süre indirilmiÅŸtir.” (isra-17-106)…
Anlamadan yaÅŸamak, hayata geçirmek, amel etmek nasıl mümkün olur? “Kur’an anlaşılmadıkça uygulanmaz, uygulamadıkça da Allah’a kulluk, O’nun rızasına uygun bir hayat gerçekleÅŸemez.”(3)
Okuyup anlayacağız ki; “Ä°ndiÄŸi toplumun sorunlarını nasıl çözmüÅŸ, dünyayı nasıl açıklamış; dün, bugün ve yarın hakkında neler söylemiÅŸ, insanoÄŸlunun sorunlarına nasıl yaklaÅŸmış?” (4) olduÄŸunu bilelim. Madem ki bizim kılavuzumuz / rehberimiz; O’nunla hayatımızı yeniden inÅŸa etmek için anlamak ÅŸarttır.
Kur’an-ı Hakim “ Müslüman olanlar, iÅŸte onlar doÄŸruyu arayanlardır. En layık, en uygun olana talip olanlardır. Hareket halinde dinamiktirler. Yani iÅŸin hakikatini araÅŸtırıcı ve iyiye müteharrik bulunan Müslüman menfaatine, hayrına olacak olan doÄŸru yolu ÅŸuurla arayan ve onu bulunca da ona layık olmaya çalışandır.”(5) diye müslümanın meziyetlerini açıklar.
Hz. Ali (r.a) “Kendisinde idrak ve anlayış bulunmayan ibadette hayır olmadığı gibi, düÅŸünmeksizin yapılan Kur’an okumada da hayır yoktur.”(6) derken Prof.Dr. Zeki Duman, “Üzülerek söylemeliyim ki O’nun manasını ihmal etme, neticede de Kur’an’ı hayattan uzaklaÅŸtırmaya kadar götürmüÅŸtür.”(7)
Müslümanlar, anlayarak inanır ve yaÅŸamaya çalışırlar. YaÅŸama ve hayata geçirmenin yolu anlamaktır. Ä°slamın ilk muhatapları “Ä°slama girerken manasını tam anladıktan sonra onu kabul ediyorlardı. Hiç kimse ön araÅŸtırma yapmadan Müslüman olmayı düÅŸünmemiÅŸlerdi.”(8)
“Ä°lk ve doÄŸrudan muhataplar, açıkça anladıkları bir kitaba iman etmiÅŸler veya yine açıkça anladıkları bir kitabı inkar etmiÅŸlerdi. Sonraki nesillerden bazıları ise Kur’an’ın ne dediÄŸini bilmeksizin O’nun Allah katından geldiÄŸini ikrar etmekle aynı vasfı almaya hak kazanıyorlardı.” (9 )
Kur’ani hayat Dergisinde sözü edilen gazeteci-yazar, (10) “Türkçe ibadetin daha bilinçli ve kalpten olacağı“ sözlerinde -yanlış bir kasıt yoksa- bir görüÅŸtür, saygı duyulur... Bu görüÅŸ sahibi, insanımızın dinlerini iyi anlamaya, onları; ÅŸuurlu/bilinçli kılmaya katkısı olacağı kanaatine varmış olmalı ki bilgisizlikten kurtarmak, amellerine bilinç katmak -belki- maksadıyla ihtiyaç duymuÅŸ olabilir.
Hatta bazı Ä°slam alimleri de Hasan ül- Basri Hazretleri gibi “Ä°limsiz ve fıkıhsız amel edenler, yoldan sapmış yürüyenler gibidir. Ä°limsiz amel edenlerin ifsat ettikleri islah ettiklerinden daha çoktur.”(11) diyerek tarihin derinliklerinden benzeri açıklamaları seslendirmiÅŸtir.
Zaman zaman Türkçe ibadet hangi ihtiyaçtan dolayı gündeme getiriliyor? Türkçe ibadet, samimi olarak Türk müslümanların daha bilinçli, kalpten ibadet yapmaları için mi gündeme getirilmekte yoksa bir proje olarak mı dayatılmaktadır?
“Türkçe ibadet projesi” cumhuriyetin ilk yıllarında öne getirilmiÅŸ ancak tutmamış… O günlerde “Ä°slam’ın TürkçeleÅŸtirilmesi Projesi”ni ÅŸiddetle arzu eden bir mebusun, “Türkçe Kur’an mı?” sorusuna Elmalı Hamdi Yazır, “ Türkçe Kur’an mı olur? Behey ÅŸaÅŸkın!..” der.(12)
Benzer bir durum, Ali Rıza SaÄŸman’ın Yerebatan Camiinde namazda Türkçe olarak Kur’an’ı Kerim’in mealini okuduÄŸu, selam verince arkasında cemaat kalmadığını görmüÅŸ (13) olması bu projenin tutarsızlığını göstermiÅŸtir.
Mustafa Kemal, bu tür projelerin tutmadığını, tutamayacağını görmüÅŸ olmalı ki “Milleti kendi haline bırakınız, Kur’an’ını Arapça okusun, ibadetini, dininin, Kur’an’ının lisanıyla yapsın.”(14) demiÅŸ ve proje kaldırılmıştır.
Milli dilde ibadet olur mu olmaz mı? Onu uzman fıkıhçı ve akademisyenlere bırakalım… Bizce böyle bir projenin altında yatan sır; ümmet birliÄŸinin ve Müslüman ulusların arasındaki mesafeyi –varsa- açmak / ayrıştırmaktır. Dünya Müslümanları bu birliÄŸin olmayışından olmalı ki ipi kopmuÅŸ tesbih taneleri gibi paramparçadırlar.
…
“Va’fuannâ, vaÄŸfirlenâ, verhamnâ, ente Mevlanâ fensurnâ alel kavmil kâfirin.” (Bakara-286)
KAYNAKLAR:
1- Kur’ani hayat Dergisi, yıl 1, sayı 4, sayfa 116.
2- M. Ä°slamoÄŸlu, Hayat Kitabı kur’an, c.I., s.106., c.II.,s.715.
3- Kur’an Yolu, Türkçe Meal Tefsir, Diyanet Yay. C.I., s.37.
4- R. Ä°hsan Eliaçık, YaÅŸayan Kur’an, Ä°nÅŸa Yay. s.11.
5- M. Said Çekmegil, Ä°nsanın Yolu Ä°slam, Sanih Yay. s.43.
6- Dr. Mahmut Yücer, Kur’an’ın Anlamı ile BuluÅŸmak, Server Ä°letiÅŸim A.Åž. yayınları, s.26.(BroÅŸür)
7- Prof. Dr. Zeki Duman, Kur’an ve Müslümanlar, Fecr Yay. 3.baskı s.224.
8- Mevdudi, Tefhim, c.II.s.272.
9- Dücane CündioÄŸlu, Anlamın Tarihi, Kitabevi Yay. s.10-126.
10-Kur’anihayat Dergisi, yıl 1, sayı 4, sayfa 116.
11-Mehmet Alptekin, Özgün Ä°rade Dergisi, Yıl 3, sayı 30
….
12- Elmalı Hamdi Yazır, Kur’an-ı Kerim ve Meali Åžerifi, Ä°ÅŸaret Yay., s.15
13- Dücane CündioÄŸlu, Bir Kur’an Åžairi Mehmet Akif ve Meali, Birun Yay. s.364.
14- Dücane CündioÄŸlu, Türkçe Kur’an ve Cumhuriyet Ä°deolojisi, Kitabevi Yay. 2.baskı s.276.
|
Ä°badet zaten kendi ana dilimizde olur...
Yazar Melitenli açık 2009-03-01 08:05:31
Biz şekil şartı olmayan tüm ibadetlerimizi ve dualarımızı zaten kendi anadilimizde yaparız; yapıyoruz. Şekil şartı olan ibadetlerimizde ise o şekil şartlarını da yerine getirmek konumundayız. Kendi anadilimiz de -Allah'ın tüm nimetleri gibi- şükür ibadetimize bir sebep ve vesiledir diye düşünüyorum. | Hatta!...
Yazar Melitenli açık 2009-03-01 08:12:34
Kendi anadilimizi hakkını vererek temiz ve doğru kullanmaya özenmek kendi başına bir şükür ibadetidir diye düşünüyorum...
İ. Melitenli | Katılmıyorum...
Yazar Sanih açık 2009-03-01 09:34:03
Yazar hanımefendinin ilk paragraftaki "...yaÅŸam kılavuzu olan Kur’an’ı Kerim ise; anlaşılmadan okunması, O’nun gönderiliÅŸine aykırıdır..." görüşüne katılmıyorum. anlamak lüzumuna inanmakla beraber, ilahi mesajın orjinalinin okunması gereÄŸini dışlayıcı bir ifade bu. Bu ilahi mesajın eÄŸer okuma bilmiyorsak yüzüne bakmanın bile düşünme bereketine yol açacak bir ibadet olacağı sanısındayım. Ona özlemle ve hürmetle bakmanın bile bile çok asil bir duygu olacağını düşünüyorum. Allah bizden sadece gücümüzün yeteceÄŸini ister. | Yazar Fahri açık 2009-03-02 01:34:07
Hikaye bu ya. Geçmiş zaman. Muhterem dervişin biri, haç yoluna koyulmuş. Beyşehir gölü yakınlarında, ağaçlık bir yer görünce, hem yorgunluğunu atmak, hem karnını doyurmak için mola vermiş. Bakmış ki, bir başka ağacın altında hirpani kılıklı adamın biri eğiliyor kalkıyor, mırıl mırıl bir şeyler söyleniyor.
Bitinceye kadar, şayanı dikkat takip etmiş.
-Selamün aleyküm.
-Aleykümselam. Buyur şöyle. Sen öyle eğil-kalk n'aparsın.?
-Namaz kılarım.
-İyi güzel de, şimdi namaz vakti değil bir, kıbleyi yanlış seçmişsin iki.
-Nur yüzlü beyim, valla ben çocukluktan böyle öğrendiydim, kendimce böyle kılarım. Sen madem doğrusunu bilirsin, bana göster, bundan kelli öyle kılarım.
-Şükürler olsun, hayırlı vazifedir. Bak, önce güneş şuraya gelince öğle, şurda ikindi namazı kılınır. Akşam, güneş batınca.. Kıble şöyle tayin edilir. Şu kadar rekattır. Şöyle rükua durulur, şöyle secdeye varılır. Secdede şu dua okunur, söyle selam verilir. Sabah böyle, öğle şöyle..vs
-Ben o duaları bilmiyorum.
-Ben artık sana duaları dönüşte öğretirim. Vaktim yok. O zamana değin, sen bildiğin duayı oku.. inşallah kabul olunur.
-Rüku şöyle, secde böyle miydi.?
-Hayır şöyle, diğeri böyle. Hadi iki lokma yiyelim, daha benim yol çok uzun.
Vesselam, derviş gölün kenarından dolaşan yola koyulmuş. Akşam karanlığı basmış. Tam abdest almaya suya eğilmişki, çok uzaktan tanıdık bir ses duymuş.
-Hoca efendi, hoca efendi..
-Buyuuur.
Sesin geldiği yöne bakmış ki, ne görsün.! O, öğlenki adam gölün üzerinden koşarak kendisine doğru gelmekte.
Salavat getirmiÅŸ. TopraÄŸa vurmuÅŸ.
-Buyur mübarek, buyur.! Ne istersin.?
-Hoca efendi, hoca efendi. Önce secdeye mi varacaktım, yoksa rükua mı duracaktım.?
Derviş, şaşkın, apallamış vaziyette.! Bir adama bakmış, bir göle bakmış. Adam karşısında suyun üstünde ayakta durmakta. Başını yukarı kaldırmış, "Aziz Allah'ım sen beni mi sınarsın, senden bir işaret mi.? Bu kulun in mi cin mi, ermiş mi.?" Bir bir müddet karar verememiş, ne desin.?
-Evladım, var sen bildiğin gibi kıl. Belki, senin kıldığın doğru olandır. Belliki, sen yüce rabbimin sevdiği, yüreği temiz, saf bir kulusun. Var git, bildiğin gibi kıl.
|
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
|
Son Güncelleme ( 05-03-2009 )
|
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
| L O G I N |  |
|---|
|
|
Ziyaretçi Sayısı |
|
111288466 Ziyaretçi
|
|
|
|
