göçle gidilen, birlikte götürülen: Necmettin EVCÄ° Anadolu, mevcut ve bilinen dünyanın merkezindeki konumuyla tüm insan hareketlerinden bir ÅŸekilde etkilenmiÅŸtir. Milattan önce 3000 yıllarında baÅŸlayan kavimler göçü Akdeniz’i, kıyıları, sonra Girit adasını ardından Siklat ve Ege adalarını keÅŸfetti. Bu keÅŸif medeniyette deniz aÅŸamasını baÅŸlatacaktı. Akdeniz ve Ege kıyılarında baÅŸta Grek olmak üzere birbirinin tecrübesinden yararlanan birçok uygarlıklar kuruldu. Bu coÄŸrafyada özellikle siyasal, felsefi ve sanatsal
anlamda saÄŸlanan geliÅŸmeler bir yönüyle Roma’yı, hatta Ä°slam Toplumundaki bilim ve düÅŸünce faaliyetlerini, sonra da Rönesans’a ilham kaynağı olacak ÅŸekilde modern batıyı etkileyecektir.
Milattan önce 3000 yıllarında doÄŸudan Ä°ran üzerinden gelen kimi kavimlerin Sümer bölgesine inmeyen baÅŸka bir kolu karadan ve denizden Ege’ye yerleÅŸir. Kimi medeniyet tarihçileri, Ege mıntıkasındaki yer ve ÅŸehir isimlerinin ‘-ssos’ ekleriyle bitiÅŸine bakarak bu göç dalgasının Küçük Asya’dan geldiÄŸine hükmederler. Bu görüÅŸe göre Küçük Asya’dan gelen bu kavimler hareketi; Adalarda, Truva mıntıkasında hakiki bir kültür ve belki de bir dil birliÄŸi vücuda getirmiÅŸtir.(38) Yerli halklar gelen yeni unsurlarla, Cariens ve Leleges adlandırmasıyla anılan halklarla mukavemet göstermeksizin benimseyip, kaynaÅŸtılar. Åžu anki tarih bilgilerimizde belirgin bir çatışmanın olduÄŸu bilinmemektedir. Tersine farklı unsurların yerleÅŸik yapı içinde kaynaÅŸmasıyla barış içinde yeni bir toplum inÅŸa edildi. Girit’teki Minos uygarlığı bu sürecin ilk aÅŸamasıdır. Buraya Sümer ve Mısır bölgesinden gelen insanların özellikle Fenikeli tüccar ve gemicilerin de olumlu katkıları olmuÅŸtur. Knossos sarayı ve o saray etrafında oluÅŸan ÅŸehir kalıntıları çanak, çömlek, sütün kaidesi ve baÅŸlıkları, duvarlarda ve keramiklerde görülen resimler, figürler ve daha birçok malzeme ile onların stil benzerlikleri bu yeni oluÅŸumun Anadolu, Ä°ran, Mezopotamya ve Mısır etkisini açıkça belli etmektedir. Knossos’ta olduÄŸu gibi ÅŸehirde, sarayın etrafındaki cadde ve sokaklarda, bazıları iki hatta üç katlı olan ÅŸirin tüccar evleri yükselmekteydi. GeniÅŸ kesme taÅŸlarla döÅŸeli yollara açılan sokaklar çakıl taÅŸlarıyla döÅŸeliydi. Girit adası, Akdeniz’in Ege giriÅŸinde Anadolu’ya ve Yunanistan’a yakın bir yerdedir. O nedenle sonraki dönemlerde Ege Uygarlıklarının oluÅŸumuna önemli katkıları olacaktır. M.Ö. 1200 yıllarında Balkanlar’dan Atina ve Turuva yönüne doÄŸru Dor akınları baÅŸlar. Bunlar zırhlı barbar kavimlerdi. SavaÅŸkan ve silahlarla mücehhezdiler. Dorlar, Hellas topraklarına girince bir kısım yerleÅŸik halk bu istiladan kaçarak Siklat adaları ve Ege’nin Anadolu kıyılarına yerleÅŸirler. Yeni yaÅŸamlarını sığındıkları ada ve ÅŸehirlerde sürdürürler. Ä°ÅŸte bu geliÅŸmeden sonra bütün bu yerleÅŸim birimlerinde daha yoÄŸun, daha zengin bir ÅŸehir hayatı baÅŸlar. Her ÅŸeyden evvel ÅŸehirler büyümüÅŸ ve çeÅŸitlenmiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu ÅŸehirlerin daha sonra ekonomik ve güvenlik gerekçeleriyle aralarında birlik kurarak dayanışma içine girdikleri tabir yerindeyse konfederatif bir yapı ile devletleÅŸtikleri görülür. Kyme, Larissa, Neonteikhos, Temnos, Killa, Notion, Aigirussa, Pitane, Aigaia, Nyrina, Gryneion ve Symirna (Ä°zmir) gibi ÅŸehirler M.Ö. 7. yüzyılda böyle bir birlik oluÅŸturmuÅŸlardır.(39) Bu ÅŸehirlere polis derlerdi. Bu kentlere niçin polis denmiÅŸtir? SöylediÄŸim gibi Hellaslar ve Dorlar gelmeden önce burada Pelegesler denen yerliler yaşıyordu. Yakın iliÅŸkiler olmakla beraber kendi dünyalarında belli adet ve alışkanlıkları ile yaÅŸayan kavimlerdi bunlar. Yani buralar hepten de ıssız ve boÅŸ yerler deÄŸildi. Ancak yaÅŸam fazla hareketli de deÄŸildi. Belki çaÄŸdaşı kentlere göre ileri düzeyde siyasal, sosyal, kültürel, felsefi hareketlilik de yoktu. Mevcut yaÅŸama biçiminde böyle bir yapının oluÅŸmasına ne imkân ne de gerek olabilirdi. Çünkü monotik düzen içinde karmaşık iliÅŸkiler söz konusu olamaz. Ama bu gelen yeni unsurlarla beraber o eski yerler adeta köy görünümünü andıran yerler ÅŸimdi çoÄŸulcu yapılarıyla ÅŸehre dönüÅŸmüÅŸlerdir. BilindiÄŸi gibi ‘poli’ çok demektir, çokluÄŸu ifade eder. Dolayısıyla Grekler bu yerlere ÅŸehir anlamında polis dediler. Atina Akropolis, Metropolis, Konstantinopolis gibi. Buradaki ana espri ÅŸehrin tekçi yapıdan ziyade çok kültürlü, çok katmanlı, çok sesli, çok renkli bir hayata ve insan iliÅŸkilerine sahip olmasıdır. Tarıma dayalı toplumun üyeleri artık birbirleriyle iliÅŸkilerde farklı anlayış ve hassasiyetlere de özen gösterecekler, böylelikle ÅŸehir düzeneÄŸi içinde farklılıklarla birbirini var kılan insan iliÅŸkileri medeniyet sıçraması yapacaktı. Åžehirli insan geleneksel yapı içinde belki kendi benliÄŸinin bile bilincine varmamış biri deÄŸil hayatına kültür, düÅŸünce ve siyaset boyutu katmış bir kiÅŸidir. (38)-J. Gabriel- Leroux, Ä°lk Akdeniz Medeniyeti, s.14, Çev. Cevdet Perin, Remzi Kitabevi, Ä°st. 1942. (39)-Siyasal ve ekonomik koÅŸulların deÄŸiÅŸmesiyle deÄŸiÅŸik zaman ve yerlerde daha baÅŸka birlikler de oluÅŸturuldu. Fhokaia, Klazomenes, Erytre, Khios, Lebedos, Kolofon, Efes, Samos, Priene, Myonte, Milet ve Symirna gibi kentler Ä°on BirliÄŸi’ni oluÅŸturmuÅŸlardı. Persler ve Spartalılarla yapılan savaÅŸlar sonrasında Atina ve bölgenin güvenliÄŸi için kurulan Delos BirliÄŸinde 70 kadar kent vardı.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |