08-11-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow BaÅŸkent TV'de MEHMET AKÄ°F SÖYLEŞİSÄ° (Son Nokta Programı 31- 01- 2005)
Başkent TV'de MEHMET AKİF SÖYLEŞİSİ (Son Nokta Programı 31- 01- 2005) PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 40
KötüÇok iyi 
Yazar Mustafa BaÅŸoÄŸlu-M. Selami Çekmegil   
07-11-2005
Image
                               BaÅŸkent TV'de MEHMET AKÄ°F SÖYLEŞİSÄ°     

Mustafa BaÅŸoÄŸlu:

Ä°yi akÅŸamlar sayın seyirciler. Öncelikle sizlere konuÄŸumu tanıtmak istiyorum.

Sayın Selami Çekmegil, avukat, deÄŸiÅŸik kamu görevlerinde bulundu. Selami Çekmegil avukatlığının yanı sıra bir kültür adamı. Malatyalılar babasını çok yakından tanır, daha doÄŸrusu Türkiye'de okuma yazmayla ilgisi olanlar babasını çok yakından tanırlar. Ben de kendisini tanıma ÅŸerefine nail oldum.

Babadan oÄŸula geçen bir kültür mirası Selami Bey'de var. Bu programı Selami Çekmegil'in isteÄŸi üzerine gecikmiÅŸ olarak yapıyoruz. Çünkü geçen programlar öncesinde kendisiyle görüÅŸtüÄŸümüzde Merhum Mehmet Akif Ersoy'un ... ölüm yıldönümünde böyle bir programın düzenlenmesinin doÄŸru olacağını söylediÄŸinde ben geçen programın konuklarını belirlemiÅŸtim. Kendisine gelecek hafta sizin bu isteÄŸinizi yerine getireceÄŸiz, dedim. Selami Bey hoÅŸgeldiniz.

Selami Beyle program öncesinde görüÅŸmemizde Mehmet Akif'in ÅŸiir yönünden ziyade mücadeleci yönünü, topluma umut veren yönünü, cesaret veren yönünü, o kötü ÅŸartlarda insanı yüreklendiren yönünü de dikkate alacağız,diye düÅŸündük.

Mehmet Akif'i bu yönleriyle tanımak daha gereklidir. Biz  Mehmet Akifle ilgili olarak Mehmet Akif'in Sanat ve Åžiir Anlayışı üzerine bir kitap bastık. Ä°smi “Hisli Yürek” diye. Bunu Nazım Elmas arkadaşımız hazırladı. Bu kitapta Mehmet Akif'in ÅŸiir hissiyatı var. Mehmet Akif'in dün söylediklerinin bugünde geçerli yönleri var. Bu Türkiye'nin ÅŸimdi içerisinde bulunduÄŸu ÅŸartlar bakımından daha da geçerlidir. Biliyorsunuz 12 Mart 1921'de Atatürk'ün baÅŸkanlık yaptığı TBMM'de Mehmet Akif'in hazırladığı ÅŸiir birkaç defa okunarak ayakta alkışlanarak Ä°stiklal Marşımız olarak kabul edildi.

O günden beri Ä°stiklal Marşımız olarak okuyoruz. Gerçi geçenlerde bir kongrede okunmadığını üzülerek gördük. Bu topraklar üzerinde yaÅŸayan herkesin ayyıldızlı bayraÄŸa ve Ä°stiklal Marşı'na saygı duyması gerekir.

Bu kısa açıklamanın ardından sözü Sayın Çekmegil'e vereceÄŸim. Ondan önce Ä°stiklal savaşı gazilerini, ÅŸehitlerini, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaÅŸlarını rahmetle anıyorum. Åžimdi Sayın Çekmegil kısaca kendini tanıttıktan sonra konuya geçeceÄŸiz, Sayın Çekmegil, söz sizin. 

Selami Çekmegil:

TeÅŸekkür ederim, lütfettiniz, davet ettiniz. Sizin iltifatınızın deÄŸiÅŸik bir anlam taşıdığını biliyorum. Hatta bir hatırlatmamı istem gibi telakki edip de davetiniz doÄŸrusu beni mütehassis etti. Bizde Mehmet Akif'i 27 Aralık'ta ölüm yıldönümünü vesile ederek anma yaparlar. Ogün bir baÅŸka program hazırlamıştınız, ben size 'keÅŸki, bugün Mehmet Akif için bir program olsaydı' demiÅŸtim.

Ancak benim istemimin manasızlığını da daha sonra sizden aldığım iÅŸaretle gördüm. O da ÅŸu: bizde esasen ölüm yıldönümleri mutat deÄŸildir. Normalde doÄŸum yıldönümlerinde sevinç esastır, Bizde aslolan ölüme matem çekmek deÄŸildir. Yeniden doÄŸumlara ümit taşımak ve doÄŸumun neÅŸesiyle yeni bir hayatın müjdesini almaktır. O itibarla daha sonra da  Mehmet Akif'i ansak, onun fikirlerinin doÄŸumuna vesile olur diye bir düÅŸünceyle böyle bir günde beraber olmamızdan mutluluk duyuyorum. Ä°kincisi benden ziyade babama yaptığınız iltifatlar için çok teÅŸekkür ederim. Gerçekten onu yad etmiÅŸ olmanız sizin kadirbilirliÄŸinizi ve fikri hareketi takip ettiÄŸinizi gösteriyor. Babamın oÄŸlu olarak, Said ÇekmeÄŸil'in oÄŸlu olarak benim dört kitabım var. 1942 doÄŸumluyum. Bu dört kitabın birini Kültür Bakanlığı, Sayın Tınaz Titiz’in zamanında aÄŸabeyim Yavuz Bülent Bakiler’in tavsiyesi ile bastı. “Orwell'den Seçmeler” diye... George Orwell'in halkımıza bazı mesajlar  taşıyan yazılarını tercüme ederek kitaplaÅŸtırdım. Orwell'den Seçmeler diye. Bir ayda bitti. Ä°ngiliz yazarıdır ve Ä°kinci Cihan Harbi sırasında önemli eserler ortaya çıkarmıştır. Totalitarizme karşı demokrasi yanlısı bir yazardır. Emperyalizmi ise içinde görev yapmasına raÄŸmen yerden yere çalan bir haysiyet taşımaktadır. Orwell, bir Rusya ziyaretinin ardından, kendisi sosyalist temayüllü tanınmasına raÄŸmen, Hayvan ÇiftliÄŸi kitabını yazan adamdır, onurlu bir kalemdir.

Ä°ÅŸte, onun makalelerinden  yaptığım seçmeleri Kültür Bakanlığı 5000 adet bastı. Kitap bir ayda bitti, Åžu anda kendi ihtiyatında, deposunda bile yok. Namık Kemal Zeybek bey, Kültür Bakanı iken bu kitabın ikinci kez  basılmasını emir vermiÅŸti; fakat süresi vefa etmedi; iÅŸ yattı. Namık Kemal'e de –ki kendisi benim okul arkadaşımdır- bu kadirÅŸinastlığı nedeniyle teÅŸekkür etmek istiyorum buradan.  

Mustafa BaÅŸoÄŸlu:

Biraz önce bizim sendikanın kültür yayınları bulunduÄŸundan bahsetmiÅŸtim, siz kitabı bize verin SaÄŸlık Ä°ÅŸ Yayınlarından onu biz basalım. 

Selami Çekmegil:

Ä°kinci bir kitabım efendim, hatırattır ve Tilki Tuzağı ismini taşır. TimaÅŸ yayınlarından çıktı, onun da piyasada hiçbir tane mevcudu yoktur. Üçüncü kitabım: Kendimizi Tartışmak. Benim hayat felsefemi tartıştığım kitaptır. Birazdan Mehmet Akif'ten nakillerle, aktarımlarla aslında kendimize yönelik bazı eleÅŸtiriler de ortaya getireceÄŸim. O da bu kitapta dercedilmiÅŸ, Mehmet Akif'in kimsenin bilmediÄŸi görüÅŸleridir. Mehmet Akif'i herkes sadece ÅŸair olarak görür, Ä°stiklal Marşı olarak bilir ve Çanakkale destanı ile bilinir. Oysaki Mehmet Akif çok derinliÄŸine bir fikir adamıdır.

Tarihimizin gördüÄŸü saf fikir açısından hiçbir kimsenin eriÅŸemeyeceÄŸi bir zirveyi teÅŸkil eder. O itibarla Mehmet Akif'e dikkat bazı noktalarda bize ışık tutabilir. Ä°ÅŸte bu kitaptan o tip nakiller de aktaracağım.

Bir dördüncü kitabım efendim, o da uçurtma diye, meÅŸhur hikayeci Somerset Maugham’dan kısa hikayelerdir. Bu da tercüme... Yani bazen sorarlar 'kitabınız var mı' diye, dört kitabım var diyorum. Ama isimlerini  Zebur, Ä°ncil, Tevrat; Kur’an diye geçiÅŸtirip isimlerini saymadan bırakıyorum. Åžu anda size saydım. Ayrıca basıma hazır dört kitabım daha var; bastırabilecek miyim bilmiyorum... 

Åžimdi Mehmet Akif'in en enteresan tarafı, biraz evvel aslında Çanakkale Åžehitleriyle Mehmet Akif özetlendi. Orada dikkatli bir okuyucu, dikkatli bir izleyici, dinleyici için, Mehmet Akif'’le ilgili bütün ipuçları var. Bütün özelliklerine derinliÄŸine tek bir cümlesinden yakalayarak gidebilirsiniz. AÅŸağı yukarı bana söyleyecek birÅŸey bırakmadı ama ÅŸerh etmek (açmak) gerekecek tahmin ediyorum.  

Åžimdi Mehmet Akif öyle bir dönemde dünyaya gelmiÅŸ ki Çanakkale ÅŸiirinin tasvir ettiÄŸi siyasi hercümerç, daÄŸdaÄŸalı ortam; aynı durumlar fikir alanlarında da var. Ülke bir karmaÅŸa içerisinde. Ve aydın geçinenlerin hepsi topluma hocalık etme ve toplumu kendi tercih ettiÄŸi bir noktaya sürükleme istemindedir.

Mesela Mehmet Akif'in çaÄŸdaÅŸlarından Tevfik Fikret önemli bir isimdir. Ve Tevfik Fikret bu memleketin ne tip fikri etkilere maruz kaldığını resimlendirmek bakımından da iyi bir örnektir. DoÄŸrusu aktarımlar yaparken tercihim bu doÄŸrudur bu yanlıştır ÅŸeklinde vermeyeceÄŸim ama bir takım aktarımlar yaparak  dineliycilerimize tevdi edeceÄŸim.

Åžimdi efendim mesela o tarihlerde o ortamda Tevfik Fikret enteresan bir iddia ortaya getiriyor. Diyor ki: 'Vatanım ruyi zemin milletim nev’i beÅŸer' Güya hümanist bir yaklaşımı empoze etmiÅŸ oluyor. Fakat enteresandır bütün insanlığı kendi milleti olarak tarif ediyor. Ütopik olarak enteresan bir bakış tarzıdır. 'Vatanım ruyi zemin' diyerek bütün dünyayı kendinin sahiplenmesi gereken, bir alan olarak tarif ediyor.

Bu gerçeklere uyuyor mu, uymuyor mu? Hayat realitesi bunu böyle kabul ediyor mu, etmiyor mu? Bu düÅŸünülecek bir hadisedir. Ama Mehmet Akif bu alanda Tevfik Fikret'e katılmıyor. O farklı bir iddia ortaya getiriyor. Milletinin insanlık camiasında mümtaz ve ÅŸerefli bir konumu olduÄŸunu anlatır. Mesela Tevfik Fikret “Yırtılır sayfaların ey kitab-ı köhne  birgün” diye mısra söyler, Mehmet Akif ona karşıdır;  der ki “Åžimdi Allah'a söver, sonra biraz bol para ver, Hiç utanmaz protestanlara zangoçluk eder”, der.

Åžimdi ben bu ortamda, bu hercümerç ortamda, Mehmet Akif'i, Tevfik Fikret’ten farklı bir tip, milletini doruk noktada seven ve milleti için hiçbir fedakırlıktan kaçınmamayı telkin eden mısraların sahibi olarak görüyorum. O, Bir realiteyi resimlendiriyor. Ve milletinin kim olduÄŸunu tarif

ediyor. Orada mefkure (ülkü) birliÄŸini milletinin tarifi için esas alıyor, ülküsünü de Ä°slam olarak anlatıyor. Somut ifadelerini herkes Safahat'ından okuyabilir. Bir de Safahat’ı her evde bu milletin fikri trendini takip etmek için bulundurulması gereken ve okunması gereken bir kitap olarak düÅŸündüÄŸümü söylemek istiyorum. Yani her evde bulunması gereken bir kitap diye takdim ediyorum. Åžimdi o dönemi bir ÅŸair söyle tarif ediyor, bu benim dedem; diyor ki:

Mustafa BaÅŸoÄŸlu,

Bu genetik oluyor herhalde.

Selami Çekmegil:

Bende ÅŸairlik yok ancak yazılarımda ÅŸiir vardır. Åžimdi dedem o ortamı ÅŸöyle tarif ediyor. Çok uzun bir ÅŸiir... Bir gün Ostim Radyo'da yaptığımız programda hepsini okumuÅŸtum ancak ÅŸimdi son kıtasını okuyacağım. O ortamı çok güzel tarif ediyor.

"Yollar karışık hangi tarike gideyim ben,

“Hangi sese bu samiamı  atfedeyim ben,

“Hayretzedeyim, Saniha bilmem nedeyim ben,

“La havle vela kuvvete illa billah."

Åžimdi tabii, enteresan bir ortam, enteresan bir muhit... Mehmet Akif bütün bunların içerisinde Ä°stiklal mücadelesinin fikri boyutunu üstlenmiÅŸ ve kendi perspektifinden Kastamonu'dan Çanakkale'ye Çanakkale'den bir baÅŸka yöreye taşıyarak bu davayı iÅŸlemek istemiÅŸtir. Tasvip edip etmemek tabi insanların tercihleriyle alakalı. Konumuz Akif olduÄŸu için ben yansıtmak noktasından bunları dercetmek istiyorum:

Öncelikle o ortamın onurlu bir tipidir, Mehmet Akif. Yani birografisine bakarsanız Babası Temiz Tahir Efendi, Arnavutluk'un Ä°pek kasabasından.. ve enteresandır ünvanı çok güzel: temiz... Müderristir; Ä°stanbul Fatih dersiamlarındandır ve lakabı Temiz Tahir Efendi'dir. O kadar temiz bir insanmış; iki kat.. Demekki Mehmet Akif'’teki ruh temizliÄŸi de biraz da ondan. Annesi Buharalı. Ve çok samimi ve çok temiz din duyguları güçlü olan bir  hanımefendi imiÅŸ. Belli ki, bunlardan çok ÅŸey tevarüs etmiÅŸ Mehmet Akif'. Ve o dönemin aslında saf fikir taşıyan onur abidesidir, ÅŸahsı itibariyle de. Hiçbir zaman bir fikrini para karşılığı deÄŸiÅŸtirmeyi, satmayı düÅŸünmemiÅŸ, ve hatta tenkit edici bir tavrı var, afedersiniz odun gibi tabirini kullanmak çok saygısızlık olur; direk gibi doÄŸru bir insanmış. Direk gibi her düÅŸündüÄŸünü söyleyen ve taviz vermez bir gidiÅŸ tarzını simgelermiÅŸ.  

Onun için bu kadar onurlu, bu kadar üst düzeyde olmasına raÄŸmen çok da mütevazi. Mesela Safahat bir abidedir. Safahat çok müthiÅŸ bir kitaptır. Yani emek olarak müthiÅŸtir, edebiyat olarak müthiÅŸtir, dil olarak müthiÅŸtir. Åžimdi ondaki Türkçe'yi okuduÄŸunuz zaman akar böyle su gibi hiç kimse 'bu düÅŸünülerek seçilmiÅŸ kelimeler' demez. Gayet hayatın içinde akan kelimelerdir...

Ama birgün soruyor bir baÅŸka edip Mehmet Akif'e diyor ki, “Siz bu kelimelerin üzerinde uzun uzun düÅŸünür müsünüz?' “Vallahi diyor, bir kelimeyi bir hafta on gün zihnimde devamlı takmışımdır. Safahat bütün sadeliÄŸi ve güzel Türkçesiyle bir lisan abidesidir.

Kelimelerinin ÅŸimdi eskimesi onun Türkçe’liÄŸini etkilemez. Zaten dil kelimelerle tarif edilmez, dil bir mantığın vucüt verdiÄŸi bir hadisedir, Türk neyi nasıl söyler, yoksa her dil baÅŸka bir dilden kelime adapte eder, mesela Ä°ngilizler, 'algebra' kelimesini Arapça'dan adapte etmiÅŸlerdir. Åžimdi Ä°ngilizce Arapça mı oldu? DeÄŸil... 

Onun için Türkün kullandığı dil, her zaman Türkçedir, eÄŸer o mantıkla Türk’lerin  birbiriyle anlaÅŸmasını saÄŸlıyorsa, buna Türkçe deÄŸildir demek imkanı yoktur. Ha kelimeler eskimiÅŸtir, olabilir, çünkü siz o kelimeler noktasından o kavramı, o fikri yitirmiÅŸiniz, onun için anlamıyorsunuz. Mesela biraz önce söylediÄŸim kitapta buraya atıf yapar, Der ki Orwell, "Fikirle dil arasında sarhoÅŸla içki arasındaki münabsebet gibi bir iliÅŸki vardır. Ä°nsan efkarlanır içer ama içtikçe efkarı artar, derdi artar; derdi arttıkça bir daha içer. Dil de böyledir" diyor.

Dilde bazı kelimeler zamanla ortadan kalkar, Niye? Çünkü o alanda o fikre ihtiyaç kalmamaÅŸtır. Fikir ortadan kalkınca o fikri anlatacak kelimeye de ihtiyaç kalmaz. Böylece o güzelim, o zengin kültür gider, yerine tek heceli kelimelerle birbirimize ekmek, suyu ifade eden bir karga dili ile hitap ederiz. Ve zannederiz ki, öbürü, o güzel dilimiz, Türkçe deÄŸil.  

Mehmet Akif'in Türkçesi benim zannım, kanaatim, o dönemde edipler arasında ve halk içerisinde en çok anlaşılan, en güzel kelimeler ve en güzel Türkçelerden bir tanesidir.  

Mustafa BaÅŸoÄŸlu,

Ä°zin verirseniz dil üzerine kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bir gazete haberinde okuduÄŸum dillerin büyük çoÄŸunluÄŸunun Anadolu menÅŸeli olduÄŸuna dair bir haberdi bu. Bizde bazı konularda yozlaÅŸtırma var, örneÄŸin siz torun sahibisiniz, torunlarınıza okulda öÄŸretilen Türkçe ile sizin kullandığınız Türkçe aynı olmadığı için uyum saÄŸlayamayacaksınız.

Ä°ki nesil arasında kopukluk olacak. Halbuki dilin buna tahammülü yok. Öyle bir kullanmalıyız ki sizin çocuklarınızla torunlarınızla aynı dili anlayabilmelisiniz. Türkiye'de modernleÅŸme, batılılaÅŸma uÄŸruna öz deÄŸerlerimizi yitiriyoruz, öz deÄŸerlerimizden uzaklaşıyoruz. Evet buyrun...  

Selami Çekmegil

Çok güzel katkıda bulundunuz, ÅŸimdi bu kadar üst düzeyde bir dille bu kadar üst düzeyde bir fikir manzumesini, tasvip edip etmeyin o ayrı bir konu, ama seviyesi çok yüksek. Yani illa demiyorum ki bütün söyledikleri doÄŸrudur, ama ne söylemiÅŸse en kaliteli ÅŸekilde, en güzel ÅŸekilde söylemiÅŸ, ve Türkçeyi de en güzel ÅŸekilde kullanmış. Ama buna raÄŸmen, çok mütevazi bir adammış. O koca Safahat'ı nasıl takdim ediyor biliyormusunuz? Aynen ÅŸöyle:

Bana sor sevgili kâri, sana ben söyleyeyim

Ne hüviyette ÅŸu karşında duran eÅŸ'arım:

Bir yığın söz ki, samîmiyyeti ancak hüneri;

Ne tasannu 'bilirim, çünkü, san'atkârım

Åžii'r için ''göz yaşı'' derler; onu bilmem, yalnız

Aczimin giryesidir bence bütün âsârım!

AÄŸlarım aÄŸlatamam; hissederim, söyleyemem,

Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bîzarım!"

Bakın ÅŸu muazzam Safahat'ı bu kadar mütevazilik içerisinde bize sunuyor. Bu, Mehmet Akif’'teki çok enteresan karakterin ve kalitesinin göstergesidir.

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

Mehmet Akif'in mütevaziliÄŸi bu dönemde ondan bahsetmemize neden oluyor. Ayrıca Mehmet Akif ÅŸairliÄŸinin yanında iyi bir Ä°slam ve Kur'an hizmetçisi.

Selami Çekmegil

Şimdi bu tevazunun yanında Mehmet Akif'in iki karakteri, iki ana vasfı daha belirgindir. Bu vasıflardan birisi meskenete, tembelliğe ve boş beklemeye karşıdır.

Daima, eski dilde say derlerdi, daima çalışmak, daima hamle yapmak, daimaiyinin kötüye takdimini öngörür. Mesela Endülüs felaketini ÅŸöyle anlatır: 

Endülüs tacı elinden alınan bahtı kara

SavuÅŸurken o güzel mülkü verip aÄŸyara

Tırmanır bir tepenin üstüne, etrafa bakar,

Bırakıp çıktığı cennet gibi zümrüt ovalar

BaÅŸlar aÄŸlatmayı biçareyi, hüngür hüngür

Karşıdan valide sultan bunu pek haklı görür

Derki, Çarpışmadın erkek gibi düÅŸmanlarla

Bari hiç yoksa kadınlar gibi olsun, aÄŸla...  

Bakın yani, tevekküle dair bir ÅŸiiri var Mehmet Akif'in yani bizde tevekkülün ne kadar yanlış anlaşıldığını o kadar güzel anlatıyor ki, Cenab–ı Allah'a havele ediyor ya bizim yerleÅŸik kültür, yozlaÅŸmış kültür. Aslında Tanzimat bizim kültürü temsil etmez. Tanzimat bizim kültürün yok edildiÄŸi bir dönemdir. Onun için Tanzimata bakarak bizim kültürümüzü deÄŸerlendirenler çok büyük yanılgıya düÅŸerler. Tanzimatı bizim zannetmekle Bizi yanlış tarif ederler. Tanzimat Batının Türk kültürünü yozlaÅŸtırmaya yoÄŸun bir ÅŸekilde baÅŸladığı  bir dönemdir. Detayları vardır, müstakil bir ortamda tartışabiliriz.

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

Ä°zin verirseniz burada bir saptamada bulunacağım. Biraz önce okuduÄŸunuz ÅŸiirde dikkatten kaçmasın okumak istiyorum, diyor ki:

Çarpışmadın erkek gibi düÅŸmanlarla

Bari hiç yoksa kadınlar gibi otur aÄŸla

Burada bu kadın sözcüÄŸünü kimse yanlış anlamasın, kadınları küçültme manasında deÄŸil. Burada ÅŸunu hatırlatıyor ki ÅŸartlar gerektiÄŸinde savaÅŸacaksın. Vatanın için mücadele edeceksin.   

Selami Çekmegil

AÄŸlamak: benim kanaatim ÅŸudur, bütün kozları bitmiÅŸ bir insanın hiç deÄŸilse duygusunu yitirmediÄŸini gösterir. AÄŸlamaya baÅŸka bir meziyet vermem ben. AÄŸlamak kadının tabiatında vardır, çabuk hislenir. O hislenmeyi telkin ediyor, Akif. 

Mehmet Akif bu söylediÄŸini ÅŸöyle anlatıyor:

“Ey dipdiri meyyit! kalk Ä°ki el bir baÅŸ içindir"

O günkü toplumu herÅŸeyini kaybetmiÅŸ olarak tasvir ediyor. Ey dipdiri meyyit,

meyyit ölü demek, Kalk; iki el bir baÅŸ içindir diyor.

Tabi bunu söylerken Mehmet Akif yıkıcı da deÄŸil. Yani ümitsizlik içinde deÄŸil.

Ondan sonra git aÄŸla iÅŸin bitti demiyor. Ondan sonra ona bir eleÅŸtiri getiriyor. Diyor ki:  

Yıkmak, insanlara, yapmak gibi kıymet mi verir?

Onu en çulpa herifler de, emin ol, becerir.

Sâde sen gösteriver “iÅŸte budur kubbe” diye.

Ä°ki ırgatla iner ÅŸimdi Süleymaniye.

Ama gel, kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,

Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan.  

Evet ÅŸimdi Akif tabi bu boyutu nasıl kazanmış. Akif daha ilkokula gitmeden, iptidai derler o zaman, babasından ders almış, babasından Arapça öÄŸrenmiÅŸ, babasından epey ders almış. Ondan sonra iptidai okula gidiyor. Ondan sonra onun bir üstü olan rüÅŸtüyeye gidiyor, orada Fransızca öÄŸreniyor, Arapça öÄŸreniyor Farsçayı mükemmel öÄŸreniyor. Türk edebiyatıyla ve Türkçeyle ilgili bilgisi zaten en ileri boyutta ilgi alaka. Böyle bir seviyeyi böyle yakalıyor. Bazen bir kelimeyi o kadar hassas düÅŸünüyor ki, dile o kadar önem veriyor ki, yani efradını cami, aÄŸyarını mani derler eskiler, böyle bir misyonu yitirmek istemiyor. Mehmet Akif'in böyle ilginç bir tarafı var. Ahlakı mücessemdir aynı zamanda.  

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

Mehmet Akif, yıkmak için iki ırgat yeter derken, yapmak için de Bir Süleyman daha lâzım yeniden, bir de Sinan diyor. Oradan günümüze gelecek olursak, ne yazık ki Türkiye bir akışın içerisine doÄŸru itiliyor. Yani yıkılmaya müsait bir noktaya getiriliyor. Bu da Avrupa BirliÄŸi hayranlığıdır, ya da kendine güvenememektir.

Selami Çekmegil

Ceviz KabuÄŸu'ndaki mülahazalarımı dinlemediniz herhalde? 

Mustafa BaÅŸoÄŸlu,

Dinlemedim ama anlatırsanız memnun olurum. Sen teknolojiye karşı önlemini alamıyorsan, geliÅŸmiyorsan senin kubbeni başına yıkarlar o kubbeyi de yeniden kaldırmaya senin gücün yetmez. Mehmet Akif'in ÅŸiirlerinde ve düÅŸüncelerinde bugünü de yansıtan bugünün insanına ışık tutan bir büyük derinlik vardır.  

Selami Çekmegil

Bir de enteresan tarafı Mehmet Akif'in çaÄŸdaÅŸlarına nazaran farkı. DüÅŸündüklerini aynen yaÅŸayan bir adam. Yani ahlakı mücessem demiÅŸtim...

Diyelim ki sizinle randevüleÅŸti, eÄŸer Mehmet Akif'i ciddiye almıyorsanız ve randevünüzü, önceden söylemeden keyfi iptal ediyorsanız sizinle alakayı kesiyor mesela. Ve yahut parayla fikrinde en ufak bir tebeddulatı düÅŸünmüyor. Bazı çalışmaları var, gidiyor mukavele yapıyor resmi yerlerle ondan sonra bir eser meydana getirecek, sonra birden ona layık bir noktaya varamayacağını düÅŸünüyor, gidiyor rica minnet paradan vazgeçiyor, hem de paraya en muhtaç olduÄŸu zamanda. Mesela Ä°stiklal Marşı'nı yazıyor 500 bin lira ödül konuyor o günkü parayla. Ondan sonra adamcağız diyor ki bu milletin yazdığı birÅŸey. Zaten Safahat'a almamış.

Åžimdi bu ahlakı mücessem adam, ahlakını da  bir temelle  izah ediyor. Yani Mehmet Akif dediÄŸiniz zaman renkli bir terminolojiden kaçamazsınız. Yani illa bugünü yaÅŸasanız bile genel geçer terimleri kullanacaksınız. Diyorki, 

Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır

Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.

Yüreklerden ÇekilmiÅŸ farz edilsin havf-i Yezdan'ın,

Ne irfanın kalır tesiri kat'iyyen, ne vicdanın... 

Yani Akif, ahlakı da adamca ve saÄŸlam bir temele oturtuyor. Tabi onun muarızı böyle bir temelin sahibi olmadığı için onun ahlakı deÄŸiÅŸkenlik taşıyor. Kitabında yazdığı, eserinde yazdığı ahlak telkinini diyelim ki bir özel sohbetinde ihlal ediyor veya yaÅŸayışında ihlal ediyor. Mehmet Akif'in ki bir de bu noktadan muasırlarından çok  farklıdır.  

Mehmet Akif çok enteresan bir adamdır. SavunduÄŸu, fikri potansiyelini benimsediÄŸi camiayı da yerden yere çalar, uyarır, tenkit eder. Bakın herkes onu ÅŸiirleriyle tanır, ben size nesirlerinden birkaç cümle okuyayım, eÄŸer müsaade ederseniz, babamın, Kur'an'a Muhatap Olmak' kitabından aktarıyorum;  soruyor, diyor ki, Acaba bu düÅŸüÅŸün sebebi, bu inhitatın  illeti ne olabilir?” Tanzimattaki parçalanma, çöküÅŸün yani.. “Ä°slamın en birinci teklifi ilim deÄŸil mi? Dünya da maarifle, din de maarifle, ahiret de maarifle kaim deÄŸil mi? Gel gör ki bu esasa, bu temele hiç bakmadık.

Müslümanlık namına ancak bizde birkaç gösteriÅŸ kalmış. Alt tarafı bilerek bilmeyerek kabul olunmuÅŸ, bir yığın bidat. Hayatı mücahede içinde geçenler için mevcut olmadık nimet, manasız bir tevekkül ile atıl yaÅŸayanların ise mahkum olmayacağı zillet yoktur...”  

Ä°lginç eleÅŸtiriler bunlar, müsaade ederseniz devam etmek istiyorum:

“Din iÅŸini taklit ile kaim bilmenin günahıdır ki nesilden nesile birer ikiÅŸer bidat, üçer beÅŸer hurafe miras ola ola bugün akaidimiz, taatımız, muamelatımız adeta bir hurafat mecmuası, bidat yığını haline gelmiÅŸ...”

Bidat da efendim, sonradan din adına uydurmalar. Mesela, namaz diyelim ki iki rekat, adam kalkıyor on rekat diyor. Bu tip bidat. Kastı bu, din alanındaki uydurmalar... “Dinin aslını, (bakın geldi burada konuya, dinin aslından da Kur'an'ı, ilmi doneleri kasdediyor) dinin aslını kolay kolay tahattur bile edemiyoruz. Dini taklit, dünyası taklit, adeti taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit, hulasa herÅŸeyi taklit olan bir milletin efradı da insan taklidi demektir ki bunlar iyi bir toplum meydana getirmez. Binanaleyh yaÅŸayamaz da...”  Nitekim iÅŸte sonucunu gördüler. “Onun için önce taklitçilikten ve göreneklere tapmaktan kurtulmak lazım” diyor. “Çünkü körü körüne taklit edenleri Cenab-ı Hak velev azar ile olsun hitabına layık görmüyor...”

Tabi aslında fırtınalar estirecek iddialar bunlar. Biliyorum ÅŸimdi izleyicilerin zihninde müthiÅŸ hücumlar, muarız fikirler uyananlar var. Bunun farkındayım. Ama okuyacağım:

“Üç beÅŸ uydurma hadis ile...”, (burada örnek vermek istiyorum, Babanzade Ahmet

Naim'in Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı'nda Sahihi Buhari tercümesi vardır. Onun

birinci cildinde idi galiba bir hikaye anlatılır. KomÅŸusu çok nurani bir zat varmış, ölüm döÅŸeÄŸinde can çekiÅŸirken, eski adet gitmiÅŸ Kur'an okumuÅŸ başında, telkinde bulunmuÅŸ, iyilikler temenni etmiÅŸ. Bir arada demiÅŸki Efendim umuyorum inÅŸallah Allah sizi cennetine koyar. Åžimdi can çekiÅŸme hali içerisinde rahatsız olan adam bütün gücünü topluyor ve dikiliyor. Diyorki, elbette Allah beni cennete koyacak, nasıl koymaz ki ben sırf Hz. Ali'ye kaç hadis uydurdum, diyor. Bakın Peygamberimiz diyorki "Benim aÄŸzımdan yalan uyduran yerini cehennemde hazırlasın" Ama bu da böyle anlatıyor. Åžimdi bu cahalet; hıyanet deÄŸil. Cehaletle bu toplumun, bu dinin bir yere gitmesi mümkün deÄŸil. Hatta peygamberi bırakın sizin adınıza ben bir yerde yalan uydursam, terbiyesizlik yapmış olurum. Devam: “Üç beÅŸ uydurma hadis ile 8-10 ÅŸen'i masaldan baÅŸka sermayeyi marifet edinememiÅŸ ümmi vaazlar kürsüleri tasarruf edeliden beri milleti merhume dini umacı heyetinde Hz. Peygamberi de haÅŸa yeni çaÄŸ aÄŸası fıtratında tahayyül etmeye baÅŸladı. Ä°slamın o pak, o nezih, o ilahi siması çoÄŸumuzun hayalinden silinip gitti...” Åžimdi giriyorum bir ÅŸiire, burada girmem lazım:

Nebi'ye atfile binlerce herze uydurduk. (Herze yalan demek.)

O hal bulduki cüret 'yecuzu fit-tergip

Kararı erzeli fetva kesildi, hem ne garip...

Hadisi uyduruyorken sevap uman bile var,

Sevabı varmı imiş bir zaman gelir anlar.

Cihanı titretiyorken nidayı men kezebe

İşitmiyor mu nedir bir bakın şu bi-edebe

Lisanı paki nebiden yalanlar uyduruyor

Sıkılmadan da sevap iÅŸledim deyip duruyor.  

Yani Mehmet Akif bulunduÄŸu platformda da kendi iltifat ettiÄŸi zümreyi, sahiplendiÄŸi zümreyi sapmaları açısından eleÅŸtirmekten geri kalmıyor. Böyle bir namusu mücessemdir.   

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

Åžimdi Mehmet Akif Ersoy'un vatanseverliÄŸi, Kur'an'a olan hizmetkarlığı, mücadele ruhunu deÄŸerlendirmiÅŸ olacağız. Sayın Çekmegil bu konudaki düÅŸüncelerini bize aktarcak. Sayın Çekmegil buyurun. 

Selami Çekmegil

Mehmet Akif'in hikaye üslubuyla bu tip bütün telakkilerini aktardıktan sonra çok güzel bir anlatımı var onu getirmek istiyorum, kendim konuÅŸmak yerine Mehmet Akif'i konuÅŸturmayı bu noktada çok daha önemli görüyorum. Hikaye anlatıyor:

“Yok ya, Abbas'ı bilmeyen, kimdi

O sahabeyi dinleyin ÅŸimdi:

“Bir karanlık geceydi, pek de ayaz...

Ä°bni Hattab'ı görmek üzere biraz

Çıktım evden ki yollar ıpıssız

Yolcu bir benmişim meğer yalnız!

Aradan geçmemiÅŸti çok da zaman,

Az ilerden yavaÅŸça oldu iyan,

Zulmetin sinesinde ukde gibi

Ansızın bir mü heykel arabi!

Bembeyaz bir rida içinde garib,

Geliyor muttasıl mehib mehib.

Ben sokuldum, o geldi yaklaştık

Durmadan karşıdan selamlaştık

DüÅŸünürken selam alan sesini

O heyula  uzandı tuttu beni:

Bir de baktım Ömer deÄŸil mi imiÅŸ!

-Ya Ömer! böyle geç zaman ne böyle iÅŸ? (Ömer burada bir simge artık. O simgeyle bir anlayışı ve bir yaklaşımı bize anlatacak. Ömer ÅŸöyle diyor.):

-Åžu mahallatı devre çıkmıştım...

Gel beraber benimle, üç beÅŸ adım.

Ne sada var, ne bir yürür bidar; (Abbas devam ediyor)

Uhrevi bir sükun içinde civar.

Ömer olmuÅŸ gezer siyaneti Hak...

Åžu yatan beldenin huzuruna bak!

O semalar kadar yücelmiÅŸ alın

Çakarak sinesinden afakın

Bir zaman sönmeyen nigahiyle

Necmi sahilde sanki bir hale (Anlaşılmasın akışın zevkine varılsın bu bile yeter)

Duruyor her evin önünde Ömer,

Dinliyor, bi-haber içeridekiler.

Geçmedik en harap bir yapıyı

Yokladık sağlı sollu her kapıyı

Geldik artık Medine haricine

Bir çadır gördü durdu kaldı yine.

Ocak başında oturmuş ihtiyarca bir kadın

Açız açız diye feryat eden çocuklarının

Karıştırıp duruyorken pişen nevalesini

Çıkardı yuttuÄŸu yaÅŸlarla çırpınan sesini...

-Durundu yavrularım, işte şimdi pişecek...

Fakat ne hal ise bir türlü piÅŸmiyordu yemek

Çocukların yeniden baÅŸlamıştı naleleri

Selamı verdi Ömer, daldı akibet içeri

Selamı aldı kadın pek beÅŸuÅŸ bir yüzle...

-Bu yavrular niçin, ey teyze, aÄŸlıyor, söyle

-Bugün ikinci gün, aç kaldılar..

                                          -O halde neden

biraz yemek koymuyorsun?

                                         -Yemek mi, çömleÄŸi sen

tirit mi zannediyorsun? Ä°çinde sade su var;

çakıl taşıyla beraber  bütün zaman kaynar!

Ne çare! belki susarlar dedim, ayıplamayın.

-Peki senin kocan, oğlun, ya kardeşin, ya dayın...

Tek erkeÄŸin de mi yok?

                                     -Hepsi öldü kimsem yok.

 -Senin midir bu küçükler?

                                 - torunlarım,

                                                      - ne de çok...

Adam gidip emire söylemez mi halini

                                                                 -Ah!

Emire öyle mi kahretsin angarib Allah!

Yakında rayeti ikbali ser-nugun olsun

Ömer belasını dünyada isterim bulsun!

-Ne yaptı teyze, Ömer böyle inkisar edecek

-Ya ben yetim avuturken emir uyur mu gerek

Raiyetiz ona bizler vediatullahız

Gelip de bir  aramak yok mu?

                                      -Haklısın, yalnız, 

Zavallının iÅŸi pek çok, Zaman bulup gelemez

Gidip de söylememiÅŸsen ne haldesin bilemez.

-Niçin hilafeti vaktiyle eylemiÅŸti kabul

Sonunda böyle çürük özrü kim sayar makbul

Zavallının iÅŸi çokmuÅŸ nedir muharebe mi

İşitme sen de civarında inleyen elemi,

Medine halkını üryan bırak Mısır'da dolaÅŸ

Gaza! Gaza! diye git  soy cihanı, gel paylaÅŸ

Çocukların bu sefer yükselince feryadı

Kadın tevehhürü artık cünuna vardırdı

-Åžu nevhalarki çıkar ta bulutların içine

Ömer savaiki tel’in olur iner tepene

Yetimin ahını yağmur duası zannetme

O sayha ra’d-ı kazadır ki gönderir ademe!

“Açız açız bize bir lokma olsun ekmek ver”

“Susundu yavrularım, iÅŸte oldu, ÅŸimdi piÅŸer”

Gidip de söyleyeyim ha?.. Dilencilik yapamam,

Ömer de kim; benim ondan kerim adamdı babam.

Ölür de yüzsuyu dökmem sizin halifenize

Ömer vuruldu bu son sözle...

                                                             -Haklısın teyze!

Avut çocukları ben ÅŸimdicik gider gelirim

Halife önde bitik, suçlu, münfail nadim:

Ben arkasında  periÅŸan çadırdan ayrıldık

Sabaha karşı biraz başlamıştı aydınlık

Köyün köpekleri ejder misali saldırıyor,

Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor!

Medine'nin dalarak münhani sokaklarına

Dönüp dönüp hele geldik zahire ambarına

Halife girdi açıp, ben de girdim emriyle.

Arandı her yeri bir mum yakıp alel acele

-Åžu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana

Bu testi yaÄŸ doludur, elverir o yük de sana.”

Çuval halifede yaÄŸ bende çıktık ambardan

Kilitleyip geri döndük deminki yollardan

Mesafe baktım uzun, yük yaman, Ömer yaralı:

Dedim ki,

                 -ben götüreyim verirmisin çuvalı

-Hayır yorulsa deÄŸil ölse yardım etme sakın

Vebali kendine aittir Ä°bn-i Hattab'ın...   

Süremizin sonuna mı geldik? O zaman izleyicilerimiz devamını Safahat'tan

okusun. Åžiirin baÅŸlığı Kocakarı ile Ömer. 

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

Sayın Çekmegil, programın sonuna geldik, sizin son cümlenizi almak isitiyorum.  

Selami Çekmegil

Mehmet Akif'i hayırla ve rahmetle anıyorum. Onun istiklal ışığının, bütün insanların doÄŸruya ulaÅŸmalarındaki gayretlerini teÅŸvik edici olmasını diliyorum...  

Mustafa BaÅŸoÄŸlu

TeÅŸekkür ederiz. rahatsız olmanıza raÄŸmen bizi kırmayıp geldiniz. Belki ileride sizinle baÅŸka konularda program yapma imkanımız olabilir.


 


 


 

Son Nokta Programı 31- 01- 2005

Yorum
UGG Kids Boots,UGG Boots Sale,Discount U
Yazar pceskepplemauri açık 2013-01-08 18:13:34

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 28-12-2010 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
122288879 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net