Anayasa Mahkemesi bunu hep yapıyor |
|
|
|
Yazar Mustafa ERDOÄžAN- Star, 10.11.08
|
15-11-2008 |
Anayasa Mahkemesi bunu hep yapıyor
Mustafa ERDOÄžAN
Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan deÄŸiÅŸiklikleri iptal eden kararı haklı olarak ÅŸiddetli eleÅŸtirilere konu oluyor. Gerçekten de Mahkemenin bu kararı yürürlükteki Anayasa’yı hem ‘ÅŸekil’ hem de ‘esas’ bakımdan ihlál etmiÅŸtir.
Nedeni açık: Anayasa’nın 148. maddesinin 1. fıkrasına göre, Anayasa Mahkemesi anayasa deÄŸiÅŸikliklerini sadece ÅŸekil açısından denetleyebilir. Anayasa deÄŸiÅŸikliklerinde ‘ÅŸekil’ bakımından denetim ise, yine aynı maddeye göre (2. fıkra), ‘teklif ve oylama çoÄŸunluÄŸuna ve ivedilikle görüÅŸülemeyeceÄŸi’ ÅŸartlarına uyulup uyulmadığının incelenmesinden ibarettir.
Oysa, bu davada Anayasa Mahkemesi anayasa deÄŸiÅŸikliklerini esastan inceleyerek iptal etmiÅŸ ve bunu da, ‘láiklik’in Anayasa’nın ‘deÄŸiÅŸtirilemez’ özellikleri olmasından hareketle yapmıştır. Mahkeme’ye göre, doÄŸrudan doÄŸruya láiklik hükmü deÄŸiÅŸtirilmiÅŸ olmasa bile, ‘baÅŸörtüsüne serbestlik’ getirilmesi ‘láiklik’e aykırı olduÄŸundan, yapılan anayasa deÄŸiÅŸikliklerinin etkisi ‘láiklik’e iliÅŸkin deÄŸiÅŸtirilemez hükmün deÄŸiÅŸtirilmesi mahiyetindedir.
Bu yorum, Anayasa Mahkemesi’nin anayasa deÄŸiÅŸikliklerini açıkça belirtilmiÅŸ ‘ÅŸekil’ unsurları dışında denetleyemeyeceÄŸini öngören Anayasa hükmünü yok saymaktadır. Çünkü, Anayasa’nın 4. maddesinde deÄŸiÅŸtirilemez hükümler sınırlı olarak sayılmış olup, bunları dolambaçlı akıl yürütmelerle geniÅŸletmek mümkün deÄŸildir. Açıktır ki, Anayasa’nın, deÄŸiÅŸtirilmesini yasakladığı soyut ilkeler deÄŸil, bu ilkelere atıf yapan 1., 2. ve 3. madde ‘hükümleri’dir. Öte yandan, Anayasada yapılacak hemen hemen her deÄŸiÅŸikliÄŸin ‘Cumhuriyetin nitelikleri’yle iliÅŸkisi kurulabileceÄŸine göre; bu yorum 148. maddenin fiilen geçersiz hale getirilmesi demektir. Böylece, gelecekte yapılması muhtemel baÅŸka birçok anayasa deÄŸiÅŸikliÄŸinin de önü kapanmış olmaktadır.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesi’nin dava konusu Anayasa deÄŸiÅŸikliklerini ‘láiklik’e aykırı bulmasının da hiçbir hukuki ve anayasal dayanağı yoktur. Bu ancak, láikliÄŸi devleti deÄŸil de toplumu düzenlemesi gereken bir prensip olarak gören totaliter bir anlayışla mümkündür. Nitekim, Anayasa Mahkemesi ‘láiklik’i toplumun akılcı temelde ‘aydınlanması’ olarak anlamaktadır. Oysa, ‘Aydınlanma koÅŸulları’nın toplum için bir zorunluluk olması durumunun toplumsal-siyasal çoÄŸulculukla ve tabiatıyla demokrasiyle baÄŸdaÅŸması mümkün deÄŸildir. Mahkeme bu anlayışı ‘evrensel’ bir deÄŸer olarak sunuyorsa da, ‘sosyal ve kültürel yaÅŸam’a sadece aydınlanmacı deÄŸerlerin egemen olduÄŸu bir toplum anlayışı kesinlikle evrensel bir deÄŸer olmadığı gibi, empirik olarak bakıldığında da dünyada böyle bir toplum yoktur.
Bu kararın herhalde, herkesin anlayabileceÄŸi en tuhaf olan tarafı ÅŸudur: Mahkeme hem baÅŸörtüsü yasağının ‘toplumsal bir sorun’ olduÄŸunu kabul ediyor, hem de 10. ve 42. maddede yapılan deÄŸiÅŸikliklerin bir ‘serbesti’ getirdiÄŸini söylüyor; ama gene de ne sorunun çözülmesine yanaşıyor ne de serbestliÄŸi baskı nedeni olarak görmekten vazgeçiyor. Üstelik, zorlama ve baskıdan sadece bir ihtimal olarak söz eden de mahkemenin kendisidir.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın kendisine yasakladığı alana girerek anayasa deÄŸiÅŸikliklerini iptal etmek suretiyle, ‘hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz’ diyen Anayasa hükmünü (m.6) ihlál etmiÅŸtir. Mahkeme’nin TBMM’ye hatırlattığı bu kuralı sıra kendisine geldiÄŸinde unutması ne ironik bir durumdur! Sanki Anayasa’nın üstünlüÄŸü Anayasa Mahkemesi’nin üstünlüÄŸü anlamına geliyormuÅŸ gibi. Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |