19-04-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow TEOKRASÄ° Ä°SLAMLA YOK EDÄ°LMÄ°ÅžTÄ°R!..
TEOKRASİ İSLAMLA YOK EDİLMİŞTİR!.. PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 9
KötüÇok iyi 
Yazar Av. M. Selami ÇEKMEGÄ°L   
15-11-2008
                                   EÄŸitim’de 
                                   BÄ°LÄ°MSEL BÄ°LMEZLÄ°K                                          

                                         Av. M. Selami ÇEKMEGÄ°L
           Okullar neredyse bir ülkede cehaletten aydınlığa geçiÅŸin simgesi haline geldiler. Bu bütün dünyada olduÄŸu gibi bizde de böyle olmalıydı. Ama sanki özel kurs almadan çocuklarımızın sınıf geçmesi zorlaÅŸtırılan  bizim okullarımız, maalesef bu simgesel görüntüye ters düÅŸüyorlar. Zorunlu  eÄŸitim ve öÄŸrenim yaşı geçtikten sonra çocuklarımızı mesleksiz ve hünersiz, pratiÄŸi olmayan -çok kez de  yanlış- bilgilerle  sokaÄŸa iÅŸsiz  terk eder görünümdeki bu okullarımız sanki ülkeyi aydınlıktan bilmezlik ufuklarına yönlendiriyor ve kiÅŸilerin fıtri (doÄŸuÅŸtan var olan) doÄŸruyu eÄŸriden ayırma yeteneÄŸini bile köreltiyormuÅŸçasına bir  görünüm veriyor... Neredeyse insanı,  Osmanlıyı yıkıma götüren Tanzimat
eÄŸitimine karşı ünlü Ä°stiklal Åžairimiz Mehmet Akif ERSOY'un söylediÄŸi gibi “…Bırakın oÄŸlumu cahilliÄŸine razıyım ben…” diyecek noktaya getiriyor.

            Bu satırlar nereden mi aklıma geldi bilmiyorum ama, geçen gün bizim Orta öÄŸrenimdeki Cüneyt’in “Lise, Demokrasi ve Ä°nsan Hakları Ders Kitabı”na(*) göz  atınca -bir hukukçu olarak beynimi kamaÅŸtıran- vahim bir yanlışlık dikkatimi çekti.

            Bakınız bu kitabın 28. sayfasında çocuklarımıza “bilim”(!) ve “bilimsel”(!) diye neler öÄŸretiliyor!.. Gelin  bu satırlara egemen bilgisizliÄŸe aÅŸağıda birlikte eÄŸilelim.

            Ä°ÅŸte o satırlar; doÄŸrudan kitaptan, 28. sayfasından aynen. Kendi indi görüÅŸlerini bilimsellik maskesi altında çocuklarımıza anlatan "Talim Terbiye"den icazetli yazar diyor ki çocuklarımızın bilgi öÄŸreneceÄŸi bu kitapta:

            “… Türkler Müslüman olduktan sonra, daha çok teokratik yönetim biçimini benimsediler. Peygamber  ve dört halife döneminde yönetim teokratikti. Ä°slam Hukuku, sadece inanç ve ibadetle ilgili olmayıp insanlar arasındaki iliÅŸkilerle bunun gerektirdiÄŸi ekonomik ve siyasal iliÅŸkileri düzenleyen kuralların tümüne yön veren bir bütündü. (**)

            Åžer’i ve örfi hukuk kurallarının uygulandığı (***) Osmanlı Devleti, monarÅŸik ve teokratik bir devletti.  Zaman içerisinde ÅŸer’i hukukun alanı geniÅŸletildi.  Yavuz Sultan Selim’in 1517 yılında halifeliÄŸi devralmasından sonra Osmanlı padiÅŸahları, ülkeyi Hz. Muhammedin vekili ve Dünya Müslümanlarının başı olarak yönettiler….”(****)

            Åžu satırların neresini irdeleyip neresindeki bilmezlikleri sergilemeli kestiremiyorum. Ama Peygamberimizin yönetimine “Teokrasi” yakıştırması yapan bilmez saygısızlığa iÅŸaret etmeden geçmek de  çok zor.  Kitap bu söylemiyle Hz. Peygamber efendimizin yönetimine “teokrasi” derken o yönetim tarzını beÄŸenmiÅŸ olduÄŸunu mu söylüyor,  yoksa Hz. Peygamber efendimize de bilinçsizce “Teokrat” diyerek beÄŸenmediÄŸini mi  ifade etmiÅŸ  oluyor; bu belli deÄŸil.  Ama bu yakışıksız yanlışı  bilimsellik dışı  olarak sergilemek ve de çoklukla müminlerin sırtından beslenen ve semiren bilmezliÄŸi  teÅŸhir etmek bir hukukçu ve bir mümin olarak boynumuzun borcu oluyor… Bunu yaparken “Talim ve Terbiye”den akredite yazar gibi profesyonelce dayanaksız ÅŸeyler yazmayacağız, tam aksine o zihniyete  vücut verip üstümüze salan Batılı otoritelerden bilimsel icazet alan bir çalışmanın bilimsel ve tahlili verilerini aktaracağız. Sloganik cümlelerle gencecik beyinlere yanlış bilgi aktarımı yerine hayat yolunda yürümek isteyen yetiÅŸkinlere ışık tutmak için tahlilci bir uslubu sergileyeceÄŸiz. Hz. Peygamber efendimizi ve arkadaÅŸlarını  “teokrat” gibi gösteren “aydınlara” (!) egemen sistematik ve yaygın bilgi noksanlığını sergilemektir asıl amacımız, bilmezliÄŸi bilgiye çevirmektir.

        Bakınız bu konuda, "Teokrasi Ä°slamla Yok EdilmiÅŸtir"diyen ve Kolonya Üniversitesi Devletler Hukuku Profesörlerinden Dr. Gerhard KEGEL’in “Müslüman toplumlara dair bilgimize ve belki de bütün toplumlar arasındaki sulhe dikkate ÅŸayan bir katkı “ diye tanıtıp onayladığı Hukuk doktora çalışmasında bir yazar; Dr. Said Ramazan, ne diyor ve meseleyi nasıl yetenekle izah ediyor:

        "Yunanca “tanrı” manasında “theos” kelimesinden müÅŸtak (üreme) bir kelime olan teokrasi, doÄŸrudan doÄŸruya veya bir ruhban sınıfı aracılığıyla tanrı tarafından yönlendirilen hükumet veya devletlere iliÅŸkin (2) müphem bir kavramdır. GeçmiÅŸ yüzyıllar, bu idare sistemini esrarlı bir hava ile karanlık bir dehÅŸet ve kötülük zeminine oturtmuÅŸ bulunuyor. “Ä°slami Devlet” kavramı da ister istemez  sırf bu adlandırma sebebiyle, görünürde benzer bir unvan olan teokrasiye iliÅŸkin ifadelerden mutazarrır olmak durumunda kalmıştır. Gayrı Müslim yazarların bu meseleyi anlamadaki baÅŸarısızlıklarından    daha az olmayan bir güçlük, Batı tarihinin birçok Müslüman yazar üzerindeki etkisinden doÄŸuyor… Oysa ki Müslümanlığın, ister bir ÅŸahıs isterse bir müessese olsun, hiçbir cismani varlığa Allah’ın temsilciliÄŸini iddia etmek hususunda salahiyet vermemiÅŸ olması sebebiyle, devlet ve kilise arasındaki uzun Batılı mücadele, Ä°slam düÅŸüncesine yabancı bir mahiyet taşımaktadır. Allah Allah’tır, insansa insan. Hz. Peygamber bir vahiy taşıyıcısı idi ve vahiy de Hz. Peygamber’in vefatıyla sona erdi. Hz. Muhammed’in geride bıraktığı ilahi kurallar, Allah’ın kuralları olmakla beraber Allah’ın (zatı) deÄŸildirler. Onlar bütün anlatım maksatları için müÅŸterek olan dil kaideleri içinde beÅŸer örneÄŸi Hz. Peygamber vasıtasıyla Arapça olarak vahiy ve naklolundular.Hz. Peygamber ise her ne kadar mükemmel de olsa nihayet bir insandı (1) ve (her insan gibi) ebediyete irtihal etti.Geriye kalan, müminlerin tatbikatta sıkı sıkıya yapışacakları emirlerden baÅŸka bir ÅŸey olmayan ilahi kurallardır.  Müslüman’ın inancı hiçbir kimsenin, hiçbir zümre veya  teÅŸkilatın  Allah ile hususi bir münasebet tesisi için imtiyaz sahibi veya onun adına konuÅŸmak hususunda özel bir hak sahibi olmadığıdır. Allah insanlara, yalnız peygamberler vasıtasıyla hitap etmiÅŸ olup, bunlar dışında diÄŸer bütün insanlar eÅŸit mevkidedirler. Müslümanlar ilahi hükümlerin tefsir ve tatbikinde de diÄŸer herhangi bir hukuk kanunnamesinde olduÄŸu gibi farklı düÅŸünebilmektedirler. Bu hükmün ötesinde baÅŸka hiçbir otorite olmadığı gibi, hükmün otoritesi de metninin ifade ettiÄŸi ve insan düÅŸüncesinin kavrayabileceÄŸi kadardır. Batının teokrasi anlayışının tam tersine Ä°slam, iman sahasında Allah ile insan arasındaki tüm benzetmelere karşı bir isyandır. Bütün insanlar beÅŸerdir ve hiçbir insan da hatasız ve noksansız deÄŸildir. Bu (durum) Louis Gardet’in Ä°slamı karakterize etmek için söylemiÅŸ olduÄŸu “une theocratie laique et egalitarie” (2) ÅŸeklindeki garip ifadeyi izah edebilmektedir. Bu garabet, ne laik ne de teokratik olan bir ideolojiyi anlamak hususundaki aczi açığa çıkarıyor. Ä°slam’ın tarifini Batılılar için güçleÅŸtiren hadise, bu paradokstur. Mamafih Prof. Gibb: “Ä°slam, ilk aktivitesini ve en mütekamil ifadesini teolojiden çok hukuk alanında bulmuÅŸtur. Bu Ä°slam toplumunun pratik eÄŸiliminin ve düÅŸüncesinin bir özelliÄŸidir.” (3). derken böylesi bir tarife çok yaklaÅŸmıştı . Prof. Gibb’in vermiÅŸ olduÄŸu bu husustaki izahata ve Müslüman toplumunun sonradan hayli zarar gördüÄŸü sapmalara raÄŸmen, iÅŸaret olunan bu “ilk aktivite”nin, Ä°slam’ın peygamberi, yani sahih takdimini ifade ettiÄŸine dikkat edilmelidir. Ä°nsan için pratik bir test ve fiili iman kıstası olarak bir fantezi olan teolojik düÅŸünceden ziyade, kendi inancına uygun bir hayat sürmesini temin edecek olan hukukun öngörülmüÅŸ olmasının bir deha noksanlığı deÄŸil de - Müslüman’ın inandığı gibi – incelikli bir plan olabileceÄŸini de burada belirtelim. Ä°slam’ın karakteristik hususiyetini bir takım esrarlı çıkışlar deÄŸil, bir hareket kodu olması belirler…

            Müslüman telakkide din, Allah’la kul arasında tamamen hususi bir hadise deÄŸildir. Bir hususilik vardır ve aslında bütün dini aktivitenin esasını bu hususiyet teÅŸkil eder. Fakat bu hususiyet içinde bile fert, herkes üzerinde zorlayıcı olan hukuk sistemini de içerir. Bu hususiyetin bir kimsede veya bir zümrede herhangi bir dokunulmazlık tesis etmesi asla kabul edilemez. Hz. Muhammed’in Müslümanlar üzerindeki otoritesinde bile kendisine indirilen vahiyle,bir insan olarak ÅŸahsı arasında açık bir çizgi vardır. Tabiilerinin Hz. Muhammed’in peygamberliÄŸine olan tam imanları kendisinin bir beÅŸer olduÄŸu idrakiyle el ele yürümüÅŸtür. MeÅŸhur Bedir muharebesinde(4) kendilerine soruldu: “mevzilendiÄŸimiz bu yer Allah’ın (vahiyle) seçmiÅŸ olduÄŸu bir yer midir yoksa bu sizin planınız mı?” Hz. Peygamber, “Bu sadece benim bir planımdır.” Diye cevap verdiler. Bunun üzerine El-Hubab Ä°bn-il Münzir: “Bu bana uygun bir mevzilenme gibi görünmüyor” dedi ve izah ettiÄŸi sebepler tahtında bir baÅŸka mahal önerdi.Bu izaha kani olan Hz. Peygamber, Müslüman ordusunun mevzi deÄŸiÅŸtirmesini emrettiler.

            Bir davayı hükme baÄŸlarken Hz. Peygamberin söylemiÅŸ olduÄŸu ÅŸu meÅŸhur sözleri çok daha sarih: “ Olabilir ki bazılarınız davada hakkını ispat edememiÅŸtir. Ben sadece bir insanım. EÄŸer hükmüm yanlış olarak layık olmayana teveccüh ediyorsa, bu onu yalnız Cehenneme götürecektir.”

            Ä°lk halifeler hukuk üstü deÄŸil de hukuka tabi idareciler olarak pozisyonlarını tasrih hususunda daima dikkatli idiler. Halife, bir kimsenin yerine geçen (halef) manasını ifade eden Arapça bir kelimedir. Halifeler, ümmetine bırakmış olduÄŸu emirleri icra etmek üzere Hz. Peygamberin yerini almış olduklarının ÅŸuuru içinde ona halef olarak nasb edilmiÅŸlerdi. Artık vahiy sona ermiÅŸ olduÄŸuna göre halife, bütün cemiyet tarafından idari ehliyeti göz önüne alınarak seçilen bir insandan öte bir ÅŸey deÄŸildi. Hz. Ebubekir, ilk halife olarak seçildiÄŸi “saqife”deki (Medine’de bir yer) ümümi toplantıda: “aranızda en layık olanınız olmadığım halde idareciliÄŸinize getirilmiÅŸ bulunuyorum. DoÄŸru olduÄŸum zaman bana yardım ediniz. Fakat yanıldığımda beni düzeltmelisiniz.” (1) diyerek görevi deruhte etmiÅŸti.

             Bununla beraber Kur’andan yanlış bir iktibas, vahim yanlış telakkiler doÄŸurmuÅŸ bulunuyor. Halife kelimesi Kur’anda “halef” veya “vekil” manasında iki yerde kullanılmıştır. (2) Bu kelime çoÄŸul halinde diÄŸer altı ayette ve fiil hali “istahlefe” ve “halefe” ise diÄŸer sekiz ayette geçiyor. Ama bunlardan hiçbiri halifeyi Allah’ın vekili olarak tavsif edenlere bir delil-hüküm teÅŸkil etmemektedir. Bu ayetl.erden birincisi, daha ziyade, bir baÅŸka ÅŸeye delil teÅŸkil ediyor. Ayet ÅŸöyledir: “Ve Rabb’in meleklere: muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım dediÄŸi zaman, melekler: ‘biz seni hamd ile tesbih ve takdis edip dururken orada bozgunculuk yapacak, kanlar dökecek birini mi var edeceksin?’ dediler. Allah, “sizin bilmeyeceÄŸinizi herhalde ben bilirim’ demiÅŸti. Ve ademe bütün isimleri öÄŸretmiÅŸti…” (3).

            Görülüyor ki: melekler bile Allah’ın ademe atfettiÄŸi halife kelemesinden herhangi bir uluhiyet manası anlamamışlardı. Hatta, “halife” kelimesi uluhiyet manasında herhangi bir ÅŸey ifade etmiÅŸ olsa, bu mananın Hz. Adem’in babası bulunduÄŸu ve modelini teÅŸkil ettiÄŸi bütün insanlara ÅŸamil olması gerekir. Halife kelimesinin kökü olan “HALEFE” , “bir kimsenin yokluÄŸunda yerini almak” manasını taşıdığından, lafız olarak olarak daima mevcut olan Allah ile irtibat halinde kullanılamaz. (Bu ayette Arapça’nın bir hususiyeti icabı sadece cümlenin geliÅŸi içinde manalandırılması gereken remzi bir ifade olabilir. Bu sebepledir ki, biz bu ayetlere “idareci” (4) kelimesini halife kelimesinin en iyi tercümesi olarak düÅŸünüyor ve böylece bu ayetten Allah’ın yaratığı olan Adem’e (ve onun ÅŸahsında bütün insanlığa) tevdi ettiÄŸi kuvveti anlıyoruz ki, insan bu kuvvetle diÄŸer mahlukatı hükmü altına almıştır. Hatta,  bu manada Arapça halife kelimesi, bilhassa bu ayetlerde, “Peygamberin yerini alan kimse”den baÅŸka bir ÅŸeyi ifade etmeyen ‘peygamber halifesi’ ile karıştırılmamalıdır. Halifenin, “Allah’ın vekili” olarak yanlış tavsifi üzerinde durduktan sonra Prof. Gibb; ÅŸuna iÅŸaret etmek mecburiyetinde kalıyor: “…Fakat, teorilerinin mihrakında, her ne kadar izahlarında nadiren temas etmiÅŸlerse de, Müslüman fakihlerin pek iyi bildikleri bir tenakuz yatıyordu. Çünkü Müslümanların asıl baÄŸlılıkları imama (halife veya idareciye) deÄŸil de, doÄŸrudan Ä°slam kurallarınadır…” (1) 

            “Mohammedanısm” isimli eserinde Prof. Gibb; bunu birçok vesilelerle farklı ÅŸekilde tekrar etmek mecburiyetinde kalıyor: “doÄŸru” diyor, “bir zamanlar hilafet vardı fakat hilafet bir papalık sistemi deÄŸildi. Ve Emeviler zamanından beri de ilahiyatçılar ve hukukÅŸinaslar ona herhangi ruhi bir kuvvet atfetmeyi katiyetle reddetmiÅŸlerdi.”(3). Ve yine, “bozulmamış ÅŸekliyle Ä°slam’da halifenin tefsir edici bir fonksiyonu olmadığı gibi, dini bir kaide koyma kudreti de yoktu.” Diyor. Prof. Anderson, açık açık: “sultan veya halifenin görevinin Müslüman toplumunu harpte yönetmek ve sulhte o toplumun bir icra organı olarak hareket etmek olduÄŸu doÄŸrudur ama o, kutsal hukukun dununda olup üstünde deÄŸildir. Ve Allah’ın emrettiklerine de karışamaz” (5) diye belirtiyor. 

            Teokrasinin Avrupa orta çağındaki tahammül edilmez boyunduruÄŸunun tam tersine, Ä°spanyadaki Ä°slam Hukuku ile yönetilen devletin hür düÅŸüncenin belli bir merkezi haline gelmesi Ä°slam döneminde idi. Alfred Guillaume: “Batılı bilginler Felsefe, Matematik, Astronomi, ve Tıp öÄŸrenmek için Ä°spanya’ya giderlerdi. En eski Avrupa Üniversiteleri Ä°spanya’nın Ä°slam Üniversitelerinden edindikleri bilgilerle geri dönen bu bilginlere çok ÅŸey borçludurlar.” (6)

            Kısaca, Ä°slami telakkinin asla “teokrasi”ye yol açmayacağı söylenebilir. Bunun basit sebebi, Ä°slamın din telakkisinin temelinde papazvari her hangi bir hiyerarÅŸinin mevcut olmayışıdır."(*****)
-----------
(*) “Lise Demokrasi ve Ä°nsan Hakları Ders Kitabı, Ä°lknur GÖNER, Ä°st. 2008, (Kitapta, “Talim Terbiye Kurulu’nun 06.12.2007 tarih ve 187 sayılı Kurul kararı ile 2008-2009 öÄŸretim yılından itibaren beÅŸ yıl süreyle ders kitabı olarak kabul edilmiÅŸtir.” notu yer almıştır.
(**) Sanki diÄŸer bütüncül felsefi dünya görüÅŸleri, örneÄŸin komunizm, Judaism, etc.böyle deÄŸil.
(***) Yer yer Türk Medeni Kanunu,Ä°sviçre ve Ä°ngiliz Hukuk siteminde de  'örf ve adet' hukuka temel teÅŸkil etmekte ve kazai hükümlere yön veren hukuk kaynağı  olarak tatbik alanı bulmaktadır. Bunun neresi yanlış veya  teokrasi anlamak zor.  
(****) YaÅŸamayan insana nasıl vekalet edilir o ayrı bir konu; sanki baÅŸka kavimden (ırktan) Müslümanlara (insanlara)  baÅŸ olmak kötü  bir ÅŸey mi anlaşılmıyor. Ä°ngiltere tüm Commonwealth ülkeleriyle ne kötülük görmüÅŸ bundan izahı mümkün deÄŸil.
(2) The Concise Oxford Dictionary, s.1321.
(1) K. XVIII: 110
(2) Louis Cardet, La Cite Musulmane: Vile Sociale et Politique, Paris, 1954, s.31.
(3)H. A. R. Gibb, Mohammedanism, s.72.
(1) İbn-i Hişam, İkinci baskı, Naşiri Mustafa Halebi, Kahire, 1956, C.1, s.620
(4) The Holy Qur’an, Commentary by Muhammed Ali, s.17.
(1) El_Khudari, Tarih el-Umam el-Ä°slamiye, Arapça, C.1, s.170.
(2) K.II, 30 ve XXXVIII, 25-26.
(3) K. II, 30-31
(1) Gibb, Constitutional Organization, Treatisi in Law in The Middle East, s. 5.
(3) Mohammedanism, s. 20.  (kitabının birinci sahifesinde yazar, Müslümanların, Hristiyan veya Hristiyanlığın Hz. Ä°sa’ya ibadet ve iman etmesi gibi Hz. Muhammede ibadet manası taşıması sebebiyle Muhammedan veya Muhammedanism tabirlerinden hoÅŸlanmadıklarını belirtiyor.)
(4) a.g.e., s. 96.
(5) J. N. D. Anderson, Reflections on Law, Natural, Divine and Positive, Westminister Carlton Hall’de tertiplenen Victoria Ä°nstitude’un 94. toplantısında konferans, 1 aralık 1956, s.14.
(6) A. Gullame, İslam, Pelikan kitapları, 1954, s. 85.

(*****) bkz. kriter, mayıs 76, C.1, sayı 1.

Yorum
Yazar dedemin mesleği açık 2008-11-15 11:25:52
Sayın Selami Çekmegil'e, 
 
Adı geçen kitaptaki "Teo..." kelimesinin MEB. tarafından öğrencilere gönderi- 
len bir kitapta kullanılışını eleÅŸtirinizi hararetle tebrik ediyorum.Hz. Ali'ye isnat edilen "Ä°lim bir nokta idi; onu cahiller çoÄŸalttı." cümlesini hatırlarsınız.Yalnız bilimsel olmak için kelimelerin doÄŸru anlamlarını bilmeye ihtiyaç var. Benim tecrübelerime göre doÄŸru anlamı bilmeyenler bu cehaletlerini yabancı kelimelerle gizlemek istiyorlar. Åžimdi ben "kamufle etmek" kelimesini kullanabilirdim;fakat Türkçesi varken yabancı bir kelime seçmek gerçekten çok zırva.Bunun daha ötesi dil gibi zihnin iÅŸleyiÅŸinde en önemli rehber olan bir varlık aracının çıkmazlara sürüklenmesidir."Premature,spontan,spesifik..."kelimeleri son günlerde bakanlar tarafından kullanılmıştır. MEB'da ÖSS sorularında düzelttiÄŸim yanlışların doÄŸrularını gösterecek kimse bulunmamaktadır.Ne yazık ki bu kitaplar Talim-Terbiye Kurulunca devletin milyarları harcanarak incelenmektedir.Maalesef sonuç meydanda... 
Kavramın doğru anlamı konusunda epeyce uzun açıklamalarda bulunmuşsunuz.Ben de "Acaba yazınız daha kısa ve açıklayıcı olabilir miydi?" diye düşündüm. "Ete , kemiğe büründüm..." meselesi gibi.Tabii bunları söylemek kolay.Et,kemik nereden geliyor?Onların geldiği kaynak hayatımız boyunca uymamız gereken kuralları da bildiriyor.Sonra şair,düşünür biri kalkıyor ve"İslamiyet sınır meselesidir." diyordu.Bir başkası da"Konuşmak bitsin artık ;önce nefsinden başla ve doğru hukuku yaşa!" derse o da haksız olmaz. Ama en güzel hukuk şu sözlerde gibi geliyor bana .Yüce,örnek insan kendisine gelen iki ihtilaflı insana "Ben hakkınızdaki kararımı söyledim ama yine de sizler kararınızı kendi vicdanlarınızla verin." diyerek gerçek çözümleri gösterir.Zaten bütün mesele Allah'a vereceğimiz hesabı düşünmektir herhalde adı teoloji olsun olmasın. Ercan Arslaner'den selamlar.
selami abi'nin yazısı
Yazar bilal sürgeç açık 2008-11-16 18:02:35
 
Selami Abi, bu yazıyı bana haber verdiÄŸinde ben TRT2’de Åžeyda Açıkkol'un sunduÄŸu 100+1 programında Prof Dr Halil Ä°nalcık'ı yine aynı saate Ãœke TV'de DoÄŸu Batı programında Sefer Turan'ın konuÄŸu Prof Dr Ferruh Sezgin'i birinden diÄŸerine geçiÅŸ yaparak önemli iki konuyu maalesef tam verim almadan izlemeye çalıştım. 
 
Uzun yıllar bu ülkede kendi geçmiÅŸleri Osmanlılar yeni yetme çocuklara ilk mekteplerde padiÅŸahların astığı astık kestiÄŸi kestik olduÄŸu yalanını öğrettiler. Marksist bir devlet Rusya'da kurulduÄŸunda Çarlığın dış borçlarını ret dışında hiçbir birikimini ret etmediler. Prof Ä°nalcık Osmanlıları’ın din hürriyetine dinlere karşı saygısına verdiÄŸi bir örnek “Osmanlı, Patriklere maaÅŸ öderdi” 
 
Prof Dr Ferruh Sezgin dünya çapında bir bilim tarihçisidir. Ä°ÅŸte onun anlaklarından aklımda kalan “Hicri birinci yüzyılda Ä°slam dünyasında Müslüman okuryazar insan sayısına dünyadaki bütün okuryazar insanların sayısına eÅŸti. Dünya bilim terminolojisinde kavramların %25 Yunan, %50 si Müslüman,%25 modern çaÄŸa aittir. Avrupa’da ilk üniversite 11 yy.da Haçlıların Müslümanlarla iliÅŸkiye geçmesinden sonra ortaya çıkmıştır. ” 
 
Selami Abi’nin bu yazısı çok güzel yalnız giriÅŸteki “ Zorunlu eÄŸitim ve öğrenim yaşı geçtikten sonra çocuklarımızı mesleksiz ve hünersiz sokaÄŸa iÅŸsiz terk eder görünümdeki bu okullarımız sanki ülkeyi aydınlıktan bilmezlik ufuklarına yönlendiriyor “bu satırların çıkartması lazım. Bu baÅŸka bir konu Ayrıca zorunlu eÄŸitim yanlış deÄŸil. Bu ülkenin doÄŸru olan ancak yanlış uygulamalı bir kararıdır. Zorunlu bir eÄŸitim olsun o da şöyle 5+3 veya 4+4 vs Bir de yetenekli gençlerin özellikle meslek liselerini tercih etmemelerinin temel nedeni zorunlu eÄŸitim deÄŸil üniversitelerde uygulanan katsayı problemidir. Misal Ä°mam Hatiplerin önüne konulan katsayı problemi kalksa yine tercih edilir, 1998’den önceki yıllar gibi yine imtihanla bu okullara öğrenci alınır. 
 
Bir de eÄŸitim Türkiye’de yanlış algılanıyor.: “Ä°mza atarak para kazan, oku devlet maaşına baÄŸlan rahat et.” Halbuki tarihte göstermiÅŸtir ki;,Rahat toplumlar her zaman batmıştır.Bizim ülkemizde sosyal hayatı derinden etkileyen köyden ÅŸehre yoÄŸun göçte de bu anlayış var “ÅŸehre göç! rahat et” çalışmayan üretmeyen her toplum batacaktır. Son örneÄŸi Amerika’dır. Geçenlerde Ali Fuat BaÅŸgil’in bir yazısını okudum bir Alman’dan nakil var “Avrupa’nın zenginliÄŸinde sömürgeciliÄŸin önemli bir rolü var diye bu kısmen doÄŸru ancak tamamen doÄŸru deÄŸil “Almanlar hiçbir zaman sömürgeci olmadılar. Ancak çok çalıştılar.”bu tarihen pek de yanlış bir söz deÄŸil.  
 
Selami Abi bir yerli, bir de yabancı yazardan örnek vermiÅŸ yerli yazar. Tarih konusunda yerli yazarları genelleÅŸtirme yapmıyorum ama batıcı anlayışa sahip hala 1930 anlayışa sahip olanları dikkate almamak lazım O anlayış ÅŸu bir zamanlar eski baÅŸbakanlardan Ecevit "Vahdettin hain deÄŸildir" derken, eski BaÅŸbakan ve 9. CumhurbaÅŸkanı Süleyman Demirel; "Ecevit'in beyanı yadırgatıcıdır, Türkiye böyle bir beyanı kaldıracak durumda deÄŸildir.." diyordu. (Hürriyet, 18 Temmuz 2005)Demirel’in ifadeleri ilimle hiç alakası yoktur. Selami Abi’nin kaynak aldığı yerli yazar Demirel’in mensup olduÄŸu ekoldendir. 
 
Hilafet tamamen siyasi bir makamdır. Abbasi devleti yıkıldıktan sonra Memlüklerin himayesindeki hilafet sembolik bir makamdır. Halife direk din adamı deÄŸildir. Din adamı diye bir sınıf Ä°slam’da yoktur. BektaÅŸilik de dedebaba, Alevilik de dede bir sınıftır. Çünkü dedenin oÄŸlu ancak dede olur. Bunlar tarikatta tasavvuf ekolünde olabilirler. Dikkat edin bir çok ÅŸeyh vefatından sonra el derler, eli kendi çocuklarına veya yakınlarına verirler. Bunlar bir sınıftırlar ancak Ä°slam tarihindeki Ä°mamlık da esas olan ehliyettir.Ä°mamın çocuÄŸu Ä°mam olacak diye bir ÅŸart yoktur. Aristokrasi yoktur. 
 
Düzeltme
Yazar bilal sürgeç açık 2008-11-16 18:08:54
Yukarıda adını verdiÄŸim Ä°lim adamımız ferruh Sezgin deÄŸil Prof Dr Fuat Sezgin olabak onunla ilgili bir bilgi notu da veriyorum:"ilmî araÅŸtırmalarda kaynak teÅŸkil eden ilmî çalışmalarda, dünyanın ilk 500 üniversitesi sıralamasına Türkiye’den hiç bir üniversitenin girememiÅŸ olması acıdır. Halbuki, bizim halkımız içinde de soy kafalar vardır. Bunu, geçen hafta, Haber7’de Sefer Turan’ın Prof. Fuâd Sezgin’le yaptığı uzuuun mülâkat sırasında da bir kez daha derinden ve acı çekerek hissettim.. Bu vesileyle Turan’a da tebrikler.. 
 
Prof. Fuâd Sezgin, dünyada ’bilim tarihçileri’ arasında son derece saygın yeri olan bir zat.. 84 yaşında.. Hâfızâsı maÅŸaallah pırıl-pırıl.. Ä°lginç olan ÅŸu ki, 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’nden sonra, Ä°st. Ãœni.’deki kürsüsünden koÄŸulmuÅŸ.. O da, Almanya’ya gelmiÅŸ ve Frankfurt Ãœni.de karargâh kurmuÅŸ ve dev bir ’bilim tarihçisi’ olmuÅŸ.. 
 
Prof. Sezgin daha sonra, bir gün Ankara’ya gitmiÅŸ ve ülkenin idaresine elkoyan ’askerî cunta’ olan Millî Birlik Komitesi üyesi Mehmet ÖzgüneÅŸ’le görüşmüş ve ona, ’Size ve siyasetinize karşıyım. DoÄŸru bir ÅŸey yapmanızı da beklemiyorum. Ancak bir doÄŸru iÅŸ yaptınız, o da beni üniversiteden atmanız idi..’ demiÅŸ.. Selahattin EÅŸ http://www.haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=4772
İslam ve Batı tarihleri
Yazar bilal sürgeç açık 2008-11-17 22:03:57
 
 
 
Ä°slam Tarihinde içtihat müessesinin varlığı teokrat anlayışının Ä°slam’ın yapısına uymadığının en açık delilidir. Marksist ve liberal bazı ülkelerde deÄŸiÅŸtirilmesi dahi teklif edilemeyen kanunlar vardır. Ä°slam Tarihi içerisinde birçok Müslüman âlim içtihat ortaya koymuÅŸtur. Mezhep imamları sanıldığı gibi din adamı deÄŸil bir hukukçudur. OrtaçaÄŸda özelikle Katolik kilisesinin yaptığı korkunç yanlışlar laisizmi doÄŸurmuÅŸtur. Hıristiyanlık adına cennetin arsaları satılmış bazen tek tek fert olarak bazen de ÅŸehirler ülkeler aforoz edilmiÅŸtir. Avrupa insanı asırlarca “sonunda zafer var” denilerek haçlı savaÅŸlarına sürülmüştür.  
 
OrtaçaÄŸda hırıstiyan dünyasında okuma sadece papazlara mahsusken hiç bilenle bilmeyen bir olur mu anlayışı Ä°slam dünyasına hakimdi. 
 
Hıristiyan ortaçağında hiç okumamakla övünen krallar yanında okuma yazmanın sadece papazlara ait olduÄŸu bir anlayışın asırlarca hüküm sürdüğü dönemleri yaÅŸanmıştır. Hâlbuki Orta ÇaÄŸda Endülüs Medresleri ve BaÄŸdat kütüphanelerinin zenginliÄŸi dillere destandır. EÄŸer MoÄŸol istilası olmasaydı, Endülüs yıkılmasaydı uzay çağının iki asır önce baÅŸlayacağı görüşünde olan bilginler vardır. 
 
Avrupa dünya yuvarlaktı diyeni engizisyonlarda yargılarken Prof Dr Fuat Sezgin’in ifadesiyle Genel CoÄŸrafya, varlığının % 80’nini Müslümanlara borçluydu. Sezgin Hoca, Batının Ä°slam dünyasının bilimini çaldığını, istifade ettiÄŸi Müslüman kaynakların isimlerini gizlediklerini konuÅŸmalarında sık sık dile getirir. 
teşekkür...
Yazar Selami Çekmegil açık 2008-11-18 02:08:56
DeÄŸerli düşünsel katkılarından dolayı sayın yorumculara teÅŸekkürler . Özellikle dedemin mesleÄŸi rumuzuyla konuya giren ve sayın Almanya eski eÄŸitim ateÅŸemiz Ercan Arslaner’in selamını taşıyan yorum makalemin konusu ile ilgili, ve eÄŸitimde yanıltıcılıkların sebebi bilmeden yabancı terminoloji kullanma hastalığına iÅŸaret etmesi bakımından yazımı bütünlemiÅŸ ve güçlendirmiÅŸtir.  
Sayın Bilal bey kardeÅŸimizin düşünsel katkıları ve zahmetleri ise yazımın ana hedefi ve ana teması ile doÄŸrudan iliÅŸkili olmayan kültürel katkı ve düşünsel aktarımlarıdır. Bilgi daÄŸarcığımızı süsleyen bu katkılar müstakil makaleler olabilir boyutta tezahür etmiÅŸtir. Bilal beyin bunları müstakil makale olarak hazırlamak yerine yazımın altına yorum olarak eklemesi yazımı ve vurgulamak istediÄŸi hususu gölgede bırakmış adeta gözden uzaklaÅŸtırmıştır. .  
DeÄŸerli dostlara saygı ve teÅŸekkürlerimle…  
Selami Çekmegil  
Bilginin uygulamadaki önemi
Yazar suphi açık 2008-11-18 22:59:50
Suyun kaldırma kuvvetini bilmek yetmez,suda boğulmamak için yüzmeyi bilmek şarttır.Bu da pratiğin ne kadar önemli olduğunun göstergesidir.Yazara teşekkürler...
Batıcının batıllığı
Yazar necaticavdar açık 2009-05-08 16:50:18
Öncelikle Hukuk ve düşünce misyonu olan bir insan sıfatı ile meseleye el atmasından dolayı Selami beye çok teÅŸekür ederim. 
Allah, razı olsun 
Olaylara, azat kabul etmez "batıcılık " ve onun adına takındığı at gözlüğü ile bakan kiÅŸiler den milletinin deÄŸerlerine göre düşünmesi her halde beklenemez. 
Her ÅŸeyi baÄŸlı olduÄŸu deÄŸerler sistemine göre anlamlandırır. 
Hurafeci "yazara" da "batıcının batıllığı "der geçeriz.. 
Ancak bu olayın; miletin değerlerine saygılı olduğu zannedilen bir yönetim zamanında, milletin parası ile yapılması acı.
QuitThouckTic
Yazar RumuhTaum açık 2012-09-23 09:26:55
phyncMync packers nike jersey  
jarerromi cowboys Nike jerseys  
gailiople packers Nike jerseys  
Attecturideni packers Nike jerseys

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 17-08-2013 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
111286141 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net