08-11-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa arrow Güncel Yazılar arrow PriÅŸtineden Ãœsküpe
Priştineden Üsküpe PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 4
KötüÇok iyi 
Yazar Yrd. Doç. Dr.Veysi ERKEN   
10-11-2008

Vatanın Batı Yakasında Seyahat:
                          PriÅŸtine’den Üsküp’e 

                        Yrd. Doç. Dr.Veysi ERKEN
     Rivayete göre Evliya Çelebi ÅŸefaat ya Resulullah diyeceÄŸine seyahat ya Resulullah demiÅŸ rüyasında. Duası kabul edilmiÅŸ ve bizim evliya yollara koyulmuÅŸ. Bize de nasip oldu seyahat. Vatanın batı yakası Abdurrahim Karakoç’un “Yâd elden yanıma çağırdım seni, Gelmek istiyorsun bırakmıyorlar” dizelerindeki ifadeyle bizi çağırdı. Bırakmıyorlardı. Pasaportla da olsa davete icabet ediyoruz Cenab-ı Allah’ın izniyle. Seyahatimiz baÅŸlıyor iÅŸte.

     Seyahatimiz 30 Ekim 2 Kasım 2008 tarihleri arasında Anadolu’nun ortasından vatanımızın bir parçası olmakla birlikle siyasi coÄŸrafyamızın dışında kalan Kosova ve Makedonya’ya oldu.
          PRÄ°ÅžTÄ°NE
         Ä°lk durak savaÅŸ maÄŸduru ve yorgunu Kosova’nın baÅŸkenti PriÅŸtine. Anadolu coÄŸrafyasının tabii devamıdır Balkanlar.  Aramızda siyasi sınırlar olmasa da pasaportsuz gidebilsek ne güzel olur diye geçiriyorum içimden. Üsküp’te andığımız Yahya Kemal’in:
“Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: ilerle!/Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle...” dediÄŸi gibi bir aktolgalının siyasi coÄŸrafyayı bütünleÅŸtirmesini ve kafilelerle pasaportsuz gezmeyi hayal ediyorum bu coÄŸrafyada.
     Kosova bağımsızlığını yeni ilan etmiÅŸ bir devlet.  PriÅŸtine göçlerle nüfusu artmış bir ÅŸehir. Ülkenin kuzey doÄŸusunda yer alan PriÅŸtine düz bir arazide kurulu ve kıtalararası yolların kesiÅŸme noktası konumunda. PriÅŸtine, tarihî ile yeninin buluÅŸtuÄŸu bir mekân. Denizden yüksekliÄŸi ortalama olarak 610 metre kadar. Bir ucu doÄŸusundaki Gırmia Dağı eteklerine dayanmış bir ÅŸehir olan PriÅŸtine’nin öteki ucu Kosova Ovası'na uzanmakta.
Kosova hem toprak, hem de nüfus açısından küçük bir ülke. Toprak büyüklüÄŸü yaklaşık 11 bin kilometrekare nüfusu ise iki buçuk milyon civarında.  SavaÅŸ nedeniyle iç göç fazla. En büyük yerleÅŸim merkezi baÅŸkent PriÅŸtine.
     Otobüsle ÅŸehri gezdik. Gezimizde ilk dikkatimi çeken Clinton portresi ve caddesi ve bunlara ilave olarak Nene Tereza (Rahibe Teresa) Caddesi oldu. Nüfusunun çoÄŸunluÄŸu Müslüman olan bir ÅŸehrin ortasında yabancı adlar.
     Clinton caddesinin sonunda PriÅŸtine Meydanı'na vardık. Otobüsten inmeden meydanın etrafında yer alan Murad Camii, YaÅŸar PaÅŸa Camii, ÅŸu anda müze olarak kullanılan Eski Yönetim Binası ve Fatih Camii (Büyük Cami) hakkında bilgiler verildi. 

     Bize verilen malumata göre Yıldırım Bayezid tarafından 1389'da inÅŸaatına baÅŸlanan Sultan Murad (Küçük Fatih/Çarşı) Camii Fatih Sultan Mehmed döneminde tamamlanmış olup 12 köÅŸeli bir kasnaÄŸa ve merkezi bir kubbeye sahiptir. Caminin muhtelif zamanlarda tamirata tabi tutulduÄŸu mihrap, minber ve mahfilinin orijinal olduÄŸu minaresi ve son cemaat yeri yeniden inÅŸa edilmiÅŸ olduÄŸu ifade edildi.
         Aynı ÅŸekilde Kosova Müzesi yanındaki YaÅŸar PaÅŸa Camii 1835 tarihini taşıdığını mihmandarımız aktardı. Kosova’nın baÅŸkenti PriÅŸtine’nin en muhteÅŸem camii 1462 tarihli Fatih Sultan Mehmed tarafından inÅŸa ettirileni imiÅŸ. Camii bir Osmanlı eseri olan saat kulesinin yakınında. Mabed, kündekâri kapısı ve ahÅŸap kepenkleri ile dikkat çekici olduÄŸu ifade edildi. Zaman darlığı sebebiyle bu eserleri maalesef gezemedik.
         PriÅŸtine'de gezip göremediÄŸimiz önemli eserler arasında Piri Nazır Külliyesi, Hasan AÄŸa, Yusuf Çelebi, Hatuniye, Muhacir Mahallesi (Kadriye), Ramazan ÇavuÅŸ, Yarar Çeribaşı, Emir Alaaddin camileri, Danyal Tekkesi ve Türbesi ile Kadiri Tekkesi, Emincikler Konağı, Hûnîler Konağı, Koca DiÅŸliler Konağı (PriÅŸtine Anıtlar Kurulu Binası) gibi…  -iki katlı, mutfaklı, çardaklı, sofalı, cumbalı, çeÅŸmeli, ahÅŸap yüklüklü, hamamcıklı- çok güzel örnekler varlıklarını devam ettiriyormuÅŸ.
      Balkan Savaşı'na kadar vatanımızın bir parçası olan PriÅŸtine, genel görünümü ve eserleriyle Türk-Ä°slam mimari özelliklerini taşıyan küçük bir ÅŸehir iken diÄŸer ÅŸehirler gibi deÄŸiÅŸime uÄŸramış. PriÅŸtine deÄŸiÅŸime raÄŸmen tarihimizin ve kültürümüzün bir parçası durumundadır.
     PriÅŸtine’deki ÅŸehir gezisinin devamı Osmanlı'nın bu coÄŸrafyadaki en önemli izi olan Sultan I. Murat Türbesi türbesine revan oluyoruz. Türbe PriÅŸtine'nin 10 kilometre kuzeyinde savaÅŸların yaÅŸandığı Kosova Ovası'nda bütün ihtiÅŸamıyla bizi karşıladı.
Hüzünlenmemek ve maziyi yâd etmemek mümkün mü?
          I. Murad (Hüdavendigâr) I. Kosova Savaşı alanında gezerken yaralı bir düÅŸman tarafından hançerle ÅŸehit edilir. Bir rivayete göre burada sadece  yüreÄŸi gömülür ve naaşı Bursa'da bugün Muradiye olarak bilinen külliyeye defnedilir.
         PriÅŸtine’deki türbe Yıldırım Bayezid tarafından yaptırılmış olup muhtelif zamanlarda tamir ettirilmiÅŸtir. Son tamir TDV tarafından gerçekleÅŸtirilmiÅŸtir. Murad Hüdavendigâr hanın türbesinde namaz kılmak apayrı bir coÅŸkuya neden oluyor içimde. Bir daha nasip olur mu? Kim bilir? Ä°nÅŸallah nasip olur ve Tatar olan hanım türbedar ile bir daha karşılaşırız.
         Türbe ziyaretinin akabinde Prizren’e doÄŸru yola çıkıyoruz.
         PriÅŸtine Prizren arası yaklaşık sen kilometre ancak yol dar. Prizren’e ancak iki saatte varabiliyoruz.
         PRÄ°ZREN
         Prizren Kosova’da Türklerin en yoÄŸun olarak yaÅŸadığı ÅŸehir. Gerçekten akÅŸam yemeÄŸini yediÄŸimiz lokantadan ve sokaklarda sohbet edebildiÄŸimiz gençlerden anladık bu durumu.  Rast gele birisine “Türkçe biliyor musun?” diye sorduÄŸumda “evet” cevabı ile karşılaÅŸtım.
         Ah bir de gündüz gözüyle görebilseydik Prizren’i.
AkÅŸam yemeÄŸini Prizren’deki bir Türk lokantasında yedikten sonra en yakın tarihi eserler hakkında bilgiler aldık. Åžehrin tarihi kısmında turladık ve DoÄŸru Yol DerneÄŸine uÄŸradık. Dernek yönetimi faaliyetleri ve ÅŸehrin genel yapısı hakkında bilgi verdi. Hem heyetimiz hem de dernek yönetimi mesrur oldu. Zira ziyaretimiz planlı deÄŸildi.
 Prizren, PriÅŸtine gibi eski ve yeniyi bünyesinde barındıran bir ÅŸehir. Åžehrin eski kısmında Osmanlı döneminden kalma eser çok imiÅŸ.
Üzüntüm bu eserleri gezememek. Sadece yemek yediÄŸimiz lokantaya yakın tamirat halindeki camide namaz kılmak nasip oldu ve akabinde meydandaki çeÅŸmeden su içmek.
Gecenin ilerleyen saatinde tarihi köprüyü geçerek kaleyi seyretmeye çalıştık. Hepsi bu kadar. Adım başı tarihi camileri ve tarihi diÄŸer eserleriyle ırmağın kenarına kurulmuÅŸ olan Prizren, mazimizden kalmış bir “huzur” ÅŸehri sanki.
     PriÅŸtine’deki havaalanında indiÄŸimizden beri bize mihmandarlık eden Kosovalı kardeÅŸ bu bölgenin iki önemli yerleÅŸim alanının PriÅŸtine ve Prizren olduÄŸunu ifade etti.  Rabbim nasip etti bu iki önemli mekânı bir teÅŸehhüd miktarı da olsa ziyaret etme imkânı bulduk.
Vatan coÄŸrafyası bütünleÅŸti gözümde bu iki ÅŸehri görünce. Adım başı Türkçe konuÅŸabileceÄŸiniz bir ÅŸahsiyetle karşılaşıyoruz. Zaten bu coÄŸrafyada en çok Türkçe yayın yapan televizyonlar izleniyormuÅŸ.
     Prizren’e doyamadan asıl hedefimiz Üsküp’e yöneliyoruz. “Yollar uzun, yollar ince Yol kısalır aÅŸk gelince” diyordu ÅŸair A. Karakoç aÄŸabeyimiz.  Prizren Üsküp yolu gerçekten ince. AÅŸk olunca uzun yol biter, daÄŸlar delinir Ferhat’ça. Mesafe kısa olduÄŸu halde yolculuÄŸumuz uzun sürüyor. Uzak bize incinmemeliydi Karakoç’un dediÄŸi gibi.
“Toz konmasın sakın sana
Hakkı geçer halkın sana
Gücenmesin yakın sana
Uzak senden incinmesin.”
     Uzaklara varıyoruz gecenin ilerlemiÅŸ vaktinde. Uzağı yakın ettik incinmesin diye. Gecenin yarısından sonra Üsküp’e varış ve dinlenmek üzere otele yerleÅŸme.


ÜSKÜP
     Ä°ÅŸimiz çok, zira gezimizin asıl amacı Üsküp’te doÄŸmuÅŸ ve çocukluÄŸunu burada geçirmiÅŸ ÅŸairimiz Yahya Kemal’i anmak ve düÅŸüncesini bir bilgi ÅŸöleninde tartışmaktır. DiÄŸer ÅŸehirleri nasıl ilk defa görüyor ve onları solukluyorsam Üsküp’ü de ilk defa görüyorum. Sabah Üsküp’te uyanmak ve namazı kılmak ayrı bir duygu. Zira ÅŸairimizin dediÄŸi gibi Üsküp bir yadigârdır. Gerçi Yahya Kemal  “Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyârıdır, / Evlâd-ı fatihan’e onun yadigârıdır.” Diyor ama bana göre Üsküp bütün Müslümanlara yadigârdır ve sahiplenip korunmalıdır.
     Açılış oturumundan sonra Cuma namazı için tarihle buluÅŸmaya gidiyoruz. Batı yakasında kıldığım ilk Cuma namazı. Duygularımı tarif etmem mümkün deÄŸil.
Namazın bitiminde Murat PaÅŸa camiinden ayrılmak istemiyordum. O ÅŸehrin bir parçasıydı ve bize yadigârdı. Yadigârı terk etmem doÄŸru olur muydu?
     Üsküp bir medeniyetin tezahürüydü ve her tarafından ezan sesi geliyordu. Üsküp Anadolu’nun tabii devamıydı ÅŸairimizin “Üsküp ki Åžar-Dağı’nda devamıydı Bursa’nın. / Bir lâle bahçesiydi dökülmüÅŸ, temiz kanın.” dediÄŸi gibi.
Üsküp diÄŸer ÅŸehirler gibi eski ve yeniyi bünyesinde barındırıyor. Tahribat ve tamirat iç içe. Tahribat en çok nüfus yapısında olmuÅŸ. Eskiden nüfusun kahir ekseriyeti Müslüman iken bugün yapı deÄŸiÅŸmiÅŸ. Åžehir bu yönüyle zayıflamış. Bu durum ÅŸehrin tepesine dikilen “Haç”tan da anlaşılıyor.
     Bütün yorgunluÄŸuna raÄŸmen Üsküp direniyor. DireniÅŸinin zaferle sonuçlanacağına ve tekrar Ä°slamî kimliÄŸine kavuÅŸacağına inanıyorum.
     Åžar daÄŸlarının eteklerindeki Üsküp mazisini ve ruhunu arıyor. Skopiye deÄŸil Üsküp olarak kalmak istiyor. Üsküp kendini yürekleriyle fetheden PaÅŸa YiÄŸitlere, Gazi Ä°shak beylere, Oruç paÅŸalara ve binlerce isimsiz kahramanlara gülümsüyor, size ihanet etmeyeceÄŸim diyor.
     Evliya çelebinin bahsettiÄŸi kaç eser ayakta bilmiyorum. Evliya binlerce evden ve dükkândan, onlarca cami ve okuldan, su kemerlerinden cami, medrese, han ve sıbyan okulundan bahseder. Üsküp’ün bir kültür ve irfan ÅŸehri olduÄŸunu bize hatırlatır.
     Günümüze yansıyanları sadece görmeye, anlamaya ve yorumlamaya çalışıyoruz. Ä°ÅŸte Türk çarşısı denilen bölge. YorgunluÄŸuna raÄŸmen ayakta, Murat paÅŸa, Ä°sa bey camii, Mustafa paÅŸa camileri ayakta,  Vardar nehri üzerindeki TaÅŸköprü ÅŸehrin iki kesimini birleÅŸtirmekte, hamam tamir edilmiÅŸ müze olarak faaliyette, Rufai tekkesi kenarda.
     Atalarımız Skopiye’yi yürekleriyle fethetmiÅŸ ve mamur hale getirmiÅŸtir, skopiyeyi medenileÅŸtirmiÅŸtir maddi ve manevi yönleriyle. Skopiyeyi dönüÅŸtürerek ve geliÅŸtirerek bir belde-i tayyibeye tahvil etmiÅŸlerdir.
     Üsküp mazisine yakışır bir ÅŸekilde belde-i tayyibe olmayı bekliyor. BaÅŸarılabilecek mi? Allah bilir. Gayretimiz renk cümbüÅŸünün bu ÅŸehirde tekrar ihya yönünde olmalıdır. Yahya Kemal Bilgi Åžöleni bunun için düzenleniyor. Umulur ki, katkısı olsun. Zira Yahya Kemal geçmiÅŸin Üsküp’ünü: “(Üsküp) Murad-ı Sani devrinin canlı bir resmi gibiydi. Halk hâlâ o lehçeyle konuÅŸur, o türlü esvablar giyer, o devirdeki gibi yaÅŸardı.” tanımlıyordu.
     Fırsat buldukça Üsküp’ün gezemediÄŸim, göremediÄŸim mekânlarına koÅŸuyorum. Her vakti bir mekânda geçirmek tarihini solumak istiyorum. Bu duygularla vakit namazlarımı farklı camilerde eda etmeye çalıştım Üsküp’de geçen günlerde.
     Åžar dağının devamı olan ovada kurulu ÅŸehrin ortasından geçen vardar ırmağının üstündeki köprüdeyiz. Mimar sinanın eseri TaÅŸköprü ÅŸehrin iki yakasını birbirine baÄŸlıyor. Güneydeki tarihi Üsküp kuzeydeki Üsküp. Yapılarıyla, nüfusuyla ve inançlarıyla farklı geldi bana. Güney Üsküp, tarihi Üsküp Müslüman ağırlıklı bölge, kuzey kesim Hıristiyan.
Farklılık her ÅŸeye yansımış. Kuzeyliler köprüye tahammül edemiyor adeta. Köprünün ÅŸeklini, ÅŸemalini ve ruhunu deÄŸiÅŸtirmek istiyorlar. Kısmen deÄŸiÅŸtirmiÅŸler.
      Müslümanlar her ÅŸeye raÄŸmen burayı bir gönül köprüsü olarak kullanmak istiyorlar. Güneyliler ruhları fethetmeye, kuzeyliler bedenleri ve toprakları iÅŸgale hevesliler.
Kuzeyliler ÅŸehrin kimliÄŸini tahrip etmek isterken güneyliler maziyi ve hali ihyaya çalışıyorlar. Tıpkı Mustafa PaÅŸa Camiinin ihya ve inÅŸa edildiÄŸi gibi.
     Åžehrin Kuzeyi yeni ve çok katlı binalarla dolu.  Zarf yeni mazruf ruhsuz.
TaÅŸköprü’den ayrılıyorum ve doÄŸru Ä°sa Bey camiine yöneliyorum. Ä°sa Bey Camii çevresi ÅŸairimizin hayatında önemli yer tutar. Evleri oradadır ve annesi orada medfundur.
Fatihalarla kabristanı dolanıyorum. Acaba Yahya Kemalin annesi Nakiye hanımın mezarını bulabilir miyim diye. Heyhat. Cami ve bir kısım kabir taşları ihtişamlarıyla duruyor biz sizi bekliyoruz dercesine.
     Vatanın batı yakası bizi bekliyor. Yeni bir yürek fethi için. “Balkanlarda Osmanlı Ä°zleri”ni seyrettiÄŸimden beri izlerimizi, “Elveda Rumeli”yi seyrettiÄŸimden beri de merhaba Rumeli demeyi arzuluyordum. Åžimdi izimizin peÅŸine düÅŸüyoruz geleceÄŸi ihya ve balkanlara merhaba demek için. Esasında batı yaka  Madrid’e, Elhamra’ya kadar uzanıyor ve her noktası bizi bekliyor, ihya ve inÅŸa edilmeyi bekliyor.
     Kaldığımız Continental Otelin üst kısmından ÅŸehri seyrediyorum. Åžehri bir bütün olarak kavramak istiyorum. Åžehirdeki ve sokaktaki deÄŸiÅŸimi anlamak istiyorum. Åžehrin güney ve kuzey kısımları arasındaki farklılığı anlamak istiyorum.
     Surlardan kalan kısımları ve minareleri görüyorum. Efsunkâr güneyi dalgın bir ÅŸekilde seyrederken minarelerden yükselen ezan içimi ferahlatıyor ve tekrar ÅŸehre yöneliyorum. Köprüyü, çarşıyı, Ä°sa bey Camiini, Murat paÅŸa ve Mustafa paÅŸa camilerini bir çırpıda geziyorum. Esnafla konuÅŸmaya çalışıyorum. Türkçe konuÅŸulan bir kahvehanede çay içiyorum.
     Ä°ÅŸte Üsküp diyorum. Bizi bekleyen, imar ve ihyayı bekleyen Üsküp. Bakımsız ama kimliÄŸini muhafaza için direnen Üsküp ve Üsküplüler.
     Genç Üsküplüler faal. Köprü dergisini çıkarıyorlar ve kitap yayınlıyorlar. Åžehrin manevi boyutunu idameye ve ihyaya çalışıyorlar. Tebrikler bütün gayretlilere.
GeçmiÅŸi ihya eden Bukağı Baba’lar, Cafer Baba’lar, Gazi Baba’lar, Haydar Baba’lar… Birer ziyaretgâh olan türbeleriyle bizleri bekliyor. Kim bilir belki bugünü ihya edenlerin türbeleri ziyaret edilecek gelecekte.
     Yakılan, yıkılan ve yok edilen yapılara raÄŸmen kalanları gezmek, görmek ve havasını teneffüs etmek için zamanımız yetmiyor. Üsküp’te Kale ve TaÅŸ Köprü’den baÅŸka görülmesi gereken o kadar çok eser var ki: Yahya PaÅŸa Camii, Ä°sa Bey Camii, Mustafa PaÅŸa Camii, Murat PaÅŸa Camii, Saat Kulesi, Kapan Hanı, Sulu Han, Davut PaÅŸa Hamamı, Eski Çarşı, kabristanlar, tekkeler, türbeler, sebiller… Say, say bitmez.
Bilgi ÅŸöleni oturumları bitiyor ve inkıraza uÄŸramış ÅŸehirden hüzünle ayrılıyoruz. Bir daha görür müyüz? Bilinmez. Kaderde varsa geliriz, görürüz ve ihyasına katkı saÄŸlarız.
KALKANDELEN
      Üsküp Continental otelin önünden hüzünle hareket ediyoruz. Saat 08.23. Biraz taahhür etmiÅŸiz. Sırada Kalkandelen var ve zaman çok kısa. 15.05 dönüÅŸ uçağına yetiÅŸmemiz gerekiyor zira. Vedalaşırken ÅŸehri tekrar seyretmeye çalışıyorum. …  Ä°ÅŸte ÅŸehri birleÅŸtiren TaÅŸ Köprü ve Kale, Minareler ve Kubbeler… Bir de ÅŸehre hâkim Åžar dağına dikilmiÅŸ haç… Ne kadar ruhsuz ve bize yabancı…  Åžehrin hudutlarını terk ederken ÅŸairimizin:
“Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan ÅŸehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene”
Mısralarını terennüm ediyorum.
     Otobüsümüz Kalkandelen’e doÄŸru yol alıyor. Yol gayet düzgün gidiÅŸ ve geliÅŸ istikametleri farklı ve bir kısmı otoban.  Üsküp-Kalkandelen arasındaki ÅŸirin ve yeÅŸil bölgedeki nüfus Müslüman ağırlıklı.  GidiÅŸ istikametinin solundaki ilk yerleÅŸim bölgesi Sarayköy.  80 metre yüksekliÄŸindeki iki minaresiyle cami dikkatimi çekiyor.
YeÅŸil elbiselerini bürünmüÅŸ daÄŸların eteklerindeki yerleÅŸim alanlarını seyrederek Kalkandelen’e varıyoruz. Åžehrin genel nüfusunun 90.000 civarında olduÄŸu söylendi.
Kalkandelen Üsküp gibi dağın dibinde düzlükte kurulmuÅŸ. Ä°lk durağımız PaÅŸalar veya Alaca camii olarak bilinen mahal. Cami ile hamam olduÄŸunu öÄŸrendiÄŸimiz yapı arasında bir dere akıyor. Üzerindeki köprü taÅŸtan örülü Osmanlı eseri. Mihmandarımız köprünün adının “top köprüsü” olduÄŸunu ve bundan baÅŸka geçmiÅŸte köprülerin de olduÄŸunu ifade ediyor.
Derenin kenarındaki camiye hayran olmamak mümkün mü? Dışında bu kadar tezyinatı olan bir baÅŸka cami görmedim Anadolu coÄŸrafyasında. Gençlere soruyorum ve vatanın batı yakasında da benzerinin olmadığını öÄŸreniyorum.
     Alaca Camiini Mensure ve HurÅŸide isimli iki kız kardeÅŸ tarafından 1492 yaptırılmış. Zamanla yıpranmalar oluÅŸmuÅŸ ve paÅŸalar tarafından tamir ettirilmiÅŸ, bundan dolayı paÅŸalar camii olarak da bilinmekte imiÅŸ.
     Vakit dar camiye girmek, havasını teneffüs etmek ve hiç olmazsa iki rekât namazla Allah’ı zikretmek gerekir.  Bu duygularla avluya yöneliyorum. Tam bu esnada sevimli, mahcup ve maÄŸrur bir ÅŸekilde Kur’an-ı Kerimi öÄŸrenmekte olan dört kızla karşılaşıyorum.
Yanımdaki muzip arkadaÅŸ hemen onlarla konuÅŸuyor ve Kur’an okutuyor birisine. Duygulanmamak mümkün mü? Bu gençler uzantılarımız. Din-i mübinin müntesipleri. Din kardeÅŸlerimiz ve batı yakadaki temsilcilerimiz.
     BilgilendirilmediÄŸimizden dolayı hazırlıksız geldiÄŸime üzülüyorum ve cebimdeki birkaç süreyi ihtiva eden kitabı en küçük kıza hediye ediyorum.
     Anadolu ve batı yakada benzerini görmediÄŸimim camiye giriyorum. Ä°ki rekât namaz kıldıktan sonra fal taşı misali açılmış gözlerle caminin içini seyrediyorum.  Böyle bir mekândan çıkılır mı? Tezyinatı olmayan parçası ve yeri yok. Her tarafı adeta nakış nakış iÅŸlenmiÅŸ. Ä°çi dışından muhteÅŸem.
         Ayrılık vakti geldi Camiden. Ayrılıyoruz. Mihmandarlık yapan gençlere ÅŸehrin genel özellikleri hakkında sorular soruyorum. Verdikleri bilgilere göre ÅŸehirde sekiz cami varmış. Tarihi nitelikleri olanların başında Küçük Cami, Eski Cami, Tabhane Camii, Saat Camii… PaÅŸa Camii gelirmiÅŸ. Ä°lave olarak harabati baba tekkesi, yıkık saat kulesi ve köprü.
         Cami çıkışı yolculuÄŸumuz harabati baba türbesine doÄŸru oluyor. Nam-ı diÄŸer BektaÅŸi tekkesi. 2001 yılına kadar bir ÅŸirketin tasarrufunda imiÅŸ tekke. SavaÅŸ baÅŸlayınca el deÄŸiÅŸtirmiÅŸ ve bugün eski ihtiÅŸamına dönme çabası içerisinde.
     Åžehrin kıyısında ve dağın hemen eteÄŸinde “sersem Ali dede” tarafından kurulmuÅŸ olan ve duvarlarla çevrili geniÅŸ bir bahçenin içindeki tekke muhtelif binalardan oluÅŸmuÅŸ.
Sersem Ali dede Kanuni Sultan Süleyman’ın kayınbiraderi.  Rivayete göre yer seçiminde sersem Ali dede ciÄŸer kullanmış. Tekkenin kurulu bulunduÄŸu mahaldeki ciÄŸer en geç çürüdüÄŸünden burası seçilmiÅŸ. Tekke diÄŸer yapılar gibi gadre ve Büyük ihmale uÄŸramış, tahrip edilmiÅŸtir. Her ÅŸeye raÄŸmen tekkeyi oluÅŸturan mekânlar ayakta ve cezbedici.
Cami, konak, ambar, mutfak, kabristan, türbe, ÅŸadırvan ve çardak, çeÅŸme, çilehane, ahır gibi birimler ayakta. Bir kısmı tamir edilmekte. Tekkede ilk göze çarpan ahenk. AhÅŸap ve taşın tezyinatıyla uyumu ve bütünlüÄŸü tekkenin ihtiÅŸamını göstermeye yetiyor.
         TaÅŸtan yapılmış çeÅŸmenin musluÄŸundan akan sudan içiyorum ve üstünde “Ya müfettih-el ebvab…” yazısı bulunan sohbet mekânında icra edilen tasavvuf musikisini ve okunan aÅŸrı ÅŸerifi dinliyoruz.
     Tekkenin içinde yer alan mezar taÅŸlarını incelediÄŸimizde Osmanlı kabristanlarında gördüÄŸümüz manzara ile karşılaşıyoruz. BilindiÄŸi üzere eski mezar taÅŸlarımız cinsiyeti ve yaşı gösterecek ÅŸekilde yapılırmış. Bir baÅŸka deyiÅŸle bizdeki medeniyet anlayışı taÅŸa da yansımış ve taÅŸ medeniyeti oluÅŸturmuÅŸ.
     AÅŸr-ı ÅŸerif’in hitamında veda zamanı. A. Karakoç aÄŸabeyimizin Umutlar hayaldir acılar gerçek Çileye mahkûmsun, kim ne bilecek” ifadesiyle tekkeye veda ediyorum.  Tekkeden ayrılışımızın akabinde son durak Kalkandelen’deki Türklerin kurdukları “Kalkan DerneÄŸi” oluyor.  Dernek ziyareti gönlümde yeÅŸeren duyguları bir daha canlandırıyor ve büyütüyor. Minik çocukların okudukları ilahileri ve ÅŸiirleri can kulağıyla dinliyoruz. GiriÅŸinde 1940’lı yıllara ait resimler sergileniyor. Åžehirdeki deÄŸiÅŸimi bu resimlerden de anlamak mümkün.
     Kalkandelen’deki Türkçe eserleri ihtiva eden kütüphane kurmuÅŸlar. Yeterli olmamakla birlikte ÅŸehrin tek kütüphanesi. Kütüphane de geliÅŸecek umutlarımız gibi inÅŸallah.
Dernek ziyaretinin hitamında doÄŸru havaalanına. Åžimdilik vedalaşıyoruz vatanın batı yakasıyla Üsküp havaalanında.
     Ve saat 18.10’da Anadolu coÄŸrafyasının, ÅŸairimizin ve bizim “Aziz Ä°stanbul”umuza ayak basıyoruz.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 10-11-2008 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
122287768 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net