SEKÄ°Z YIL AZ GELDÄ°, ONSEKÄ°Z YIL OLSUN(*) Ä°lhami MELÄ°TENLÄ° Mecburi eÄŸitimi 12 yıla çıkarma giriÅŸimini okumuÅŸunuzdur. Demek ki çocuklarımız, artık bu (taşımalı) eÄŸitimsizliÄŸin kasisli yollarında düÅŸe kalka, öle dirile yedi yıl daha fazladan slogan ezberleyecekler, papaÄŸanlaÅŸtırılacaklar... Ya da parasızlıktan çocuklarını okula yazdıramayanlar dört yıl daha fazladan kanunun yakalarına yapışacağı günü bekleyecekler...
Sanırım sekiz yıllık eÄŸitim giriÅŸimini baÅŸlangıcında Bakanlardan biri (normal düÅŸünülünce M.S.B. deÄŸil de M.E.B. olsa gerek) Türkiye'de mecburi eÄŸitimin o sene sekiz yıla çıkarılması iÅŸleminin tamamlanacağını ve fakat asıl hedefin 11 yıl mecburi eÄŸitim olduÄŸunu belirterek bunu da gerçekleÅŸtireceklerini beyan buyurmuÅŸlardı. O zaman bu beyanlarını MGK kararları sonrasında sergileyen sayın Bakanın -eÄŸitimin süresinin ne olmasına dair- gerekçesini, teknik ve pedagojik mülahazalardan çok, sanırım masabaşı takdire dayalı bildirimlerden aldığı anlaşılmıştı artık. Gerekçesini bilimsel ve sosyolojik gereklerden çok ideolojik hedeflerden alan bu siyasetin fiilen ülkeyi nereye vardıracağını hesap etmek için geriye dönerek, Tanzimat'tan beri ülkede uygulanan ve hedef alınan eÄŸitim politikalarına bakmak yeter de artar bile. Üretimsiz ve gelirsiz, mesleksiz ve eÅŸsiz, çoÄŸu tahsilli yedi milyonu aÅŸkın iÅŸsiz de hala bize bir ÅŸey anlatmıyorsa, anlatacak olan artık Sur'udur Ä°srafilin... Ama yine de soralım; gerekli miydi, makul müydü, faydalı mıydı bu mecburi eÄŸitimi sekiz veya onbir yıla çıkarmak için bunca çaba?.. EÄŸer ülkeyi ogün mahkum olduÄŸu düzeyde borç batağına gömen siyasilerin ve bürokratların, eÄŸitimli zümrelerden deÄŸil de eÄŸitimsiz halktan oluÅŸtuÄŸunu düÅŸünüyorsak, mevcut "çaÄŸdaÅŸ, yeterli ve yetenekli" eÄŸitimimizi on bir yıla deÄŸil, hatta 25 yıla çıkarmanız gerektiÄŸini söyleyebiliriz. (Böylece üretimsizlik hedefini de daha kısa yoldan halletmiÅŸ oluruz, tabii!). EÄŸer ülkedeki ahlaksız soygunculuÄŸa iliÅŸkin vahameti, aç kaldığı için ekmek çalan iÅŸsiz varoÅŸ sakinlerine yakıştırıp da, bir ihalesinde bile milyarlar götüren siyasetçi ve bürokratların masum; sıfır faizli kredilerle ülke kaynaklarını sömüren ÅŸantajcı medya mensuplarının normal davrandığını düÅŸünüyorsak, felaketlerimizin, bu ÅŸabloncu eÄŸitim süresinin kısalığından kaynaklandığını gayet rahat ileri sürebiliriz. Yargı organlarındaki adli hataların ve zaafların sebebi üçyüz-beÅŸyüzbin liralık davalardaki cahil yalancı tanıkların ÅŸehadetleri ise, trilyonluk davalardaki tatmin hissi uyandırmayan kararlar, yargıya egemen yanlış usul hükümlerinin ve yargıyı yürüten yetersiz kadroların eseri deÄŸilse, elbette ki beÅŸ yıllık temel eÄŸitimi sekiz yıla deÄŸil hatta 18 yıla bile çıkarmanın bir çözüm getireceÄŸini düÅŸünebilirdik vaktiyle... Sokaklarda, 1 Mayıs kutlamalarında, kendilerini sömürdüklerini ifade ettikleri patronları protesto için, Kadıköy’de halka ait dükkan ve iÅŸyerlerini tahrip eden, halkı kurtarmak iddiasıyla halkın kundaktaki çocuklarının katline yönelen eylemlerin güdücü ve planlayıcıları ÅŸayet eÄŸitimsiz ve zavallı halkın çocuklarıysa, o zaman hiç durmadan onları önlemek için bu sekiz yıllık mecburi eÄŸitimi, 30 yıla çıkarmada da hiç gecikmeyelim. (Çocuklarımızın üretime yönelecek aktivitelerine yönelik böylesi özlenen engelleri hemen temin edelim...) 1982 veya 1983'lü yıllarda Nokta dergisinin kapağında bir animasyonu hatırlıyorum. Ä°stanbul Üniversitesi binası bir tuvalet klozeti ÅŸeklinde yapılmış, YÖK baÅŸkanı da pantolonunu sıyırmış kocaman poposuyla üstüne oturtulmuÅŸtu. Sn. BaÅŸkan, birkaç gün sonra tepki olarak, poposunun o boyutta olmadığını beyanla herhalde üniversitenin içine edenlerin sadece kendisinden ibaret olmadığını anlatmak istemiÅŸti. EÄŸer siz de üniversiteleri lise düzeyine indirgeyen ve üniversitelere giriÅŸi halk çocuklarına neredeyse imkansız kılan uygulamaların YÖK'ün eseri olmayıp mecburi eÄŸitimin kısa olmasından kaynaklandığını ileri sürebiliyorsanız, bu temel eÄŸitimin ÅŸimdi sekiz yıla çıkarılmış olmasını, sonuçlarını gördükten sonra bile hoÅŸ karşılayabilir ve bu sürenin 10-15 yıla çıkarılmasını dahi öne getirebilirsiniz.
Kanımca eÄŸitim politikalarına egemen hedefleri bilimsel mülahazalar, imkanlar ve akli tercihler belirleyebilmeliydi. Çünkü, Batıda olduÄŸu gibi DoÄŸuda da, OrtadoÄŸuda da milli güvenliÄŸin neleri gerektirdiÄŸini ancak ve ancak bilimsel pedagojik mülahazalar ve çaÄŸa damgasını vuran akli tercihler gösterebilir; yoksa halka yabancılaÅŸmış, halkın derdini bilmeyen, pedagojiden habersiz eÄŸitim uzmanlarının heva ve hevesleri deÄŸil... * * * EÄŸitimde hedef nedir? Hedef yarının vatansever üretim ve hizmet kadrolarını yetiÅŸtirmekse, daha ilk yıllardan itibaren ülke çocuklarının yetenekli oldukları alanlarda mesleki eÄŸitimine yol açmak gerekmez mi? Bu son uygulamayla, mesleki hiçbir yetenek kazandırmayan mevcut "temel eÄŸitim"in (veya bir kısım yeteneksiz öÄŸretmenlerin okullarındaki yetersiz öÄŸrenimin) ülke çocuklarının ömrünü -sekiz yıl daha fazladan- heder etmesine yol açmak bu millete dostluk mu oldu yani? BeÅŸ yıl yetmedi, sekiz yıl daha "...çalışkanım, doÄŸruyum " diye her sabah papaÄŸan gibi ciyak ciyak nakarat tekrarlatmamız, pörsütülmüÅŸ ve ÅŸablonlaÅŸtırılmış ruhlardan hangi müspet sonucu alabilirdi ki?..
Kanımca eÄŸitim politikalarına yönelirken hedef, akıllı ve basiretli bireyler yetiÅŸtirmek olmalıydı. Hedef bu idiyse, bu okullarda Hayat Bilgisi, Din Bilgisi, Ahlak dersleri, YurttaÅŸlık dersleri adı altında ezberci ve skolastik eÄŸitim programlarını uygulamanın anlamı ne? Niçin çocuÄŸumuza alternatif çözümler üretme, iyi ile kötüyü tefrik etme, yanlışı ustalıkla eleÅŸtirebilme yeteneÄŸini kazandıracak düÅŸünce eÄŸitimine, aktif öÄŸrenim tarzına yönelmiyoruz da, darwinizm gibi modası geçmiÅŸ ve pörsümüÅŸ sloÄŸanları ezberleten pasif ve taklitçi eÄŸitim tarzlarını tercih ediyoruz?.. Neden bugüne kadar yaptığımız gibi halka ve halk çocuklarına bir meslek kazandırmayan bu köhne, ÅŸarkkari ve bu tekelci eÄŸitim tarzından baÅŸka bir yol denemiyoruz. Neden????
Bakın Ä°stiklal ÅŸairi Koca Mehmet Akif ne diyor: "Köylü cahilse de eÅŸÅŸek mi demek, ne demek; Kim teper nimeti insan meÄŸer olsun eÅŸÅŸek!.." Ve ilave ediyor: "Kimse evladını cahil koymak ister mi ayol? Bize lazım iki ÅŸey var: biri mektep biri yol"
Ama koca Akif, onurlu ve bilgili bu insan, tanzimat tipi öÄŸretmenleri gördükten sonra Safahatında, bu satırlarla baÅŸlayan ÅŸiirinin sonunda, "muallim" denilen "Tanzimat Maskarası"nın verdiÄŸi eÄŸitimin acı sonuçlarını gördükten sonra bu satırlarla baÅŸlayan ÅŸiirinin sonunda olay ve tipleri tahlil ve tasvir ederek konuya noktayı ÅŸöyle koyuyor: "...Ä°lmi yuttursa hayır yok bu musibetlerden Bırakın oÄŸlumu cahilliÄŸine razıyım ben" diyordu.
*** Sahi unuttum, O zamanki veyaÅŸimdiki sayın Milli EÄŸitim Bakanı, bana ve benim de içinde olduÄŸum halka, küçük, ama çok küçük, bir uzman (ama Batılı standardta gerçek bir uzman) izahı getirebilmiÅŸmiydi, bu "temel eÄŸitim"in sekiz veya oniki yıla çıkarılması için?.. Yoksa memleket evladının meslek edinme çağını geçirerek onu mesleksiz bırakmak nasıl bir hedef oluyor “EÄŸitim Politikaları” açısından?.. Sahi, bu beÅŸ yıllık "temel eÄŸitim" dedikleri ÅŸeyi önceleri sekiz yıla çıkarmakla neyi amaçlamışlardı acaba sayın siyasilerimiz; amaçları ne idi de ÅŸimdi de 12 yıla çıkarmaktan dem vuruyorlar?
O zamanki amaç, sadece imam Hatip Okullarının orta kısımlarını kapatarak, halk tarafından, yaptırılan binalarına beleÅŸten el koymak idiyse, bunu doÄŸrudan yapmalarına yasal bir engel mi vardı? Bu milletin masum yavrularının üç yılını -veya gazete haberi doÄŸruysa ÅŸimdi bir yılını daha- almanın bilemediÄŸimiz ulvi bir yönü de mi vardı acaba??? Peki ÅŸimdiki amaç ne olyor acaba?!..
Ne olur eÄŸer bilmediÄŸimiz böylesine ulvi(!) bir yönü yoksa, kıymayın bu temiz yavrucaklarımıza; ne olur kıymayın meslek ve iÅŸ becerisi edindirmeyen eÄŸitim(!)yoluyla...
(*) Eski tarihli bu yazımızı özünü deÄŸiÅŸtirmeden güncelleyerek sunuyoruz. Bu güne uymayan bir taraf varsa uyarmanızı rica ediyoruz; Saygıyla... Ä°lhami Melitenli
|
Yukardaki yazı Yazar dedemin mesleği açık 2008-09-30 12:52:35 Şiirlerinden birinde yüce Akif "Şu Boğaz harbi nedir;var mı dünyalarda eşi ? demişti.Bence asıl savaş çok uzun yıllardan beri Türkiye'nin eğiitiminde devam etmektedir."Batılı olalım." demi şler, ama onlar bununla halktan toplanan vergilerle sadece "Ceplerimimzi dolduralım."demişler.Zaten doğu ve Doğuluya çoktan sırtlarını dönmüşlerdi.Suriye gibi yıllar yılı beraber yaşadıkları bir ülke ile aralarına mayın dökmüşlerdi.Adeta darac ık bir yere sıkışmanın ,dünyadan hatta ahiretten uzaklaşmanın savaşını vermişlerdi. Bilgiden bahseden bu adamlar bu defa da Köy Enstitüsü veya Öğretmen Okullarına aldıkları öğrencilerden yabancı dil öğrenmeyi yasaklamışlardı. İyi ama siz dünyayı ,batıyı nasıl tanıyacaktınız? Sizin yaptığınız insan zihnini dünyaya veya uzaya açan bir eğtim değil,eleştirisiz ve birilerini övmeye yönelik,öğrencilerinin gözlerine at gözlüğü takarak her şeyi birinin veya şakşakçıların açısından göstermekti..Bunu adıysa bilim değil robotluk öğretimi olurdu.Burunlarını ucunu göremeyen bu insanlar bir gün oyunlarının anlaşılacağını ve lanetlenmekten kurtulamayacaklarını hiç mi hiç akıl etmemişler. Türkiye'ye Avrupa'dan radyo gelmiş.Meğer bu alet ne kadar basit bir nesneymiş.O basit aletin pili de İsrail'den geldi.Türkiye'deki yetkililer beyefendiydi nasıl olsa ,onlara ne lazımdı mböyle nesneler.Onlar sadece ya birilerini övecekler veya ötekini yerin dibine batıracaklardı.Dinmo veya elktrik motoru da aynı ölçüde basitti ama öğretmen bey onun yapılşını değil kitaba yazılanları ezberletiyordu.Durum bugün de farklı değil.Bir öğretmen tanrdım.Öğretmen Okulu ,Lise,Alman Filolojisi,Yüksek Okul,Almanca Mastır,Alamanya'da 14 yıl öğretmenlik ve ilaveten ateşelik yapmıştı.Fakat o devletten "Yavuz Bülent Bakilerin köylüye gösterilen jandarması gibi ne güler yüz ne de doğru fikirlerine değer verilmiş bir öğretmendi. Devlet ona "Biz Avrupğa derdik,sen orayı gördün,bize anlat" dememişti. Yukardakiler yine yukarda iidi ponlar hep emrediyordu,hem de hiçbir şey bilmeyerek,hem de Türkiye'yi sadece sıkıntı eğitimyle,yokluk ve yoksullukla başbaşa bırakarak. BURAYA KADAR GİRİŞ YAZDIM. yUKARDAKİ YAZI KONUYA DAHA ÇOK SOsyal sonuçlarıyla konuya bakmış anlaşılan.Şimdi biz de yazarın dediği gibi daha özel alanlara dümen kıralım.Efendim Türkiye'de Eğitim profesörleri var. Gaaliba iktidar opartileri onlara "Sana şu maddi yararları sağlarım,sen işimize karışma."demişler.Onlar da koltuklarından farklı bir tarafa bakmıyor.Son Eğitim Şurasında Öğretmen Dünyası dergisi sahibi bakan,mebus,sendikacı beylerin yanında Alman eğitimini anlatıyordu ve doğrusu hiçbir şey bilşmiyordu.Konuyu ben anlatmak istesem izin verilmiyordu. Anlaşılan sayın bakan veya diğer yetkililer de konunu yani hem eğitimin hem de eğitimin cahilleri imişler.Bendeniz de konu hakkında 11 sayfa rapor yazarak kendilerini aydınlattım.Herhalde rapor hiç okunmamış ki ne teşekkür ettiler ne d anlamadıklarını söylemediler. Türkiye 'de doğru eğitim veya mmeslek eğitimsiz eğitim mutlaka yabancılar ve onların Türkiye'deki işbirlikçileri tarafından yönetilmektedir.Herhalde bu millet Özdemir Sabancı'nın niçin öldürüldüğünü unutmamıştır. Sayın Sanbancıo otomobil sanayiinde Japonlarla ortak çalışmak istiyordu ve onun kaatili şimdi Avrupa'larda besleniyor. 23 yıl Talim-Terbiyede başkanlık yapan Kadri Yörükoğlu Avrupa'nın meslek eğiiitimi ile nasıl kalkındığını ve niçi Türk çocuğunu ayağına ayakkabı bile bulamayışının sebeplerin göremeyecek kadar ehliyetten uzakmış.Sayın Başbakan,sayın bakan,sayın genel müdür bir defa olsun Türk köylüsünün cılız ekinlerini hasat ederken yanında dikenlerr üstüne yalın ayak basmak zorundaki çocuğunu hiç görmemiş. Bir ülkenin devrimlerle yücelen okullarında köy enstitülerinden gelen öğretmenleri aşı yapmayı öğrtenmemiştir ki Güzel TürkiYe'nin güzeşl kırlarındaki yabanbi meyveleri aşılamayı bile öğretememiştir.O ağaçlar halen yabani meyveler verir ve üreti değerleri 10 dafa düşüktür. Bu kafayla eğitiminiz 100 yıla çıksa hiçbir sonuç değişmeyecektıir. Umraniye Belediyesinin çıkardığı bir kitapta Türk eğitimine çok uzun yıllar Amerikka Birleşik Devletlerinin yön verdiğini lokumuştum. Demokrasilerde belli bir tutumdan bahsedildiği malumlarınızdır. Aaah efendim "İşlerinizi istişare ile yürütün !" tavsiyesine ne zamandan beri yabancı kalmışız. SONUÇ Bir paşamız Hindenburg istediğği için Allahuekber dağlarına binlerce askerimizi sürer.Bu yetmiyomuş ggibi oradaki askerlere yakın şehirlerden çocukların erzak taşıması istenir. I. Cihan Savaşında Güney Cephemizde Osmanlı askeri susuzluktan ölmüştür. II. Abdülhamit Hanıı yaptırdığı deemryolları çok acıklı bir hikayedir.Fakat o sultan Türkiye'de Garret adında birine ilk denizaltı denemeleri yaptıran insandır.Biz savaşlarımızı donanımsızlık yüzünden kaybetmişizdir.Bunu öteki adı meslek eğitiminden yıllardır yoksun oluşumuzdur. Sayın eğitimci öğrencine meslke öğret,kalanı kolaydır. Çünkü ekmeğini kazanan insan demokratik de olur,eleştiriisini de yapar.Kimdi o ?Sayın Metin Bostancıoğlu. Onun kırıp döktükleri bir savaş sonrasının çok acıklı manzaralarıyla halen dere tepe serpilmiş duruyor. Ercan Arslaner |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |