Kendini Açmaza Sokmak; Ä°ÅŸi ZorlaÅŸtırmak(*) M. Selami ÇEKMEGÄ°LKur'anın bazı kıssalarının taşıdığı mesajlardan, hemen herkesin aynı ilhamı alması mümkün olmuyor. Çoban nitelikli kimselerin, bunlardaki ana espriyi kavraması da hayli zor ve güvenilmezdir diyebiliriz, belki...
Fakat unutmayalım ki, hayatın içinde olan bir çobanın hayata iliÅŸkin anlamlara ulaÅŸması, fildiÅŸi kulesinde ahkam kesen bir filozoftan veya kaynaÄŸa yabancı bir ilahiyatçıdan herzaman daha olasılıklıdır da...
Kur'anın, Bakara Suresinin 67-71. ayetleri de sanırım böyle zihni zorlayan bir kıssayı içeriyor: Allah'ın Hz. Musa ile gönderdiÄŸi emre karşı Ä°srailoÄŸulları'nın takındıkları saygısız ve kaçamak tavrın onları nasıl bir tehlikeye sürüklediÄŸini sergilerken, çoklukla kendini zora sokan insanı da bu mizacına karşı uyarmış oluyor. Allah'tan gelen emre karşı saygısızca mızmızlanarak kıvırtmanın, meseleleri detaylara boÄŸmanın iyi sonuçlar vermeyeceÄŸini iÅŸaret ediyor... Fazlaca filozofik, ya da akademik mecralara sürükleyemeyeceÄŸim bir anlatım içinde ÅŸunu demek istiyorum ki: Kur'an bu ayetlerde, insanda saklı olan menfi bir mizacı sergiliyor ve bu mizacın insanı, bazen, Allah'ın istediÄŸini yerine getirmemek gibi çok kötü bir sonuca götürebileceÄŸini örneklendiriyor. Allah'ın kesmelerini istediÄŸi bir sığırın vasıflarını habire sorgulamak suretiyle detaylandırıp kaçamak yapmak isteyen israiloÄŸullarının maruz kaldığı tehlikeye dikkat çekiyor ve: "Az kalsın, Allah'ın bu isteÄŸini yerine getirmeyeceklerdi" diye vahim bir sonuca iÅŸaret ediyor. Eski Atik'te Musa ve Harun'un kavmine -lekesiz veya beneksiz- kırmızı diyebileceÄŸimiz bir düÄŸe kesmeyi, cesedini yakıp, ayinlerde günahtan arınmak için küllerini saklamasını emrettiÄŸi meseli hatırlatıyor...
Sanırım Allah'ın isteÄŸi, isteklerin en önceliklisidir... Çünkü bu istek onu Cennet yoluna sokacaktır...
Nitekim, Heva ve hevesi ile kendine cehennem yolunu da açabilecek olan insan, aklı ve iradesiyle ilkeli bir yaklaşım içinde Allah'ın isteÄŸini öne alıp, gittiÄŸi yolun yönünü Cennete çevirebilir de... Toplumlar da böyle: Egemenlerinin, halktan aşırı farklılaÅŸma, tanrılaÅŸma heveslerini frenleyebilen; sömürüyü, keyfi yasama ve yargıyı, keyfi tasallutları önleyebilen toplumlar da bunu baÅŸarabildikleri oranda dünyalarını cennetimsi güzelliklere yönlendirebilmektedirler.
Filvaki, yasağı -cihanÅŸumul kötülükler zemininde- asgari bir düzeye indirgeyebilen; mecburiyetleri -kabili tatbik- genel iyiliklere münhasır hale getirebilen ve fakat bireylerinin -bu mahdut ve zaruri yasak ve zorunluluklar dışındaki- hürriyetlerini teminat altına alabilen toplumlar mutluluk yolunda ilerleyebilirken, halkı yanlış politikalarına inkiyad ettirebilmek için aşırı ve detaylı yasak ve mecburiyetlere boÄŸan geri ve köhne toplumların hayatı nasıl cehenneme çevirdiklerini de hep görüyoruz.
Filhakika, fıkıhlarında Kuran'ın yöntemine zıt bir yaklaşımla, kazüist bir tarz içinde anlamsız yasaklar koyarak, toplumlarını geliÅŸtirici seçeneklerden ve toplumsal çözümler konusunda insiyatiften mahrum bırakmış olan yönetimler, maalesef o toplumları çoklukla bedbaht etmiÅŸ, ve ufuklarını karartmışlardır. Onların mutlu yarınlara ulaÅŸmalarına engel olmuÅŸlardır...
Nitekim, geçmiÅŸ taklitçi ve saymacı (kazuist) fıkıh kitaplarındaki fıkhi düzenleme tarzlarını okuyanların büyük çoÄŸunluÄŸunun -toplumsal platformda- bunlardan uzak kalmalarının sebebi sanırım budur. Bugünkü toplumsal düzenlemelerde de kabil-i tatbik olmayan yasal sun'i kuralların enflasyonist boyutda hayatı iÅŸlemez hale getirmesi de sanırım bundandır.
Güç kazanmış insanların, toplumun ve baÅŸkalarının özgürlüÄŸünü, kendi keyfi istekleri için sun'i yasaklarla sınırlandırmaları, toplumu ve bireylerini, noktası ve virgülüne kadar detaylandırılmış kurallarla adım atamaz hale getirmeleri, insanları Cennet -ve toplumları cennetimsi bir dünya hayatı- arzusundan mahrum bırakma hedefine yönelmiÅŸ olup, sonuçta da iÅŸleri açmaza ve zora sokmuÅŸlardır. Ama ne var ki, Allah hükmünü icra edecektir. Ve O'nun emri yerine gelecektir. Fıkhi espriyi yitirmiÅŸ fıkıhçıların Kur'ana aykırı kazüist yöntemleri, insanları zorluÄŸa ve ıstıraba sürüklese de, hayat hükmünü icra edip, emri ilahi yerine gelecektir.
Åžöyle de düÅŸünebilir: Allah'ın takdirine razı olmayan kitlelerin kendi kendilerini nasıl böyle bir sonuca mahkum ettiÄŸini de söyleyebiliriz. Allah'ın emri ile kolayca mutluluÄŸa erecek olan insanların, onun açık, yalın ve kolay bir lazimesini nasıl yaÅŸanmaz hale getirdiÄŸini de resimlendirebilir, insiyatif ve tercih seyyaliyetini yok ederek, hareket alanlarını kendi kendilerine nasıl daralttıklarını da öne getirebiliriz. ÖrneÄŸin tuvalete gitmekten, eÅŸikten hangi adımını önce atarak içeri girmesi gerektiÄŸine, nefes almaktan, abdest alırken parmakların nasıl yıkanması icap ettiÄŸine; veyahut ta -ÅŸimdiki versiyonuyla- bayanların baÅŸörtüsü takmayacağına, takarsa düÄŸümünü çene altından baÄŸlaması gerekip gerekmediÄŸine kadar kendi kendine müdahaleci kurallar icat eden insanın, iyilik yolunda mücadeleye hasredilmesi gereken enerjisini israf ederek bu hayatı nasıl yaÅŸanmaz hale getirdiklerini de eleÅŸtirebiliriz.
Demek istiyorum ki, Allah'ın takdirine razı olmayan akılsız insan, onun takdirinden kaçmak için, kendini aldatarak hayatını ahmakça detaylara boÄŸup kendine zulmediyor ve diÄŸer insanlara da yanlışlık örneÄŸi oluyor. Bu, gerçekten insanın çok kötü bir tavrı olsa gerek. Basit ve sadeyi yapacak küçük bir fedakarlıktan kaçınan ahmak kafa, yerine, bu fedakarlıktan kaçıp iÅŸi yokuÅŸa sürerek imkansızlaÅŸtırmak için kendi başına ne gibi zorlukları da davet ettiÄŸini farketmiyor. Habire kendini nasıl da aldattığını sanıyor. Yapması gerekenden kaçınamayacağını anlayamıyor.
Ä°ÅŸte Bakara Suresinin 67 ve 71 inci ayetleri, eski bir olayla bunu gösteriyor. Ama 72. ve 73 ayetler insanın kendini aldatsa da, sonuçta suçunun cezasından kaçamayacağını ve iÅŸlediÄŸi cürmün açığa çıkmasını engelleyemeyeceÄŸini çok güzel sergiliyor: Ä°ÅŸte ayetin anlamları:
"Ve Musa halkına: 'Allah size bir inek kesmenizi emrediyor' dediği zaman onlar: 'sen bizimle eğleniyor musun?' dediler. O, 'cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım' demişti.
Dediler ki; 'Bizim için Rabbına rica et de, o ne (biçim inek)dir bize açıklasın'. Musa: 'Allah onun, ne pek yaÅŸlı ve ne de pek körpe; ikisinin arası bir düÄŸe olduÄŸunu söylüyor. Hadi emredileni yapın' demiÅŸti.
'Bizim için Rabbine rica et de, rengini açıklasın' dediler. Musa: 'görenlere inÅŸirah veren sapsarı, parlak bir inektir diyor' diye cevap verdi.
'Bizim için rica et Rabbine de, söylesin bize onun ne olduÄŸunu, bize göre sığırlar bir biri gibidir... Allah'ın muradı gerçekten ise doÄŸruya yol buluruz.' dediler.
Ve dedi ki Musa: 'Allah, onun tarla sürmek ve ekin sulamak için boyunduruk yememiÅŸ, kusursuz, alacasız bir inek olduÄŸunu söylüyor'. Onlar: 'iÅŸte ÅŸimdi bize gerçeÄŸi getirdin' deyip, düÄŸeyi boÄŸazladılar. Az kalsın yapmayacaklardı bunu..."
Ä°ÅŸte baÅŸtan hikmeti bilinmeyen bu sığır kesme emrinin sonuçta vardığı nokta...Onu da Kur'an ÅŸöyle açıklıyor ve diyor ki:
Hani siz bir kiÅŸiyi öldürmüÅŸ de suçunu birbirinizin üstüne atmıştınız ya. Allah gizlediÄŸiniz ÅŸeyi ortaya çıkaracaktı. Bundan dolayı dedik ki, 'sığırın bir parçasıyla ona (ölüye) vurun'. Ä°ÅŸte böyle Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye ayetlerini gösterir, size..."
(*) Çoban Tefsiri'nden
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |