BU SITE Selami ÇEKMEG?L’in Yegenleri: Melike TANBERK ve Fatih ZEYVELI'nin beyaz.net ekibi ile birlikte M.Said ÇEKMEGIL an?sina ARMAGANIDIR!
Anasayfa
Öğretmen Mahalleye Karşı Kaybetti
Yazar Prof.Mardin- GÃœRKAN GÃœNEÅž/Milliyet
25-05-2008
Prof. MARDÄ°N: ÖÄžRETMEN 'MAHALLEYE' KARÅžI KAYBETTÄ°
GÜRKAN AKGÜNEÅž Ä°stanbul
Mahalle baskısının iÅŸlendiÄŸi toplantıda konuÅŸan Prof. Mardin; cami, imam, imamın okuduÄŸu kitaplar ve tekkelerden oluÅŸan mahallenin, cumhuriyeti temsil eden, okul ve öÄŸretmenden ibaret olan yapıyı zaman içinde yendiÄŸini söyledi
Siyaset bilimci ve sosyolog Prof. Dr. Åžerif Mardin, cumhuriyeti temsil eden ‘öÄŸretmenin’ cami, imam, tekke ve esnaftan oluÅŸan mahalle yapısına karşı kaybettiÄŸini söyledi. Mardin, ‘mahalle baskısı’ kavramını ortaya atışının yıldönümünde Sosyal Sorunları AraÅŸtırma ve Çözüm DerneÄŸi’nin CRR’de düzenlediÄŸi ‘Ne demek istedim?’ konulu toplantıda konuÅŸtu. Osmanlı’da mahallenin gerçek bir birim olduÄŸuna deÄŸinen Mardin, cami, imam, imamın okuduÄŸu kitaplar, tekke, külliye ve esnafın da var olduÄŸunu anlattı. Bu yapıya cumhuriyetin kurduÄŸu yapının rakip olduÄŸunu ifade eden Mardin, bu yapının karşısında öÄŸretmen, okul, öÄŸrenci, öÄŸrencinin kitabı ve cumhuriyetin öÄŸretmenle birlikte getirdiÄŸi ‘bir inÅŸa’ bulunduÄŸunu vurguladı. Bu inÅŸanın mahalle yapısına rakip bir inÅŸa olduÄŸunu anlatan Mardin ÅŸöyle konuÅŸtu:
‘Cumhuriyetin eksiÄŸi var’ “Uzun vadede bu iki inÅŸanın birbiri ile rekabetinde öÄŸretmen kaybetti. Çok deÄŸil. 1950’den beri bu rekabette tuhaf bir ÅŸekilde çok aydın olan iyi iÅŸler yapmak isteyen, halka doÄŸru gitmekte kendine bir ÅŸekil vermiÅŸ olan, halkı seven öÄŸretmenin bu iÅŸte geride kaldığını görüyoruz. Burada cumhuriyetin küçük bir eksiÄŸi var ama aslında büyük bir eksik.” 1970’lerden sonra mahallenin yerini belediyelerin aldığını da kaydeden Mardin, belediyelerin de gözle görülebilecek uygulamalar yaptığını ve içki içilecek yerleri sınırların dışına gönderdiÄŸini vurguladı. Siyasi partilerde kariyer yapmaya karar veren insanların sofistike deÄŸil, basit insanlar olduÄŸunu kaydeden Mardin, “Türkiye’de insanların mahalle baskısından rahatsız olduÄŸunu görüyor musunuz?” sorusu üzerine, “Kimlerden bahsettiÄŸiniz önemli. Her akÅŸam arkadaÅŸları ile toplaşıp çok iyi bildiÄŸi mekânda içki içip meze yemek insanın olmazsa olmaz yaÅŸama tarzı haline gelir ve onu dağıtırsanız, bu insanlar ondan hoÅŸlanmaz” diye konuÅŸtu. “Belediyelerdeki bir çeÅŸit açgözlülük geliÅŸmeleri ile çalışmalarının oradaki Ä°slamla nasıl baÄŸdaÅŸtırılabildiÄŸini soran Mardin, “Çünkü bu açgözlülüÄŸün tamamen Ä°slam karşıtı bir ÅŸey olduÄŸu çok açık” dedi. Mahalle baskısının iç dinamiklerine tam olarak vâkıf olamadığını da kaydeden Mardin “Biz Türkiye’yi çok iyi tanımıyoruz. En önemli saydığım ‘iyi doÄŸru ve güzel’ hakkında Kemalizmin bir zaafı var. Batıda laiklerin tartıştıkları ve binlerce sayfalık tartışma yaptıkları ‘iyi, doÄŸru ve güzel’ anlatısı hakkında bu gün Türkiye’de liseden mezun olanların bilgisi sıfır seviyesindedir. Kemalizm’in zaafının bu olduÄŸunu anlamak lazım” dedi.
‘Kemalizmin kuru yanı’ “Uzun zaman Kemalizm çalıştığınız zaman kuru bir yanı olduÄŸunu anlıyorsunuz” diyen Mardin, “Yurtta sulh, cihanda sulh çok derin bir ifade deÄŸildir. Bu kuruluk nereden geldi, uzun vadede niçin devam etti. Bizim okullarımızda ‘iyi doÄŸru ve güzel’ hakkında inceleme yapmayı lüzumsuz bir ÅŸey olarak gördük ve bunun tersini yapan Ä°slami eÄŸitim tipidir. Ä°lle de Ä°slami eÄŸitim tipinin bu ‘iyi doÄŸru ve güzel’i halletmesi diye bir ÅŸey yoktur” diye konuÅŸtu.
(24 Nisan 2008 tarihli Milliyet'ten)
Yorum
Sabah'ta Emre diyor ki... Yazar Sanih açık 2008-05-29 00:23:32Emre Aköz - Sabah
2008-05-27
Apoletçilerin büyük hayali
Geçenlerde bir restorasyon planından söz etmiştim. Statüko tamir edilecek, yitirilen pozisyonlar yeniden ele geçirilecekti.
Tabii meseleyi çok daha derin ve kapsamlı bir biçimde ele alarak, büyük hayaller kuranlar da var.
Restorasyon onları kesmiyor. çünkü geri püskürtülen çevre güçleri, beş ila on yıl içinde toparlanıp bir kez daha hükümeti alıyor. Ayrıca her seferinde biraz daha ileriye gidiyorlar.
İşte bunun farkında olanları restorasyon kesmiyor. " Nasıl olsa geri dönecekler, bu kez başka bir şeyler yapmalıyız " diye düşünüyorlar.
Mesela Prof. Şerif Mardin'in " öğretmen, imama kaybetti " sözü kulaklarından dumanlar çıkmasına neden oluyor. Ve şöyle akıl yürütüyorlar:
"Evet, cumhuriyetin laik öğretmenleri, aydınlanmayı halka ulaştırmada başarısız oldu. Ancak bunun tek nedeni imamla simgelenen dinci/muhafazakâr kesimin direnişi değildi. Sabırlı ve örgütlü bir biçimde bir kısım öğretmenler imamlaştırıldı. Bu karşı devrim süreci tek bir partinin işi değil; kuşaklardır uğraşıyorlar."
Restorasyon planı... Yani AKP'nin kapatılması, liderinin yasaklanması ve cumhurbaşkanının indirilmesi apoletçileri kesmiyor.
Onlar çok daha kapsamlı bir projenin peşinde. Mesela emekli tümgeneral Doğu Silahçıoğlu derdini apaçık ortaya koymuştu:
AKP'nin iktidardan uzaklaştırılması yetmez. Onun ardılları, seçimi yine kazanırsa bugünkü resim yeniden ortaya çıkar. O halde, Atatürk Cumhuriyeti yandaşlarının genel seçimler sonrasında siyasal iktidarı ele geçirebilmeleri ve yeni bir nesil yetişinceye kadar yönetimde kalmayı sağlayabilecek önlemler geliştirmeleri gerekir. (Cumhuriyet, 3 Şubat)
Doğu Silahçıoğlu'nun hayal ettiği o bir nesli yetiştirmek için en az 20 yıl iktidarda kalmak gerekir. Ancak " demokratik, adil, rekabetçi " bir seçim ortamında apoletçi partinin bir kez dahi çoğunluğu sağlamasının mümkün olmadığını biliyoruz.
Ayrıca çağdaş dünyada, televizyondan internete, insanları etkileyen sürüyle faktör var.
Dolayısıyla apoletçilerin, asıl büyük hayallerine ulaşmak, 1930'lu yılları yeniden " yaşamak ve yaşatmak " için otoriter bir rejim kurmaları gerekiyor.
Bu rejimin dünyada örnekleri var. Biri yanı başımızda: Rusya!
Sosyalizm çökünce ülke büyük krize girdi. Sonra bürokrasinin temsilcisi olan Putin iktidara getirildi.
ABD'de hükümet sermayenin sözünü dinler. Rusya da ise sermaye hükümetin sözünü dinliyor.
Düzeni tekrar kuran Putin, emeğin özgürce sömürülebilmesini sağladı. Bunun karşılığında sermaye bürokrasiye tabi oldu, işine karışmadı.
İşte bu anlamda bizim apoletçilerimiz 'Putinci'dir. Kapitalizme karşı değiller. İstedikleri düzen şöyle bir şey: Serpilen sermaye vergisiyle bürokratik yönetimi beslesin ama asla hesap sormasın, işine karışmasın.
Bunu sağlamak için de Türkiye'yi, Avrupa Birliği yolundan döndürmeleri şart. çünkü AB; demokrasi, hukukun üstünlüğü kadar şeffaflık anlamına da geliyor.
Şeffaflık ise tüm kurumların, ' milli güvenlik' kavramının ardına sığınmadan, harcadıkları her kuruşun hesabını Meclis'e vermeleri demek.
Hatırlayın: TESEV'in ' Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim' başlıklı raporuna nasıl da kızmışlardı. çünkü rapor şeffaflık istiyordu.
özetle: Türkiye'yi Batı'dan koparmak isteyen eski batıcı, yeni doğuculara dikkat edin.