68 Kafası M. Selami ÇEKMEGÄ°L
Deneyimlerim: materyalist, dünyacı, gerici, tutucu sol kafaların zayıf, çeliÅŸkili, kısır döngülü, üretimsiz ve tahammülsüz olduÄŸunu da gösterdi bana. Bu bahs-i diger...
*** Yıllar önce (sanırım 969 veya 970’te) bir gün, sosyal aktivitemi dikkate alan Ä°ngiltere Talebe MüfettiÅŸimiz sayın KAMÄ°L GÜNEL Bey’den bir mektup aldım. Türkiye’den Sayın Prof. Bahri Savcı’yla katılacağı bir açık oturumu haber verip beni de çağırıyordu. Gittim...
Aynı zihniyeti taşıyan kiÅŸiler arasına farklı görüÅŸ diyerek Kamil beyi de almışlar; (o zaman uluslar arası boyuta ulaÅŸan ve Türkiye’yi hayli etkileyen) “gençlik hareketleri”ni tartışıyorlar. Aynı zihniyetli bu kiÅŸiler farklı görüÅŸte olarak takdim ettikleri müfettiÅŸ Bey’in “Resmi sıfatı nedeniyle kültür-dava sergileyememe zaafı”ndan istifade ederek, salonda fikri hegemonyalarını kurmuÅŸ, atıp tutuyorlardı.
Yapılan bir çok usulsüzlükten yaralanıp, bunu gerekçe göstererek yöneticiden söz istedim; on dakika kürsüden konuÅŸmak istediÄŸimi ifade ettim. Tanımadıkları için, dinleyicilerin de katılmasını teminen, söz verdiler. Ben yirmi dakika konuÅŸtum. Prof. Bahri Savcı yönünden konuya girip büyük bir tasvip ve alkış aldıktan sonra tahlillerimi sergiledim. Bana göre Türkiye’deki gençlik hareketleri, destekli ideolijinin tatmin etmediÄŸi, boÅŸ bıraktığı ruhların, kendini tatmin için, yeni bir dünya görüÅŸü arayışı içinde olduÄŸunu sezen “Batı’lı entelijensia”nın -yine kendi kendi ürünü ve o tarihlerde henüz iflası deklere edilmemiÅŸ olan- Marksizm’i ileri sürerek bu arayışın önünü suni ÅŸekilde kesmesinin bir sonucuydu. bence, o tarihlerdeki Marksist görüÅŸ savunucularının (68 kuÅŸağı) kendilerini her kademede destekleyen ve yıkımlardan kurtaran Batı aleyhtarlığı tavırlarında, bir sahtelik ve tutarsızlık vardı… Olaylar bu suni tavırların ürünü bir açmaz içindeydi…Neyse konum bu deÄŸil; amacım olayı anlatmak: Bidayette beni alkışlarıyla onaylayan dernek yöneticileri, çoÄŸunluÄŸu Türk olan salonun -benim etkim altında- kendilerine karşı bir reaksiyona girdiÄŸini görünce hırçınlaÅŸtılar. (o tarihlerde onların yol açtığı ÅŸiddet hareketleri bayağı yaygındı) Bana karşı militan yöntemler uygulamaya baÅŸladılar. Birisi iyi edebiyat yaptığımdan dem vurdu, bir diÄŸeri bizim gibileri (herhalde Müslümanları kastetti) temizlemedikçe iÅŸlerin düzelmeyeceÄŸi tehdidini savurdu. En ilginci Prof. Bahri Savcının tavrıydı. KonuÅŸmasında bazı olay ve konulara iliÅŸkin kafadan rakamlar veriyordu. Ben bu rakamların yanlış olduÄŸunu hissedince, elime baÅŸka ÅŸekilde karalamalar taşıyan bir kağıttan o rakamların gerçeklerini (!) okudum. Tabii çok hırçınlaÅŸtı. Hocam diye hitap ediÅŸimin uyandırdığı bir zanla beni kendi öÄŸrencisi sanıp:
-Sen bizden yanlışlıkla mezun olmuÅŸsun. Senin gibiler bizden çıkamaz, diye bağırdı. Ben de:
-Hadi siz bana yanlışlıkla not verdiniz diyelim. Ama benim bütün notlarım 8’den aÅŸağı deÄŸil hocam. EÄŸer böyle bir yanlışlık varsa bu da size ait bir kusur; bana deÄŸil, deyiverdim.
Salon karışınca, sol görüÅŸlü olanların dışındaki çoÄŸunluk kaçıvermiÅŸti; beni orada yalnız bırakıp… Bir kiÅŸi, bir gerçek mü’min hariç: Hüseyin Sarıçimen… Bir baktım Hüseyin gelmiÅŸ hocaya:
-Hocam ben de sizin Cumhuriyet’te yazılarınızı görüp bir ÅŸey sanırdım, meÄŸer çok zayıfmışsınız, demez mi? Hocada ona beni göstererek:
-Ä°yi ama kardeÅŸim siz de böylelerini konuÅŸturuyorsunuz, diye karşılık verdi. Buradan topu kapıp Hocaya beni kardeÅŸlerim konuÅŸturuyor; sizi kim konuÅŸturuyor, onu söyle, diye röveÅŸotamı attım, Ortalık çok karıştı. Mahalle kavgasına döndü. Hoca, gericiler gibi galiz bir ithamla salondan kaçtı ve toplantı dağıldı. Ä°ki gün sonra bazı Türk gazetelerine baktım, ”gericiler toplantıyı bastı” diye yazıyor.
O zaman üstad ÅŸair Necip Fazıl’ın bir misalini ve bir deyiÅŸini hatırladım: Bir kaç fazla tur attığı halde yeniden ileriye geçmek üzere olan -fakat o an için- koÅŸamayan kaltaban bir atın gerisinde gözüken harika bir atı -sadece o anda yarışa dahil olanların kısır idrakiyle- geride telakki etmesini çaÄŸrıştırarak kendi kendime mırıldandım: “Bazen geride olan yüzbin devir ilerde!...”
***
Buradan bir baÅŸka noktaya geçmek istiyorum; bizim memurlarımızın tavırlarına… Konsoloslukta halletmek istediÄŸim bir iki küçük sorunum vardı. Ä°ki üç haftadır bir türlü yapmıyorlardı. Yine bir uÄŸrayayım belki insafa gelmiÅŸlerdir dedim. KonsolosluÄŸa gittim. Ä°çeri girince bu kez beni ayakta karşıladılar. MeÄŸer onlardan da bazıları salonda imiÅŸ. Benim ezici fikri gücümü görünce herhalde çok etkilenmiÅŸler ki birbirlerine anlatmışlar. Beni oturtup kahve ikram ettiler. Kahve, Türk geleneÄŸinde, bilinç altında, daima itibarlı kiÅŸilere yapılan bir ikram olmuÅŸtur.
Bu böyledir iÅŸte. Bürokratlar böyledir, kibar insanlardır… (bkz. Tilki Tuzağı, M. S. Çekmegil, TimaÅŸ yayınları, Ä°st. 1991)|
bürokrasi Yazar bilal sürgeç açık 2008-05-20 17:43:43 bürokrasinin zararlarından bahsedilir fakat şöyle bir iddia da var: Hunlar uçsuz bucaksız topraklara sahip oldular ancak bürokratik bir yapıya sahip olamadıkları için dağılıp gittiler. İskender İmparatorluğu da öyle Cengiz imaparatorluğu da öyle. Bizans'ın uzun ömürlü oluşu güçlü bürokrasiye sahip oluşundandır. Çin de varlığını bürokrasisine borçludur. | konu o değil ki... Yazar Selami Çekmegil açık 2008-05-20 20:43:52 Bilal bey değerli dost, Yazımın konusu Bürokrasi değil ki. O konuyu başka bir yazımda tartışabiliriz. Ben kendim de eski bir bürokratım. Herşeyin olduğu gibi bürokrasinin de dengelisi elbette sizin bakışınız içinde değer kazanır; yeter ki sizin bakış tarzınız olsun... saygı ve ilginize teşekkürle... M. Selami Çekmegil. | 68 kuşağı... Yazar Sanih açık 2008-11-09 19:14:23 Sayın Mümtazer TÜRKÖNE: http://www.habervaktim.com/yazar/8768/68_kusagi.html | Sayın Çekmegil, Unutma!.. Yazar Dilhan açık 2010-12-13 13:27:02 Sayın Çekmegil, geçmişe saplanıp kalma; yeni birşeyler söyle! "Her gün yeni bir başlangıçtır; Hersabah dünya yeniden kurulur..." Unutma!.. Alara |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |