BAÅžBAKAN'IN "BRUTUS"LARI MÜMTAZ'ER TÜRKÖNESezar, bizim tarihimizin de bir parçası. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti'nin mirasına konduÄŸu Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu "III. Roma"dır. Birincisi, Sezar'ınki, ikincisi Bizans'tır. Fatih Sultan Mehmet'in Ä°stanbul'u fethinden sonra Osmanlı padiÅŸahlarının kullanmaya baÅŸladıkları Kayzer unvanı, Sezar anlamına gelmektedir.
Bu unvanı kullanan kiÅŸi, Sezar'ın vârisi olduÄŸunu iddia etmektedir. Böylece Osmanlı padiÅŸahları "Roma Ä°mparatoru" olduklarını söylemektedir. Kayzer kelimesi, Sezar'ın Latince yazılışı olan "Caesar"a daha yakındır. Bu uzak tarihin hâlâ önümüzde duran izleri var: "Rum" kelimesi Romalı, "Rumeli" tabiri de "Roma diyarı" demektir.
Sezar, tarihin en önemli ve belki de en büyük çığır açan politikacılarından biridir. Roma'yı imparatorluÄŸa dönüÅŸtüren odur. Attığı her stratejik ve taktik adımda baÅŸarılı olduÄŸu için, ondan sonra gelen politikacılar için de bir model olmuÅŸtur. Sezar'ın baÅŸardıkları nasıl birçok politikacı için bir ölçü ise, onun ölümü de siyasetin entrikalarına dair bir ölçüdür. Sezar, güvendiÄŸi insanların ihanetine uÄŸramış ve bir suikaste kurban gitmiÅŸtir.
"Sende mi Brutus?" sözü, ölüm anında bir siyasetçinin kendi hayatına dair trajediyi özetler. Brutus, Sezar'ın daha önce ihanetini bağışladığı ve dost halkası içine dahil ettiÄŸi bir senatördür. Elde ettiÄŸi her ÅŸeyi ona Sezar vermiÅŸtir. Brutus ve suç ortakları, Roma'nın seçkinlerini temsil etmektedir. Sezar ise gücünü orta ve alt sınıflardan almakta, en önemlisi Roma'nın önüne geniÅŸ ufuklar yerleÅŸtirdiÄŸi için çok sevilmektedir. Roma'nın seçkinlerinin Sezar'a yönelttikleri suçlama, "cumhuriyeti yıkmak"tır. Aslında yıkılan statükodur. MÖ 44 yılında komplocu senatörler bir plan hazırlayarak Sezar'a savunmasız olduÄŸu bir anda, Senato binasında saldırırlar. Suikastçilerin sayısı 60'tan fazladır. ÖldüÄŸünde Sezar'ın bedeninde 23 bıçak darbesi tespit edilmiÅŸtir. O kadar darbe arasında Sezar'ı ÅŸaÅŸkına çeviren Brutus olmuÅŸtur. "Sen de mi, Brutus?" sözünden sonra "öyleyse yıkıl Sezar" dediÄŸi rivayet edilir.
Hadisenin bundan sonrası daha da manidar. Gerçekte kazanan, hayatını kaybeden Sezar olmuÅŸtur. Suikastçilerin savunduÄŸu kurulu düzen bu suikastten sonra yıkılmıştır. Roma onun çizdiÄŸi yolda ilerlemiÅŸ, suikastçiler ve temsil ettikleri seçkinler tasfiye edilmiÅŸtir.
Benim bu hikâyede önemsediÄŸim ayrıntı ise, Brutus'un akıbeti. Brutus, Sezar öldükten sonra bir ikilemle karşı karşıya kalır. Sezar'ın "tiran" olduÄŸu ilan edilirse, ölümü bir cinayet olmaktan çıkacaktır. Ama o zaman da, Brutus'un senatörlüÄŸü, bir tiran tarafından verildiÄŸi için geçersiz olacaktır. Öbür türlü ise kendisi ve arkadaÅŸları katil ilan edilecektir. Bu ikilem, aslında ihanetin açmazıdır. Elindeki gücü, ihanet ettiÄŸi kiÅŸiden alanların açmazı. Sonuçta Sezar tiran ilan edilemez ve Brutus Roma'dan kaçar. Her ÅŸeyini kaybeder ve hayatını intihar ederek noktalar.
Siyaset, hızlı bir meslektir. Kuvvetli bir intikal kabiliyeti, anında karar verme ve icra etme yeteneÄŸi bir politikacıyı baÅŸarıya götürür. Politikacıları bu bakımdan denizde yaÅŸayan balıklara benzetebiliriz. Denizde büyük olan deÄŸil, hızlı olan balık yaÅŸar. Hız hem tehlikelerden kaçmak, hem de diÄŸer balıkları yakalamak için gereklidir. Aynı yetenekler, ihanet söz konusu olduÄŸu zaman bir dezavantaja dönüÅŸür. Ä°hanet politikacının karşısına, oltaya takılmış bir yem olarak çıkar. Balığın oltaya yakalanmasının sebebi ise, onun en büyük avantajı olan hızı ve hırsıdır. Yemi hırsla yutarken, iÄŸne boÄŸazına saplanır ve yakalanır. Mesafe kısa, yem etkileyici, üstelik hız da iyiyse tehlike büyüktür. Politika hızlı bir meslektir; ama bazen sükunet ve sabır gerektirir.
Türkiye'nin üç tarafı denizlerle çevrili. Bu denizlerde her tür balık mevcut. Bu balıkları yakalamak için cinslerine göre geliÅŸtirilmiÅŸ yemler de herkesin elinin altında var.
Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu'nun vârisi olduÄŸuna göre, her baÅŸbakan biraz Sezar olmalı. Sezar'ın olduÄŸu yerde ise, mutlaka yanlış hesap yapan bir Brutus bulunur.
|
yapmayın hocam.! Yazar Fahri açık 2008-05-10 01:21:54 Sezar'ın sonu iki yanlı bir ders içerir. Sezar, ihanete uğramakla birlikte, asker olarak "büyük"lenmesinin bedelini ödemiştir. General Sezar, bütün gücünü ordudan ve askeri başarılarından almaktadır. Senatoyu-politikayı küçümsemiş, takmayarak tiranlığa soyunmuş, "cumhuriyete son vermek" istemiştir, bunlar doğrudur. Napolyon, onun yolundan gider. Sevilmek başka birşey, gücünü orta ve alt sınıflardan aldığı, "tarihe yeni bir katkı"dır. Aslı yoktur. Onların esamesi bile okunmaz. Oy hakkı, ya gelire bağlı çok sınırlı, ya köleler gibi hiç yoktur. Ne siyasal, ne sosyal bir güç oluşturmazlar. Bütün güç elitler ve onların arkasındaki generallerce paylaşılmıştır. Kavga onlar arasındadır. Çığır açan bir politikacı değil, kötü bir politikacı ancak büyük bir askerdir. Fatih'in Doğu Roma'yı -İstanbul Bizans- fethiyle, "DOĞU Roma İmparatoru" sahipliği Osmanlı'ya geçmiştir. (Nasılki Mısır'ın fethiyle Sultanlık, Kırım'ın alınması ile Hanlık geçmiş ise.) Bu ünvan, bir böbürlenme vesilesi değildir. İmparatorluğun bütün mülkü, imparatorun siyasal yetkileri, sahipliği, haremi ve bütün kişisel malvarlığı da yeni sahibe geçer. Ayasofya Kilisesi, Konstantin'in özel mülkü niteliğinde olduğundan Fatih'in özel mülkü olur ve istediği tasarrufta bulunmakta hakkı doğar.
|
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |