OSTÄ°M SanayileÅŸme Modeli Olabilir mi?
Raci DURCAN
Yıllardır içinde veya yakınında bulunduÄŸum bir sanayi bölgesinin, sanayileÅŸme modeli olarak pazarlandığını duyduÄŸumda ÅŸaşırdım. Hatta birkaç ülkeyle anlaÅŸma imzalanarak ihracatının yapılmış olması bu konuda mesafe aldıklarını gösteriyor. Aynı tip sanayi çarşıları oralarda da kurulmak üzere ilk harçlar temellere konulmuÅŸ. Ä°nsanın içinde bulunduÄŸu durumu olaÄŸan sanıp, farklılığın farkına varmada zorluklar yaÅŸadığını bilmiyor deÄŸilim. Bu nedenle hangi özelliklerinden dolayı bir model olarak pazarlandığını anlamaya çalıştım. Aldığım cevapta gözlemlerimin dışında, yeni bir ÅŸey bulamadım. Ostim benim gözümde, aynı türden iÅŸ yapan esnafın aynı sanayi çarşısında bulunmasından baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Yani Ahi Evran’ın fikir babalığı yaptığı;
Selçukluların özellikle Kayseri bölgesinde uygulamaya aldıkları eski bir yöntemdir. Zaten Ostim’de Ahi Evran isminin çok duyuluyor olmasının anlamı da budur. ‘Ostim Modeli’ olarak adlandırılan bu yöntemin yeni ve farklı bir ÅŸeymiÅŸ gibi pazarlanmasını tuhaf buldum.
Bilmeyenler için söyleyeyim Ostim; OrtadoÄŸu Sanayi Ticaret ve Ä°ÅŸ Merkezi sözlerinin kısaltılmasından oluÅŸmuÅŸ bir bölge adı. Ankara’da kurulu olan bu bölgede küçük ve orta ölçekte binlerce iÅŸ yeri yer alıyor. Ä°malat ağırlıklı olması ve yeni ürünler geliÅŸtirebilmesiyle ilgi çekiyor. Onbinlerce çalışanıyla Ankara’nın ticaret hayatında önemli bir yer tutmaktadır.
Bölgede yer alan iÅŸyerlerinin büyük çoÄŸunluÄŸu imalat ağırlıklıdır. Her tipten imalat makinesinin aynı bölgeye toplanmış olması, bölgeyi büyük ve tek bir fabrika gibi kullanma imkânı sunuyor. Öyle ki eÄŸer bir projeniz varsa bunu elinizdeki bir çizimle buradan, çalışan bir makine olarak çıkarmanız mümkündür. Yani üretimini planladığınız bir ürün için yeni baÅŸtan bir fabrika kurma ihtiyacı duymuyorsunuz. Makineyi ya da makine parçasını projelendirmeniz ve bölgeyi bir miktar tanımanız yeterlidir. Sonraki iÅŸlem basamaklarını sanki büyük bir fabrikanın içindeki departmanlarda geziyor gibi yürütebilir ve birbirinin bitiÅŸiÄŸi iÅŸyerlerinde tamamlayabilirsiniz. Sanayi Bölgesinde iç ve dış piyasadaki ihtiyaçlar göz önüne alınarak birçok ürün geliÅŸtirilmiÅŸ ve baÅŸarıyla ihracatı yapılmış bulunuyor.
‘Peki o zaman senin derdin ne?’ dediÄŸinizi duyar gibiyim. Bunu izah edeyim: Ostim’de klasik ürün geliÅŸtirme yöntemleri uygulanmaktadır. Klasik yöntem’in iki özelliÄŸinden birincisi deneme-yanılmadır. Talepler üreticilere düzenli ve yüksek miktarlı olarak gelmezler. Burada üretime yönelimin en belli baÅŸlı nedeni; yurtdışından orijinal malzeme tedarikinde karşılaşılan zorluk ve temin süresi uzunluÄŸudur. Faal olan bir makinenin deÄŸiÅŸmesi gereken parçası iç piyasada hazır olarak bulunmadığından yerli imalat alternatif olarak akla gelir. Parça ilk defa üretileceÄŸinden kullanımından doÄŸan bütün riskleri makine sahibi üstlenmek zorunda kalır. Bazen bu tercih, fiyatlar arasındaki uçurumdan kaynaklanır. Malzemenin orijinal fiyatındaki aşırılık, makine sahibini daha ucuz çözüm yolları bulmaya zorlar. Bu ÅŸekilde baÅŸlayan üretim, imal edilmiÅŸ parçanın baÅŸarıyla çalıştığının görülmesiyle yeni ürünler için referanslar oluÅŸturur. Daha zorlu ve baÅŸka parçaların da imalatı yönünde üretici cesaretlenir. Tüketici yerli ürünlerin çalıştığını gördükçe daha fazla talepkar olur. Bu ÅŸekilde baÅŸlayıp ihracatçı olan firmalara bölgede rastlanır.
Klasik yöntemin diÄŸer özelliÄŸi, planlanarak ve pazar araÅŸtırması yapılarak iÅŸe baÅŸlanmamsıdır. Üretim yukarıda anlattığım ÅŸekilde yönlendiÄŸinden daha çok iç piyasaya yöneliktir. Maliyet hesapları sadece orijinal ürüne karşı tasarlanır. Bu nedenle aynı ürünü üreten baÅŸka bir yan sanayi mamul karşısında tutunamayabilir. Ya da iÅŸ karsız hale gelerek anlamını yitirir. Ulaşımın ve iletiÅŸimin sürat kazandığı günümüz koÅŸullarında Ostim sürekli kan kaybetmektedir. Yakın gelecekte üretim kapasitesinin iyice düÅŸeceÄŸi bellidir.. Bunu gören ilgililerin aklına gelen tek ÅŸey; yerli malı kullanmanın yararlarıyal ilgili kampanya yapmak yahut Çin mallarının ne kadar dayanıksız olduÄŸunu ispatlamak oluyor. Bu konuyu bu ÅŸekilde hafife alarak çözüm getiremeyeceÄŸimiz açıktır.
Klasik üretim yönteminin vazgeçilmezi olan deneme-yanılma metodu, birçok ürün geliÅŸtirme baÅŸarısına imza atmış olmasına raÄŸmen modern deÄŸildir. Bu yöntemin ucuz ve ön çalışma gerektirmemesi, ülke imajına verdiÄŸi zararın göz ardı edilmesine neden olmuÅŸtur. Bu yöntem ÅŸu ÅŸekilde iÅŸler: Orijinal malzeme incelenir, üretim metodu ve üretiminde kullanılan malzemeler tespit edilir. Bu malzemeler iç piyasada yoksa ithal edilir. Ürün, orijinal parçadan ölçüler alınarak üretilir. Orijinal parçanın yerine takılarak denemeye alınır. Deneme süresinde baÅŸarısız olduÄŸunda baÅŸarısızlık nedenleri araÅŸtırılır, yapılan yorumlarla geliÅŸtirilir ve gerekirse yeniden üretilir. Ä°ÅŸlem olumlu sonuç alınana kadar devam eder. Bütün bunlar genellikle müÅŸterinin makinesinde tecrübe edilir. Yedek parça üreticisi bu nedenle üretim kayıplarının farkına varamaz. Bu yöntemin iÅŸlemsi için, yerli parçayı kendi makinesında kullanmaya isteklilerin bulunması ÅŸartı vardır. Yöntemin en önemli kusuru; genellikle ilk denemede doÄŸru olanın bulunmamasıdır. Ä°lk deneme baÅŸarısızlığı, yeterli araÅŸtırma yapılmadığından dolayı sık karşılaşılan bir durumdur. Bu; Türk malı denildiÄŸinde üreticinin o maldan uzaklaÅŸmasına, uzak durmasına neden olmaktadır. Bu olumsuz imaj, Türk malına karşı üreticiyi ÅŸartlandırmakta ve aslında baÅŸarılı birçok imalattan uzak durmasına neden olmaktadır. Ä°ç piyasada Türk Malı dendiÄŸinde insanımızda oluÅŸan kuÅŸku bu yanlış imalat yönteminin zihinlerde bıraktığı olumsuz ÅŸartlandırmadan kaynaklanır. Bu yöntemde sonuç almak uzun zamana yayılmaktadır. Bir malın üretimi ve uygun koÅŸullarda çalıştığını görmek yıllar almaktadır. Günümüzün hızla deÄŸiÅŸen teknolojisinde bu kadar zamanımız olmamaktadır.
Uluslararası fuarlara katıldığımda bir ürünün bir yıl sonra hiç ilgisiz baÅŸka bir firma tarafından üretildiÄŸini görünce ÅŸaşırıyorum. O alanda hiçbir deneyimi olmadığını bildiÄŸim bir firma bunu nasıl baÅŸarmaktadır? Bu sorunun cevabı, modern üretim yönteminin de cevabıdır. Bizim de geri kalmış, zamanını çoktan doldurmuÅŸ bu metotlar yerine modern yöntemleri kullanmamız gerekmektedir. Bu yöntem, üretim bilgisini doÄŸrudan satın almaktır. Üretimi planlayan firma, bu malın orijinalini üreten firmayla yan sanayi üretim yapmak üzere anlaÅŸma yapmakta ve gerekli tüm bilgiyi satın almakta; transfer etmektedir. Böylece ürettiÄŸi malı, hiç kuÅŸku duymadan piyasaya sürebilmektedir. Bu yaklaşım ülke imajı oluÅŸturmakta birincil faktördür. Dünyada üretici firmaların olduÄŸu kadar, ülkelerin de bir imajı vardır. Mesela bir malın üzerinde ‘Alman Malı’ yazıyorsa bu onu fazla düÅŸünmeden satın alabileceÄŸinizi bilinçaltında size hatırlatır. Bu malın çalışacağından, kullanımının problemlere yol açacağından kuÅŸku duymazsınız. Çünkü toplam kalite yöntemiyle ambalajdan kullanma talimatına kadar her ÅŸey düÅŸünülmüÅŸ, hesap edilmiÅŸtir. Rakipleriyle kıyaslarken çalışıp çalışmayacağı noktasından çok diÄŸerlerinde üstünlüÄŸünü araÅŸtırırsınız. Tüketicilerin bilinçaltında ülkeler ilgili bir imaj mutlaka vardır, oluÅŸmuÅŸtur. Markanın iyi bilinmediÄŸi durumlarda, (genellikle iyi tanınan markalar çok pahalıdır çünkü) ülke imajı devreye girerek size seçiminizde yol gösterir.
Günümüzde Çin dahi önündeki imaj sorunlarını aÅŸarak büyük üretim baÅŸarılarına imza atmaktadır. Yakın zamanda önündeki direnci tamamen kırarak Dünya ticaretine daha çok oranda katıldığına ÅŸahit olacağız. Biz de halen yukarıda zararlarını izah etmeye çalıştığım yöntemleri baÅŸ tacı yaparak bir yere varmayı düÅŸünüyoruz. Ülke imajını düzeltmeden marka oluÅŸturmak oldukça zordur. Marka olmadan pazarlama dünyasında pay sahibi olmak çok daha zordur. Çünkü sıradan bir mal ile markalı mal arasında, maliyetler birbirine çok yakın olmasına raÄŸmen karlılık açısından uçurum vardır. Yani markasız mal satmak bir nevi hamallıktır. O halde öncelikle marka yapmaya çalışmak gerekmektedir. Ülke imajını düzeltmeden bunu yapmanın zorluÄŸunu anlayabiliyorsunuzdur. Bunun biricik yolu; artık ortaçaÄŸda kalmış klasik yöntemlerin üretim metotları içindeki payını azaltmaktan geçmektedir. Devlet sanayiciye destek olurken bunu bir politika olarak benimsemelidir. TeÅŸviki; klasik metotları kullananlara deÄŸil, teknoloji satın alanlara vererek yapabilir bunu. Sanayicilerimizse, küçük hesapları bırakmalı, sanayinin sorunlarına vakıf olmaktan uzak politikacıların gözlerini boyamayı terk etmelidirler. Belki göz boyamayla bu modası geçmiÅŸ yöntem, daha iyisini görmekte zorluk çeken ülkemde bazı teÅŸvikleri üzerine çekebilir. Fakat bu tür yanlışlar devam ettiÄŸi sürece ‘Türk Malı’ imajının zarar görmeye devam edeceÄŸini bundan yoksulluk olarak herkesin payına düÅŸeni aldığını unutmamalıyız.
|
Yazar fahri açık 2008-01-20 12:20:39 Raci Bey, Ostimde hem Ahi Evran Caddesi, hemde Ahi Evran Çıraklık Eğitim Merkezi bulunmaktadır. Deneme-yanılma metodu yada ustalık vazgeçilecek bir yöntem değildir. Çok büyük, seri çalışan fabrikalarda bu metodu kullanırlar. Ürün geliştirme, prototip veya kalite kontrol aşamasındaki testlerdir bunlar ve neticede maliyete, dolayısıyla fiyata yansır. Marka ederi beraber satın alırız. Yine, deneme-yanılma usülu, bilgi birikimi oluşturur ve nesilden nesile aktarılarak yoğunlaşır. Batı, sanayide yüzyılların tecrübesine haiz olduğundan, daha tasarım aşamasında, deneme- yanılma gereğinin çoğunu elemiş olur. Yine bu usül, küçük işletmelerin, atölyelerin kaderidir. Mühendislikle, tasarım ve projeyle işe başlama şansları yoktur. Hele bizimki gibi, tamirata ve revizyona dönük yapılanan yada taklit etmeye dayanan küçük-orta boy işletmeler için, en rantbl yöntem, bahsettiğiniz gibi budur, terk etmek isteğe bağlanamaz. Eğer Milli Tank Projesi, Ostime verilse idi, MSB bu proje için Ostimde bir karma yapılanmayı tercih etse idi, bu girişim bir dönüm noktası olabilir, sadece Ostim değil Türkiye sanayisi için çığır açabilirdi. Ve inanınız bizde bu kapasite ve bu ruh, bu çoşku vardı-r. Teknolojiye çok açık ve yaratıcı bir millet olduğumuza da kuşku yoktur. Yeterki, büyük hayaller, projeler önümüze konsun..!
| bağışlayın Yazar fahri açık 2008-01-20 12:34:20 Haklı olduğunuz noktayı unutmuşum: Ben bir yabancı olsam, daha Ankara yollarındaki üstgeçitleri gördüğümde, bir tek imalat işi vermem. Derme çatma, demirci atölyesinden bile çıkmayacak bu üstgeçitler, ülkemiz mühendisliğinin yüzkarası olarak sırıtmaktadır. Elin adamları, 8 km lik asma köprüleri yaparken, bir mühendislik dehası ve övünç vesilesi olarak dünyaya sunarken, bizim 8 metrelik üstgeçitlere bir bakınız lütfen. Hepsinin, en azından Altınpark'ın önündeki kadar olması mümkün değil midir?
| Teşekkür Yazar girisim açık 2008-01-21 10:36:13 Fahri bey katkılarınız için teşekkürler. Bir noktayı iyi anlatamadığımı düşündüm, eleştiriniz üzerine. Bizde deneme-yanılma metodu tüm üretimlerin vazgeçilmezi. Yani batıda on yıllardır üretilmekte olan bir mamül dahi bu yöntemle reprodüksiyon yapılıyor. Yoksa yeni ve tamamen orjinal birşey üretecek yahut geliştircekseniz elbette bu yöntem kaçınılmazdır. saygılarımla Raci D |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |