Iraktaki Åžiilerin önde gelen liderlerinden El Hekim, Türkiye’yi ziyaretinde, Amerikalıları kendilerinin davet ettiÄŸini söyledi. Kendi ülkelerine iÅŸgalci çağırmak ve ardından bunu deklare etmek, savaÅŸ boyunca öldürülen onca masum sivilin sorumluluÄŸunu hissetmemek bunlara has bir duyarsızlık olsa gerek. Felluce’deki direniÅŸçilere, Amerikan askerleriyle birlikte Kürt ve Åžii grupların da saldırmakta olduklarını gazetelerden okumuÅŸtuk. Birlik olup ülkelerini iÅŸgal eden yabancı unsurlara karşı beraberce çarpışması gereken insanlar, aksine birbirini kırmaya duruyorlar. Kürtleri belki biraz anlamak mümkündür, çünkü onların Ä°slam’i duyarlılığa sahip olan örgütlerini, Amerikalılar bu ülkeye girer girmez bombaladılar. Geriye sadece ırk kaygusuyla hareket edenleri kaldı. Fakat Åžiiler’e ne oluyordu ki modern haçlılarla birlikte kendi kardeÅŸlerine saldırıyorlardı? Dinlerinin hangi ideali ve prensibiyle baÄŸdaÅŸtıracaklardı bu durumu? Yüz yıllardır birlikte yaÅŸadıkları, hakim unsur onlarken bir zararını görmedikleri Sünni kardeÅŸlerinin, ellerine ilk geçen ilk fırsatta boÄŸazına sarılmakla dini hangi yararı saÄŸlayacaklardır? Cennete daha kolay mı gideceklerdir?
Ä°nsanın olduÄŸu yerde ihtilaf olması da kaçınılmazdır. Hatta bunu genelleyip insan yerine canlı kelimesini koymak daha doÄŸrudur. Bir arada büyüyen çam aÄŸaçlarının güneÅŸe ulaşıp diÄŸerinin gölgesinde kurumaya mahkum olmamak için hızla boy attıklarını, diÄŸerleriyle ölümüne yarıştığını okumuÅŸtum bir yerde. Hayvanlar da birbiriyle kavga ederler çeÅŸitli nedenlerle. Bir tutam ot için dövüÅŸür, zayıf olan hakkını güçlüye teslim eder ve olay biter. Ä°nsanlar arasında anlaÅŸmazlık çıkmasını yadırgamak mantıklı deÄŸildir. Bundan dolayı savaşı önlemeye yönelik projeleri hep ütopyacı olarak görmüÅŸümdür. Savaşı engellemek neredeyse canlı hayatını bitirmekle eÅŸ deÄŸerdir. Tabii bununla demek istemiyorum ki savaÅŸ mubahtır, herkes gücü yettiÄŸine istediÄŸini yapsın. Savaşın insanca kuralları ve amacı olmalıdır. Hiçbir canlı sadece savaÅŸmak için savaÅŸmaz. Bir itin kemiÄŸine baÅŸka biri ortak çıkarsa ancak, ona hırlar. Bir öküzün aÄŸzından samanı almak için boynuz yemeyi göze almalısınız. Ä°nsanın da yaÅŸarken bazen çıkarları baÅŸka insanlarla ya da insan topluluklarıyla çatışabilir. Ä°ÅŸte böyle durumlarda çözüm için insanca kurallar girer devreye. Problemi çözerken karşıdaki insanın varlığını, yaÅŸama hakkının kabulü temel ilkedir. Adaletli olmak ve adaletli davranmak sunacağınız önerinin karşı taraftan da kabul görmesini saÄŸlayacaktır.
Böylece iki taraf için de eÅŸit bir çözüme ulaşılabilecektir. Bunları gözetmezseniz karşı tarafı savaÅŸmaya, hakkını aramaya kendi ellerinizle itmiÅŸ olursunuz. Hiçbir canlı sırf siz istemiyorsunuz diye kendi bedenini ölüme terk etmez. En güçlü duygu olan ne pahasına olursa olsun hayatta kalma istenci hemen devreye girecek ve ona normal zamanla kıyaslanmayacak bir mücadele azmi ve direnci verecektir. En ÅŸiddetli savaÅŸlar haksızlığa karşı çıkan insanların yapmış olduklarıdır. Sizin haksız olduÄŸunuza ve kendi varlığını tehdit ettiÄŸinize inanmışlarsa, korkunç bir direniÅŸle, ölüm-kalım savaşıyla karşılaÅŸmanız kaçınılmazdır. Sonuçta elinizdeki imkanlarla onu yok edebilir, varlığını ortadan da kaldırabilirsiniz. Ancak bu geçici bir durumdur. Bir müddet sonra, ortadan kaldırdığınızı sandığınız ÅŸey, yeniden çok daha güçlü olarak karşınıza dikilecektir. Bu tarihte hep böyle olmuÅŸtur ve olmaya devam edecektir.
Ä°nsan grupları içinde belli çıkarlar için savaÅŸmak anlaşılabilir bir ÅŸeydir. Nihayetinde sizce çok makul, mantıklı ve adil gelen bir ÅŸey karşı tarafa hiç de öyle görünmeyebilir. Böylece savaÅŸ kaçınılmaz bir hale gelir. Ancak bazı savaÅŸlar var ki insanın anlaması gerçekten mümkün olmuyor. Mesela kan davaları. Her nasılsa biri bir diÄŸerini öldürmüÅŸse eÄŸer, bu eylemde suçu olmayan kaç kuÅŸak sonraki insan iÅŸlemediÄŸi, hatta hiç tasvip etmediÄŸi bir ÅŸeyin bedelini ödemek zorunda kalması anlaşılabilir mi? Veya karşı taraf, öldürme eylemine karışmamış dünyadan habersiz bir sabiyi katletmekle nasıl bitmez kini için tatmin duyabiliyor?
Ä°slam dininin yer yüzünü ÅŸereflendirmesi üzerinden geçen bunca zaman içinde bir çok yorumlar ve çeÅŸitli düÅŸünce ekolleriyle karşılaÅŸtık. Bunların içinde sadece bir tanesini anlamakta çok zorluk çektiÄŸimi söylemeliyim: Åžiilik. Bu hareket baÅŸlangıçta siyasi bir hareket olarak doÄŸdu. Hilafetin Hz. Ali’nin hakkı olduÄŸunu iddia ederek bunu kabul etmeyenlerle savaÅŸtılar. Yenildiler fakat bir kenara çekilip kaderlerine razı olarak topluma iÅŸtirak etmediler. Bunu siyasi bir mezhebe dönüÅŸtürdüler. Hz. Aliden çok sonra bile hilafetin onun soyundan gelenlere ait olması gerektiÄŸi iddiasıyla çeÅŸitli dönemlerde ayaklanma çıkardılar. Hanif Müslümanlar, olmuÅŸ geçmiÅŸ bir olayın davasının bu kadar uzatılmasını anlamsız bularak kavgadan uzak durmak istemelerine raÄŸmen; onlar bunu hiç unutmadılar. Her fırsatta gündeme getirmekten yarar umdular. Ellerinde güç olmadığında toplum içinde diÄŸerleri aleyhine gruplaÅŸtılar. Muhalefet duygusu derin bir kin duygusuyla yoÄŸruldu. Müslüman’la deÄŸil Ä°slam düÅŸmanlarıyla savaÅŸmayı ÅŸiar edinerek yönünü batıya çevirmiÅŸ Osmanlının tabanını kaydıracak kadar tehdit oluÅŸturduklarında Kahraman Yavuz’un atının ayaklarında ezildiler. Osmanlının en cengaver padiÅŸahını batıda yapacağı fetihlerden alıkoyup Müslümanların iç iÅŸleriyle uÄŸraÅŸmak zorunda bıraktılar.
Ä°darenin bir baÅŸka grubun hakkı olduÄŸu iddiasıyla mevcut otoriteye itaat etmemek olarak kısaca ifade edilebilir Åžia ekolünü. Ä°htilafın taraftarları ortada yokken kavgayı günümüzde de sürdürmeleri incelenmesi gereken bir psikolojidir. Sonuçta olayın kahramanları tarih olmuÅŸtur. Ne Yezid’i mezarından çıkartıp tahtını terk ettirebiliriz, ne de Hüseyin’i yeniden Halife yapabiliriz. Bu iÅŸin çoktan bitirilip gündemden düÅŸmesi gerekirdi. Sanıyorum burada, uzunca hüküm süren tarihi Pers imparatorluÄŸunun Müslüman Araplar tarafından ortadan kaldırılmış olması önemli bir rol oynamaktadır. Böylece iktidardan düÅŸmüÅŸ ve önemini yitirmiÅŸ olan topluluk, buradan bir ihtilaf noktası yakalayıp tekrar eski iktidar konumuna dönmek için eline bir koz geçirmiÅŸ oluyordu. Ä°ktidar hırsıyla bu konuyu hep canlı tutup, dini bir anlamı varmış gibi siyasal amaçları için kullana geldiler. Tarih sahnesine çıkışlarından bu yana sadece Müslüman kardeÅŸlerine kılıç çekmiÅŸ olmak gibi ağır bir ithama muhatap oldular. Batısında sırtlarını dayadıkları ve tehlike gelmeyeceÄŸine emin oldukları Osmanlı varken DoÄŸuya, Çine veya Hindistan’a yönelip oralara Ä°slam adaletini götürme fırsatına karşın, Müslümanlar arasında kargaÅŸa çıkarmayı kendi amaçlarına daha uygun buldular. Bu tarihi olayları tekrar etmek yarasız diye düÅŸünülebilir. Ancak yenilerde Afganistan ve Irak’ta olanlar dolayısıyla Ä°slam düÅŸmanlarıyla sınırdaÅŸ olduklarında da bu Ä°slam düÅŸmanlarına karşı durmak onlara cazip gelmedi. Öç alma duygusunun diri kıldığı bu topluluk savaÅŸçı nitelikler taşıyor. Ä°nandıklarında namlulara karşı vücutlarını siper edip gidiyorlar. Ancak nedense Åžah’ı devirdikten sonra dahi ilk savaÅŸları KomÅŸu Irakla oldu. Kendi baÅŸlatmadıkları fakat çok önce bitirilebilecek bir savaşı uzatarak gereksiz Müslüman kanı dökülmesine neden oldular. Sonra tarihi düÅŸmanları Amerika ile Afganistan’da komÅŸu oldular. Bir Müslüman ülkenin iÅŸgaline engel olmak için çaba sarf etmek yerine neredeyse buna sevindiklerini hayretle izledik. Kukla Afgan hükümetinin devir teslim töreninde tek bakanlık düzeyinde temsil edilen tek Müslüman ülke olarak orada bulunmaktan imtina etmediler. Åžimdi ise Irak’ta Amerika Müslüman bir halkı katlediyor ve ne yazık ki Åžiiler de ya onlarla birlikte diÄŸerlerine silah sıkıyor ya da direniÅŸe katılmayıp iÅŸgali onaylıyorlar. Åžia tarihi boyunca hep Müslümanlarla cedelleÅŸmiÅŸ olmak ithamından kurtulmak için Irak’ta yakaladığı fırsatı tepip, ne yazık ki bir kere daha konumunu tescilliyor.Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |