SavaÅŸ Tamtamlarını Kimler Çalıyor? ![](http://tbn0.google.com/images?q=tbn:ZiGBelzpQjX6hM:http://guzelyazilar.files.wordpress.com/2007/04/savas.jpg)
Raci Durcan
SavaÅŸ tamtamları kulakları sağır ediyor. Diri Türk’ten nefret eden, Ölü Türk sevicileri fulltime iÅŸbaşındalar. Ä°ki yaşında, ne olduÄŸunun farkında bile olmayan küçücük bir bebek, T.V kameraları önünde askerin kucağına itilince içim sızladı; bu yazıyı yazmaya karar verdim. Amaç insanları gözünü dahi kırpmadan ölümün üzerine göndermek mi olmalıdır? Yoksa kimsenin canı yanmadan çözüm bulmak mı? Sanki iki yaşında çocuklar gözünü kırpmadan ölüme gönderilince tüm sorunların üstesinden gelinecektir! Bunu yapan Atatürkçülük ÅŸampiyonu medyamızdır. Nedense böyle günlerde hatırlamazlar “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” diyen Atatürk ilkelerini. Bu konuya sonra deÄŸineceÄŸim. Öncelikle I. Dünya savaşına girdiÄŸimiz siyasi atmosferi hatırlamakta yarar görüyorum. Yeni bir Dünya savaşının eÅŸiÄŸinde buna ihtiyacımız var.
II. Abdülhamit tahta çıktığında kendini bir savaşın içinde buldu. Åžöhret peÅŸinde koÅŸan Osmanlı paÅŸaları, imkanlar elvermediÄŸi halde devleti bir maceranın içine atmaktan çekinmediler. Acılı 93 harbinin ardından Rus yenilgisi geldi. Ä°ngiliz koruması altındaYunan’lılar bağımsız bir devlet haline geldiler. Batı sınırları güvensizleÅŸti. Abdülhamit, iktidarı döneminde bir daha bu hataya düÅŸmedi. Ayakları yere basan bir politikayla batının güçlü devletleri arasında hassas bir denge kurarak onları birbirine karşı kullanmayı baÅŸardı. Aynı zamanda günümüzde bile emsali olmayan reformları gerçekleÅŸtirdi. Her konudaki yeniliÄŸi Osmanlıya getirerek muhtemel yıkımın önüne geçmek için çaba sarf etti. Yaptıklarının önemini, kendisinden sonra gelen ittihatçı maceracıların serüvenine bakarak da anlamak mümkün. 10 yılda koca imparatorluktan elde bir ÅŸey kalmadığı gibi anavatan olarak adlandırılan topraklar dahi iÅŸgal edildi. O zaman da dünyanın en kahraman insanları bizimdi. O zaman da insanlar gözünü kırpmadan siperlerinden fırlayarak ölümün üzerine atlıyorlardı. Kahramanlık savaÅŸta etkenlerden bir etkendir sadece. BaÅŸka ÅŸeylerle desteklenmediÄŸinde sonuç almaya yetmez. Zaten yetmedi de. Åžu an elimizde tuttuÄŸumuz toprakları savaÅŸ sonrasının akılcı politikalarına borçluyuz.
Gerek Abdülhamit, gerek kendisini takip eden padiÅŸahlar DoÄŸuda yükselen Rus tehdidine karşı o zamanın medeni devleti durumundaki Ä°ngiltere’ye yakın bir politika izliyorlardı. Ä°ngilizler ikili oynayarak Rusya ile anlaÅŸtılar ve Osmanlı’yı Almanlar’la birlik olmaya mahkum ettiler. Ä°ngiltere, Avrupa’yı iÅŸgal edeceÄŸi anlaşılan Almanlara karşı Ruslarla ittifak yapmış ve tasfiyesi zor olmayan Osmanlı’yı nasıl paylaÅŸacakları konusunda gizli anlaÅŸma yapmıştı. Bu tür istihbaratlar, Osmanlı’yı Almanlarla birlikte hareket etmeye mecbur bıraktı. Öyle ki Akdeniz’de Ä°ngiliz donanmasıyla çatışan Goeben ve Breslau adlı Alman zırhlıları, sanki baÅŸka bir yer yokmuÅŸ gibi Çanakkale boÄŸazına doÄŸru kaçtılar. BoÄŸaza girmelerine izin verileceÄŸinden emin olmalıydılar. Yine bazı iddialara göre bu kovalamaca düzmececeydi. Ä°ngilizlerin onları yakalama imkanları varken Osmanlıya sığınmalarına göz yumdukları söylenmektedir. Koca Akdeniz’de kömürle çalışan bu gemilerin kaçarken yakıt ikmali almadan Çanakkale’ye varmaları mümkün deÄŸildi. Bunu bilen Ä°ngilizlerin yakıt ikmal noktalarında tertip almayı düÅŸünmemiÅŸ olmalarını ihmal olarak deÄŸerlendiremeyiz. Osmanlının bir savaşın içine çekilmek üzere planlanan tertibe kurban gittiÄŸini gösteren bu yönlü örnekler çoÄŸaltılabilir. Sanıyorum, Osmanlı Ä°ngiltere yanında savaÅŸa girdiÄŸini açıklasaydı dahi bu kabul edilmeyecekti. Nitekim savaÅŸtan sonra savaşı baÅŸlatan Almanlardan çok Türkiye’nin üzerine gidilmiÅŸtir. Öyle ki bazı aydınlar tamamen yok edilmekten kurtuluÅŸ için din deÄŸiÅŸtirmeyi dahi aklına getirmiÅŸ, bunu dillendirecek ortam bulabilmiÅŸtir.
SavaÅŸtan sürekli kaçınan II. Abdulhamit, Alman istihbaratı tarafından destek gördüÄŸü anlaşılan ittihatçılar tarafından tasfiye edildi. Ardından batı sınırlarını koruyan 5. Ordu, batılılarca verilen onca güvenlik taahhüdü üzerine terhis edildi. Aradan çok geçmeden patlayan balkan harbi, batı sınırlarını güvensizleÅŸtirdi. Balkanların kaybı, buradaki sınırı koruyan 5. Ordu’nun terhisi nedeniyledir. Yeni kurulan Bulgaristan dahi Osmanlının baÅŸkentini iÅŸgal edecek konuma geldi. DiÄŸer taraflardan kaydırılan Ordu birlikleri Balkanlarda, birbiriyle politik kavgaya tutuÅŸmuÅŸ komutanlar arasında yok oldu. Çanakkale’de ülkenin savaÅŸabilecek nüfusu katledildi. Hiçbir cephede yenilmeyen Osmanlı, savaÅŸ sonunda anakarasında bile kıpırdayamaz hale gelmiÅŸti. EÄŸer ayakları yere basan bir politik çıkış yapılmasaydı yıkımın daha da derinleÅŸeceÄŸi aÅŸikardır. Åžimdi uygulamaya koydukları Sevr’i belki o zamandan gerçekleÅŸtirmiÅŸ olacaklardı.
Her fırsatta benliÄŸimize yönelik aÅŸağılayıcı ifadeler kullanmaktan çekinmeyen medyamız, ÅŸimdilerde halkımıza kahramanlık payesi dağıtmakta pek cömert. Ölen, ÅŸehit düÅŸen Mehmetçik resimleri manÅŸetten inmiyor. Ä°zleyenlerin ölesi geliyor adeta. Koca Türk tarihini savaÅŸ tarihi ve savaşı da barbarlık olarak yorumlamayı yeÄŸleyenler ÅŸimdi bunu unutmuÅŸ gibiler. Kendileri savaÅŸmayacak olduklarından olsa gerek. ‘Ölü Türk sevicileri’ MehmetçiÄŸi ölüme göndermeye pek hevesliler. Gözleri o kadar dönmüÅŸ ki; iki yaşındaki bebekleri dahi asker kucağına vererek kullanmaktan sakınmıyorlar. 10-15 yaÅŸlarındaki koca çocuklar babalarının iÅŸyerinde çalışıyor diye yaygara koparanlar, bu hareketle o mantığın ne kadar zıtlaÅŸtığının farkında deÄŸilmiÅŸ gibi davranmayı yeÄŸliyorlar. Gelibolu’da, Filistin Cephesinde M. Kemal’in kendini ve askerlerini diri tutmaya ne kadar önem verdiÄŸini hiç anmıyorlar. Maceracı Enver’in soÄŸuk Erzurum daÄŸlarında ölüme gönderdiÄŸi Mehmetler yetmez gibi, aynı mantıkla yenilerini öne sürmek istiyorlar. ‘Atatürk’ diye bağırırken O’nun en büyük politik rakibi Enver mantığıyla davranmaktan sıkılmıyorlar. Dünyayı beÅŸ defa yok edecek silaha sahip olduÄŸu söylenen bir hedefi iÅŸaret ediyorlar. Her iki Dünya savaşında da ABD’yi kendi yanına çekerek kazanmış ve bunu alışkanlık edinmiÅŸ olan Ä°ngiltere’nin Üçüncüsünde de, sahne gerisinden kolay bir zafere imza atmasına aracı olmak istiyorlar.
Peygamberimiz de insan ölümünü hoÅŸ görmemiÅŸtir. M. Hamidullah’tan öÄŸrendiklerimize göre O’nun savaÅŸları, her iki taraftan da en az zayiat verilerek sonuç almak üzere planlanmıştır. Katıldığı savaÅŸlar, zorunlu, kaçınılmaz olanlardı. Mekke seferine çıktığında sonuçtan emindi. Askeri üstünlüÄŸüne raÄŸmen karşı tarafı tahrik etmeden; savaÅŸa zorlamadan teslim olmaya ikna etmiÅŸtir. Müslümanların savaşı her iki taraftan da çok ölümü hedefleyen bir yapı taşıyamaz. Müslüman öldürmeyi ve yıkmayı deÄŸil, belayı en az zararla defetmeyi hedefler.
Önümüzdeki günlerde ‘Ölü Türk sevicileri’ muhtemelen daha çok Ölü Türk ağıtlarıyla kulaklarımızı dolduracaklar. Gün, tahriklere kapılmadan aklımızı başımıza alma, serinkanlı düÅŸünme zamanıdır. Aklı başındakiler bir ÅŸeyi sevmenin tek yolunun onun uÄŸrunda ölmek olmadığını anlatmalılar. Telkin edilenin aksine uÄŸruna ölmeyi deÄŸil; uÄŸruna diri kalmayı ve imar etmeyi insanlarımıza öÄŸütlemeliyiz. Arzuladıkları olmasın diye ölmeye deÄŸil; diri kalmaya ihtiyacımız var. Topraklarımızı yerin altındaki ölüler deÄŸil, diri bedenlerimiz koruyabilir.
|
Tebriğe şayan bir yazı... Yazar kubha açık 2007-10-23 23:24:38 İsmi bende kayıtlı tüm gazete yazarlarına e-mail atacağım bu yazıyı. | bir düzeltme Yazar kubha açık 2007-10-24 21:15:08 "Peygamberimiz dahi..." ifadesinin "Peygamberimiz de..." şeklinde yazılması daha uygun olurdu kanısındayım. | Haklısımız Yazar girisim açık 2007-10-25 09:43:29 Haklısınız, düzelttim. Tşk. | aydınlatıcı faydalı bir yazı Yazar dilhan açık 2007-11-07 23:27:13 Yazarın eline sağlık. Alara Dilhan. | Yazar kubha açık 2007-11-10 21:19:10 Bugün Zaman Gazetesinde küresel Isınmanın bir yalan olduğunu konu eden bir yazı gördüm. Raci Bey'i 6 ay önceden bu gerçeği ifşa ettiği için tebrik ediyoruz. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |