Kutladığımız Fethin Yıldönümüdür!..
M. Selami ÇEKMEGÄ°L Kutladığımız artık fethin kendisi deÄŸil, yıldönümüdür. Fetih, Dünya’yı adalet bayrağı altında kucaklama ve insanlığı insani deÄŸerlere ulaÅŸtırma çabasının bir sonucu idi. Ne yazık ki, bugün biz bu çabamızı sürdürme gücünden mahrum kaldık da insanı ve tabiatı sömürmek tek almacı olan emperyalistik taarruzların hedefi haline geldik. Onun için artık fetihler yapma neÅŸesinden mahrum, eski bir fethin yıldönümü kutlamalarıyla avunan ve avunmaya mecbur kalan acınası bir konumdayız. Artık Newyork’a, Londra’ya, Pekin’e, Moskova’ya, Tokyo ve Moldova’ya güzelliklerin mesajını taşıyamıyoruz da, daha dün denecek kadar kısa bir süre önce 1453’te fethettiÄŸimiz Ä°stanbul, sokaklarına ve medya organlarına egemen çirkinliklerle kuÅŸatılıyor; kapkaçların, sevgiden yoksun bakışların, tahripkar yazıların ızdırabını yaşıyor…
Kendi gönül iklimimizde cap canlı tutmamız gereken kardeÅŸlik bağımızı unutmuÅŸuz da, bizi sarsması gereken kiliseler arası görkemli birleÅŸme ayinlerine (2007'de) bazı Müslüman isimli yazarların yazılarıyla övgüler düzüyoruz.
Onun için varoÅŸlarda bir kuru ekmeÄŸe talim zorunda kalan yoksullukları ve bizzat kendi ülkesi tarafından bir kenara itilmiÅŸ benim gibi -Ä°stanbul’a egemen olması gereken asil mananın sevdalısı -fetih yanlılarının seslendirdiÄŸi yanık türküleri dinledikçe de fethin kendisini deÄŸil, sadece yıldönümlerini kutluyor; anımsıyoruz…
***
Fetih bir mana idi onu kaybettik; emperyalizmin sömürücü çehresini yok eden ve Dünyaya adaletin güzel yüzünü sergileyen bir mana!.. Fetih, Dünyanın en önemli bir kentinin Fatih Sultan Mehmed’in dalgalandırdığı adalet bayrağının gölgesi ile ÅŸeref bulması hadisesiydi…
Ä°stanbul için Dünya’nın en önemli bir kenti deÄŸerlendirmem yadırganmamalı, abartılı bulunmamalı. Yadırgayanlar bana deÄŸil, ünlü kumandan Napolyon’un deÄŸerlendirmesine baksınlar. Diyor ki Napolyon, Ä°stanbul kentine karşılık kendisine petrol yatağı tüm Osmanlı-Arap topraklarını teklif eden Rus Çarı Alexanr’a: “Ä°stanbul bir imparatorluÄŸa bedel!..” Dindar olmadığı halde Çar 1. Petro’nun hayallerini zenginleÅŸtiren tek olgu da sanırım Ä°stanbul’du; Ä°stanbul’da “Ayasofya’nın kubbesi altında gömülmek” arzusuydu… Alman tarihçi Ranke’nin deÄŸerlendirmesiyle konuya eÄŸilirsek: “mümkün olsaydı da Dünya tek merkezden yönetilebilseydi; bunun gereklerini karşılayabilecek tek ÅŸehrin Ä°stanbul” olduÄŸunu onunla birlikte söyleyebilirdik…
Åžehirlerin de insanlar gibi kimliklerinin, geçmiÅŸlerinin, hafızalarının olduÄŸunu söyleyen sayın Mümtazer Türköne hocamız: Ä°stanbul’un, 1000 yılı aÅŸkın bir imparatorluk baÅŸkenti olan bu ÅŸehrin, farklı dil, din, kültür ve gelenekle yüzyıllarca birlikte yaÅŸamış insanların kültürel alışveriÅŸ içinde yeni sentezlere ulaÅŸarak bir imparatorluk kültürünün geliÅŸmesine beÅŸiklik ettiÄŸini de vurgulamıştır. (bkz., Zaman, Ocak, 2007; Mümtazer Türköne ile Röportaj, M. Mücahit Küçükyılmaz, sh.48)
Ä°ÅŸte Fetih: böyle bir kentin, Dünyaya adalet özlemini idealleÅŸtiren bir toplumun başındaki “Ä°slamın mücerret gayretini gayret edinmiÅŸ" Türk hükümdarına ait, akıl ve duygu imparatorluÄŸunun egemenliÄŸine giriÅŸi idi… Åžimdi artık, Fatih -ve uÄŸruna yola çıktığı aklileÅŸme gayreti- geçmiÅŸ bir düÅŸ haline dönüÅŸtüÄŸü için Feth’in kendisini deÄŸil de yıldönümlerini kutluyoruz sadece… Ondan dolayıdır Åžair Mehmet S. Selçuk diyor ki:
“Asya Avrupa’ya maÄŸlup olalı Ä°stanbul’da, “Ä°mamlar siyah cübbeli, Eyüp Sultan’da mum yanar, “Canım Ä°stanbul Bizans’a özenmiÅŸ, “YüreÄŸim ona yanar…” Ve ekliyor bu yanık duyguya Åžair M. Said Çekmegil:
“Ben Ä°stanbul’a ÅŸiir yazmam, “Ä°stanbul Ä°slambol deÄŸil ki!..”
Ä°stanbul böyle de Ankara farklı mı sanki:
“Kocatepe’de kocaman bir cami, “Ä°stanbul’a özenmek var ya hani, “Åžekillere hapsedilmiÅŸ Müslüman, “Orijinaline benzemez yani!..”
***
Bugün bir düÅŸ olan Feth’in dünkü gerçek mimarı Fatih, Dünya Liderlerinin hiçbirine benzemeyen, hedefleri büyük, azmi azim ve de yöntemi akıl olan aziz bir önderdi. Ama aslında ben hep merak etmiÅŸimdir; Ä°stanbul’u gerçekten Sultan Mehmet mi, yoksa onu bu denlü yüce hüviyetle yetiÅŸtiren Sultan Murat mı fethetmiÅŸ sayılmalıdır diye.
“Aklın te’siru kılıcın tesirinden artuktur” diye oÄŸluna nasihat eden Allahın velisi bu padiÅŸah, nasihatini örneklendirmiÅŸti de: “Dedem Yıldırım Bayezid Han hazretleri, sadece bazu gücüne güvenmeyip aklını da kullansaydı, Timurlenk vak’ası olmazdı…” diye. Ancak kainat kitabı Kur’anla haÅŸir neÅŸir olup “Allah, aklını kullanmayanları pislik içinde bırakır…” hükmünü içselleÅŸtiren bir kimse bu derece derinlikli bir idrake ulaÅŸabilirdi ki, daha çocukluÄŸunda Molla Gürani gibi dirayetli bir alimi ÅŸehzade Mehmed’in başına eÄŸitmen olarak dikmiÅŸti. Daha ilk karşılaÅŸmalarında bir elinde sopa taşıyan bu hocaefendiye, “o sopa ile ne yapacaksın öyle…” diye şımarıkça soran genç ÅŸehzade ondan: “dersini muntazaman yapmazsan sana kullanacağım” yanıtını alıyor. “Ben ÅŸehzadeyim sen beni dövemezsin...” diye efelenince de Molla Gürani, “Ben buna alışığım, dersini çalışmayanı döverim ben; hem bu, Åžah babanızın da emridir..” diyor ve ilave ediyor: “..Sen ileride padiÅŸah olacaksın, ülke sana emanet edilecek. EÄŸer iyi yetiÅŸmezsen bu ağır yükün altından nasıl kalkarsın, bu iÅŸi nasıl baÅŸarırsın?” sözleriyle hedefini pekiÅŸtiriyor da adeta... Ä°ÅŸte Ä°stanbul’un fethi, Sultan Murad’ın yol verdiÄŸi böyle bir dirayetle baÅŸlıyor ve daha 21 yaşındaki Sultan Mehmed tüm kokuÅŸmuÅŸ dünyacıların koruması altındaki Bizansın son kalıntısını ve destekçilerini yere seriyor ve Fatih oluyor… ***
Son Bizans Kralı Konstantin’in 28-29 Mayıs gecesi Ayasofya’da halkına hitaben yaptığı konuÅŸmasının ÅŸu kısmı oldukça manidardır ve bugün bize de hitap etmektedir: “… Batı Roma Ä°mparatorluÄŸu ahlaksızlığının cezasını çekti; DoÄŸu Roma imparatorluÄŸu da ahlaksızlığı sebebiyle inhitat etti ve bugünkü hale geldi. EÄŸer ahlaksızlığı bırakır fazilete sarılırsanız, Allah’ın bize yolladığı ÅŸu haklı cezadan belki kurtuluruz …”
Kral Konstantin konuÅŸmasını böyle bitirdi ama ne yazık ki, o gün Konstantinapol’u Bizans ahlaksızlığından arındıranların torunu olan biz, onurla baÅŸladığımız o günkü seferimizin bugün adeta onur arayan sonuna geldiÄŸimizi fısıldayan bir noktada imiÅŸ gibiyiz. Çıplaklığa özendirilen gençlerimizin onurlu giysileri kınanıyor, kiÅŸilikleri törpüleniyor, meslek edinmeleri masum görünümlü eÄŸitim programlarıyla engelleniyor da, yabancı dil öÄŸrenimleri günübirlik kurlara indirgenip, evlilikle oluÅŸturacakları mutlu yuvaları içinde tabii yaÅŸamları güçleÅŸtirilerek sokaÄŸa itiliyorlar. Toplumsal katmanlar arasındaki tesanüt -adeta destek gören yayın politikalarıyla- yok ediliyor…
Fetih zamanında toplumumuz ekonomik, ticari, tarımsal ve sınai yönden oldukça ileri bir düzeyde idi. Sosyal yönden, Namık Kemal’e göre “koskoca bir imparatorluk kurmuÅŸ idik... dört yüz çadırlık bir aÅŸiretten”: 1245'te cani MoÄŸol istilası sonucu DoÄŸu’daki müthiÅŸ birikim 1356’da patlayarak Balkanlara taşıyor. 1402 Timur istilası ile Anadolu devamlı kan deÄŸiÅŸtiriyor ama devamlı bizle doluyor. II. Murattan itibaren Balkanlara yerleÅŸimimiz sistemli bir politika oluyor ve Fatih zamanında Bizans her taraftan çiçeklenmiÅŸ bir büyük tarla ortasında adeta kara bir leke, fitne fücur fışkıran bir zifos bataklığına dönüÅŸüyor. Fatih zamanında Ä°stanbul’u fethe hazır kuvvetli ve kalabalık bir nüfus birikimi ve de köhne Bizans’ın içinde barınıp üstesinden gelemeyeceÄŸi bir medeniyet güneÅŸi doÄŸmuÅŸ bulunuyor…
Yani Fatih, ekonomik, sosyal ve kültürel bakımlardan saÄŸlam, daima kaynayıp duran dinamik bir ortamın hükümdarlık makamında, hedefi: ilayı Kelimetullah, Ä°stanbul’u açıp gülzar eylemek; niyeti: Cahidu fillah bir imtisal oluÅŸturmak; gayreti: Ä°slamın yüklediÄŸi görevi ifa eylemekti. Bunu ÅŸöyle deklare etti:
Ä°mtisal-u Cahid-u-fillah oluptur niyetim; Din-i Ä°slam’ın mücerret gayretidir gayretim. Fazl-u hakk-u himmeti cünd-ü Ricalullah ile Ehl-i küfrü serteser kahreylemektir niyetim…
M. Selami ÇEKMEGÄ°L
|
Yazar samigoren açık 2007-05-30 00:32:28 Selami abi, ağzına, kalemine sağlık... Yazınız çok harika, fevkalade. Okuyucu daha ilk cümle de çarpılıyor; "kutladığımız fethin kendisi değil, yıldönümüdür..." Aman Allahım nasıl bir tepit... Bu cümle herşeyin özeti gibi... Biz müslümanlar, şekilciliği bir tarafa bırakıp, manaya baktığımız takdirde; büyük ve önemli bir adım atmış olacağız... Allah (cc), cümle Ümmet-i Muhammed'e akıl, irfan, feraset ve baisret nasip eylesin... Selam ve Dua ile... | teşekkür Yazar Selami Çekmegil açık 2007-07-20 05:03:25 Yürekten teşekkürler Sami Kardeşim. Allah razı olsun... | selami bey, ben sizin gibi ölçülü olamay Yazar Fahri açık 2008-05-29 06:15:33 Şu günlerde bunu söylememin hiçte hoş olmadığını bilmeme rağmen, burada söylemeden edemeyeceğim. Kimi dostlar, A. Menderes ve C. Bayar'ı yere göğe sığdıramazlar ve ben onlara acizane derim ki, yaptıkları ne kadar iyi güzel faydalı işler olursa olsun, şu günahları yanında kefede hiç kalır. O günah nedir.? Şudur, bu koca milletin hayalini, umudunu, büyük düşünü yıkmalarıdır. Yönünü şaşırtmalarıdır. O, bu milletin önüne Büyük Türkiye değil, Küçük Amerika havucu koyarak, hedef küçültmeleridir. Hiçbir tahribat bundan büyük olamaz. Bence böyledir. Bu tahribat, bu manevi tahribat en büyük günahtır. Sadece onlar mı.? Tabii hayır. Gazi Paşa'dan sonra gelenlerin hepsi aynı dairededir. İkinci büyük tahribat, acı vatana işçi göçü kararıdır. Size bu topraklarda ekmek yok, gidin ekmeğinizi Avrupa'da kazanın, Amerika'da eğitim görün, oraları vatan belleyin demektir bu. Başka şekilde anlaşılamaz. Ne denli incitici bir durumdur Yarabbi.! Birde utanmadan, yüzler kızarmadan davul zurna çalınmıştır. Sanırsın.. Şöyle bir düşünün lütfen, bu bir hülya mı, karabasan mı? Fatih'in torunları, Viyana'ya dayanan atalarının yerinde, el avuç açar, dişlerini saydırır olmuş..! Dünyayı titreten Türkler, Osmanlının torunları dişlerini saydırır, affedersiniz donunu indirir olmuş.. Bu nasıl devlet büyüğüdür, kendi ailesinden biri için böyle bir aşağılanmayı içine sindirebilmiş.? Üstüne davul zurna çaldırmış.! Düğün bayram yapmış.! Olacak iş mi? Gözlerimiz kör olsada hiç görmemiş olsak, mümkün olsada tarihten silebilsek.! Daha 1920 lerde haçlı batıyı yenen, Türkün ve Müslümanlığın bayrağını yukarı kaldıran ve bütün mazlum milletlere örnek ve umut olan Türkiye, 10 yılda büyük işler başaran onurlu başı dik Vatan, kendisini batının himmetine ve küçüklüğe layık görmüş.. el etek öpmüş.. bir takım ülkeleri büyük devlet makamına oturtmuş, kendisini küçüklüğü hapsetmiş. Balkan yenilgisini hazmedemeyen zabitler, Allah'ım bize bir daha böyle bir zulüm layık görme, böyle büyük bir ayıp yaşatma diyerek ölüme koşmadılar ve şehit düşmediler mi Çanakkale'de, İstiklal Harbinde.? Nerede bu yürek, nerede bu iman.! AB sevdalıları, Avrupa Kültür Başkenti mimarları, stratejik önemdeyiz bezirganları, enerji koridorluğu müteahhitleri, 3-5 km ötedeki terör yuvalarını vurmak için icazet arayanlar, hangi yüzle fetihi kutluyorlar.? Hangi yüzle, 19 Mayısı, 9 Eylülü kutluyorlar.? Akdamar Kilisesini pırıl pırıl tamir edip, teslime niyetlenenler; kıytırık bir Fener patriğine söz geçiremeyenler, BEY ne demek, FATİH ne demek, SULTAN ne demek, HAN ne demek, ATA ne demek bir sözlüğe müracaat etmeliler. Birde dönüp, yakalarındaki tenekelere bakmalılar. Kanuni'nin Fransuva'ya mektubunu tekrar tekrar okumalılar.! İnsan, hiç olmazsa, başını öne eğer, atalarına layık olamamanın utancını edebiyle taşır, içten içe hırslanır yahu.! * Hamaset diyenlere, yine atalardan yadigar tek lafım var: Azimle i.şeyen duvarı delermiş.! Elbette tercih kişiseldir: Kimisi el kapısında bey giysisi içinde uşaklık eder; kimisi kendi çorak toprağında ırgatlığı yeğ tutar, bey keyfi sürer.
| Konu ile ilgili videolar Yazar Abdülhamid açık 2008-05-30 02:02:30 1. Bölüm: http://youtube.com/watch?v=3ndsbpSVfE0 2. Bölüm: http://youtube.com/watch?v=eUzRUO5NS0Q 3. Bölüm: http://youtube.com/watch?v=cMZvgz7hzVE | Bu eğilim yeni Değil. Yazar Melitenli açık 2008-05-30 10:02:59 Fahri bey uslubunu son zamana odaklamış gözüküyor. Eleştirdiği BATILILAŞMA eğilimi yeni değil. Ülkemizde. Mustafa Reşit Paşayla başlar. müslim gayrı müslim denkliği tanzimat devrimidir. Ülkemiz Natoya büyük devlet adamımız sayın İsmet İnönü zamanında girmiştir. Avrupa Topluluğu serüveni sayın Demirelin eseridir eğer yanlış bilmiyorsam. Natoya Sentoya bağlılığımız 27 Mayısta önemle vurgulanmıştır. Uzun nefesli medenileşme serüveninimizi Mendereste hata gibi göstermek yanıltıcıdır. Ülkemizin çağdaşlaşma serüveninde Sultan Abdulhamit II zamanında kurulan ve hala yaşayan bazı Batılı kurumlarımızın olumlu katkılarını gözardı etmemek lazım sanıyorum. Menderes karşıtlığı kendi başına ele alındığında yanlışa yönlendirebilir ve medenileşme trendimize gölge düşürebilir. Hassas ve incelikli bir konu... Saygıyla... | Yazar Fahri açık 2008-05-30 23:21:28 Sn melitenli, sağolunuz. Hiç kuşkusuz haklısınız. Belki bu noktada, batılılaşma ile medenileşme-çağdaşlaşma arasındaki farkı da konuşmak gerekir. Ben bu kapsamda, Abdülhamit ile Menderes'in aynı yolda olduğunu düşünmüyorum. Kimi kırılma noktaları vardır. Ben, KÜÇÜK Amerika olma, her mahallede bir milyoner yaratma hedefinin ciddi bir manevi ve yön kırılması olduğuna vurgu yapmak istemiştim. Hemen akabindeki ciddi travma, işçi göçünün de. Başlangıç olarak, NATO na girişini almakta pekala mümkün olabilir. Olabilir. Tanzimata da uzanılabilir. Ama Onlardan öncekiler, bu ülkede bırakın arabayı vida üretilemezken, uçak fabrikası kurmaya girişerek, ne kadar "hayalperest" olduklarını göstermediler mi.? Önlerine, muasır medeniyetinde üstüne çıkmak gibi bir büyük hedef-ideal koymadılar mı.? İmkanı ve gücü, tarihlerinde, yüreklerinde, azim ve inançlarında, millette aradılar. Dışarıda, borç parada, stratejik konumda, birilerinin kucağına oturmakta veya konjöktürel fırsatlarda değil. Buna dikkat çekmek istemiştim.
| düzeltme Yazar cihanfer nacar açık 2008-05-31 00:16:23 Moğollar'ın, Anadolu'yu istila ettikleri tarih 1245 değil;1243 Kösedağ Savaşı'yladır. | Hello there Yazar RiyaButler açık 2011-06-01 01:08:54 Hello Friends, Just joined the gang. Hope to have excellent time here. luv Riya |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |