Ebu Welid bin Abba Vite'den
Çağımızın Bilim Kurgu Romanı: “KonuÅŸ ZAKO”
YENÄ° BÖLÜM
OTOBÜS DURAÄžININ YENÄ°, TUHAF ADI:
Ä°SLAMÄ° BEYLER ÇÄ°FTLİĞİ!
Türkçe'ye Uyarlayan: Prof. Dr. Mustafa ErdoÄŸan Sürat
Baba oÄŸul Uryel'ler yenilenen ve globalleÅŸen yani topyekun hale gelen bir dünyada taşındıkları son evin havasından sıkılıp, delikanlının bir zamanlar hapsolduÄŸu SANAL DÜNYA'yı yeniden görmek hevesine kapılmışlardı. Genç Uryel kendisiyle kiÅŸiliÄŸini paylaÅŸan KurbaÄŸa Alfred beyden, Alfred Öztürk'ten habersizdi kuÅŸkusuz. Aksi takdirde onu Sanal Dünya macerasına ikinci kez bulaÅŸtırmak istemezdi. Bu konuda, otobüs duraklarında bekleyenlerin sıkılmamaları için saÄŸa sola yerleÅŸtirilmiÅŸ rüya makinelerinin sunduÄŸu abartılı olanaklar, bay Uryel'in oÄŸulcağızı için bir umut kaynağı olmuÅŸtu. Zaman zaman duraklarda tüm varlığını elektro düÅŸlere bırakıyordu. Ä°ÅŸte bu düÅŸlerden birinden, kendi isteÄŸi ile biraz da erken uyandığında tuhaf bir durumla karşılaÅŸtı. Her zamanki duraklarının plakası yahut tabelası, ne derseniz deyin, deÄŸiÅŸmiÅŸ, silik yazılı “Kent Merkezi” ibaresi kaldırılarak yerine kocaman, düÅŸsel bir menzilin adı yazılmıştı: “Ä°slami Beyler ÇiftliÄŸi…”
Genç Uryel'in yaÅŸadığı ÅŸehir, sadece, Türkiyelilerin Anadolu isimli küçük Asya'larındaki cumhuriyet kurmuÅŸ kongrenin merkezi, yani “Kongre Kenti Erzurum” olsaydı, Obsburg'la ilgilenmeyi yalnızca hortumcuların emir-kumandasında çalışan yazarlara bırakmak gerekirdi. Zira, herkes, nemalandığı, yani yararlandığı kurumları över. Övmekle kalmaz, tasvir eder, kurbaÄŸa diliyle betimler, yıkar, yaÄŸlar; dualarından eksik eylemez; vraklama lisanıyla, yakarışlarından düÅŸürmez. Fakat Obsburg, Erzurum tarzında, aynı zamanda, PuÅŸkin misali namuslu kalem efendileri için bitmez tükenmez bir kültür pınarıydı. Evrensel kudreti bulunan edebiyatçılar biliyorlar ki, Obsburg olmasaydı, ne Amerikalı silahÅŸörlerin, galat Ä°ngilizcesiyle kovboyların yiÄŸitlik tarihi yazılabilirdi; ne de bugünkü OrtadoÄŸu haritaları ortaya çıkardı. Obsburg'u, uzaktan kumanda eden bir beyin misali başına taç eylemiÅŸ Umeyye (Emevi) Ä°mparatorluÄŸu, yurttaÅŸlarının iskanına yalnızca doÄŸuyu deÄŸil, Avrupa topraklarını da açmıştı. Ancak bütün bu tarihsel gerçekler, sizi ÅŸehir merkezine götürecek otobüslerin durağına “Ä°slami Beyler ÇiftliÄŸi” diye tabela konulmasını açıklayabilir miydi?…Çok ÅŸüpheli doÄŸrusu! Arthur Koestler, ünlü, THE THIRTEENTH TRIBE adlı yapıtında, Amerika'ya göç etmiÅŸ korkak yahudi zannedilmiÅŸ, hak için hızlı silah çekmeyi meslek edinmiÅŸ vahÅŸi batı -yani western- kahramanlarının aslında eski dadaÅŸların torunları olduÄŸunu, zorunlu biçimde ispatlar. Eyyubi Ä°mparatorluÄŸu'nun ünlü, savaÅŸ kahramanlarından bir kısmı Türkçe, bir kısmı da, Kürtçe konuÅŸan bölge yiÄŸitleri idi; bunların hepsi doÄŸru. Gelgelelim, hiç tanımadığınız bir semtin, ya da merkezin toplu taşıtına, sırf yakın tarihin cilveleri yüzünden sizi kim bindirebilirdi ki? Yine de, kent merkezi niyetiyle gündelik duraklarına gelmiÅŸ bu yolcuların tamamı, çoktan belediye renkli, kirli koltuklarına yerleÅŸmiÅŸlerdi bile. Gerçek ÅŸu ki, genç Uryel, babasının rahmetli arkadaÅŸlarının neredeyse tamamı, kayıp siyahi kedilerini kucağında ihtimamla tutan bir postacı ve minyatür piyanosunu sırtına baÄŸlamış ünlü bir Obsbug piyanisti, hepsi hepsi otobüsteydiler ÅŸimdi. Uryel ayrıca, biniÅŸ sırasında, pantolon kemerinden, kara kedinin kuyruÄŸuna eklemlenmiÅŸ olduÄŸunu fark etti. Bunun nedeni, iki farklı karaciÄŸere sahip Uryel ile kedicik arasından kainat ipliÄŸi geçirerek, taşıtı bin ışık versti (ışık verstinin birkaç trilyon ışık yılına denk olduÄŸu hatırlanacak olursa) kaldır-kondur yapabilmek idi. Nitekim binmiÅŸ bulundukları otobüs duraktan havalanıp, artık soÄŸumaya baÅŸlamış, sıvılaÅŸmış bir yıldıza konuverdi. Yıldız yüzeyinden yoksul semt parklarının havuz fıskiyelerini andıran sayısız aygıtlar yardımıyla çevreye sürekli, dünyadakine benzer bir atmosfer yayılıyordu. Her yanları solunuma uygun bir esintiyle dopdoluydu. Kediyi taşıyan PTT memuru, yıldıza konuÅŸ sırasında ayaÄŸa kalkarak, taşıttaki kader arkadaÅŸlarına, “Hepiniz mezun olduÄŸunuz dünya okulundan ana iÅŸ yerinize ve ana yerleÅŸkenize hoÅŸ geldiniz”diye sertçe bir açıklama yaptı.
Irak Savaşı sırasında Genç Uryel'in yaÅŸadığı çeteleÅŸmiÅŸ ülkenin yerli, renkli ve büyük basın organları, Musul ve Kerkük havzasındaki Kürt kökenli köylülerin tamamının Yahudi olduÄŸunu abartılı biçimde yazıp durmuÅŸtu. Åžimdi insanın aklına ÅŸu geliyordu: Sakın Musul'un Kürt Yahudileri ÅŸeklinde iftiraya maruz kalmış, Hazreti Musa(as) ve Hazreti Ä°sa(as) ÅŸeratlarından sonra Ä°slamın kılıcı olmuÅŸ, Selahaddin Eyyubi torunları, bazı aşırı laik dünya sakinlerini uzayın ücra köÅŸelerine sürüyor olmasınlardı? Oysa ki aynı basın organları, Uzay Tilkilerini TüysüzleÅŸtirme Ve Solungaçlandırma Vakfı, UTTÜSOV'un zorunlu sanat gezileri vesilesiyle,“OrtadoÄŸu ve Mezopotamya'da dünyanın en eski mücahitlerinden sayılacak Kürt Sabi'ler yaşıyorsa bu durum onların Medine'yle birlikte sahabeleÅŸmiÅŸ köklerinden kopuk olduklarını göstermez” saptayışından dolayı Baba Uryel'i “aşırı hayalci ve gerçek dışı beyancı” diye nitelemiÅŸ idiler. Ne tuhaf: çağımızda hala gerçekler, on yıldan aÅŸağı bir sürede anlatılamıyor ve gerçeÄŸi anlatana hala, en az on yıl, yalancı muamelesi yapılıp eziyet ediliyor; insanın bu durum karşısında,”ooh, my God!” demesi için azıcık Ä°ngilizce bilmesi de gerekmiyor ayrıca. Baba Uryel'in, Vakfın felsefesi icabı katıldığı gezilere gelince, onlar aynı tempoyla sürüp gitmedeydi...Demek ki bu genel çerçevede gündelik otobüsleri öylesine en son bir duraÄŸa vasıl olmuÅŸtu ki, adını duyan, dost ya da karşıt herkesin, ”Aman yarabbim!” dememesi imkansızdı: “Ä°slami Beyler ÇiftliÄŸi”! Geldikleri sönmüÅŸ yıldızın üçüncü dış uzayının ters kutbundan komÅŸuluk ettiÄŸi belde ise, isminden daha da ilginçti: Bu yer, DoÄŸu Anadolu'nun'un subarktik yani kutup altı iklimindeki kapalı küçük cenneti, havası YeruÅŸÅŸalaim'le hemen hemen aynı özellikleri taşıyan, pamuÄŸun bile yetiÅŸebildiÄŸi kuzey ilçeleri arasında bir cep içindeydi. Åžimdi izninizle, hep birlikte, devletin resmi radyosuna sanatçı olarak kabul edilmiÅŸ, yörenin büyük aşıklarından, Aşık ÇıraÄŸi'nin anlatımıyla Ä°slami Beyler ÇiftliÄŸi 'nin coÄŸrafi özelliklerini öÄŸrenelim.(Ara not: Aşık ÇıraÄŸi'nin Türkiye nüfus kayıtlarındaki adı: Nuri Cihan KarataÅŸ'tır.)
Evet, ÇıraÄŸi anlatıyor:
-“Benim Emevi kültürüyle tanışmam, zamanında plak yapmak için Ä°stanbul'da sık sık kapısını çalmak zorunda kaldığımız 'Ediphone' ÅŸirketi vesilesiyle olmuÅŸtur. Kurumun sahibi ve kurucusu A… M… bey diye tanıdığımız bir zat idi. Emevi kültürü ile temasım sonrasında, kendi öz memleketimde, doÄŸduÄŸum topraklarda sık uÄŸradığım fakat namını hiç merak etmediÄŸim bir mekanın gerçeÄŸi bende sorular uyandırdı. Herkesin ilgisini çekebilecek bu yerden bahsetmeden önce konumuzun kapsamına giren önemli coÄŸrafi alanların hatırlatılmasında faydalar var: Erzurum kutupsal bir kış memleketi olsa da kuzey ilçelerinde bazı noktaların iklimi neredeyse Mersin kadar ılıman hatta sıcaktır. Balkaya-Penek hattında yer alan Ä°slami Beyler ÇiftliÄŸi buna en güzel örnektir. Yöre halkı bu ismin Osmanlı hatta Selçuklu medeniyetlerinden daha eski olduÄŸunda hem fikirdir. Söz konusu yer gerçekte bir çiftlik büyüklüÄŸü ile tavsif eylenemez. Çünkü burası bir nahiyeyi kapsayacak kadar geniÅŸ bir havzadır. (Ara not: Erzurum ÅŸehir merkezindeki Åžabat-hane çeÅŸmesi ve üzerindeki Süleyman Mührü'nün anlamı bu tür küçük coÄŸrafi keÅŸiflerden sonra daha bir anlam kazanmıyor mu?)
Aşık ÇıraÄŸi, sayın Nuri Cihan KarataÅŸ'ın eklediÄŸi bilgiye göre, havzayı içine alan geniÅŸ alanda vadi, diÄŸer bir deyiÅŸle Oltu Çayı vadisi ana güzergah olup, sözkonusu akarsu, kaynağını tarihi Allahuekber daÄŸlarından almaktadır. Hatırlanacağı üzere sözkonusu daÄŸlarda, Ä°ttihatçı Enver PaÅŸa'nın emriyle baÅŸlatılan harekatta seksen bin Osmanlı askeri donarak yaÅŸamlarını yitirmiÅŸlerdi. Oltu Çayı, Çoruh Nehrine dökülmektedir. Vadisiyle baÄŸlantılı bazı yerleÅŸim birimlerinde, Pamuk dahil, pirinç ve zeytin yetiÅŸebilmektedir. (Ara not: Özellikle Yusufeli'ne doÄŸru, üzümün ÅŸahı da burada.) Eski ilçe adlarından Penek, hala kullanılmaktadır. Yöredeki Balkaya Kömür Ä°ÅŸletmeleri açısından bu havzanın ekonomik özellikleri de kayda deÄŸer.
Aşığın eklediÄŸi bilgilere göre, yörenin özellikle dut pestili, Erzurum' luların soÄŸuk kış günlerinde bireysel beslenme açısından enerji kaynağı olmaktadır. OrtadoÄŸu halklarını temsil edecek Müslüman yahut, Ä°sevi-Musevi turistlerin ise, özellikle yaz mevsiminde bu yörenin doyulmaz lezzetteki üzümlerinden tatmaması, Tortum'a kadar uzanıp muhteÅŸem bir ÅŸellalenin orkestrasını dinlememesi için hiçbir neden yoktur.
Uzay Ajanslarından birisinin özel notu ise ÅŸöyleydi: Tortum Åžellalesi sesiyle, görüntüsüyle yalnız Türkiye'de deÄŸil, OrtadoÄŸu'da tektir. Haydi kampanyamızı açalım, Müslüman Samilere Arap, Selahaddin Eyyubi'nin kahraman torunlarına Kürt dendiÄŸini hatırlayalım. Sami ırkının kavgalı-barışık tüm torunlarını, Körfezden, Mısırdan, Medine'den, Kudüs'ten, Hayfa'dan, Büyük-Mekke, yani Mekke-i Mükerreme'den, Erzurum'a çağıralım, haydi!
SönmüÅŸ yıldızın ters kutuptan bitiÅŸik durduÄŸu ÅŸelalenin sularına binen Obsburg Åžehir Merkezi otobüs yolcuları, hidrojen ve oksijenin muhteÅŸem kompozisyonlu yüzeyinden kayarak, yaÄŸmurlu bir AÄŸustos, kuÅŸluk vakti Yoncalık Ülya ÅŸeklinden adlandırılan bir mahalleye indiler. Mezkur mahallin evrensel eÄŸitim için gerekli tüm görsel ögeleri taşıyan “Shadıllı” sokağında, beÅŸ numaralı, kafes kapılı, iki katlı bir konağın bekleme taşına oturmuÅŸ saçları tepeden kurdeleli küçük bir kız, harıl harıl -herhalde- minik fakat olgun anılarını yazmaktaydı. Kızcağızın yaÄŸan yaÄŸmura aldırdığı yoktu; zaten ne zaman ıslanıp yazmaya ara verse, bulutlar yarılarak, gökyüzü açılıyor ve de neredeyse azgın bir çöl güneÅŸi her tarafı kurutuveriyordu.
Sokağın dört köÅŸesine monte edilmiÅŸ dört adet, havada asılı toz ekran, herhangi bir kiÅŸiden öÄŸrenmek istediÄŸiniz bir hususu, sesli, anında görüntülü ve fon ezgili biçimde hizmete sunuyordu. Bu düzenlemeler nedeniyle küçük kızın yazdıklarına göz atmadan önce, sokağın üç ana Ramazan hikayesini sırasıyla özetlemek zorunluluÄŸu söz konusu oldu. Ä°ÅŸte bu hikayelerdi ki, KurbaÄŸa Alfred'in kimliÄŸini ve bedenini paylaÅŸtığı Uryel'e “Allahaısmarladık” deyip Trabzon'a, ailesinin kıyısında yaÅŸadığı göle, asli hayatına, göl yaÅŸamına geri dönmesini saÄŸlayacaktı.
(SÄ°RÜS GERÇEKLER KURUMUNCA ONAYLANMIÅž, KURBAÄžA ALFRED’Ä°N KENDÄ° ÖZ HAYATINI YENÄ°DEN YAÅžAMASI, KENDÄ° HAKÄ°KATÄ°YLE BULUÅžMASI AÇISINDAN YAÅžAMSAL ÖNEM TAÅžIYACAK ŞİFRELERÄ°N GÄ°ZLENDİĞİ TERAVÄ°H SONU KAHVE ÖYKÜLERÄ°-VAROLUÅž HÄ°KAYELERÄ° ARA BÖLÜMÜDÜR):
(Daha Sonra):
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |