05-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
DİLİN BAĞIMSIZLIĞI KENDİSİNDEN MİDİR? PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 20
KötüÇok iyi 
Yazar Ercan ARSLANER   
25-04-2007
DÄ°LÄ°N BAÄžIMSIZLIÄžI KENDÄ°SÄ°NDEN MÄ°DÄ°R?
                                                                                  
Ercan ARSLANER 

 

     ImageDilimizin kaderi diÄŸer dünya dillerinden farklılık gösterir; çünkü  yapılan müdahaleler yabancıları bile bezdirmiÅŸtir. Avusturyalı Türkolog yazarı Barbara Frischmuth önceleri hevesle öÄŸrenmeye baÅŸladığı Türkçeyi öÄŸrenmekten vazgeçer. Sebebini soranlar “YetiÅŸemiyorum, her gün yeni kelimelerle pösteki saymak zorunda kalıyorum.” diye cevap verir. (1) Çünkü dünün “muvaffakiyeti “baÅŸarı” ile deÄŸiÅŸtirildi. BaÅŸarı da yetmemiÅŸ, o da kenarda bırakılarak bir çeviride  onun yerine “eriÅŸi” yazılmış. Bunun çok örneklerini görüyoruz. “SavaÅŸ” kelimesini bilmeyenimiz yok ama “savaşım” ne oluyor? Kelimenin sonundaki ek, iyelik  ekinden nasıl ayrılacaktır?“ Dilbilimin bulduÄŸu  temel ilkelerden  biri  sözcükler  arasındaki söyleyiÅŸ benzemezliÄŸidir. “Yazım, savaşım  vb.” kelimelerinin  sonundaki –ım  bu benzemezlik ilkesine yeterli derecede  aykırıdır. 

      Dilde yenileÅŸme veya kelimeleri deÄŸiÅŸtirme ihtiyacı hiçbir zaman milletin  kendisinden  gelmediÄŸi gibi ona sorulmamış bile. DeÄŸiÅŸimi  yapaylaÅŸtıranların amaçlarına  objektif bir bakış yapılırsa, karşımıza tarihimizle aramıza bir duvar örülmek isteÄŸi çıkabilir. Bu ÅŸahıslar, resmi yetkilerini de kullanarak çoÄŸu yerde, çoÄŸu zaman tarihimize yön veren etkenlerden koparak kendi anlamlarını belirlemek için yeni kelimeler bulmaya yönelmiÅŸlerdir. 

 Kelime icat edenler bilim ve teknoloji  alanlarındaki icatlarla pek ilgilenmemiÅŸlerdir. Dil kurultaylarında  bir kaşık  suda fırtınalar kopartılırken  batılılarla  endüstriyel alanlarda saÄŸlanacak iletiÅŸimler söz konusu olmamış ki makine  deyince hep onlar akla  gelmiÅŸtir.Bir zamanlar  ÅŸehirlerde  akÅŸama doÄŸru dumanlarını savurarak tak tak  çalışmaya baÅŸlayan  elektrik santralleri vardı. Bu makine olayları saymakla bitmez.  En  kötüsü galiba  batılıların  milletimizin  gözünde eriÅŸilmez  bir düzeyde  görülmeye baÅŸlanması olmuÅŸtur.”Çulha, masura,  ilmek, mekik, öncek vb.” sözcükleri halkımızın  giyim  ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı kelimelerden bazılarıydı.

Bazen  TV’ lerde  vatandaşımızın daÄŸ eteklerinde akan sulardan  yararlanarak  yaptığı  minik elektrik santrallerini görürüz.

Yakın  bir zamanda iletiÅŸim organları   sonsuz enerji kaynağı  veren  makinenin bulunuÅŸundan  bahsettiyse de haber hemen kayboldu. Hatta  bazıları  “Artık dünya  sanayi tarihinde  bizim  de  yerimiz var!”  diye  bağırsa bile  her ÅŸey  bir süre  sonra  unutuldu gitti.

Bir zamanların gözde  yazarlarından  Hamdullah Suphi Tanrıöver  Kızılay,daki  evi için  “Kitabımın içinde oturuyorum. “  dermiÅŸ. DoÄŸrudan veya dolaylı olarak milletten gelen  paralarla  bir binaya  sahip olunmuÅŸsa , bunun ne kadarının  millete döndüÄŸü akla gelmektedir. Bu ve benzeri yazarların  makine  ve  endüstri iÅŸini  ne kadar gündeme  getirdikleri  düÅŸünülmeli ve geleceÄŸe  yönelik düÅŸüncelerimize belli bir yön vermeliyiz. Daha  dün denecek bir zamanda meslek okullarının  ne hale  düÅŸürüldüÄŸünü burada  anmadan  geçemeyiz.   

     Yazımızın  konusu  “Türk Endüstri Tarihi” deÄŸildir.Kullandığımız  ve  ihraç edeceÄŸimi sanayi  ürünleri  elimizi emeÄŸi,alnımızın  teri olsaydı, bu geliÅŸim  ÅŸüphesiz dilimize yansırdı.Sanayi ve  bayındırlıkla ülkemizin  geliÅŸimine Avrupai veya daha ileri  anlamda giriÅŸilseymiÅŸ, dildeki yansımalar Türkçenin  geliÅŸimine  hizmet eder,  çevremizi  yabancı kelimelerle kuÅŸatılmış görmezdik. 

Her alandaki geliÅŸmelerde bilimsellik ölçü olması gerekirken dil, yönlendirmelere terk edilmemeliydi. Bu doÄŸrultuya girenlere ilk önemli tepki Y. Kemal’den gelmiÅŸti. “Ben dil bilgini deÄŸilim ama bu kelime uydurma iÅŸi çıkmaz bir yoldur.” demiÅŸti.

Kelimeleri kendi  uydurdukları ile  deÄŸiÅŸtiren  Nurullah  Ataç, Yahya  Kemal’den ÅŸu sözleri duymuÅŸtur: “Sen bir ÅŸey bilmezsin, bir ÅŸey anlamazsın.”( )Nurullah  Ataç  tilcik (kelime),  yımızık (çirkin), yin (beden), tin (ruh), çıkla (aynı),  ep(sebep)  vb. uydurmalarını yapmıtır; fakat dilbilim üzerine tek kelime yazmamıştır.

emiÅŸti. Uydurmacılar birbirleriyle anlaÅŸamayınca hareketlerinden vazgeçtiler. “Peter Buchsel’in bir hikayesinde evindeki eÅŸyaların adlarını deÄŸiÅŸtirerek, diÄŸer insanlarla kendi uydurukçasına göre konuÅŸan insana herkes bön bön bakınca o bu cehaletinden vazgeçer. Fakat bizim toplumumuzda uydurukça ile konuÅŸanlar çok kez karşılığını görmüÅŸlerdir. , 

     Ragıp Hulusi uydurmacanın ikinci büyük dalgası “ve” baÄŸlacına bile düÅŸman olan U. Ataç’la baÅŸladı. Onun karşısında ise gerçek bir edip olan Safa vardı. Çok derin kültürlerine ve Fransızca bilginlerine raÄŸmen bu üç ÅŸahıs da F.’de Sauszure’den bahsetmezler. Saussure ise Yy. asrın baÅŸlarında dillerin ortak yönlerini ele alarak  DÄ°LBÄ°LÄ°MÄ° ortaya çıkarır ve bu alanda gerçek bir geliÅŸme baÅŸlatır.  

     Y. Kemal de “mutlu” yerine “mesut oldum”u tercih ederdi. “Milliyet” gazetesinin ünlü yazarı Refat Cevat Ulunay da bir toplantıda “Mutlu oldum.” Diyenlere “Ben mut’lu deÄŸil, Ä°stanbulluyum” diyordu ama bugün bizler her ikisinin de kullanıyoruz.  

     Prof. Dr. Mehmet Kaplan ise, “Dil ve kültür” yazısında dilleri ırmaklara benzetir. “Her ırmak geçtiÄŸi yerlerden aşındırdıklarına nasıl içine alıyorsa, diller de aynı iÅŸi yapar.” Diyerek olayı nesnel açında deÄŸerlendirir.  

     Åžu günlerdeyse TDK’nın çıkardığı bir sözlükte dilimize geçen sayısız yabancı sözcüÄŸe yer verilmiÅŸtir. Bu alanda çalışan insanların yargılarına, onların doÄŸru mu, yanlış mı hareket ettiklerini söylemelerine ihtiyacımız vardır.  

     Bana sorulursa bu kurum sözlüÄŸün adını “Dilimizdeki yabancı kelimelerle Türkçe Sözlük” adlandırılmalı veya Türkçe kelimelerle onları karıştırmayarak I. Ciltte Türkçe sözlükler toplanarak adı “Türkçe Sözlük”, II. Cilt ise “Dilimizde Kullanılan Yabancı Kelimeler SözlüÄŸü” adıyla onu yayınlamalıydı. Çünkü Türkçe kendi doÄŸrultusunda ve gereksiz sözcüklere yer vermeden geliÅŸirse, bağımsızlığını daha iyi koruyacaktır. 

     Dilimizde en çok iÅŸlenmesi gerekli konulardan birisi imladır. Virgülün kullanımında birlik saÄŸlanmış deÄŸildir. ÖSYM’nin ÖSS sorularındaki virgül ve cümle yanlışlarını ÅŸahsen üç kez TDK’ya gönderdimse de son baÅŸvuruya aradan 1.5 yıl geçtiÄŸi halde cevap alamadım.  

     Y. Yücel bir eserinde “düÅŸüngü, çizgel, çizge, gibi kimin anlayacağı belli olmayan kelimeler kullanır(2). Fakat hemen sonra ÅŸu önemli  bilgi verilir: ”........ .....” 

Dilcilerin buluÅŸlarına hayran olduÄŸu bu sahsın uydurmacılığa karşı görüÅŸleri ve dilin millete ait olduÄŸunu bildirmesi belki ilk defa gün ışığına çıkıyor.  

     Saussure’ye göre kelimeden de önce gösterge gelir. Onun iki boyutundan biri söylenen kısmı (lafız), veya gösteren deÄŸeri ise gösterilen bolümüdür (kavram). Zaten kelime icadı dil geliÅŸiminde turfanda sebze ötesinde onları kimyasal maddelerle olgunlaÅŸtırmaya benzetilebilir Tarık BuÄŸra ise, “Hakikat” yerine gerçeÄŸi kullansak ne olur? diyenlere ÅŸu cevabı vermiÅŸtir: “Hakikati” öldürürsünüz.” Hakikati öldürmek ise anlamıyla, kavramıyla öldürülemez. Hz. Ali’den nakledilen “hayatta hakiki mürÅŸit ilimdir.” Söz deyiÅŸindeki ilim öldürülebilirse, hakikat de öldürülür. Bunu bilmek ancak doÄŸru çalışan akılla mümkündür. 

     Bunları söylerken Eflatun’un “Dil ergen deÄŸil, anertgeiadır.” Sözündeki dil kanununu unutamayız. Bunun içinde duygusallıktan uzak ve alan bilgisizce dayanan görüÅŸlere ihtiyaç vardır . Rafi C. Ulunay “Mutlu deÄŸil Ä°stanbulluyum.” Dediyse de bugün insanlar mesut yerine mutluyu kullanıyor.  

     Ayrıca aidiyet i’si yerine konulan –sel, sal ekleri her zaman geçerliliÄŸini koruyamıyor. “Kısmi, ticari, ekonomik vb.’ kelimeler bunun örnekleridir. Fakat son yıllarda bir kavram olarak çıkan “Evsel atık” tamlamasında –i eki uygun düÅŸmemektedir. Åžair Åžinasi bir mısrasında  “Kumandayı verdi misat-i Bonapart.” Sözleriyle bir paÅŸanın Girit harbinde yaptığını tasvir eder. Çünkü hem savaÅŸ hem dil bilimler kumandayı Bonapart gibi vermekle olmaz. Hatta “Sala bindi, sele gitti.” Ä°le aidiyet î’si veya sel-sal’ı hiçbir ÅŸekilde çözüme kavuÅŸmaz.  

     EK: Bugünlerde ise, seller her yeri basıyor ve insanlar ölüyor. Bizim bu eklere üstün körü bakışımız günlük, hayatta da beceriksizliÄŸimizi gösteriyor. Büyük iÅŸlerini küçük olarak gösterilen doku iÅŸlemesi (alt yapı) ile saÄŸlamlaÅŸacağına bir gerçek olarak bakılmalıdır. Önemsiz bir iÅŸ olmayacağından hareketle küçük veya büyük iÅŸin birbirinden ayrılmazlığını bilmek gerekir. Bu itibarla aydınların dil iÅŸi ile ilgilendikleri kadar olur ve yol iÅŸlerindeki problem ve geliÅŸmeleri yazıp çizmeyi görev bilmesi gerekir. 65 yıllık hayatı olanlar Anadolu’daki yol macerasını iyi bilirler. Öyleyse son beÅŸ yıldaki bölmeli yol” yapımındaki AKP baÅŸarısını bir Anadolu ihtilali olarak görmekte büyük yarar vardır. Dil ile uÄŸraÅŸarak, büyük adam olma hevesine kapılanlar biraz da meslek eÄŸitimi, yol ve eÄŸitim konularında yazsalardı. 

     Bir büyük ÅŸairimiz Mehmet Akif Ersoy yıllar öncesinde “Bize iki ÅŸey lazım: Biri mektep, biri yol” demiÅŸtir ama halkına hayat iksirini gösteren bu yüce insan yurdundan uzakta yaÅŸamaÄŸa mecbur kalmış ve sadece ölmek için yurduna gelebilmiÅŸler.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 25-04-2007 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
123916815 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net