Ebu Welid bin Abba Vite'den
Çağımızın Bilim Kurgu Romanı
ANA BÖLÜM V:
Gezi Notlarına Devam:
ESRARLI HAZAR YOLLARINDATürkçe'ye Uyarlayan: Prof. Dr. Mustafa ErdoÄŸan Sürat
GEZÄ° NOTLARI (devam)
4 HAZÄ°RAN 2002: Büyük Karadeniz'i GeçiÅŸ;
Önce takdim: Büyük Karadeniz neresi? Orta sesin en iyi korunduÄŸu yer. Orta ses ne peki? Hazreti Ä°brahim'in adını taşıyan Ä°brahimi makamının temel sesi. Küçük bir öykü, konunun anlaşılmasını kolaylaÅŸtıracaktır: Mustafa Kemal PaÅŸa, Batı kültürünün yıldız kuruluÅŸlarından Pathé plak ÅŸirketinin sanat yönetmenini Çankaya'ya çağırtmış; -“Bana Ä°brahimi makamında bir eser kaydedeceksiniz..” demiÅŸti. Belli ki okumuÅŸ Osmanlı PaÅŸası, Müslüman Sami'leri yani Arapları eski ÅŸeriatların musiki tarihinde buluÅŸturan barış sesini herkesten önce farketmiÅŸ. Fakat o günlerde, Osmanlı kökenli devlet adamının bildiÄŸini bilebilecek bir sanatçı ara ki bulasın; Ä°brahimi ses dizisini ne duyan var ne de söyleyen... HoÅŸ bizim Erkan Özerman'ın kaset okuyucuları dışında bu gün bile sözkonusu makamda ÅŸarkı mırıldanabilecek sanatçıya rastlanmaz ya, neyse! Plak ÅŸirketi, o devrin ÅŸark bülbülü Diyarbakırlı Celal Güzelses'e tarihimizin ilk ve tek Ä°brahimi yetmiÅŸsekizliÄŸini doldurtmuÅŸ bindokuzyüzotuzlu yıllarda. (Bu plak, saf Ä°slam kültürüne aşık rahmetli babamın arÅŸivinden kalan eserler arasında mevcuttur.)
Ä°zninizle, gerekli açıklamalardan sonra, yeniden soralım: Orta sesin muhteÅŸem koruyucusu Büyük Karadeniz, coÄŸrafyamızın neresindedir? Åžüphesiz Karadeniz bölgemizdedir. Dünyada sayıları gittikçe artan sesçiler, Ä°brahimi dizisinin temel sesi olan orta sesin günümüzde en iyi korunduÄŸu yere, yani Trabzon ve çevresine, Büyük Karadeniz tabir ederler. Bazı aklı evvellerin, Pontus meselesini öcü göstermeye çabaladıkları bu kıyı ÅŸeridi, tüm semavi dinlerin temel nidasının gönüllü müzesidir ve asla hayallere sığmaz, asla!..
4 Haziran 2002,(Salı,ÖÄŸleden Sonra): Büyük Karadeniz yollarında tıngır mıngır ilerlemeye devam ettik. Gerçi “Salı sallanır” derler ama, Samsun yönüne giderken, arabanız Amerikan malı deÄŸilse, BaÅŸkent'den sahile kadar, aslında herÅŸey sallanır, içiniz dışınıza çıkar.
Ä°limiz sınırlarından ayrılmadan hemen önce Türkmen obalarının hevenklendiÄŸi bir yöreyi geçtik. OÄŸuzlar, müslüman olduktan sonra halife Ömer bin Hattab'ın emriyle Türkmen adını almışlardı. YaÅŸayan oba beylerinden bunun öyküsünü bir kez daha dinledik. Türklerin tarih boyunca tüm semavi dinleri, sırasıyla kabul ettikleri gerçeÄŸi, oba kilimlerinde renge ve desene dönüÅŸmüÅŸtür. Sırasıyla Menorah, Åžifalı Baba Eli, Magen David ve Salip ve de son kutsalımız Hilal motifli en eski halı ve kilimlere bakılarak notlar alındı. Eski OÄŸuz boylarının bu arazide yaÅŸayan saf ve katkısız vicdanına göre iyi ırk-kötü ırk yoktur; iyi insan-kötü insan vardır. Kötülük de kalıcı sayılmaz, at sahibine göre kiÅŸner; kudretli ve akıllı eÄŸiticinin elinde herkesin hamuru iyi yoÄŸrulur. Oba kiliminde altı köÅŸeli yıldızlar, kuzey ve güney kutuplarından çekilerek Salib'e dönüÅŸtürülmüÅŸ, merkez istikametinde saÄŸdan bastırılarak hilaller çizilmiÅŸ.
Orta sesin en mükemmel tınısını duymak için Büyük Karadeniz'e doÄŸru giderken Türkmen kilimlerinden ÅŸunu öÄŸreniyorsunuz: inançlarımızın kökünde, batmayan güneÅŸi arayan Ä°brahim var. Ve Asaf Halet Çelebi ona sesleniyor:
“Ä°brahim, içimdeki putları devir
Elindeki baltayla
GüneÅŸ buzdan evimi yıktı,
Ä°brahim
GüneÅŸi evime sokan kim?”
Giresun ve Ordu ÅŸehir merkezlerinde krizden önce ters bir geliÅŸme vardı. Karadenizliler birbirlerine Laz derler, bu bir soy nitelemesi deÄŸil de bir yöre nitelemesi olarak algılanmalıdır; iÅŸte bu deÄŸerli ticaret ehli insanların kentlerinde de krize kadar devletin her iÅŸe burnunu soktuÄŸu tersine geliÅŸim yaÅŸanıyordu. ÖrneÄŸin FiskobirliÄŸin misafirhanesi, özel giriÅŸimin otellerinden daha lüks daha konforlu idi. Hiç unutmam daha önceki bir gezide, gezi kümemiz güzel bir otele inmiÅŸ, otelin üst kat odalarından, akÅŸam banyosunu almaya çalışan kırmızı yanaklı, mahcup bir “lazoli”ni andıran güneÅŸe doÄŸru laflıyorduk. Bizlere özel bir ilgi gösteren otelci de söyleÅŸimize katılmıştı. Bir ara hepimizi hayrete düÅŸüren ÅŸu sözleri söyledi: “DevletçiliÄŸin olduÄŸu yerde önce Harun sonra ekmek kaybolur!” Buradaki Arapça Harun ismi namuslu, zengin ve özel giriÅŸimiyle insanları ekmek sahibi kılan iÅŸadamı karşılığında kullanılmıştı.
Krizden sonra eski Muhayyer Kürdi ve daha genç Muhayyer'in kültürel izleri peÅŸinde ikinci kez geldiÄŸimiz DoÄŸu Karadeniz ÅŸeridinde tersine gidiÅŸin durduÄŸunu ve devletin yerini yine Hazreti Harun'un çok özel evlatları olan Karadenizli iÅŸ adamlarının almakta olduÄŸu görülebiliyordu. Trabzon'da bu bulgu derinleÅŸti. Herkes görecek ki, iktisadi kriz önce bu ilde yenilgiye uÄŸratılacak ve hiç kimsenin devletten ekmek beklemediÄŸi kalkınma dönemi buradan baÅŸlayacaktır. Ä°l merkezine girerken gezi kümemizdeki herkes bu ruhu yoÄŸun biçimde yaÅŸadı.
Trabzon, kemençe ustalarının kenti. Bu kent bir balık ki,kemençe denizinde yaşıyor ve mekanı olan deryadan habersiz. Ses ilmi Akustik,bizlere buyuruyor: Sesin nerede yaşıyorsa orası senin memleketindir.Eski Eyyubi imparatorluÄŸunun orta sesi elbette Urfa ve Medine kaynaklı. Ama en iyi,en doÄŸru yaÅŸadığı diyar ha bu “Trabizan.” Neden? Nedenini ancak sesin tarihinde arayabiliriz.Åžair Baki, "“Baki kalan bu kubbede bir hoÅŸ sada imiÅŸ”diyordu. Ona itiraz edenlerin hepsi ölüp gitmede, ama Hazar'ın orta sesi burada yaÅŸamış....
Tarihi SoÄŸuksu mevkiine gittik. Önce yörenin ekmeÄŸi, yoÄŸurdu,kuzu kızartması ve akıllara sığmaz lezzetteki ekler pastası. Bu tatlının ustası mesleÄŸi bırakmış. Divan pastaneleri'nin ekler pastasını yedikten sonra,” gözüm arkada kalmaz,bu iÅŸlerin sahibi var”diyerek sözkonusu türün üretimini durdurmuÅŸ. Kendisine hak vermek amacıyla ÅŸunları söyledim:
-“Dostum Ali Koç (Rahmi Koç'un küçük oÄŸlu, bir tarihte bana Divan'dan oniki adet ekler pasta getirtmiÅŸti, oturup hepsini yedim. EÄŸer yediÄŸim ekler mega kalite olmasaydı kesinlikle yiyeni hastanelik ederdi!”
Büyük ustanın eklerinden de altı yedi tane yenilebiliyor, hem de baba bir yemeÄŸin ardından! Sonra kemençe ustası F.'nin sazını akort etme faslı.
Ayar bitti. Ezgiyi bekliyoruz; gök yükseliyor, bulutlar inceliyor ve günışığı, köylü kadınların peÅŸtamal kıvrımlarında yitirdiÄŸi cesaretine kavuÅŸuyor yeniden. Önce bir kuÅŸ susmuÅŸtu, ÅŸimdi tüm kuÅŸlar, kül rengi paltolu ev fareleri ve at sinekleri susuyor. Bu çalan kemençede Balkanlar yok, eski Roma ve diÄŸer eski uygarlıklar yok. Esrarlı Eyyubilerin, Semavi dinle lugatinde devlet anlamına gelen Medine'nin kök sesi var. Bir kemençecinin sıfır virgülden sonra altı basamak netliÄŸinde çıkardığı orta ses bu. Tesadüfen çıkarılma olasılığı bir bölü üçyüz milyon çarpı üçyüz milyon. Yine de belki rastlantıdır diye Müslüm Babanın söylediÄŸi ve AÅŸkaleli Nimri dedenin eski Umeyye (Emevi) aÄŸzıyla bestelediÄŸi “Eyvallah Åžahım” nakaratlı deyiÅŸi çaldırttım. Sonuç:sıfırdan sonra dokuz basamaklı bir netlik. EÄŸer bu da rastlantıysa, ikiz kuleler faciası yalnızca iki basit, hava trafik kazasıdır.
Ölçümlerin neyle yapıldığına gelince, Türkiye'de benim, ABD'de Goldman'in adıyla anılan ve “Verdikatör” diye kabaca isimlendirilen elektronik bir aygıtla efendim... Hey gidi günler! Yeah, those were the days...Rektör Prof Dr. Yüksel Bozer zamanında Hacettepe Teknoloji Yüksek Okulunda asistanlara Akustik MatematiÄŸi derslerini ben veriyordum. Teknoloji'nin başındaysa Prof Dr.Rıfat Ä°lhan vardı. Çalışmalar için gerekli malzemeyi, Ä°slamla ÅŸereflenmiÅŸçesine yaÅŸayan, mezarlıkta fatiha üslubunda dinelirken katledilen Üzeyir aÄŸabey saÄŸlamıştı. Radikal gazetesi iki yıl önce “Verdicator” le ilgili haberi arka sayfadan tüm verirken de gözlerim bu bilgileri aramıştı. Her neyse saÄŸlık maÄŸlık olsun! (Unutmayın, maÄŸlık ilaç istemez. Åžaka ÅŸaka...)
5 Haziran ÇarÅŸamba (AkÅŸam)
DönüÅŸ yolu daima notların gözden geçirildiÄŸi bir güzergahtır. Ä°nsanlar kendilerine ait olmayan anıları bile hatırlamalıdırlar. Herkes canlı bomba patlamalarında gözlerini kaybeden hamile bir kadının belleÄŸine girip onun geçmiÅŸteki umutlarını kendi tuttuÄŸu bir günlük gibi okumak zorunda deÄŸil mi? Yolda bir çay söyleÅŸisi yaptığımız yaÅŸlı benzinci dedi ki,
-“Bir Mayıs Taksim hadisesine kadar hep, ben baÅŸkası deÄŸilim, felaketler hep baÅŸkalarının başına gelir derdim. O gün orada en sevdiÄŸimi yitirdim ve herkes kadar baÅŸkası olduÄŸumu acıyla farkettim.”
Şapkalı Babalara ara sorular:
-Gezi notları, KurbaÄŸa Alfred beye, içerisinde yaÅŸadığı göllerin çilekeÅŸ sahibi Anadolu hakkında biraz olsun bilgi verebilmiÅŸ midir?
-Bu Notlar okuyup, ülkesinin manevi örgüsü hakkında bazı bilgilere ulaÅŸmak için ille de uzaya gitmek mi gerekir?
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |