BATININ GÖÇLER MESELESÄ°NÄ° ÇÖZÜMÜ RACÄ° DURCAN
II. Dünya Savaşı'ndan sonra hızla sanayileÅŸen Avrupa ve Amerika, fabrikalarında çalışacak iÅŸçilerini de dışarıdan almak zorundaydı. Yıkıcı savaÅŸtan kurtulmak için Güney Amerika ülkeleri olan Brezilya ve Arjantin baÅŸta olmak üzere; Avustralya ve hatta Güney Afrika Cumhuriyeti'ne kaçan halk kitleleri buralara yerleÅŸip geri dönmeyi düÅŸünmediler. Avrupa hem bu göçler nedeniyle, hem de kanlı savaÅŸtaki büyük kıyımla boÅŸalmış gibiydi. Ardından gelen hızlı sanayileÅŸme döneminde yabancı iÅŸçilerle iÅŸgücü açığını kapattılar. O zamanlar Avrupa ve Amerika iÅŸ cenneti gibiydi. Fakat bu uzun sürmedi. Üretim araçlarının otomasyonu insan eline duyulan ihtiyacı gün geçtikçe azaltıyordu. SanayileÅŸme kendine has yaÅŸam ÅŸeklini de getirmiÅŸti. Yeni düzende aile kurmak, bir aile sorumluluÄŸu almak, dünyaya haz almak için geldiÄŸini düÅŸünen batılı için katlanılmazdı. Böylece birçok ülkede nüfus artışı durdu, hatta gerilemeye yüz tuttu. 20. yüzyıl biterken Batı'nın yüz yüze olduÄŸu en büyük sorun buydu. Kendi ülkelerinde çalışma alanı bulamayan insanlar kitleler halinde Avrupa ve Amerika sınırlarına dayanıyorlardı. Önce göçmenlik yasaları ağırlaÅŸtırıldı. Sınırlardaki önlemler artırıldı. Her nasılsa ülkeye girmiÅŸ olanların tabii tutuldukları muamele, herhangi bir savaÅŸ mahkumuyla kıyaslanmayacak ağırlıktaydı. Çok geçmeden ülkelerin vicdan sahibi sivil toplum örgütleri politikacıların üzerine baskı yapmaya baÅŸladılar. Öte yandan kitleler halinde ülkelerindeki yoksulluktan kaçan Kübalı, Arnavut, Afrikalı göçmenler ya denizlerde boÄŸuluyor, yahut bilinmedik arazilerde ölümle yüzyüze kalıyorlardı. Batı modernleÅŸmiÅŸ ve Dünyayı deÄŸiÅŸtirmiÅŸti, ancak kendinden geri kalan kısımı yaÅŸanır olmaktan çıkarmıştı. 20. yüzyıl biterken bu sorun 21. yüzyıla aktarılan, çözümü sıkça gündem iÅŸgal eden büyük bir problemdi.
Batı tipi kalkınmayı Dünyanın geri kalan kısımlarında yayarak iÅŸsizliÄŸi azaltmak bir çözümdü. Ancak o zaman yüksek kar marjıyla satış yapmaya alışmış batılı firmalar rahatsızlık duyuyorlardı. DiÄŸer yöntem, göç veren ülkelerdeki nüfus artışını sınırlamak olabilirdi. Bunun için gönüllü dernekler, misyoner teÅŸkilatları dünyanın dört bir tarafına dağılıp doÄŸum kontrolüyle nüfus artışını frenlemeye çalıştılar. Ailesiz yaÅŸam ÅŸeklini idealize edip kitlelere gözalıcı ÅŸekilde sunup propaganda yaptılar. Hiçbir yeteneÄŸi olmayan kiÅŸileri, sırf yaÅŸam tarzı seçimlerinden dolayı el üstünde tuttular. Fakat problem çözülmedi. Kendi ülkesinde doÄŸuma prim veren Batı'nın çabaları boÅŸa çıktı. Böyle giderse 50 yıl sonra Fransa, Almanya, ABD gibi ülkelerin hakim unsuru beyazların azınlığa düÅŸeceÄŸi anlaşıldı. Süprizle karşılaÅŸmamak için herÅŸeyi planlamaya alışmış insanların bu durumu kabul edip beklemesi düÅŸünülemezdi. Yeni tedbirler gerekiyordu. Sovyetlerin dağılması üzerine NATO tatbikatlardaki düÅŸmanı temsil etmek üzere kırmızı yerine yeÅŸil renk yerleÅŸtirildi. Bu rasgele seçim deÄŸildi. Nato'nun yeni hedefi Müslümanlardı. Niçin müslümanlar hedef seçiliyordu? Müslümanlar görünürde Batı dünyasını tehditten çok uzaktaydılar. Yakın zamanda karşılarına rakip olarak çıkabilecekleri umulmuyordu. Bizde herÅŸeyi basite indirgemeyi sevenler bunun cevabını çok kolay verebilir elbette. Onlara göre Hıristiyanlar, müslümanları dinlerinden dolayı sevmiyor ve sevmeleri mümkün deÄŸildir. Fırsat bulunca da yok etmeye yöneliyorlardı. Bu açıdan haçlı seferleri tezlerini desteklemek için iyi bir örnektir. Fakat bu ÅŸablonu haklı çıkarmayan o kadar çok bilgi vardır ki elimizde. Avrupa ve Amerika'da yaÅŸayan onca müslümana niçin müsaade ediyorlar? Niçin vatandaÅŸlığa kabul edip anavatanlarından dahi iyi koÅŸullarda yaÅŸamalarına müsaade ediyorlar? Ä°ÅŸin aslı, Din ve mezhep farklılıkların siyasi projelerde kullanılıyor olmasıdır. Ne dün, ne de bugün ortada bir proje yokken yani insanlar bir diÄŸerine karşı kışkırtılmamışsa dinler arasında bir kin görülmez. Müslümanların asırlarca diÄŸer din mensuplarına müsamahakar davrandıklarına tarih ÅŸahittir. DiÄŸer dinlerde bu kadar müsmaha görülmüyorsa dahi, sandığımız gibi karşıt dini yoketme eÄŸilimi de yoktur. Çatışmalar genelde siyasi proje sahiplerinin amaçlarına uygundur. Ä°nsanlar bazen kendi dininden olanlarla, hatta kendi aileleriyle bile birlikte yaÅŸayamazken bu gündeme gelmez. Fakat baÅŸka bir grupla çatışma çıkması gerekiyorsa, din ve mezhep farklılığı, soy farkı motive edici bir neden olarak sunulmaktadır. Müslümanların nüfus olarak yoÄŸun yaÅŸadıkları ülkeler, son yüz yıldır petrole dayalı bir ekonomiyle ayakta kalmaktadırlar. Batılı ülkelere yoÄŸun göçler müslüman coÄŸrafyadan gelmektedir. Petrol önemsizleÅŸtiÄŸinde petrolden geçim saÄŸlayan bülkelerde insanların iÅŸsizlikten kırılacağını, göçlerin çığ gibi artacağını, önlenemez hale geleceÄŸini kestirmek zor deÄŸildir. Denizlerde ticaret ve savaÅŸ gemilerini yürüten ilk enerji kaynağı insandı. Kölelik müessesi yıllarca bu ihtiyacı gördü. Kömürle iÅŸleyen gemiler çıktığında artık ihtiyaç duyulmayan köleler de özgürleÅŸti. Belki fabrika iÅŸçiliÄŸine dönüÅŸtüÄŸünü söylemek daha doÄŸru olacaktır. Batı bu konuda bile yalan söylemekten kaçınmamakta, anlamsız hale gelen kölelik müessesini insani gayelerle tasfiye etmiÅŸler gibi yutturmaktadırlar. Petrolün keÅŸfi, kömürü deÄŸersizleÅŸtirmiÅŸtir. I. Dünya Savaşı petrol kaynaklarını bölüÅŸme savaşıdır. II. Dünya Savaşı'nın, birincisinin bir uzatması olduÄŸunu herkes kabul ediyor. Åžimdi petrolün kullanımdan çıkarılması için çabalar artmaktadır. Bu yazının yazıldığı gün (23 Ocak 2007) Amerikan BaÅŸkanı Bush'un petrolün kullanımıyla ilgili(emisyon oranları) önemli açıklamalar yapması beklenmekteydi. OnbeÅŸ adet büyük ÅŸirketin biraraya gelerek ABD'nin egzoz emisyonuyla ilgili daha sert tedbirler alması gerektiÄŸini hükümetlerine deklare ettiler. Bunlardan anlayacağımız ÅŸey ÅŸudur; pek yakında petrol tarih olacak, yerine muhtemelen Hidrojen ikame edilecektir. Yeni enerji kaynağının devreye giriÅŸi, petrolden istifade eden 1 milyar insanın iÅŸsiz kalmasıyla eÅŸdeÄŸerdir. Dünya eski dünya deÄŸildir ve yeniden ne tarıma, ne de hayvanclığa dönüÅŸ yapılabilir. Bugün binlerle ifade edilecek göçler karşısında zorlanan Batı, milyonluk büyük göç dalgaları altında ezilme tehditiyle karşı karşıya kalacaktır. Petrolde yolun sonuna gelindiÄŸi ÅŸuradan da bellidir ki, yüz yıldır yapılamayan büyük petrol baÄŸlantıları (boru hatları) geçtiÄŸimiz on yıl içinde tamamlanmıştır. Onbinlerce km uzaklıktan çıkarılan doÄŸal gaz ve petrol, Avrupa ortasına ulaÅŸtırılmıştır. Dünyada nerede rezevr varsa tüm hızıyla çıkarılması için gayret sarfedilmektedir. Günlük hayattan da bilirsiniz, bir malın modası gececekse ucuzlatılıp bolca piyasaya sürülür. Åžimdi petrol bu konumdadır. Dönemi geçmeden önce sahipleri büyük bir vole vurup çantayı doldurmayı planlamaktadırlar.
Amerika’nın, yıllarca müttefik olduÄŸu ve Amerikan hayranlığının yükseldiÄŸi topraklarda kin ve nefretle anılmak bahasına gelip yerleÅŸmesinin ardında yatan gerçek budur. Suud yönetimi de Ä°ngiliz-Batı komploları ile dağılan Osmanlı’dan ayrılarak yeni bir konum kazanmış durumda ABD ile yakın iliÅŸkiler içinde oldu. Åžimdi o da tehdit altındadır ve daha küçük parçalara ayrılmak istenmektedir. Bunun nedenini haçlı ruhu olarak açıklamak isteyenler, daha önceki yakınlığı izah edemezler. Suud gibi tehdit altındaki diÄŸer ülkeler de ÅŸimdi bundan farklı konumda deÄŸildirler. SoÄŸuk savaÅŸ döneminin hamisi ABD ÅŸimdi eski müttefiklerini de yok etmenin peÅŸindedir. BOP diye anılan hadisenin özü budur. 20. yüzyıldan sarkan Göçler meselesini ÅŸimdi çözmek istemektedirler. Göçleri sınırında karşılamaktansa yerinde müdahaleyle engellemeye çalışmaktadırlar. Irkçı medeniyetlerinin baÅŸka ırklar tarafından istilasını engellemek istemektedirler. Bunun için sadece iÅŸgal deÄŸil, bol kargaÅŸa da gereklidir. Din mezhep kavgalarıyla kitlelerin birbirinin boÄŸazına sarılması gerekmektedir. Hazırlanmakta olam tüm altyapı bunun içindir. BBC'nin dün açıkladığı rakamlara göre Türk Halkının %81'i ABD'nin Ä°ran'ın nükleer enerjisini engelleme politikasını desteklemiyormuÅŸ. Kamuoyu yoklamalarıyla projelerinin baÅŸarılarını kontrol etmekten geri durmuyorlar. Ä°ran nükleer silah yapmayı baÅŸardığında bunu kime karşı kullanabilir? Ä°ran bu silaha sahip oldu diye kendilerinin de sahip olması gerektiÄŸini düÅŸünen Arap ülkeleri bunu kime karşı kullanacaklardır? Pek yakında gerek Ä°ran gerekse Arap ülkelerinin ve Türkiye'nin, UzakdoÄŸu'da ise Kuzey Kore'yi dikkatle izleyen Japonya'nın nükleer silaha kavuÅŸturulacağı anlaşılmaktadır. Çin zaten buna sahiptir. Bu verilerden yola çıkarak Batının, Dünyanın geri kalan kısmını ateÅŸ denizine iteceÄŸini anlayabiliyoruz. 11 Eylül saldırılarından sonra Bush, yeni haçlı seferinin baÅŸladığını söylemiÅŸ, sonra yanlış anlaşıldığını ifade etmiÅŸti. Bunun bilinçli söylendiÄŸini, ancak böyle bir gerekçenin kendi kitlesinin arkasında durmasını saÄŸlayabileceÄŸini görüyordu. Bu söz, asıl maksadı gizlemek için söylenmiÅŸti. Niyetleri Haçlı seferi olsaydı Irak'taki gibi halkı kırmaları gerekmezdi, iÅŸgalle yetinirlerdi. Zaten Haçlı seferlerinin OrtaçaÄŸ'da olanı da bir gölgelemedir. Yoksul Avrupalı'nın zengin Ä°slam topraklarını yaÄŸmalama tutkusu, haçlı seferi adı arkasına gizlenmiÅŸdir. Karar alma mevkiinde bulunanlar iÅŸaret ettiÄŸimiz noktaları gözden kaçırmamalıdır. Projenin ne olduÄŸunu anlayamazsak önlem almak mümkün olmayacaktır. Hrant Dink'in öldürülmesi izah etmeye çalıştığım bu ÅŸablona uygundur. Türk ve Ermeniler arasında atılan düÅŸmanlık tohumlarının meyvelerini bugün toplamak isteyeceklerdir. Ne yazık ki meyve vereceÄŸi düÅŸünülen tek aÄŸaç bu deÄŸildir. Irkçı Batı petrolün önemini yitirmesinden sonraki göç dalgasının altında ezilmemek için savaÅŸmaktadır. Ne yazık ki bu savaÅŸtan zarar görecek olan Ä°slam dünyasıdır. BOP bölgesinde yaÅŸayanlar arasında ne kadar ayırt edici unsur varsa üzerine gidilecek, kışkırtılacaktır. Herkesin bibirinin boÄŸazına sarılması istenecektir.
(İktibas Dergisi Şubat, 2007 sayısından)
|
mebruk Yazar irfan tekneci açık 2007-02-25 15:13:54 bildiğim kadarıyla petrol son 2 yılda tüm zamanların en pahalı fiatına ulaştı. yazarsa ucuzlatıldığını söylüyor. arz atmasına rağmen fiatın yükselmesi yazıda anlatılanla uyumlu görünmüyor. ama göç sorununun önemini hiç kimse hatırlamazken dahi yazarın bunu tartışmaya açması büyük başarı. bu yazının ülkenin bütün kanaat önderlerine ulaştırılması gerek bence... | Yazar abdullah açık 2007-02-25 18:20:42 sayın yazarın türkiyedeki petrol yataklarının neden verimli hale getirilmediği hususundaki görüşlerini merak ediyorum. | cevap Yazar girisim açık 2007-02-26 10:45:01 Sn. İrfan Tekneci Bey'e Petrolün ucuzladığını değil, ucuzlayacağını söylemek istemiştim. Yeni enerji kaynağı devreye girdiğinde petrol fiyatları belki varili 3 dolara kadar düşecektir. Bu durumda yeni enerji kaynağının bu durumla başa çıkabilmesi mümkün değildir. O zaman devreye Küresel Isınma faktörü girecektir. Petrol, çevre kirliği vergileriyle aşırı pahalandırılacak, kullanılamaz hale gelecektir. Petrole bağlı yaşayan yarım milyar insana göç yolunu tutmaktan başkası kalmayacaktır. İrfan Bey'in 'göçler meselesi'nin batı dünyası için ne kadar önemli ve hayati konu olduğu fikrine katılmasına sevindim. Konunun bu açılımının Türkiyenin kanaat önderlerine ulaşması düşüncesini de benimsiyorum. Brinci Dünya savaşında en önemli maden Kömür' dü. Ne yazık ki Osmanlı Kömür yataklarına ulaşamadı ve Dünya ticaretindeki payı önemsizleşti. Korkarım aynı şeyi petrolde yaşayacak. Gelecek 20 yılda bir önemi kalmayacağı anlaşılan Petrol için Kanaat önderlerimiz Kerkük'ü bahane ederek Irak bataklığına saplanırsa ülkenin geleceğine yazık etmiş olurlar. Hakeza Akdenizde Rumlarla petrol yüzünden dalaşmaları da öyle. ABD ve müttefiki politika yapıcıları, giderayak yeni konsepti anlamayanları tuzağa çekip işini bitirmeyi planlıyorlar. Türkiye bunlardan uzakta kalmayı başarmalıdır. Abdulah Bey'in söylediği konuya gelince, bu tür söylem hep oldu. Fakat doğruluk payını bilmiyoruz. Osmanlı parçalanırken, petrol yatakları bulunan bölgeler tespit edilip elinden alınmıştı zaten. Petrol araştırmaları çok masraflı ve Batı teknolojisi gerektiriyor. Petrol bölgleri bu şirketlere buluncak petrol üzerinden yüzde karşılığı veriliyor. Yani tüm harcamları şirket yapıyor. Petrol bulunmadığında harcamları boşa gitmiş oluyor. Bu durumda da bir petrol şirketi bulunması en muhtemel yöreyi tercih ediyor. Türkiyede özel şirketler var araştırma yapan fakat takdir edersiniz ki, çok cılızlar. Korkarım kömür konusunda yaşanaları petrol konusunda da yaşayacağız. Önemi bittikten sonra elimize geçecek. Katkılarınızdan dolayı teşekkürler... Raci Durcan |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |