SADDAM Ä°DAM EDÄ°LMÄ°Åž OLABÄ°LÄ°R MÄ°? RACÄ° DURCAN 9Ocak 2007, Ankara Saddam Hüseyin'in idam görüntüleriyle bayrama girmenin burukluÄŸunu yaÅŸadık bu sene.. Bunda etkili olan ÅŸey, Saddam'a acımaktan çok bu idamının sembolik anlamının bir tehdit içermesiydi. Aylarca süren bir yargılamada infazın bayram gününe denk gelmesi tesadüf deÄŸildi. Gizlice çekildiÄŸi intibaın verilmesine gayret sarf edildiÄŸi anlaşılan görüntülerin bütün dünyaya servis yapılması da... Hadisenin arkasından ÅŸiddetlenen Åžii-Sünni savaşıyla istediklerini bir kere daha fazlasıyla aldılar. Saddam'ın idamı, tek başına üzerinde durulmayı gerektirecek önemde deÄŸildir. Fakat gizli çekim yapıldığı intibaı verilen görüntülerdeki tuhaflık dikkat çekiciydi. Ülkesine büyük zararlar vermiÅŸ bu insanın ortadan kalkmış olması bizi fazla alakadar etmesi gerekmezdi. Ancak olayın sunuluÅŸ ÅŸekli, bu meseleyi birkaç bakımdan ele almayı gerektiriyor.
Saddam Hüseyin, Dünyanın her tarafında heyacan uyandıran Ä°ran devrimine savaÅŸ açmış bir insan olarak gereken payeyi o zaman almıştı. Yıllarca ve Amerikan menfaatleri uÄŸruna sürdürdüÄŸü savaÅŸ, nefreti üzerine çekmeye yetmiÅŸti. Ancak Kuveyt iÅŸgali ve sonrasında gelen Amerikan saldırısıyla zor duruma düÅŸen Irak Halkının içinde bulunduÄŸu durum onu tekrar mazlum konumuna soktu. Saddam'ın 1979 yılında CÄ°A ajanı olarak darbeyle iÅŸbaşına geldiÄŸini bilmeyen yok. Ancak O birinci körfez savaşından sonra ülkesinde Amerikalılar tarafından aldatılmış bir lider gibi görünmeyi baÅŸarmıştı. Uzun bir ambargo döneminden sonra gelen II. Körfez savaşında herkes onun yanında yer aldı. Türk DışiÅŸleri görevlileri dahi ülkesinin iÅŸgaline yol açacak büyük krizin arefesinde O'nu vazgeçirmeye çalıştılar. Ardından gelen iÅŸgalde Irak bir ay süren ağır bombardımanla yerle bir edildi. Ä°ranla 8 yıl savaşı sürdüren, OrtadoÄŸu'da büyük bir güç olduÄŸu iddia edilen ordusu bu savaÅŸta yoktu; buhar olmuÅŸtu. Bir ay süren iÅŸgal savaşı süresinde, direniÅŸ adına benim aklımda kalan tek görüntü bir çiftçinin av tüfeÄŸiyle düÅŸürdüÄŸünü iddia ettiÄŸi helikopterle birlikteki resmi oldu. Bunun dışında herhangi bir çatışma görüntüsüytle karşılaÅŸmadık. Amerikan askerlerinin kayıp verdiklerine iliÅŸkin haberler geliyordu ancak bütün bunları Irak üzerine yaÄŸdırdıkları bombalarar haklılık kazandırmak için servise yapılmış olabilirdi. Ä°ÅŸin en ilginç yanı, iÅŸgalin sonunda Saddam'ın sarayı teslim alınırken dahi hiçbir direniÅŸin olmaması, hatta saraya giden tankların geçeceÄŸi köprülerin dahi saÄŸlam olarak yerinde durmalarıydı. Belli ki mizanseni hazırlayanlar, nekadar mükemmel olursa olsun, inandırıcılığı zedeleyecek hatalar yapabiliyorlardı. Ä°ÅŸgalden sonra, iÅŸgal kuvvetlerine karşı aylarca ciddi bir direniÅŸ olmadı. Saddam'ın Ordusundaki onca asker ve subay çok önceden tasfiye edilmiÅŸ gibiydi. Hatta Sadamın kendisi dahi ortalıkta görünmüyordu. Bütün bunların faturası müslümanlara, onların korkaklığına fatura edildi. Irak'ın iÅŸgalinden sonra artık kimsenin Amerika'ya güvenerek kendi halkına zıt düÅŸmeyeceÄŸini, zulmetmek cesaretinde bulunamayacağını düÅŸünüyordum. Yeni bir dönemin baÅŸlangıcı olabilirdi bu. Uluslararası güce dayanmanın ne kadar güvenilmez olduÄŸunu gören yerel yöneticiler bundan sonra böyle birÅŸeye cesaret edemezler diye düÅŸünmüÅŸtüm. Fakat yanıldığımı kısa zamanda anladım. Amerikan yararına çalışan merkezler bu durumdan hiç etkilenmemiÅŸ gibi iÅŸlerine devam ettiler. Burada yanlış giden birÅŸey vardı ve onu arıyordum. Acaba Saddam'ın durumunda ne gibi bir ayrıcalık vardı? Saddam doÄŸrudan bir Amerikan ajanı olabilir miydi? CIA yardımıyla iÅŸbaşına gelmiÅŸ olması onun kadrolu ajan olduÄŸuna iliÅŸkin yeterli delil teÅŸkil etmez çünkü. Dünyanın her tarafında egemen güçler, bazen açıktan, bazen gizlice amaçları doÄŸrultusundaki kiÅŸi ve grupları destekliyorlar zaten. Saddam'da bir dönem yolu Amerikayla çakışmış fakat milliytçi bir insan olabilirdi. Savaşın sonuna kadar verdiÄŸi görüntü buydu. Kurban bayramında servis edilen T.V görüntüleriyle yıllarca zihnimi meÅŸgul eden sorunun cevabını bulmuÅŸ oldum. II. körfez savaşından sonra iÅŸgal edilen Irak'da Saddam Hüseyin, iÅŸgal sonrası ortalıkta hiç görünmeseydi, tek kurÅŸun atmadan ülkesini iÅŸgal ettiren bir insan olarak anılacaktı. Bu da hem aynı nitelikte hizmet veren diÄŸer diktatörlerin teÅŸhisi açısından bir tehdit içerebilir, hem de Amerikan karşıtlığını daha da geliÅŸtirebilir, Amerikan kamuoyundan tepki toplayabilirdi. Amerikanın doÄŸrudan bir ajanını devlet baÅŸkanı yaptığının düÅŸünülmesi, Dünya siyasetinde etkin gücün inandırıcılığının sorgulanmasına yol açardı. Gerek bu düÅŸünülerek, gerek ülke içinde artan direniÅŸte Saddam parmağı bulunduÄŸunu yaymak için yeniden gündeme getirildi, yakalandı. Aradan aylar geçtikten sonra Saddam Hüseyin diye birini yakalayıp mahkeme huzuruna çıkardılar. O dönemde bu yakalanan kiÅŸinin saddam Hüseyin olmadığını iddia edenler oldu. Fakat yapılan testler sonucu kesinleÅŸtirmiÅŸti ( bu testleri kim yapıyorsa). Aylarca süren mahkeme, ve mahkemedeki umursamaz tavırları halkta hiç tereddüt bırakmadı. Åžimdi bu tavrın sebebi daha net anlaşılmaktadır. Muhtemelen orada yargılanan kiÅŸi, Saddam'a benzer biriydi ve detaylara girildikçe kendisiyle ilgili ÅŸüphelerin artmasından endiÅŸe ediliyordu. Ucuz kahramanlık gösterisinin nedeni bu olsa gerekti.
Bayramda servis edilen idam görünytelerini inceleyince, Saddam'ın katıksız bir Amerikan ajanı olduÄŸunu; bu durumunu sonuna kadar muhafaza ettiÄŸini farkkettim. Görüntüler sanki iki açıdan anlam taşıyordu. Birincisi Saddam'ın CIA ajanı olduÄŸunu gizlemeyi hedefliyordu. DiÄŸeriyse Saddam'la aynı konumda bulunan diÄŸer ajanlara mesaj içeriyordu. Bu durumu ÅŸöyle açıklayabiliriz: EÄŸer Saddam gerçekten Ä°dam edilmiÅŸse bunun iki anlamı olabilirdi. Birincisi Saddam Amerikan ajanı deÄŸildir manasına gelir ki; bunu kabul, tüm geçmiÅŸini red anlamındadır. Bu kadar çok hatanın bilinçiszce iÅŸlenmesi, arda arda sıralanması mümkün deÄŸildir. Ä°ranla 8 yıl savaÅŸan bir ordunun bu kadar kısa sürede ve karşı tarafa neredeyse hiç kayıp verdirmeden ortadan yok olmasını izah edemeyiz. Ä°kinci şık; 'Saddam Amerikan ajanıdır fakat kullanım süresi dolduÄŸundan bertaraf edilmiÅŸtir' olabilir. Bu da anlamlı deÄŸildir. Amerika gibi dünya gücü olan bir devlet, kendisine sadakatle hizmet etmiÅŸ bir görevlisini, artık ihtiyacı kalmadığı için öldüremez, idam ettiremez. Bunu yaparsa bir daha kendisiyle çalışacak kadro bulamaz. Hiç ticaret bilmeyen insan dahi borcunu ödemeyen bir insana bir daha borç para vermez. Sözünü tutmayan , kendi adamlarını yok eden bir sisteme kim hizmeti devam ettirir. Büyük devletlerin her zaman kendisine sadakatle hizmet edecek insanlara ihtiyacı vardır, olacaktır. Böyle bir kural yokmuÅŸ gibi, haber yorumcuları, son kullanım tarihi geçti diye Saddam'ın yok edilmesine Amerikanaın müsaade ettiÄŸini söyleyebiliyorlar. Bu, büyük devletlerin yapabileceÄŸi bir hata deÄŸildir. Yahut böyle bir hatayı yapan artık büyük devlet olmayı sürdüremez Bizdeki kavram yanlışlıklarından bir tanesi de; eÄŸer bir kiÅŸi bir suç iÅŸlemiÅŸse, her suçu onun iÅŸleyebileceÄŸini düÅŸünmektir. Burada bu mantık devrededir ve 'ajan satın alan bir ülke, ihanet edip yeri geldiÄŸinde bu ajanı neden yoketmesin?' diye düÅŸünülmektedir. Olayın aslı böyle deÄŸildir. Hırsızlık yapan birisi mesela sadece bankaları boÅŸaltıyordur da toplum içinde çok dürüst biri olarak yaşıyordur. Katil'in hırsızlık ta yapacağını düÅŸünmek sadece bir önyargıdır. Yalan söyleyen bir insanının her konuda yalan söyleyeceÄŸine inamamız gerekmez. Bunun gibi Amerika bir konuda çalışacak ajan satın alıyorsa; onunla bir nevi iÅŸ anlaÅŸması yapmış demektir. Bu anlaÅŸmaya uymak zorundadır. Ta ki makul bir gerekçeye (mesela karşı tarafın anlaÅŸmaya uymaması) gibi dayanana kadar. Kendi güvenliÄŸi için tehdit olması söz konusu olduÄŸunda onu ortadan kaldırmayı düÅŸünür. Kurallara uymadığı bilinen biriyle kimse çalışmaz. Saddam'ın idam görüntülerini inceleyen bir profosyonel bunun uydurma bir senaryo olduÄŸunu hemen anlayacaktır. Ben ÅŸahsen ÅŸimdiye kadar ilk defa bir idam mahkumuna ipin nasıl boynuna asılacağının izah edildiÄŸini izlemiÅŸ oldum. Demekki tecrübe kazansın, yanlışlık olmasın diye önceden gösteriyorlar(!). Sonra aktör rolünü burada iyi oynayamamış ve hiç idam olacak bir insanmış görünümü vermiyordu. Böyle durumda bir insanın yüzü kağıt gibi bembeyaz olur, hareketler donuklaşır. Ne kadar cesur olursanız olun, ölüm kadar katı bir gerçek karşıısında sarsılmayacak insan olacağını düÅŸünmüyorum. Bu kadar kötü rol, filmi izleyecek olan diÄŸer görevlilerin sahneye inanmaları için bir iÅŸaret sanki.
Hayatı boyunca halkına ve Müslümanlara zarar vermeyi baÅŸaran Saddam, ölümüyle dahi bu zararı vermeyi sürdürüyor. Ä°dam sahnesinde görülen ve ÅŸii olduÄŸu iddia edilen kiÅŸiler nedeniyle Irak'taki mezhep savaşı hız kazanıyor. Tehdit mesajını alan müslümanlar buruk bir bayram geçiriyorlar.
Saddam ise yenilenmiÅŸ kimliÄŸiyle Dünya'nın bir köÅŸesinde kendi idam görüntülerini izliyor olmalı. Tereyağından kıl çeker gibi baÅŸardığı iÅŸle bunu haketti çünkü. Koca ülkeyi Amerika'ya teslim etti.
EÄŸer burada yanılıyorsam( ki yanılmadığıma eminim), bu kadar kötü görüntüler, diÄŸer görevliler için 'endiÅŸelenmeyin, Amerika sözünü tutar' mesajı içindir. Zaten hiçbir zaman ne Saddam'ın mezarı bulunacak, ne de cesediyle karşılaÅŸacaksınız. |
Yazar nihat açık 2007-01-11 11:37:24 AH HALEPÇE HALEPÇE FERYADIN SENİN BAĞRIMDA HANÇERDİR İNİLTİN SENİN Uzun gurbet yolculuğunda görüyorum kendimi.. yargılanıyorum sokakların derinsizliğinde, yargısız,mahkemesiz.. vedalaşmak geliyor içimden tanıdığım-tanımadığım insanlarla.. hıçkırık tutan tüfeğimin çifte namlusuydu beynimde öten.. sokakların derinsizliğinde yargılanıyorum sorgusuz,sualsiz.. gediklerde ıslık çalan bendim, oysa mermi sesleriydi bir zamanlar.. korkulu bir duygunun prangalı esiriydim halepçe meydanında.. yargılanıyordum yargısız, sorgusuz, mahkemesiz. Halepçe Katliamı İran-Irak Savaşı'nın sekizinci yılında Enfal Operasyonu kapsamında gerçekleştirilen Halepçe Katliamı'nda, binlerce Kürt korkunç şekilde yaşamını yitirmiştir. 16 Mart 1988'de gerçekleştirilen katliam sırasında İran sınırına yakın bir bölgede bulunan Halepçeliler, Irak ordusunun yaptığı hava bombardımanından sonra sığınaklara çekildilerse de bir süre sonra helikopter ve uçaklardan atılan kimyasal gazlardan kendilerini kurtaramamışlardır. Saldırılarda en az 5,000 sivil ölmüş, 10,000'den fazla sivil yaralanmıştır. Katliamın boyutunu ve korkunçluğunu daha iyi anlayabilmek için, yine olayı yaşayanların aktardıklarına dönelim: Nesrin Abdülkadir Muhammed isimli bir kadın, Irak Askeri Kuvvetleri helikopterlerinin Halepçe'ye bomba attığı sırada, ailesiyle beraber yaşadıklarını bir gazeteciye anlatmıştır: Iraklı peşmergeler İranlı askerlerle beraber Irak'a karşı savaştıklarından ve Irak askerleri geri çekilmek zorunda kaldığından, Nesrin ve ailesi Halepçe'deki evlerinin sığınağında bir Irak saldırısını bekliyorlardı. Saat 10 sularında, Nesrin içerisinde kameralarla görüntü alan ve fotoğraf çeken adamların bulunduğu bir helikopter gördü. Helikopter çok yakına kadar geldi, ancak geri gitti. O sırada Nesrin 16, kız kardeşi ise 15 yaşındaydı. Saldırı saat 11'de başladı ve Irak ordusu Halepçe üzerine napalm attı.. Saat ikide bombalama bitti. Nesrin yukarı kattaki mutfağa çıkarak ailesi için yemek hazırlamaya başladı. Nesrin olanları şöyle anlatmıştır: "Bombalama sonunda ses değişti. Artık ses eskisi kadar yüksek değildi. Sanki patlamaksızın düşen metal parçaları gibiydi. Bu sessizliğe bir anlam veremedik." Halepçe'ye yakın Yulakan bölgesinde yaşayan Muhammed adında bir adam ise şöyle dedi: "Bir helikopter kasabaya geri geldi ve askerler beyaz kağıt parçaları fırlattılar." Muhammed, askerlerin rüzgarın hızını ve yönünü ölçtüklerini anlamıştır. O sırada yiyecekleri toplayan Nesrin, rüzgarın evin içine taşıdığı garip kokular duydu. Nesrin şöyle dedi: "Başlangıçta çöp gibi kötü bir kokuydu. Sonra elma kokusu gibi güzel bir kokuya dönüştü. Ardından yumurta gibi koktu." Aşağıya inmeden önce evlerindeki kuş kafesine baktı, kuşun ölmekte olduğunu gördü. Pencereden dışarı baktığında gördüğü manzara şaşırtıcıydı: "Çok sessizdi, ama hayvanlar ölüyordu. Koyunlar ve keçiler ölüyordu." Nesrin sığınağa döndü: "Herkese yanlış giden bir şeyler olduğunu söyledim. Havada ters giden bir şeyler vardı." Bombardımandan kaçmak için sığınağa saklanan ev halkı telaşlanmış, ancak sığınağı terk edememiştir. Nesrin şöyle devam ediyor: "Rahatsızlanmaya başlasak da saklanmaya devam etmeye karar verdik. Gözlerimde çok şiddetli bir acı hissettim. Kız kardeşim yüzüme yaklaştı ve 'gözlerin kıpkırmızı' dedi. Sonra çocuklar kusmaya başladılar. Çok fazla acı çekiyorlar ve sürekli ağlıyorlardı. Annem ağlıyordu. Sonra yaşlılar kusmaya başladı." Her sığınağın bir gaz odasına dönüşeceğini anlayan Irak Hava Kuvvetleri, Halepçe'de kimyasal silah kullanmıştı. Nesrin şöyle devam ediyor: "Havada kimyasal maddeler olduğunu anlamıştık. Gözlerimiz gittikçe kızarıyordu ve bazılarımızın gözleri yaşarıyordu. Kaçmaya karar verdik. İneğimiz bir köşede yatıyordu. Koşuyormuş gibi hızlı hızlı nefes alıyordu. Sonbahardaymışız gibi ağaçların yaprakları dökülüyordu. Keklik ölmüştü. Etrafta yere çöken duman bulutları vardı." Aile rüzgarın yönüne baktı ve tersi yöne koşmaya başladılar. Koşmak gittikçe zorlaşıyordu. "Çocuklar yürüyemiyorlardı, çünkü rahatsızdılar. Kusmaktan bitkin düşmüşlerdi. Onları kollarımızda taşıdık." Şehrin diğer kısımlarında da aileler benzer durumdaydılar. Halepçe'nin kuzeyinde yaşayan Nuri Hama Ali, ailesiyle birlikte Irak ordusunun yerinden ettiği Kürtlerin bulunduğu Anab'a doğru giderken gördüklerini şöyle ifade etmiştir: "Anab'a doğru giderken çoğu kadın ve çocuk ölmeye başladı. Kimyasal bulutlar yere yakındı. Ağırdılar. Onları görebiliyorduk. Her tarafta insanlar ölüyordu. Bir çocuk daha ileri gidemeyecek duruma geldiğinde korkudan çılgına dönen ebeveynleri çocuğu yolun kenarında bırakıyorlardı. Aynı şekilde yaşlılar da bırakılıyordu. Koşuyorlar, nefes alamaz duruma geliyorlar ve ölüyorlardı." Nesrin ve Nuri'nin yaşadıkları korkunç olaylarla ilgili izlenimleri benzer şekilde devam etmektedir. Sonunda Nesrin ve ailesinin diğer fertleri kör olmuşlardır. Nesrin annesinin İran'da gömülenler arasında olduğunu İranlıların hazırladığı bir fotoğraf albümünden öğrenebilmiştir. Kardeşlerinden beşi ölmüştür. Nesrin'in bir çocuğu olmuş, fakat kalbindeki delikten dolayı üç aylıkken çocuğu kaybetmiştir. Saddam'ın Halepçe'de kendi vatandaşlarına karşı gerçekleştirdiği bu katliam, binlerce insanın hayatını Nesrin'inkine benzer acılarla karartmıştır. ------- kış uykusundan yeni uyanıyordu her şey. toprak güneşten nasibini alarak ufaktan ufağa kımıldanıyordu. su, bir yolunu bulmuş, ağaçlara tırmanıyordu sessizce. toprağın baskısından kurtulan yeşil otlar, özgürlüğün sarhoşluğuyla kendilerini rüzgarın kucağına terk edip, bir uçtan bir uca koşuyorlardı. ağaçların dallarına filizler yürümüş, özgürlüğe gebeydi. baharın taze kokusu etrafı sarmıştı. kışın dondurucu soğuğunda, soba yüzü görmeyen bebeler, yatakların altından çıkmış güneş ışınlarından nasibini alırcasına tepelerin ardından çocukların, kuzuların sesleri birbirine karışıyordu. derviş, mahallede ki bakkaliyesini açmak için acele ediyordu.. huso, merkebini(eşeğini) sığıra yetiştirmeye çabalıyordu. mızgin, okul çantasını kaptığı gibi berivan'a yetişip okula gitmeye çabalıyordu. kajey, günlük ekmeğini yapmak için, hamur yoğuruyordu. uçakların sesleri gürlemeye başlamıştı halepçe'de tepelerin ardından. yabancı değildi bura halkı, uçakların sesine. gökyüzünde büyük bir gürültüyle geçiyordu uçaklar. önce bir iki pike yapıp uzaklaştılar. sonra yere konacaklarmış gibi alçaldılar. ve yere sisli bir duman bırakıp uzaklaştılar. önce başları döndü, derviş'in, huso'nun, mızgin'in, kaje'nin ve diğer halkın. boğazlarına birşeyler oldu. nefes alamaz oldular. önce gözleri yandı. sonra sulandı ve daha sonrada göremez oldular. bunlar bir kaç saniyelik süre içerisinde oldu. derviş'in elindeki anahtar kilitte kaldı. derviş, oracıkta uzandı sere-serpe. mızgin, sendeledi yere düştü. çantası açıldı. kitap ve defterlerı yere saçıldı. mızgin kitaplarını toplamak için elini uzattı. eli uzanamadı kitaba. mızgin ölmüştü. kitabı açık kalmıştı. kaje''in eli hamurlu, sofraya uzanıvermişti şaka yaparcasına. ama kajey de ölmüştü. bazı bebeler, annesinin memesini emerken ve kimi evlerde de yemek yerken, elbise giyerken, pozisyonlarını bozmadan 5 bini ölmüş ve 30 bin de yaralı ve sakat kalmıştı o gün. tarihler 16 mart 1988'ı gösteriyordu. çürüyen kokusuyla yağdı kimya kesildi feri gözlerin, sustu dil artık ne yürek sızısı var genç kızların ne bıyık bırakan delikanlılar insan etiyle doldu çukurlar
| komplo teorisi Yazar nihat açık 2007-01-11 12:02:46 Abi saddam asıldı. Asılmadı iddiası bir komplo teorisi. ABD, Saddam'la baÄŸlantısının ortaya çıkmaması için onu astı. Olan Halepçeye oldu. Ölenler öldüğü ile kaldı | İlginç... Yazar Sanih açık 2007-01-12 21:54:31 Yazının girişindeki kuş kafesi de oldukça ilginç doğrusu; diktatör kafesinden kurtulan Iraklı teokrasi kafesiyle kuşatılıyor. Bu resim bana "Teokrasi İslamla Yok Edilmiştir" yazısını hatırlattı: http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=121&Itemid=67 Raci beyin yazılarındaki ilginç ve irdelemeli yaklaşım tarzı da alışılmış, sloganik ve verileni yutan ezberci tarzın dışında düşÃ¼ndürücü bir kalite sergiliyor. kriter.org zengin ve çeşnili bir site... Admine teşekkürler. Sanih | Halepçe Yazar selahaddin açık 2007-01-14 18:05:59 Halepçede ölenlere üzülmeye gerek yok Türkiyenin de dış mihraklarca parçalanması sürecinde buna benzer katliamlar olmuÅŸ.Dersim den tutun da..... Her devlet topraklarını korumak için, ihanet edenleri yok etme hakkına sahiptir.Åžu anda ırak kürtlerinin tutumuna Sömürgecilerle yaptıkları iÅŸbirliÄŸine ne diyeceÄŸiz Sonlarının pek parlak olmayacağı gelecek te ne olacağı pek belli deÄŸil. | neden olmasın? Yazar kubha açık 2007-01-15 01:42:39 pakistanlı bir arkadaşım zia ül hakkın ölümü için malum süper gücün kendi elçisini de feda ettiÄŸini, bir bölgeye uçakla giden zia ül hakkın yanında o süper gücün büyük elçisi olduÄŸu için her zamanki önlemleri almadan uçaÄŸa bindiÄŸini ve bu sefer sırasında füze ile uçağın düşürüldüğünü söylemiÅŸti. | bir tenkit Yazar hamidoÄŸlu açık 2007-04-14 17:40:57 Yorumlarınızı beÄŸeniyorum ve zevkle okuyorum. Ancak diÄŸer yazılarınızda olduÄŸu gibi burada da sanki olayın bizzat ÅŸahidi imiÅŸ gibi ifadeler kullanıyorsunuz. İçinden gelmiÅŸ olduÄŸunuz Malatya ekolüne bu tavrınız ne kadar uygun? | Tenkide cevap Yazar girisim açık 2007-04-15 00:29:52 Sn. HamidoÄŸlu Yazımdan bu sonucun çıkartılamayacağını düşünüyorum. Çünkü yazı baÅŸtan sona olaydaki mantıksal baÄŸlantıyı sorguluyor. Gözleme dayalı olan tekÅŸey, Saddam'ın idamını gösterdiÄŸi iddia edilen video görüntüleridir. Onları da herkes T.V den izledi. Bakınız bundan sonra yapılan idamları yayınlamadılar( mesela T. Yasin Ramazan). Burası dikkat çekicidir. Sanıyorum bunda bu tartışmaların rolü oldu. Irak yönetimi baÅŸtan sona ajanlarla doluydu. Yoksa bir ülke bu kadar kolay nasıl iÅŸgal edilebilir? Hadiseleri sorgulamanın, herÅŸeyin görüldüğü gibi olmayacağını düşünmenin Malatya ekolüyle çatıştığını zannetmiyorum. Hatta Malatya ekolünün tam olarak bu olduÄŸunu düşünüyorum. Ayrıca yazılarımı zevkle okuduÄŸunuz için memnuniyet duydum. Ancak nerelerini beÄŸendiÄŸinizi açıklasanız bana daha çok yardımcı olabilirdi. selamlar Raci D. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |