Kitabın “GiriÅŸ” bölümü Ä°lbey ile Dirgen Ali’nin oÄŸlu Ese arasındaki konuÅŸmalardan oluÅŸuyor. Ese’nin “memleketinden uzaklaşınca toprağın hatıralarını sana anlatacak birini hep aramalısın. Toprak, ancak üzerindeki hatıralar yaÅŸanır ve bilinirse sıla olur, vatan olur. Yoksa yaÅŸananlar bilinir ama yaÅŸanmazsa toprak bir kuru çorak olur, ahraz olur… Tikenli Yaylası, Bostanbeli, Gökçebel, Güvek, Arpalık AfÅŸin’e baÄŸlı bazı köylülerin ömürlerini,n yarıdan fazlasının geçtiÄŸi, binbir türlü hatıralarının yaÅŸandığı, nimetlerinin derildiÄŸi, sporların yapıldığı, tertemiz hava ve sularından istifade edildiÄŸi ve özgürlüklerin zirvede yaÅŸandığı, vatan parçası… BinboÄŸa daÄŸları…., O daÄŸ deÄŸil çok ÅŸey, çok ÅŸeyden öte herÅŸey” sözleri oldukça dikkat çekici. Ese, bu sözleriyle vatanı anlatmakta, vatanın ne anlam taşıdığını özetlemektedir. KonuÅŸmanın devamında Ese, “haksızlığa karşı baÅŸkaldırı kültürü bizde hep ‘devlet ebet müddet’ veya ‘Ulul emre itaat’ anlayışıyla baskı altına alınmıştır. Devlet adına yapılan kötü muamelelerden, haysiyet kırıcı davranışlardan çok çekmiÅŸiz, çok… Manevi önderler, hak arama kültürünü geliÅŸtirmemiÅŸler… her ÅŸeyin başı hak aramaktan ziyade sabır demiÅŸler. Kurulu düzen kendi aksaklıklarını görmek istemez… Dirgen Ali bu halının deseni” sözleriyle gerçeÄŸi ifade etmekte, tespitte bulunmaktadır.
Kitabın bundan sonraki 10 bölümü özetle ÅŸöyle;
Elbistan Karahüyük Köyünden Fakı, bekardır; NorÅŸun köyüne yerleÅŸir. Fakı, hocadır. Fakı ile köylü arasında iliÅŸki oldukça iyidir. Köylü Fakı’yı köyden bir kızla evlendirirler. Bu evlilikten Durdu adlı çocukları dünyaya gelir. Bir müddet sonra, köyde Fakı’nın eÅŸi hakkında “namusa yönelik” dedikodular baÅŸlar. Fakı, bir gün evde baÅŸka bir erkekle yakaladığı eÅŸini öldürür, adamı da yaralar. Elbistan Kadısı tarafından yargılanan Fakı, beraat eder. Fakı Elbistan’da arkadaşı terzi Muhammed Hafız’a başından geçenleri anlatır ve evlenmek istediÄŸini söyler. Muhammed Hafız’ın 3 bekar kızı vardır. Hafız, kızlarına Fakı’dan bahseder, evlenmek isteyip istemediklerine dair rızalarını sorar. Hafız’ın küçük kızı EÅŸe “her insanın başına iÅŸ gelir. Baba izin verirsen, namusuna düÅŸkün olan bu adamla evlenmek isterim” der. Fakı, Hafız’ın küçük kızı EÅŸe ile evlenir ve NorÅŸun’a getirir. EÅŸe, köyün ebesidir, köydeki çocukların çoÄŸunu o doÄŸurtmuÅŸtur. Bu yüzden EÅŸe köyde sevilen bir kiÅŸidir. Bir müddet sonra, terzi hafız ölür. Fakı, Hafız’ın 2 bekar kızını ve oÄŸullarını yanına alır, NorÅŸun’a getirir. Fakı’nın bu evlilikten 4’ü erkek, 1’i kız olmak üzere 5 çocuÄŸu dünyaya gelir; çocukların 5’i erkek, 1’i kızdır. Fakı’nın ilk evliliÄŸinde başından geçen olay nedeniyle, hasımları Onu Hunu deÄŸirmeninde öldürür. Fakı öldüÄŸünde Ali henüz 6 aylık bebektir. Fakı’nın katili Hatay-Payas Cezaevinde yatmaktadır. Fakı’nın eÅŸi EÅŸe, para ile Onu cezaevinde öldürtür.
Ali, zayıf bünyeli ama gözü kara bir gençtir. ArkadaÅŸları Ona “Dirgen” derler. Dirgen Ali, 18-20 yaşına geldiÄŸinde anası onu Hunu aÄŸasının kızı Emine ile evlendirir. Bu evlikten Abbas ve Hayriye adlı çocukları dünyaya gelir.
Bir yaz, YaÄŸlıca’da ÇaÄŸsak Köyü AÄŸası Hasan ile Dirgen Ali’nin ailesinin göçü karşılaşır. Ä°ki göç aynı anda pınarlara yönelince ortalık karışır. Ali’nin aÄŸabeyi Halil sopa darbesi ile yıkılır. Bu esnada Dirgen Ali, Hasan AÄŸanın ahraz oÄŸlunu öldürür. Ali, kaçarak Kerevin Köyüne Hamit AÄŸa’ya sığınır. Kerevin, daÄŸlık, Sivas sınırında bir köydür. Hamit AÄŸanın, Hacce adında 17 yaşında bir gelini vardır. Hacce, Maravuz Köyünde Kalenderlerdendir. Hacce aÄŸabeylerinin densizliÄŸi nedeniyle, kan karşılığı olarak Hamit AÄŸanın oÄŸluyla evlendirilmiÅŸtir. 17 yaşındaki Hacce, Ali’ye vurulur, aşık olur. Hacce, Ali’nin de hoÅŸuna gider ama Ali “nankörlük etme” diyerek nefsine hakim olmaya çalışır. Sivas müfrezesi, Kerevin’de Ali’yi yakalar. Ali yakalandığında Hacce “Seni bekliyorum” der.
Ali, Sivas PaÅŸası ReÅŸit Akif PaÅŸa’nın maiyetinde 2 yıl geçirir. Ä°ki yılın sonunda tahliye olur.
Ali tahliye olur olmaz, Kerevin’e Hamit AÄŸa’ya misafir gelir. Gece, Hacce’yi alıp ovaya gelir. Hamit AÄŸaya 150 koyun ve 50 büyükbaÅŸ hayvan verilerek sulh saÄŸlanır.
Ali ile Hacce’nin evliliÄŸinden Ä°nce Fakı, Muhammed, Aslan, Hafız ve Ese dünyaya gelir.
Ali’nin ünü çevrede epey yayılır. Ali’nin ününü duymayan kalmaz. MaraÅŸ’tan Hacıbebeklerin Reisleri Hüseyin ve Hasan, KadıoÄŸlu Ahmet Efendi Ali’nin dostlarıdır. Ali’den habersiz bir iÅŸ yapılmaz olur. Bir gün, Hunu’dan Gök Omar’ın Hacı adlı yaşı geçkin birisi Ali’den habersiz evlenmeye kalkışır. Ali, buna çok kızar. Ali ile Hacı kavga eder, ikisi de yaralanır. Hacı ÅŸikayetçi olmaz ise de, Ali tutuklanır. Bölgedeki faili meçhul olaylar da Ali’ye yüklenir. O zamanlar idare merkezi Hatay’dır. Hatay’dan MürseloÄŸlu Mustafa PaÅŸa 50 kiÅŸilik müfreze göndererek Ali’yi Hatay’a getirtir. Ali, Hatay’da PaÅŸa’nın çocuklarına at biniciliÄŸi ve atıcılık öÄŸretir. Sonunda tahliye olan Ali NorÅŸun’a döner.
Çevrede Konya Medreselerinde okuyan MenzoÄŸlu Ahnet’in ünü yaygındır. Ali’de, bacısı fatmanın oÄŸlu Ali Haydar’ın MenzoÄŸlu gibi medresede okumasını ister. Ali Haydar, Konya’ya gönderilir.
Ali, Ä°ncirli Köyü’ndeki çiftliÄŸi ile ilgilenir, kavgadan uzak durur.O dönemde BinboÄŸa DaÄŸlarında eÅŸkiyalar vardır. 5 jandarma katili Türkçayır’ı Köyü’nden GıcanoÄŸlu Hasan ile ÇaÄŸsak Köyü’nden Rasko adlı eÅŸkiyalara karşı Ali jandarma ile iÅŸbirliÄŸi yapar. GıcanoÄŸlu Hasan yakalanarak idam edilir. Rasko’yu da Ali öldürür.
Bölgenin asayiÅŸinden sorumlu Fındıklı Köyünden Yüzbaşı Aslan Bey, Ali’ye “kimseyle uÄŸraÅŸma. Zeytin Ermenileri hazırlanıyor. Gücünü kendi dininden olan insanlara karşı kullanma” der.
Dönem, Tanzimat dönemidir; Devlet-i Al-i Osman diyenlere karşı Devlet-i Ali Mithat diyenlerin kapıştığı dönemdir.
Bir müddet sonra Zeytin, Fınız, Fındacık, Yenicekale Ermenileri ayaklanır. Çok kan ve gözyaşı akar. Ayaklanmayı Urfa’dan Albay Galip Bey, bastırır. Ermeniler, güneye sürülür. Dirgen Ali, Fındıklı ve Çardak üzerinden Zeytinli’ye ulaşır.
1.Dünya Savaşı yıllarında Yüzbaşı Aslan Halep’e tayin edilir.
Ali’nin yeÄŸeni Ali Haydar, konuÅŸmalarında Atatürk’ü ve arkadaÅŸlarını sert dille eleÅŸtirmektedir.
Ali, dostlarını görmek için, Maravuz Köyünü ziyaret eder. Maravuz’da Demirci halil’in evinde, HaÅŸim AÄŸa, kardeÅŸi Fakı, Sarızlı Bakı Hoca, MenzoÄŸlu Ahmet ile görüÅŸür. MenzoÄŸlu’nun konuÅŸmalarından oldukça etkilenir.
MenzoÄŸlu ÅŸöyle konuÅŸmaktadır;
“Ä°nsanların en büyüÄŸü, en yüksek yerdeyken alçak gönüllü olanı, kudret sahibi iken bağışlayan ve güçlü olduÄŸu vakit adil davranandır.”
“Bülbüller ötmeye baÅŸladığında, kargalar susar.”
“Bile ve bildiÄŸini bilmeyen uykudadır, uyandırın.”
“Ä°nsanların çoÄŸu kaybetmekten korkruÄŸu için, sevmekten de korkuyor. Kendisini sevilmeye layık görmediÄŸi için, sevilmekten korkuyor. Sorumluluk gerektireceÄŸi için, düÅŸünmekten korkuyor. EleÅŸtirmekten korktuÄŸu için, duygularını ifade etmekten korkuyor. GençliÄŸinin kıymetini bilmediÄŸi için,yaÅŸlanmaktan korkuyor. Dünya’ya bir ÅŸey veremediÄŸi için, unutulmaktan korkuyor.”
“Ä°man sahibi az konuÅŸur, çok iÅŸ yapar. Münafık ise çok konuÅŸur, az iÅŸ yapar.”
MenzioÄŸlu’nun konuÅŸmalarından etkilenen Ali olanları eÅŸi Hacce’ye anlatır ve “geç kaldık. Millet bizi sürekli elinde kınından çıkmış kılıç varmış gibi görüyor” der.
O günler karanlık günlerdir. Vatan toprakları bir-bir iÅŸgal edilir. MaraÅŸ’ı da Ä°ngilizler iÅŸgal eder. Ä°ÅŸgale Ermeniler çok sevinir. Ermenilerin önde geleni ise HırlakoÄŸulları’ndan son Osmanlı MaraÅŸ Mebusu Hırlak Agop’tur. Ermeniler, Ä°ngilizler’den hoÅŸnut olmazlar. Hırlak Agop liderliÄŸinde, Anteb’e gidip, iÅŸgalci komutanlarla görüÅŸürler ve Antep’teki Fransızlarla, MaraÅŸta’ki Ä°ngilizler becayiÅŸ yapılır. Zira Fransız ordusu içinde Ermeniler vardır. MaraÅŸ’a Fransız Ordusu geldikten sonra, Ermeniler iyice şımarmaya baÅŸlarlar. Bir gün Uzunoluk Hamamı’ndan çıkan izarlı 2 Müslüman kadına, 2 Fransız askeri örtülerini çıkarmalarını söylerler. Kadınlar buna direnince, örtüleri parçalanır. Çakmakçı Sait müdahale ederse de, kurÅŸunlanır. Olay yerine gelen Sütçü Ä°mam Barabellum silahı ile 2 Fransız askerini vurur ve “MaraÅŸ bize mezar olmadan, düÅŸmana gülzar olmaz” der. Sütçü Ä°mam’ın bu davranışı karşısında halkın morali düzelir. Sütçü Ä°mam’ı bulamayan Fransızlar yeÄŸenini iÅŸkence ile öldürür. Bu geliÅŸmeler üzerine Halepte bulunan, Aslan Bey MaraÅŸ’a gelir. Aslan Bey, Binbaşı olmuÅŸtur. Mustafa Kemal, Kılıç Ali’yi MaraÅŸ’a gönderir. Kılıç Ali Åžeyh Ali Sezai ve ileri gelenlerle görüÅŸür. MaraÅŸ Müdafaa-i Hukuku Milliye Cemiyeti kurulur. Cemiyetin BaÅŸkanlığına Binbaşı Aslan Bey getirilir.
Cemiyet tarafından alınan kararlar üzerine; Elbistan Jandarma Bölük Komutanı Yüzbaşı Muhtar Bey ve Nakipzade Mehmet AÄŸa emrinde 300 kiÅŸi MaraÅŸ’ın batısına Cancık’a mevzilenir. 2. kol Elbistanlı Eczacı Ömer Lütfi (Köker) baÅŸkanlığında MaraÅŸ’ın kuzeyine mevzilenir. Dirgen yaÅŸlandığı için, oÄŸlu Ä°nce Fakı ile 25 silahlı gönüllüyü gönderir. Ä°nce Fakı komutasındaki grup, Eczacı Ömer Lütfi (Köker)’ye katılır.
Fransız Generali, HırlakoÄŸlu Osep’in evinde kalmaktadır. Osep’in kızının isteÄŸi üzerine, kaleden Türk bayrağı indirilerek Fransız bayrağı asılır. Bu olay halkta infiale yol açar. Ulu Cami’ye, Cuma için gelen cemaata Ä°mam, “Cuma namazının en önemli ÅŸartı hür olmaktır. Hür olmayan insanlar Cuma kılamazlar. Kalesinde düÅŸman bayrağı dalgalanan bir beldede hürriyet yok, esaret vardır” der.
22 gün 22 gece göÄŸüs göÄŸse çarpışmalar sonucunda MaraÅŸ 12 Åžubat 1920’de düÅŸmandan kurtarılır.
BoÄŸazdaki aÅŸiretlerin çocukları kadrolaÅŸması ile tekke ve zaviyeler kapatılır. Bu arada MaraÅŸ’ın kurtuluÅŸunda görev alan Åžeyh Ali Sezai’nin tekkesi de kapatılmıştır.
Bu arada Mustafa Kemal’e Ä°zmir Suikasti giriÅŸiminde bulunulmuÅŸ, yakalananlar Dirgen Ali’nin yeÄŸeni Ali Haydar’ın adından da söz etmiÅŸlerdir. Ali Haydar, Halep’e kaçar.
MenzioÄŸlu Ahmet’ten etkilenen Ali, “çok geç, keÅŸke daha önce tanısaydım MenzioÄŸlu’nu, baÅŸka Dirgen Ali olurdum” demektedir.
Aradan 10 yıl geçer. Ancak su uyur, düÅŸman uymazmış. Bir gün Ali’nin oÄŸlu Abbas yunak için suyla uÄŸraÅŸdığı esnada, hasımları yeÄŸeni Hafızın oÄŸlu’nu yaralarlar. Dirgenler, kısasa kısas kararı alırlar. Ertesi gün çıkan kavgada, karşı taraftan 3 kiÅŸi ölür. Diren dahil 9 kiÅŸi Elbistan’a oradan da Antep Cezaevine gönderilir. Cezaevinde aÄŸalık düzeni vardır. Gelenlere zenginse kahve, fakirse çay ikram edilmekte haraç alınmaktadır. KoÄŸuÅŸtakiler, 9 kiÅŸinin birden gelmesi ile ürkmüÅŸlerdir. KoÄŸuÅŸ aÄŸası, “gelenler kementli mi, kendirli mi” diye sorar ve kahve ikram eder. Dirgen Ali, tepsiye 9 gümüÅŸ bırakır. Dirgen Ali, haraç iÅŸini kaldırır. OÄŸlu Abbas ile yeÄŸenleri Ä°smail ve Yemliha suçu üzerlerine alırlar. 16 ay sonra, Dirgen Ali dahil 6 kiÅŸi tahliye edilirken, Abbas, Ä°smail ve Yemliha mahkum olurlar. Dirgen Ali, koÄŸuÅŸ aÄŸasını “çocuklarına sahip çıkması” konusunda uyarır.
Dirgen ve çocukları köye dönerler. Hacce kadın 6 kurban kestirir.
Bu esnada, Ali Haydar Halep’ten Konya’ya dönmüÅŸtür.
Aradan geçen zaman içinde, Yemliha Cezaevinde hastalanır ve ölür. Cesedi, Antep garipler mezarlığına gömülür.
Yemliha’nın öldüÄŸü köyde duyulur. Bu esnada Ali Haydar’da eÅŸi ve çocuklarıyla beraber köye gelir. YeÄŸeni Yemliha’nın ölümüne içerleyen Ali Haydar, bundan Dirgen Ali’yi sorumlu tutmaktadır. Ali Haydar, köylüyü Dirgen Ali’ye karşı gizliden gizliye kışkırtmaya baÅŸlar.
Bostanbeli’nde av’da iken, ovadan birisinin olup bitenleri Dirgen Ali’ye anlatmasına raÄŸmen; Dirgen Ali yeÄŸeni Ali Haydar’ın nankörlük yapmayacağına inanmaktadır.
Köylü Bostanbeli üzerinde hak iddia etmektedir. Ertesi gün Köylü ile görüÅŸmeye Bostanbeli’ne Dirgen Ali ile oÄŸulları Ä°nce Fakı ve Aslan giderler. Her birinde 50’ÅŸer mermi vardır. Ancak civarda pusu kurup mevzilenen 100-150 kiÅŸi vardır. Aniden 1 el silah sesi duyulur. Bu patlama üzerine, mevzilenenler Dirgen Ali ve oÄŸullarına ateÅŸ açmaya baÅŸlarlar. Çıkan çatışmada, Dirgen Ali 16 kurÅŸunla ölür. Karşı taraftan da 4 kiÅŸi ölür.
Dirgen Ali, eÅŸi Hacce’nin köyü Maravuz’a gömülür.
Ä°nce Fakı suçu üzerine alır, Aslan serbest kalır. Ä°nce Fakı, nefs-i müdafaadan 3,5 yıl yatar.
Cezaevinden çıkan Ä°nce Fakı, Tikenli, Bostanbeli ve YaÄŸlıca meralarını adil bir ÅŸekilde köylüye dağıtır. Babasının mirasını da, kardeÅŸleri arasında pay eder.
24 sene sonra, Dirgen Ali’nin kemikleri Maravuz’dan getirtilerek NorÅŸun’da tarlasının başına gömülür.
“DÄ°RGEN ALÄ°” ROMANI HAKKINDAKÄ° DEÄžERLENDÄ°RMELERÄ°M
“Dirgen Ali” hakkındaki bu özet bilgilerden sonra, romanın edebi deÄŸerlendirmesini yapabiliriz.
“Dirgen Ali” edebiyat türleri içinde “tarihi roman” örneÄŸidir. “Tarihi roman, baÅŸlıca kiÅŸileri ve olayları tarihten alınan roman, tarihsel roman” olarak tanımlanabilir.
Sıddık Demir Hoca, tarihi bir kiÅŸilik hakkında araÅŸtırma yapmış ve emek harcayarak kitap haline getirmiÅŸtir. BaÅŸta da belirttiÄŸimiz gibi, Dirgen Ali hakkında yazılan ilk kitaptır. Bu bir cesaret iÅŸidir. Hocayı bu yüzden, ayrıca kutlamak gerekir.
Ancak roman hakkında tenkitlerimi de belirtmeden geçemeyeceÄŸim:
Ä°lkin; Roman tek yanlı bilgilere dayanmaktadır. Dirgen Ali hakkındaki bilgi kaynağı oÄŸlu Ese ve/veya yakın akrabalarıdır. Dirgen Ali’nin yakınlarında subjektif kanaatler ön plana geçeceÄŸi için, bilgilerin ne kadar saÄŸlıklı olduÄŸu tartışmalı olacaktır. Dirgen Ali hakkında, yakınlarının bilgi ve deÄŸerlendirmeleri yanında mahalli bilgi ve deÄŸerlendirmelerin de toplanması, bunların mukayesenin okuyucu ile paylaşılması daha isabetli olurdu.
Ä°kinci olarak; Dirgen Ali’nin yaÅŸadığı dönem hakkında bilgiler verilirken, bu tarihi bilgilerin ne kadar saÄŸlıklı olduÄŸu da tartışmalı olacaktır. Zira masa başında yazılan “resmi tarih”in gerçeklerle ne kadar baÄŸdaÅŸtığı zaten tartışmalıdır. Remi tarih mi, gerçek tarih mi?.. Türkiye’nin son 2 yüzyıllık tarihinde kuÅŸkular var. ÖrneÄŸin; Ermeni ayaklanmaları olurken, AfÅŸin Kalesi civarında da Ermeniler yaÅŸamaktaydı. AfÅŸin Ermenileri, bu olaylara katılmadıkları halde, sürgüne tabi tutulmuÅŸtur. Romanda bu konuda hiçbir bilgiye yer verilmemesi önemli bir eksikliktir. Aynı ÅŸekilde MaraÅŸ’ın kurtuluÅŸundan önce, Mustafa Kemal’in Kılıç Ali’yi MaraÅŸ’a gönderdiÄŸi ve ileri gelenlerle görüÅŸtüÄŸünü ilk kez duyuyorum.
Üçüncü olarak; Romanın geçtiÄŸi AfÅŸin, Elbistan, MaraÅŸ hakkında yeterli bilgi verilmemesi, tabii ve coÄŸrafi durumu, sosyolojik yapısı, kültürü hakkında yeterli bilgi verilmemesi de önemli bir eksikliktir. Zira roman da (tarihi roman da olsa) mekan ve zaman tasviri çok önemlidir.
Son olarak; Romanın diline de itiraz ediyorum. Zira mahalli bir kiÅŸiden söz ediliyorsa, o muhitin dili ile ifade edilmesi, en azından mahalli dile (ve sözlüÄŸe) yer verilmesi gerekirdi.
“Sizce ideal bir tarihî roman nasıl olmalı?” derseniz. Derim ki;
O dönemde yaÅŸanmış atmosferi aynen aksettirmeli, olayları daha heyecanlı hale getirmek gayretiyle ortaya tipler çıkarılmamalı. Tarihî romanın tipi yazacağımız tarihî olayın içindedir. O olayı ancak o tip veya tipler yapabilir. Bunu bir örnekle açmak isterim. Mesela Fatih de Napoleon da tarihin önemli simalarındandır. Ä°stanbul’un fethini Fatih’e deÄŸil de Napoleon’ a yaptırırsak, bizim o havayı aksettirmemiz mümkün deÄŸildir. Yirmi sekiz mayıs gecesi "mum donanması" denilen ateÅŸ ve ışık ÅŸenliÄŸiyle geçti. Ä°stanbul’u tamamen kuÅŸatan Osmanlı’nın deniz ve kara ordusu kandiller, fenerler, meÅŸaleler, ateÅŸler yakarak Kostantiniye’yi ateÅŸ çemberine aldı. Askerin hep bir ağızdan getirdiÄŸi tekbir ve tehlil sedaları ufukları inletirken Bizanslıların morallerini yerle bir ediyordu. Napoleon tekbir ve tehlili bilmez. Bu olay istanbul’un fethinde çok önemliydi; zikredilmezse eksik kalır; Napoleon’un kumandasındaki ordu tekbir ve tehlil getirirse bu çok komik olur.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.