| 
			 KIRILAN GÜLLER Sıddık Demir 
  Hani ÅŸu Rızgarlı Osman AÄŸa hikâyesi var ya; Osman AÄŸa'nın  üç oÄŸlu vardır. Her bir savaÅŸ için padiÅŸahın selamıyla bir oÄŸlunu  asker verir. Ne yazık ki akabinde çocuklarının ÅŸahadet haberini alır.  Yine öyle bir savaÅŸ için üçüncü oÄŸlunu askere almaya gelenlere;  "Söyleyin padiÅŸaha benim sülmüme güvenerek ona buna savaÅŸ açmasın,  çünkü gayri verecek evlat kalmadı."der.       Fahrettin PaÅŸa'nın Yemen müdafaasını bilmeyen yoktur. İmparatorluÄŸun  kolu_kanadı budanırken, direnenlerden biri de bu paÅŸadır. Devletin 30  Ekim 1918 tarihi itibariyle yenik sayıldığı, dolayısıyla ordularının  terhis edildiÄŸi talihsiz bir dönemde dahi 1916 dan 1919 yılına kadar,  merkezi otoritenin emrine karşı bile direnerek Medine'yi savunduÄŸu  bilinmektedir. Denilir ki, silah bırakıp teslim olun emrini getiren bir  subayı gözaltına aldırarak haberin yayılmasını engellemiÅŸtir.  Emrindeki subayların olayı öÄŸrenerek kendisine baÅŸkaldırması üzerine,  silahını ve sancağını Ravza-ı mutahhara’da ancak Resul'üne teslim  etmiÅŸtir. Böylece tam 400 yıldır kutsal bölgelerin hâkimi olan Türk hakimiyetine, Lavrens'lerin ve iÅŸbirlikçi Åžerif Hüseyin'lerin karşı çalışmalarıyla hâkimiyetine son vermiÅŸtir.   
          4.Ordu kumandanı Cemal PaÅŸa Yardımcısı Fahrettin PaÅŸa'yı  Hicaz Bölgesinin savunması için Yemen'deki kuvvetlerin başına  gönderdiÄŸinde, Fahrettin PaÅŸa 'da emir subayını Yemen birliklerinin  güçlendirilmesi için "Rızgarlı Osman AÄŸa" misalinde olduÄŸu gibi  Anadolu'ya asker toplamaya gönderir.       Gök kubbe hep delinmiÅŸ. Her delik etrafında Anadolu insanı,  muhafızlık etmektedir. Tamir ve tadilatın yanında her türlü fitne  karşısında savaşır. Dalga dalga, gençliÄŸini yaÅŸamadan cepheye sürülen  bu kınalı kuzular, bilmem nerede kalır bilinmeksizin "Meçhul asker"      tiplemesinde olduÄŸu gibi geride sönük ocaklar ve çorak topraklar bırakarak giderler. Ve çoÄŸu geri dönmez.              Asker toplamak için MaraÅŸ-Elbistan'a gelen subay, yine her  aileye, her köye müracaat ederek toparlayabildiÄŸi kadar askerle bin  bir periÅŸanlık içerisinde yola koyulur. İstikamet; MaraÅŸ'ta ki  birlikle birleÅŸerek Suriye toprakları üzerinde Hayfa'ya, oradan da  deniz yoluyla Yemen'e intikal etmek...      Elbistan'ın Cela kasabasında kasaba imamı Mehmet Efendi'nin de iki  oÄŸlundan biri olan "Himmet" Yemen'e hareket eden birliÄŸe gönüllü  olarak katılmıştır. Baba Mehmet;  "Vatan müdafaası için seni  gönderiyorum. AskerliÄŸini ailemize ve dinimize uygun bir ÅŸekilde  yapmazsan, bir baba olarak ellerim iki yakanda ve hakkımı helal etmem  bilmiÅŸ ol oÄŸul" der.                Fakı Mehmet Efendi imamlığının yanında üç-dört bin kova  arıyla da her yıl boyu uÄŸraşır. Balın tamamını köylüye mumunun iadesi  ÅŸartıyla bedava dağıtır. Böylece oluÅŸturduÄŸu mumu MaraÅŸ'ta satarak  geçimini temin eder. Kendi çocukları baÅŸta olmak üzere köyün  gençlerini okutur, bazılarına ise ileri derecede olmasa da Arapça  öÄŸretir. OÄŸlu Himmet bunlardan biridir.      Yemen'e gidecek olan asker MaraÅŸ'ta toplanarak, daÄŸ tepe demeden  Åžam'a doÄŸru yaya olarak yürümeye baÅŸlar. Himmet, askerin mola  sırasında mütemadiyen azaldığının farkındadır. Babasının "Hakkımı  helal etmem" sözü kulaklarında çınlamaktadır. Åžam'dan Hayfa limanına  yaklaÅŸana kadar askerin tamamına yakını, üçlü beÅŸli firar etmiÅŸtir. Bu  durum baÅŸlangıçta gönüllü olan birliÄŸin, Hayfa limanına yaklaÅŸana  kadar tamamına yakınının kaçması, baÅŸlarındaki komutanın iÅŸi ciddiye  alıp-almamasıyla da doÄŸru orantılı bir durumdur. Komutan istese bir  tane bile fire vermeden, belki biraz gecikmelide olsa askeri, ihtiyaç  hissedilen cepheye taşıyabilirdi. Demek ki göz yummuÅŸtur.      Tam Hayfa liman'ına varılır ve kumandan arkasına ÅŸöyle bir bakınca  yalnızca Himmet'ten oluÅŸan birliÄŸi görür.      —Gel bakalım evladım. Aylarca beraber yürüyoruz. Buranın astı-üstü  kalmadı. Ama bir ÅŸey öÄŸrenmek istiyorum. Bütün arkadaÅŸların ayrıldığı  halde sen neden o kadar fırsatları teptin. Söyler misin?               Himmet; "Kumandanım, babam kaçarsan ve hatta vatan  müdafaasında adam gibi olaÄŸan üstü gayret göstermezsen hakkımı helal  etmem dedi de ondandır, sizi bir adım geriden takip ediyorum" cevabını  kumandan alınca, aÄŸlayarak; "Hadi sende git evladım. Gitmezsen seni  ben ÅŸuracıkta vururum. Fahrettin PaÅŸa'nın karşısına koskoca  MaraÅŸ-Elbistan cenahında bir kiÅŸiyle huzura çıkamam. Bari asker  toplayamadım mahcubiyetiyle huzuruna varırsam, bu durumdan daha  ÅŸerefli olur.      Aynı yolu takip ederek gerisin geri memleketine dönmeye çalışan  Himmet, gündüzleri eÅŸkıyalardan ve sıcaktan korunmak için bulduÄŸu  müsait yerlerden istirahat edip geceleri yol alır. Kendinden önce  dönen tanıdık arkadaÅŸlarından bazılarının karnı yarılmış cesetleriyle  karşılaşır kuru çöllerde çoÄŸu zaman. Tedbiri elden bırakmaz ama yinede  günde birkaç defa teslim alınarak üzerinde ne var ne yok hepsi alınmış  olup çamaşırlarına kadar soyulmaktan kendini kurtaramaz.. Açlık  susuzluk da cabası…              Silahların sevkinde muhafaza için kullanılan "telis"  denilen çuvaldan bir tane bulur ortasını keserek başına geçirir. Al  sana elbise… Ayaklar kızgın çöllerin ÅŸartlarına dayanamadığı için  serinlikte yol alır. Kaybedecek bir ÅŸeyi olmamasına raÄŸmen, Arap  eÅŸkıyalar tarafından tekrar tutulur. Kendi aralarında geçen  konuÅŸmalardan "Åžu dereye götürün, karnını açın bakalım altın  bulabilecek misiniz." gibi konuÅŸmaları çat-pat Arapçası olduÄŸu için  anlar. İki kiÅŸi koluna girer. Dereye doÄŸru çekerken, Himmet yüksek  sesle "Ebu Arap, binti Türk" yani babam Arap annem Türk deyince, bu  laf eÅŸkıyanın hoÅŸuna gider ve "O halde serbestsin" derler.      Babasından öÄŸrendiÄŸi çat-pat Arapça ile karnı deÅŸilmekten kurtulan  Himmet, dizlerinden yürüyecek dermanı olmadığı halde kendini  zorlayarak üç-beÅŸ aileden oluÅŸan çadırlara rastlar. Biraz daha  yaklaşınca "Bedevi"lerin hanımlarının ekmek yaptığını görür. Kaç  gündür aç olduÄŸunun farkında bile deÄŸil. Sonuçta nasıl bir muameleyle  karşılaşırsa karşılaÅŸsın… Olanca enerjisini kullanarak henüz "saç"  üzerinde piÅŸmekte olan ekmeÄŸi kapar. Kaçmak dahi aklına gelmeden  aÄŸzına tepiÅŸtirmeye çalışır. O anda bütün kadınlar ellerine  geçirdikleri sopa ve benzeri aletlerle üzerine çullanır.  EkmeÄŸi bu  kadar zahmetli olarak boÄŸazından aşırır aşırmasına ama yediÄŸi sopanın  hesabı bilinmez.      Himmet bir kamyon sopa ve küfür yemesine raÄŸmen, en az iki günlük  enerji toplama karşılığı hiç acı hissetmeden oradan uzaklaşır. Gece  gündüz yola devam eden Himmet, treni durmakta olan bir demiryolu  istasyonuna usulca sokulur. Derken vagonlardan birine yine aynı  metotla seÄŸirtir. Meraklı gözlerle de vagondan insan arar. Yük treni  olduÄŸuna karar verir. Biraz rahatlar vaziyette köÅŸede bucakta ekmek,  su gibi can simidi nevale ararken, öndeki vagonda insan sesi duyar ve  kapısını açarak göz gezdirir. Aman Allah'ım! Başında oturan  üniformalı-sivil bir grup insan ve önlerinde güzel-güzel yiyecekler.  Himmet sorgusuz sualsiz etrafta dikilen silahlı zabitlere bile  aldırmadan, masadaki yemeklere iki eliyle saldırarak eline ne  geçirirse aşırmaya baÅŸlar.  Neye uÄŸradıklarının geç farkına varan  zabitler, Himmet'i bir taraftan döverek, diÄŸer taraftan ise ellerini  ayaklarını sarmak suretiyle etkisiz hale getirme çabası sürerken;  sivil giyimli birinin "Bırakın adamı karnını doyursun. Belki çok  periÅŸan vaziyette biridir. Halinden demi anlamıyorsunuz be adam.  Unutmayın ki ÅŸu an sopa karşılığında yediklerini biz onlar sayesinden  tüketiyoruz. Bırakın adamı" deyince; Himmet halen yemeÄŸe devam eder.               YavaÅŸ yavaÅŸ kendine gelince aynı adam sorar, Himmet  başından geçenleri anlatır. Adam aÄŸlamaklı, Himmet aÄŸlamaktadır. Tren  belirlenen istikamette yol almakta. Anlaşılır ki o adam devleti  temsilen içlerinde en yetkili kiÅŸi. Kendini döven zabitlere verilen  emir üzere, hemen baÅŸka bir vagona alınır. Üstü başı temiz elbiselerle  giydirilmeden önce, banyo ve traÅŸ iÅŸlemleri yapılır. Tekrar emir  sahibinin huzuruna çıkarılır.      ¬—Evladım biz İstanbul'dan Musul'a gidiyoruz. GittiÄŸim yerde de senin  gibi vatan evlatlarından oluÅŸmuÅŸ bir ordumuz var. Ben onların hem  kumandanı hem de babası olacağım. Seni de yanımda götürmek isterim.  Velâkin çok zahmetli bir gönüllü askerlik maceran olmuÅŸ. Sen çoktan  ailene kavuÅŸmayı hak etmiÅŸsin zaten. Hemen önümüzde ki istasyon da  trenden ayrıl. Kendini kuzeye vurursan memleketine kavuÅŸursun. Haydi  yolun açık olsun, bize de dua edin yeter." diyerek Himmet'in trenden  ayrılmasını saÄŸlar.            Himmet aylarca süren yolculukta, onlarca serüven yaÅŸadıktan  sonra kasabasına yaklaşır. Cela kasabası Elbistan'a baÄŸlıdır. İnsanlar  her küçük yerde olduÄŸu gibi bu kasabada birbirlerini çok iyi tanır.      Himmet köyüne uzaktan görebilecek kadar gelmiÅŸtir gelmesine ama dosta düÅŸmana, dahası "Kaçarsan hakkımı helal etmem" dediÄŸi babası Fakı  Mehmet'e olayı nasıl açıklar. Bunca zahmetlerle olanca sıkıntıdan  sonra Allah'ın kendine tekrar bahÅŸettiÄŸi canını kurtarmada ki  zorluktan da beter bir durumdur bu. Ya inanmazlarsa. Ya  inandıramazsam, gayri babamın ve köylünün yüzüne nasıl bakarım diye  kara kara düÅŸünürken bir kayanın aralığında. Ki maÄŸ remi burada gündüz  dinlenip gece eve varmaktır.              Tepesinde peyda olan komÅŸuları Abdurrahman  "Himmet  vallahi seni görmedim."sesi ile kendine gelir. Hızla uzaklaÅŸan  Abdurrahman'ın ardından "İnÅŸallah beni görmemiÅŸindir, inÅŸallah beni  yanıltırsın Abdurrahman" demesi bir olur.      Ortalık kararınca, Himmet zuladan köye seÄŸirtir. Arka kapıdan eve  dalar. Anasıyla burun buruna gelince, eliyle anasını aÄŸzını kapatarak  sarılır. Gizlice, diÄŸer hane halkı, özelliklede babası duymadan  koklaşır, ÅŸorlaşırlar. Himmet kendinden geçerek uyur. Anası onunda  tembihi üzere, oÄŸlunu bir yorgana sararak yüklüÄŸe zar zor yerleÅŸtirir.      Gerek Himmet gerekse anası o gece öyle bir uyurlar ki… Horozlar öteli  saatler geçmiÅŸ, güneÅŸ bir minare boyu yükselmiÅŸ Himmet yorgana bile  sarıldığının farkında olmadan, destursuz eve girerek yüksek sesle  "Gözünüz aydın AyÅŸe teyze, Himmet askerden gelmiÅŸ. Dün Abdurrahman  karşı kayalıkların orada saklanırken görmüÅŸte ben de gözün aydın  demeye geldim." Sözleri üzerine ev halkı ve Himmet'te uyanır.  Himmet'in ikna kabiliyeti ve doÄŸrularına yürekten inanan babası Fakı  Mehmet oÄŸluna "Hakkımı helal ettim oÄŸlum, sana inanıyorum. Çok ağır  laf etmiÅŸim. Esasında sen beni bağışla, seninle gurur duyuyorum.  Velâkin benim öyle söylemem lazımdı. Senin de canın pahasına da olsa  böyle davranman gerekirdi. Ortada samimiyet olunca Allah canını bize  bağışlamıştır.  Kul samimi olursa Allah sırtını padiÅŸahlara bile  üfelettirirmiÅŸ. PadiÅŸah dedim de anlatayım;      Bir zamanlar, haftanın belirli gününde baÅŸta veziri olmak üzere  yüksek memurlarının bir gün boyunca göz önünde kaybolduÄŸunu gören  PadiÅŸah; tebdili kıyafet üzere takibe çıkar. Toplu olarak hamamın  birini kapattırarak cümbüÅŸ yaptıklarını tespit eder. Onlar hamama  girince kendiside varır kapıyı çalar. Israrla, "ÅŸöyle bir köÅŸede girer  çıkarım" talebini görevli senin gibi ihtiyar ve fakir birini daha  aldım. Åžu köÅŸede sessizce iÅŸinizi görün. Gürültü yaparsanız hemen  atarım dışarı uyarısı üzerine içeri girer.      Bir köÅŸeye geçer ki, önceden alınan ihtiyar adam da var. Selam  kelamdan sonra ihtiyar "Evladım sırtını dön de keseleyim" der.  PadiÅŸaha sıra gelince, padiÅŸah bir taraftan ihtiyara kese atarken,  diÄŸer taraftan da "De bakalım babalık ÅŸu yan tarafta ÅŸatafatla eÄŸlenen  insanlar kim? Niçin koca bir hamamı kendilerine tahsis etmiÅŸler.  Üstelik her türlü rezillikte cabası. PadiÅŸah bu olanı biteni hiç mi  görmez, hiç mi duymaz" deyince ihtiyar; "BoÅŸ ver oÄŸul demeyeceÄŸim ama  yapacak bir ÅŸey yoksa boÅŸ konuÅŸma oÄŸul derim. Sen samimiyetten ve  doÄŸruluktan ayrılma, öyle olunca da Allah sırtını padiÅŸahlara  keselettirir."deyince padiÅŸah ürperir.      Fakı Mehmet, bu fıkrayla anlatmak istediÄŸini bir güzel anlatmanın  vermiÅŸ olduÄŸu zevkle "İşte öyle bir ÅŸey komÅŸular" der. 
 _______________             Not: Bu hikâyede adı geçen "Himmet" ünlü ÅŸairimiz  Abdurrahim KARAKOÇ'un babasıdır 
 Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! 			 |