05-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
KIRILAN GÜLLER PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 52
KötüÇok iyi 
Yazar Sıddık Demir   
26-12-2006
KIRILAN GÜLLER
Sıddık Demir

ImageHani ÅŸu Rızgarlı Osman AÄŸa hikâyesi var ya; Osman AÄŸa'nın 
üç oÄŸlu vardır. Her bir savaÅŸ için padiÅŸahın selamıyla bir oÄŸlunu 
asker verir. Ne yazık ki akabinde çocuklarının ÅŸahadet haberini alır. 
Yine öyle bir savaÅŸ için üçüncü oÄŸlunu askere almaya gelenlere; 
"Söyleyin padiÅŸaha benim sülmüme güvenerek ona buna savaÅŸ açmasın, 
çünkü gayri verecek evlat kalmadı."der. 
 
    Fahrettin PaÅŸa'nın Yemen müdafaasını bilmeyen yoktur. Ä°mparatorluÄŸun 
kolu_kanadı budanırken, direnenlerden biri de bu paÅŸadır. Devletin 30 
Ekim 1918 tarihi itibariyle yenik sayıldığı, dolayısıyla ordularının 
terhis edildiÄŸi talihsiz bir dönemde dahi 1916 dan 1919 yılına kadar, 
merkezi otoritenin emrine karşı bile direnerek Medine'yi savunduÄŸu 
bilinmektedir. Denilir ki, silah bırakıp teslim olun emrini getiren bir 
subayı gözaltına aldırarak haberin yayılmasını engellemiÅŸtir. 
Emrindeki subayların olayı öÄŸrenerek kendisine baÅŸkaldırması üzerine, 
silahını ve sancağını Ravza-ı mutahhara’da ancak Resul'üne teslim 
etmiÅŸtir. Böylece tam 400 yıldır kutsal bölgelerin hâkimi olan Türk hakimiyetine, Lavrens'lerin ve iÅŸbirlikçi Åžerif Hüseyin'lerin karşı çalışmalarıyla hâkimiyetine son vermiÅŸtir. 

          4.Ordu kumandanı Cemal PaÅŸa Yardımcısı Fahrettin PaÅŸa'yı 
Hicaz Bölgesinin savunması için Yemen'deki kuvvetlerin başına 
gönderdiÄŸinde, Fahrettin PaÅŸa 'da emir subayını Yemen birliklerinin 
güçlendirilmesi için "Rızgarlı Osman AÄŸa" misalinde olduÄŸu gibi 
Anadolu'ya asker toplamaya gönderir. 
     Gök kubbe hep delinmiÅŸ. Her delik etrafında Anadolu insanı, 
muhafızlık etmektedir. Tamir ve tadilatın yanında her türlü fitne 
karşısında savaşır. Dalga dalga, gençliÄŸini yaÅŸamadan cepheye sürülen 
bu kınalı kuzular, bilmem nerede kalır bilinmeksizin "Meçhul asker"      tiplemesinde olduÄŸu gibi geride sönük ocaklar ve çorak topraklar bırakarak giderler. Ve çoÄŸu geri dönmez. 
            Asker toplamak için MaraÅŸ-Elbistan'a gelen subay, yine her 
aileye, her köye müracaat ederek toparlayabildiÄŸi kadar askerle bin 
bir periÅŸanlık içerisinde yola koyulur. Ä°stikamet; MaraÅŸ'ta ki 
birlikle birleÅŸerek Suriye toprakları üzerinde Hayfa'ya, oradan da 
deniz yoluyla Yemen'e intikal etmek... 
    Elbistan'ın Cela kasabasında kasaba imamı Mehmet Efendi'nin de iki 
oÄŸlundan biri olan "Himmet" Yemen'e hareket eden birliÄŸe gönüllü 
olarak katılmıştır. Baba Mehmet;  "Vatan müdafaası için seni 
gönderiyorum. AskerliÄŸini ailemize ve dinimize uygun bir ÅŸekilde 
yapmazsan, bir baba olarak ellerim iki yakanda ve hakkımı helal etmem 
bilmiÅŸ ol oÄŸul" der. 
              Fakı Mehmet Efendi imamlığının yanında üç-dört bin kova 
arıyla da her yıl boyu uÄŸraşır. Balın tamamını köylüye mumunun iadesi 
ÅŸartıyla bedava dağıtır. Böylece oluÅŸturduÄŸu mumu MaraÅŸ'ta satarak 
geçimini temin eder. Kendi çocukları baÅŸta olmak üzere köyün 
gençlerini okutur, bazılarına ise ileri derecede olmasa da Arapça 
öÄŸretir. OÄŸlu Himmet bunlardan biridir. 
    Yemen'e gidecek olan asker MaraÅŸ'ta toplanarak, daÄŸ tepe demeden 
Åžam'a doÄŸru yaya olarak yürümeye baÅŸlar. Himmet, askerin mola 
sırasında mütemadiyen azaldığının farkındadır. Babasının "Hakkımı 
helal etmem" sözü kulaklarında çınlamaktadır. Åžam'dan Hayfa limanına 
yaklaÅŸana kadar askerin tamamına yakını, üçlü beÅŸli firar etmiÅŸtir. Bu 
durum baÅŸlangıçta gönüllü olan birliÄŸin, Hayfa limanına yaklaÅŸana 
kadar tamamına yakınının kaçması, baÅŸlarındaki komutanın iÅŸi ciddiye 
alıp-almamasıyla da doÄŸru orantılı bir durumdur. Komutan istese bir 
tane bile fire vermeden, belki biraz gecikmelide olsa askeri, ihtiyaç 
hissedilen cepheye taşıyabilirdi. Demek ki göz yummuÅŸtur. 
    Tam Hayfa liman'ına varılır ve kumandan arkasına ÅŸöyle bir bakınca 
yalnızca Himmet'ten oluÅŸan birliÄŸi görür. 
    —Gel bakalım evladım. Aylarca beraber yürüyoruz. Buranın astı-üstü 
kalmadı. Ama bir ÅŸey öÄŸrenmek istiyorum. Bütün arkadaÅŸların ayrıldığı 
halde sen neden o kadar fırsatları teptin. Söyler misin? 
 
           Himmet; "Kumandanım, babam kaçarsan ve hatta vatan 
müdafaasında adam gibi olaÄŸan üstü gayret göstermezsen hakkımı helal 
etmem dedi de ondandır, sizi bir adım geriden takip ediyorum" cevabını 
kumandan alınca, aÄŸlayarak; "Hadi sende git evladım. Gitmezsen seni 
ben ÅŸuracıkta vururum. Fahrettin PaÅŸa'nın karşısına koskoca 
MaraÅŸ-Elbistan cenahında bir kiÅŸiyle huzura çıkamam. Bari asker 
toplayamadım mahcubiyetiyle huzuruna varırsam, bu durumdan daha 
ÅŸerefli olur. 
    Aynı yolu takip ederek gerisin geri memleketine dönmeye çalışan 
Himmet, gündüzleri eÅŸkıyalardan ve sıcaktan korunmak için bulduÄŸu 
müsait yerlerden istirahat edip geceleri yol alır. Kendinden önce 
dönen tanıdık arkadaÅŸlarından bazılarının karnı yarılmış cesetleriyle 
karşılaşır kuru çöllerde çoÄŸu zaman. Tedbiri elden bırakmaz ama yinede 
günde birkaç defa teslim alınarak üzerinde ne var ne yok hepsi alınmış 
olup çamaşırlarına kadar soyulmaktan kendini kurtaramaz.. Açlık 
susuzluk da cabası… 
            Silahların sevkinde muhafaza için kullanılan "telis" 
denilen çuvaldan bir tane bulur ortasını keserek başına geçirir. Al 
sana elbise… Ayaklar kızgın çöllerin ÅŸartlarına dayanamadığı için 
serinlikte yol alır. Kaybedecek bir ÅŸeyi olmamasına raÄŸmen, Arap 
eÅŸkıyalar tarafından tekrar tutulur. Kendi aralarında geçen 
konuÅŸmalardan "Åžu dereye götürün, karnını açın bakalım altın 
bulabilecek misiniz." gibi konuÅŸmaları çat-pat Arapçası olduÄŸu için 
anlar. Ä°ki kiÅŸi koluna girer. Dereye doÄŸru çekerken, Himmet yüksek 
sesle "Ebu Arap, binti Türk" yani babam Arap annem Türk deyince, bu 
laf eÅŸkıyanın hoÅŸuna gider ve "O halde serbestsin" derler. 
    Babasından öÄŸrendiÄŸi çat-pat Arapça ile karnı deÅŸilmekten kurtulan 
Himmet, dizlerinden yürüyecek dermanı olmadığı halde kendini 
zorlayarak üç-beÅŸ aileden oluÅŸan çadırlara rastlar. Biraz daha 
yaklaşınca "Bedevi"lerin hanımlarının ekmek yaptığını görür. Kaç 
gündür aç olduÄŸunun farkında bile deÄŸil. Sonuçta nasıl bir muameleyle 
karşılaşırsa karşılaÅŸsın… Olanca enerjisini kullanarak henüz "saç" 
üzerinde piÅŸmekte olan ekmeÄŸi kapar. Kaçmak dahi aklına gelmeden 
aÄŸzına tepiÅŸtirmeye çalışır. O anda bütün kadınlar ellerine 
geçirdikleri sopa ve benzeri aletlerle üzerine çullanır.  EkmeÄŸi bu 
kadar zahmetli olarak boÄŸazından aşırır aşırmasına ama yediÄŸi sopanın 
hesabı bilinmez. 
    Himmet bir kamyon sopa ve küfür yemesine raÄŸmen, en az iki günlük 
enerji toplama karşılığı hiç acı hissetmeden oradan uzaklaşır. Gece 
gündüz yola devam eden Himmet, treni durmakta olan bir demiryolu 
istasyonuna usulca sokulur. Derken vagonlardan birine yine aynı 
metotla seÄŸirtir. Meraklı gözlerle de vagondan insan arar. Yük treni 
olduÄŸuna karar verir. Biraz rahatlar vaziyette köÅŸede bucakta ekmek, 
su gibi can simidi nevale ararken, öndeki vagonda insan sesi duyar ve 
kapısını açarak göz gezdirir. Aman Allah'ım! Başında oturan 
üniformalı-sivil bir grup insan ve önlerinde güzel-güzel yiyecekler. 
Himmet sorgusuz sualsiz etrafta dikilen silahlı zabitlere bile 
aldırmadan, masadaki yemeklere iki eliyle saldırarak eline ne 
geçirirse aşırmaya baÅŸlar.  Neye uÄŸradıklarının geç farkına varan 
zabitler, Himmet'i bir taraftan döverek, diÄŸer taraftan ise ellerini 
ayaklarını sarmak suretiyle etkisiz hale getirme çabası sürerken; 
sivil giyimli birinin "Bırakın adamı karnını doyursun. Belki çok 
periÅŸan vaziyette biridir. Halinden demi anlamıyorsunuz be adam. 
Unutmayın ki ÅŸu an sopa karşılığında yediklerini biz onlar sayesinden 
tüketiyoruz. Bırakın adamı" deyince; Himmet halen yemeÄŸe devam eder. 
             YavaÅŸ yavaÅŸ kendine gelince aynı adam sorar, Himmet 
başından geçenleri anlatır. Adam aÄŸlamaklı, Himmet aÄŸlamaktadır. Tren 
belirlenen istikamette yol almakta. Anlaşılır ki o adam devleti 
temsilen içlerinde en yetkili kiÅŸi. Kendini döven zabitlere verilen 
emir üzere, hemen baÅŸka bir vagona alınır. Üstü başı temiz elbiselerle 
giydirilmeden önce, banyo ve traÅŸ iÅŸlemleri yapılır. Tekrar emir 
sahibinin huzuruna çıkarılır. 
    ¬—Evladım biz Ä°stanbul'dan Musul'a gidiyoruz. GittiÄŸim yerde de senin 
gibi vatan evlatlarından oluÅŸmuÅŸ bir ordumuz var. Ben onların hem 
kumandanı hem de babası olacağım. Seni de yanımda götürmek isterim. 
Velâkin çok zahmetli bir gönüllü askerlik maceran olmuÅŸ. Sen çoktan 
ailene kavuÅŸmayı hak etmiÅŸsin zaten. Hemen önümüzde ki istasyon da 
trenden ayrıl. Kendini kuzeye vurursan memleketine kavuÅŸursun. Haydi 
yolun açık olsun, bize de dua edin yeter." diyerek Himmet'in trenden 
ayrılmasını saÄŸlar. 
          Himmet aylarca süren yolculukta, onlarca serüven yaÅŸadıktan 
sonra kasabasına yaklaşır. Cela kasabası Elbistan'a baÄŸlıdır. Ä°nsanlar 
her küçük yerde olduÄŸu gibi bu kasabada birbirlerini çok iyi tanır. 
    Himmet köyüne uzaktan görebilecek kadar gelmiÅŸtir gelmesine ama dosta
düÅŸmana, dahası "Kaçarsan hakkımı helal etmem" dediÄŸi babası Fakı 
Mehmet'e olayı nasıl açıklar. Bunca zahmetlerle olanca sıkıntıdan 
sonra Allah'ın kendine tekrar bahÅŸettiÄŸi canını kurtarmada ki 
zorluktan da beter bir durumdur bu. Ya inanmazlarsa. Ya 
inandıramazsam, gayri babamın ve köylünün yüzüne nasıl bakarım diye 
kara kara düÅŸünürken bir kayanın aralığında. Ki maÄŸ remi burada gündüz 
dinlenip gece eve varmaktır. 
            Tepesinde peyda olan komÅŸuları Abdurrahman  "Himmet 
vallahi seni görmedim."sesi ile kendine gelir. Hızla uzaklaÅŸan 
Abdurrahman'ın ardından "Ä°nÅŸallah beni görmemiÅŸindir, inÅŸallah beni 
yanıltırsın Abdurrahman" demesi bir olur. 
    Ortalık kararınca, Himmet zuladan köye seÄŸirtir. Arka kapıdan eve 
dalar. Anasıyla burun buruna gelince, eliyle anasını aÄŸzını kapatarak 
sarılır. Gizlice, diÄŸer hane halkı, özelliklede babası duymadan 
koklaşır, ÅŸorlaşırlar. Himmet kendinden geçerek uyur. Anası onunda 
tembihi üzere, oÄŸlunu bir yorgana sararak yüklüÄŸe zar zor yerleÅŸtirir. 
    Gerek Himmet gerekse anası o gece öyle bir uyurlar ki… Horozlar öteli 
saatler geçmiÅŸ, güneÅŸ bir minare boyu yükselmiÅŸ Himmet yorgana bile 
sarıldığının farkında olmadan, destursuz eve girerek yüksek sesle 
"Gözünüz aydın AyÅŸe teyze, Himmet askerden gelmiÅŸ. Dün Abdurrahman 
karşı kayalıkların orada saklanırken görmüÅŸte ben de gözün aydın 
demeye geldim." Sözleri üzerine ev halkı ve Himmet'te uyanır. 
Himmet'in ikna kabiliyeti ve doÄŸrularına yürekten inanan babası Fakı 
Mehmet oÄŸluna "Hakkımı helal ettim oÄŸlum, sana inanıyorum. Çok ağır 
laf etmiÅŸim. Esasında sen beni bağışla, seninle gurur duyuyorum. 
Velâkin benim öyle söylemem lazımdı. Senin de canın pahasına da olsa 
böyle davranman gerekirdi. Ortada samimiyet olunca Allah canını bize 
bağışlamıştır.  Kul samimi olursa Allah sırtını padiÅŸahlara bile 
üfelettirirmiÅŸ. PadiÅŸah dedim de anlatayım; 
    Bir zamanlar, haftanın belirli gününde baÅŸta veziri olmak üzere 
yüksek memurlarının bir gün boyunca göz önünde kaybolduÄŸunu gören 
PadiÅŸah; tebdili kıyafet üzere takibe çıkar. Toplu olarak hamamın 
birini kapattırarak cümbüÅŸ yaptıklarını tespit eder. Onlar hamama 
girince kendiside varır kapıyı çalar. Israrla, "ÅŸöyle bir köÅŸede girer 
çıkarım" talebini görevli senin gibi ihtiyar ve fakir birini daha 
aldım. Åžu köÅŸede sessizce iÅŸinizi görün. Gürültü yaparsanız hemen 
atarım dışarı uyarısı üzerine içeri girer. 
    Bir köÅŸeye geçer ki, önceden alınan ihtiyar adam da var. Selam 
kelamdan sonra ihtiyar "Evladım sırtını dön de keseleyim" der. 
PadiÅŸaha sıra gelince, padiÅŸah bir taraftan ihtiyara kese atarken, 
diÄŸer taraftan da "De bakalım babalık ÅŸu yan tarafta ÅŸatafatla eÄŸlenen 
insanlar kim? Niçin koca bir hamamı kendilerine tahsis etmiÅŸler. 
Üstelik her türlü rezillikte cabası. PadiÅŸah bu olanı biteni hiç mi 
görmez, hiç mi duymaz" deyince ihtiyar; "BoÅŸ ver oÄŸul demeyeceÄŸim ama 
yapacak bir ÅŸey yoksa boÅŸ konuÅŸma oÄŸul derim. Sen samimiyetten ve 
doÄŸruluktan ayrılma, öyle olunca da Allah sırtını padiÅŸahlara 
keselettirir."deyince padiÅŸah ürperir. 
    Fakı Mehmet, bu fıkrayla anlatmak istediÄŸini bir güzel anlatmanın 
vermiÅŸ olduÄŸu zevkle "Ä°ÅŸte öyle bir ÅŸey komÅŸular" der.

_______________ 
           Not: Bu hikâyede adı geçen "Himmet" ünlü ÅŸairimiz 
Abdurrahim KARAKOÇ'un babasıdır

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 26-12-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
123916744 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net