YILANKAYASI Sıddık DEMİR
‘Ahmet Aziz Çonkarlı’ imasıyla ‘Yılankayası’ adında 528 sayfa hacminde ‘bir fantastik’ roman yayımlandı geçtiÄŸimiz aylarda. Oldum olası bu türden romanlar hayal ürünü iddiası taşıdığı için, daha ayakları yere deÄŸen romanları okumayı tercih etmiÅŸimdir. Yazarın ‘Ahmet Aziz Çonkarlı’ müstear ismiyle yayımladığı bu eserden öncede, ‘laika’ Sultanın Gözdesi’ ve ‘Ä°rtica’ adını verdiÄŸi baÅŸka iki çalışması da kendisinin ‘Kara mizah’ dediÄŸi türden…Bana göre benzeri özellikleri ve farklı temaları ama benzeri kurgularla benzeri kalıpta okurlarına sunduÄŸu, en direk yollarla egemen telakkilerle hesaplaÅŸan çalışmalarıdır. ‘Ahmet Aziz Çonkarlı’ imasıyla ‘Yılankayası’ adında 528 sayfa hacminde ‘bir fantastik’ roman yayımlandı geçtiÄŸimiz aylarda. Oldum olası bu türden romanlar hayal ürünü iddiası taşıdığı için, daha ayakları yere deÄŸen romanları okumayı tercih etmiÅŸimdir. Yazarın ‘Ahmet Aziz Çonkarlı’ müstear ismiyle yayımladığı bu eserden öncede, ‘laika’ Sultanın Gözdesi’ ve ‘Ä°rtica’ adını verdiÄŸi baÅŸka iki çalışması da kendisinin ‘Kara mizah’ dediÄŸi türden…Bana göre benzeri özellikleri ve farklı temaları ama benzeri kurgularla benzeri kalıpta okurlarına sunduÄŸu, en direk yollarla egemen telakkilerle hesaplaÅŸan çalışmalarıdır. Yazarın “Laika ve Ä°rtica” adındaki çalışmasında, müstear olmayan imza kullanması, acaba hangi ÅŸartlar deÄŸiÅŸmiÅŸ olmalı ki Yılankayası romanında müstear isim kullanmıştır sorusunu aklına getiriyor insanın. Bu noktada gerçek ismini gizlemesi, ‘Demek ki böyle bir metodu tercih ediyor’ deyip geçiÅŸtiremiyoruz. Acaba edebi alanda yaygın müstear isim modasının ötesinde BaÅŸka bir takım tercihler de mi söz konusu sorusunu da getiriyor insanın aklına…
Dünyevi bir takım saiklerin tamamen ortadan kalkmış gözüktüÄŸü, bir baÅŸka deyimle tamamen özgürleÅŸtiÄŸi bir zaman vetiresinde müstear isimle ‘Yılankayası’nın ortaya konulmasını garipsedim doÄŸrusu. Yazarın böyle davranmasının mutlaka kendine göre bir sebebi olmalıdır deyip,‘Yılankayası’ romanının içine dalmamız icap ederse: Hayali isimleri olan komÅŸu iki kasaba halkının birbirleriyle mücadelesi anlatılmaktadır. Yazarın hayal dünyası ve kullandığı ‘arı ve duru’ Türkçe’si, kitaba öyle bir akıcılık kazandırmış ki ancak okuyanlar bunu anlayabilir. Yazar; bu kadar küçük mekan da teknolojinin ve diÄŸer bilumum cazibe merkezlerinin sıfırda göründüÄŸü hayali bir zaman kesitini anlatırken bütün rollerin mükemmel oynandığı bir gizemlilik ortamını nasıl baÅŸarıyla oluÅŸturmuÅŸtur doÄŸrusu hayret ettim. Dedim ya; bu tür çalışmaları okurken sonunu pek getiremezdim. Ama ‘Yılankayası’ gerçekten çok uzun bir roman olmasına raÄŸmen kendini okutturuyor. Bu kadar akıcı bulmamızın nedeni belki de psikolojik arka tarafımızla örtüÅŸmüÅŸ olması olabilir mi? Elbette öyledir. Yoksa koskoca rektörlük yapmış bir bilim adamının, durup dururken ‘çocuklara masallar’ türünde yazması ne mümkün. Her yanlış atılan adımın hesabının verilmesine inanan, bu korku ve güzellikte bir ömür ‘adam gibi adam’ olarak yaÅŸayan yazar, tuttuÄŸu kalemle yazdığı her bir kelimenin bile bir mana ifade etmesi için hassasiyet gösteren yerli kara bir düÅŸünce adamıdır. Yazdığı bu romanın dışa ve ülkemizin bugününe yönelik mesajını en iyi kavrayanlardan biri olarak bu romana giydirilen elbise, ülkemizdeki sıkıntıların dışa yansımasıdır. MübalaÄŸa yoktur. Ülkemiz insanlarının çoÄŸunun en direk olarak, aydınlanmış insanların da önemli bir kısmının direk olarak muhatap alınarak, hemen her türlü mahfiller de ötelenerek düÅŸman yaratma projesinin, ilmek ilmek örüldüÄŸü görünmektedir bu romanda. Romanda ki Argon, Neon, Dragon, Helyum, Ksenon gibi doÄŸal gaz ismini taşıyan aktörlerin rollerini, ayağı yere basan günümüz Türkiye’sinde, veya tek kutuplu dünyada Bush, PuÅŸ, SavaÅŸ, gibi sembolik isimlerin temsili güzellikleri veya çirkinlikleri alır. Velhasıl bu savaÅŸ hep devam eder. Her dönem roller deÄŸiÅŸse de mücadele özü itibariyle deÄŸiÅŸmez, deÄŸiÅŸmemeli de…
EÄŸer bütün insanlık tek düze bir felsefeyi hayat nizamı olarak seçer ve bunda da karar kılıp devam ettirirse, iÅŸte o zaman gerçekten korkulmalıdır. Niçin? Çünkü o gün gelmiÅŸtir de ondan…Kusursuz veya ezenin, zulmün, adaletsizliÄŸin ve bütün güzellik karşıtlığının olmadığı bir dünya da roller biteceÄŸi için hayat da biter. Her ÅŸey zıttı ile kaimdir. Vakum ortamlar da mücadele olur mu? Kar, zarar ceza ve mükâfatta olmaz. Yazar; ‘Yılankayası ’romanın da aynen bu kavramları iÅŸliyor. Ä°frit’le Difrit’in HaÅŸattu Kasabasında tesis edilen güzelliÄŸin yok olmasına memur edilmesi, bu zıtlıkların tarihi boyutunu anlatır bize… Her düÅŸünen insanın saflarını belirlemesi, beraberinde kar zarar kavramlarını dengelemesi açısından da çok önemli bir mesaj vermektedir. Bu roman yazarının müthiÅŸ bir edebi örgüyle inÅŸa ettiÄŸi ve hayat denilen zahiri yansımayı iki kutuplu bir anlayışla ortaya koyarak, lider ve piyon insanların tasvirini de çok güzel yapmaktadır. Romanın ortalarına doÄŸru çaÄŸlayanlar gibi akan kelimeler ırmağında ki belirsizlikle, HaÅŸattu Kasabasında ki düzenden rahatsız olan komÅŸu kasabanın üzerindeki esrar perdesi aralanır. MeÄŸer mücadelenin öbür ucunda, durup dururken saldırmayı vazife bilen taraf “cinler” taifesiymiÅŸ. KötülüÄŸün temsilcisi aynı zamanda saldırgan olan cinler, Yılankayası’n da kendini belli edince iyilerin mücadelesi daha bir sonuç almaya yönelik geliÅŸir. Ve kararlı bir mücadele sonucu bu zaman aralığında ki savaÅŸ, iyilerin zaferiyle sonuçlanır. Benzeri programlar dünya döndükçe hep devam edecektir. Önemli olan insanın aklını iyi kullanarak safını belirlemesidir. Yılankayası’nda ki ‘düÅŸman belli’ olduktan sonra yazar, okuyucuyu düÅŸünerek fazla uzatmasa iyi olurdu. Çünkü diÄŸer bütün mesajlar insanoÄŸlu’nun esir olma dönemine kadar olan zaman dilimi içinde geçen serüvenlerle zaten verilmiÅŸtir. Bir baÅŸka can sıkıcı olan durumlardan biri de Neon Efilya aÅŸkıdır. Böyle aÅŸk anlayışı Neon’a yakışmamıştır. Neon’un Efilya’nın aksine akılsız aptal ve bön bir duygu seli içinde oluÅŸu okuyucuyu bayağı sıkabilir. Çekici bir delikanlı ama çok içine kapanık. Adeta yaÅŸanılan olayların bir çoÄŸuna davetiye çıkarmış. Olaylara müdahalesi çok yavaÅŸ, pratik zeka’dan ve eylemler’den yoksun. Hani okuyucunun “Helal olsun Neon!”diyeceÄŸine “Efilya’ya layık deÄŸilsin Neon” dedirtecek tipte bir portre çizmektedir. Yüksek tepelerle çevrelenmiÅŸ ve türlü kaynaklarla beslenmekte olan doÄŸal göller gibi bilgi birikimine sahip olan ‘Yılankayası’ yazarının bize daha nice bu birikimin kültürel meyvesini vermesi temennisiyle…. Sıddık DEMÄ°R
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |