Ercan Arslaner E. Türk Dili ve Edebiyatı öÄŸretmeni Büyük sözlük bilgini, ÅŸair Ali Åžir Nevai, dilimizin özellikle Farsça etkisinde kaldığını görünce Muhakemet-ül-Lügateyn adlı eserini yazar ve onun eksik bir yönü olmadığını delilleriyle tanımlar.ÇeÅŸitli sebeplerle Türk boyları batıya yönelince dil oku yayından çıkar. Mehmet Kaplan Hocanın o çok ünlü “Dil ve Kültür” makalesi dillerin tıpkı nehirler gibi geçtiÄŸi yerlerden etkilendiÄŸini söyler.(Kulturem Teorisi-El Oksaar)1 Türkçe’nin batıya doÄŸru akışında alınan sözcükler yalnız Farsça ve Arapça olmamıştır. Nasuh Baydar adlı filoloÄŸun TDK yayını Dil-Kültür adlı eserinde belirttiÄŸi gibi Yunanca sözcükler de Türkçe içindeki yerlerini almışlardır.Bu eserde örnek verdiÄŸi uzun bir cümlede yüklem dışında Türkçe kelime yoktur. N. Baydar, dilimizdeki Yunanca kelimelerin çokluÄŸu veya ideolojik sebeplerle okullarımızda Grekçe öÄŸretilmesini önerir.
DeÄŸerli düÅŸünür, hukukçu - yazar Av. Selami Çekmegil, EÄŸitim AtaÅŸeliÄŸim sırasında Almanya’daki dil kayıplarını velilere hatırlatmak için yazdığım “Tek Çare Türkçe Dersleri” makalesini lütfederek “Kendimizi Tartışmak” kitabına almıştı.Yazısının sonuna bir eleÅŸtiri eklemekten kendini alamaz ve der ki “Ruhsuz dil ne iÅŸe yarar?” Yalnız sayın düÅŸünür, Dış Ä°ÅŸleri Bakanlığının bende bu ruhu keÅŸfederek görevimin bitmesine iki ay kala defterimi dürdüÄŸünü ancak sonradan öÄŸrenmiÅŸtir. Bunlardan anlaşılan dilden önce ona yön veren ruhun kimliÄŸi sorunudur. Dilimizde Farsça, Arapça ayıklaması yapanlar Yunanca sözcüklerden hiç bahsetmemiÅŸlerdir. Uydurukça, Frenkçe sözcüklerle dilimizi dolduranlar çabalarının karşılığını yöneticilerden bol miktarda almışlardır. Yüce ÅŸair Y.Kemal Beyatlı ise aÄŸzından istemeden dökülen “PaÅŸam bu kültür, bu kütüphaneler ne olacak?” dediÄŸi için Lizbon’daki elçilik görevine son veriliÅŸinden sonra Avrupa’da kuru yapraklar gibi dolaÅŸmış ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’in kefil oluÅŸuyla anavatana gelebilmiÅŸtir. (2) Yahya Kemal Beyatlı, Paris’te siyasal bilgiler tahsil ederken Tarih felsefesi de öÄŸrenmiÅŸtir.Türkiye tarihini 1071’le baÅŸlatır.Bu tarihin içinde önce ve sonraları yukarda bahsettiÄŸimiz dili ve tüm medeniyeti etkileyen ruh vardır.Bu ruhun karşıtı BaÄŸdat kütüphanesini yakan,Anadolu’yu kasıp kavuran MoÄŸol ruhudur.
“Bu tarihsel bilgiler yanında ÖSYM’nin yeri nedir?” diye sorulabilir.Åžimdilerde ÖSS soruları üzerinde YÖK dışında hiçbir egemenlik söz konusu deÄŸil.TaÅŸ üstünde taÅŸ bırakmayan, kimseyi dinlemeyen MoÄŸol ruhu sanki orada da sürüyor. Ne kendilerini uyarana ne de gazetelerde çıkan yazılara cevap veriyorlar. Gözlerinin önünde ordu gibi kalabalık genç bir kütle sokaÄŸa atılıyor.Sadece katsayılarla insanları maÄŸdur edenler,bu verimsiz sistemi deÄŸiÅŸtirerek gençlere doÄŸru yolu, alın teri ile ekmek kazanma yolunu ağızlarına bile almıyorlar.Bu, hükümetin iÅŸi ise, niçin onlara “Gelin, bu problemi kökünden çözelim,kazanan bizim evladımızsa, öbürü düÅŸmanımız mı?” demiyor.Bilkent’te YÖK binası yazın klimalarla serindir, kışın sıcaktır.Çalışanları hangi kanallardan oraya gelmiÅŸse,maaÅŸlarıyla da baÅŸları hoÅŸtur.Aynı personel,aynı adamlar bir edebiyat sınavında yanlışları üst üste dizmekten geri kalmazlar. Geçenlerde Türkiye gazetesinin manÅŸetten haber verdiÄŸi gibi YÖK çırak yetiÅŸtiriyor.Aslında çırak yetiÅŸtirmiyor, orada okuyanlar kalem efendiliÄŸi bulamazsa, hayatın acımasızlığıyla karşılaşınca bir meslek öÄŸrenme yolu arıyor,alın teri ile ekmek kazanma yoluna gidiyor.Aaaah efendim,olanlar o sırada oluyor.Hayatının en verimli çağını yaşıyan gencin dört yılı diplomasını aldıktan sonra buharlaşıveriyor. ZÄ°YA PAÅžA’nın “Çözemedi bu lugazın sırrını kimse - Bin kaafile geçti hukemadan,fuzaladan” beyti sanki sadece yerlerin, göklerin sırrı için deÄŸil, Türk eÄŸitim düzeni için söylenmiÅŸ. Åžimdilerde güzel bir ÅŸey yapılıyorsa onun deÄŸiÅŸtirilmeyeceÄŸini kimseler garanti edemez.
Ä°ÅŸin sonunda Alman sisteminin doÄŸruluÄŸu anlaşılsa da ülkemizde ekonomik,bilimsel ve amacına uygun eÄŸitime halen yöneliÅŸ yoktur.Onlarda üniversite giriÅŸ sınavlarında benim saptadığım ölçüde yanlış görülse,herhalde oradaki görevliler hemen baÅŸka yerlerde iÅŸ aramak zorunda kalırlar.Bizdeki, eÄŸitimciler (o da varsa) dışında herkesin denetimindeki eÄŸitim bakanlığı yüz yıldır bu iÅŸi olması gereken yola koyamamıştır. “ O da varsa “ dedimse, ÖSS sorularında bulduÄŸum yanlışları bulmak benim kadar her eÄŸitimcinin görevidir.
2002, -04, -05 yıllarındaki soruları inceledim ve hiçbir ÅŸekilde üniversite giriÅŸ sorusu olamayacağını gördüm.EleÅŸtirilerim TDK tarafından incelendi ve az istisna ile kabul edildi. Bense izah edemediÄŸim bir alanda yanlışlık ileri sürmedim.
ÖSS-2005’te ise yirmi sekiz soruda baÅŸta virgül olmak üzere çeÅŸitli yanlışlıklar saptadım.Bunları ayrı ayrı yazmak yerine ÅŸu hikayeyi anlatmak isterdim:Bir ÅŸahıs vaktiyle memuriyet sınavına girer.BilmediÄŸi için yazısının altına noktalama iÅŸaretlerini yazarak “Haydi herkes yerine gitsin!” demeyi ihmal etmez. ÖSS’nin her sınavında ise “Virgüller, biz sizi fazla miktarda harcadık! Lütfen , yanlış konulanlar yerlerinden ayrılsın! “ denmesi gerekiyor sanki ! Cümle baÅŸlangıcında “Bunun için..... veya ‘Bu yüzden ......” denmiÅŸse daha sonra gelen sözcüklerin bir yere baÄŸlanması söz konusudur. BaÄŸlaç görevindeki sözcükler virgülle ayrılamaz (ÖSS-2005 – 32/C) .
ÖSS’de virgül konusunda ne kadar yanlış yapılabilirse, hiçbiri geri bırakılmamıştır. Bir yerde “okurken” ‘den sonra konulmayan virgül, diÄŸerinden sonra konuluyor.Aslında ise, sıfat ve zarf fiillerden (baÄŸ-fiil) sonra virgül konulmaz. Bu virgül yanlışları aslında ilgilileri düÅŸündürmelidir. Ä°ncelediÄŸim sınavlarda anlatım ve imla yanlışları korkunç boyutlardadır.
Almanya’da öÄŸretmenin bir adı Korrektor (düzeltici) dur ve bu yöntemin öÄŸretmenler arasında sabitleÅŸmiÅŸ ÅŸekillerinde oprtak görüÅŸ saÄŸlanmıştır.Bizim de ilgili konularda çalışması gereken bakanlıklarımız ve bürokratlarımız vardır.Liselerden baÅŸlayarak edebiyat fakültelerinde öÄŸrencilere ne öÄŸretilmiÅŸtir ki ne bu yanlışlar doÄŸruya çevriliyor ne de eleÅŸtirilebiliyor. Halbuki Hermann Helmers’in anadil öÄŸretim kitabında belki yüz defa bu bilim alanında eleÅŸtirinin deÄŸerinden bahsediliyor.Yıllardır Milli EÄŸitim Bakanlığının Hizmet Ä°çi Daire BaÅŸkanlığı olarak çalışan bir birimi bulunuyor.BildiÄŸimize göre bütün bakanlıklarda gazeteler didik didik edilerek ilgili haberler gözden geçirilir.2002 ve 2005’te bu haberler gazetelerde yer almış olmasına raÄŸmen bir yankı bulmaması oldukça ÅŸaşırtıcıdır. Bir ÅŸahıs benim yanlışımı gösterirse, ben ona minnet borcu duyarım ancak.
Bir zamanlar Oktay SinanoÄŸlu fırtınası esiyordu.Onun da ÖSYM’nin mevcut durumunu bilecek hali yokmuÅŸ.Zaten onun yabancı dil öÄŸretimi görüÅŸünü Johann Wolfgang von Goethe ile karşılaÅŸtırırsak konuya oldukça yardımcı olabilir:“Kim anadilini öÄŸrenmek isterse, bir de yabancı dil öÄŸrensin .” görüÅŸü ona aittir ve çok kritik bir doÄŸruluÄŸu ifade etmektedir. Bizde ise Türkiye’nin en önemli kültür kurumu henüz kendi anadilini bilmiyormuÅŸ.
Çevrede yabancı sözcüklerin kullanımı bütün hızıyla gidiyor(Bu alanda Kemal DerviÅŸ’i özellikle anmak gerekiyor. ABD’deki yirmi beÅŸ yıllık ikâmetinden sonra konuÅŸmalarında Ä°ng. Sözcükleri hiç kullanmadı. Bazıları hemen sürekli “spesifik, argüman, sinkronik sözcüklerini dillerinden düÅŸürmüyor.). TV’leri bir hafta izlerseniz, daha nice nice yabancı sözcüklerle karşılaşırsınız. BoÄŸaziçi proflarından biri, söyleniÅŸi bile Yahya Kemalce, Ahmet HaÅŸimce güzel olan “nesil” sözcüÄŸünden sonra ‘kuÅŸak’ söylemini de atlayarak ‘cenerasyon’u” kullanıyordu. TV’lerde halen “acitatif,stabil,korrelasyon,novhav,reelnak ,tencibil vb...............) sözcükleri anadildenmiÅŸ gibi kullanılırken ‘eskici’ ‘eskidji’ye’ dönüÅŸmüÅŸ. Nakliyenin yerini gaaliba lojistik almış. “ UzlaÅŸma anlamındaki konsensus sözcüÄŸünü kullananlar “milliyetçilik söz konusu olursa onu da kimseye bırakmayacaklardır.Bu insanlar onların bazı sözcüklerini kullanırken acaba onlardan muzahrafat dışında ne almışlardır kaç senedir?Zaten onlardan eylemsel alanda alınacak etkinlikler bilmeyen insanlar nezdinde fazla bir ÅŸeyler kazandırmaz.Hava yapanlar, havaya aldananlar iÅŸlerin daima yüzeyinde kalırlar.
Yabancı sözcük kullanımında büyük düÅŸünür Emmanuel Kant’ın “Yabancı sözcükleri kullanmaya gerek yoktur; onun yerine sözlükten veya araÅŸtırma ile kendi bulduklarınızdan yararlanabilirsiniz.”(Almanca Kompozisyon-2. cilt-R. Oldenburg) özdeyiÅŸi ne kadar enteresandır.
Demokrasi uygulamasındaki yetersizlik, bilimsel yöntemlere uzak kalma gibi etkenlerle ruhumuz bir yerlere doÄŸru kayarken en olumsuz etkisi sanki kelimelere yansıyor.Oysa dil, ruhumuz ve kendi kanunları olan semantik(Dilin anlam yönü),sözdizim kuralları (sintaks), ÅŸekil bilgisi (morfoloji), ses bilgisi (fonetik) kurallarıyla kendi içinde sarsılmaz bir bütünlük oluÅŸturur. Bu bütünlüÄŸü yabancı kelimelerle ve ÖSYM’nin yaptığı gibi yanlışlıklarla bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.Dilde bütünlük saÄŸlanmasında kompozisyon derslerinin yerini ancak bir kitapta açıklayabilirizÜniversite sınavlarındaki virgül bilgisizliÄŸi dil ve edebiyat derslerinin ülkemizde ne kadar kendi başına kaldığının bir göstergesidir.Bir edebiyat öÄŸretmeni bana beÅŸ yıllık öÄŸretimleri sırasında tek bir defa kompozisyon yazmadıklarını söyledi.Üniversitede kompozisyon yazmak bir yana öÄŸretmen adayı yazdırmayı da öÄŸrenmek zorundadır (3). Bizdeki zihniyet, diploma ile her ÅŸeyin olup bittiÄŸini sanmaktan usanmadı.YÖK veya üniversiteler öyle sanıyorum ki politik, ideolojik iÅŸlerle uÄŸraÅŸmaktan kendi görevini yapmaya vakit bulamıyor.Zaten politika ile, ideoloji ile uÄŸraÅŸmasa da Yahya Kemal’in söylediÄŸi 1071 ruhundan uzak kalarak çaÄŸdaÅŸlaÅŸmayı da kendine göre yöneltmek isteyenlerin geliÅŸmelerle uÄŸraÅŸması zordur. ............................................................
1.El Oksaar, kültürler üzerine onun en küçük birimine ‘kulturem’ adını vererek araÅŸtırmalar yapmış bir bilgindir.Morfem nasıl biçim bilgisinin en küçük parçası ise, kulturem de belli bir kültürün en küçük parçasıdır.
2.Her Yönüyle Yahya Kemal-Sermet Sami Uysal
3.Kompozisyon dersleri bizim Türkçe-Edebiyat öÄŸretimimizde bir maceradır.
|
bravo Yazar Misafir açık 2006-12-05 16:15:43 ff |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |