FETHÄ° GEMMUHLUOÄžLU (Bir Dehanın DüÅŸünsel Anatomisi) Halit Özdüzen (AraÅŸtırmacı- Yazar) Yaptığım çeÅŸitli sohbet ve katıldığım söyleÅŸilerde yeni kuÅŸak gençlerin, hatta pek çok edebiyat öÄŸrencisinin bile, düÅŸünür ve ÅŸair Fethi GemmuhluoÄŸlu’nu yeterince tanıma-dıklarına gözlemledim. GemmuhluoÄŸlu 1950-60’lı yıllarda üniversite okuyan bir kesimin önemli idolü ve daha sonraki yıllarda aynı kesim- Anadolu’nun fakir- Üniversite öÄŸrencilerinin can kurtaran simidi olmuÅŸtur. DüÅŸünce Ve Aksiyon Adamı Ä°rfan Fethi GemuhluoÄŸlu 1922 yılında Ä°stanbul Göztepede dünyaya gelir. Malatya Arapkir ilçesinin Gemuh köyünden Ä°stanbul’a göç etmiÅŸ bir ailenin çocuÄŸudur. HaydarpaÅŸa Lisesindeki eÄŸitiminden sonra Hukuk Fakültesine girer. Üniversiteden sonra çeÅŸitli azınlık liselerine Türk dikli ve Edebiyat öÄŸretmenliÄŸi yapacaktır.
GemuhluoÄŸlu’nun gerek Tıbiye kıdemlisi,Rahmi Eray’la olan dostluÄŸu ve gerekse de Halvetiye Tarikati Åžabaniye kolundan Ahmet Tahir MemiÅŸ efendiden aldığı feyz, manevi geliÅŸmesini saÄŸlamıştır. Ayrıca üniversitesi yıllarında, Beyazıt’taki Küllük Kıraathanesini ve Sahaflar çarşısını arkasındaki (bu gün ikinci el eÅŸya satılan mekan) Çınaraltı kıraathanesinde devrinin pek çok edip yazar ve düÅŸünürün sohbetlerine katılarak, kendisini oldukça geliÅŸtirmiÅŸtir. O günün ortamında, Küllük ve Çınaraltı bünyesinde deÄŸiÅŸik renkleri barındıran birer “aydınlar kulübü” konumundadır Küllük 1950’ lı yıllara kadar Ä°stanbul’daki aydın ve yazarların devam ettiÄŸi tek mekan olurken, o tarihten sonra kamplar saÄŸ -sol diye ayrılınca, milliyetçi ve mukaddesatçı kesimin ağırlığı Çınaraltına kaymaya baÅŸlamıştır. Sol kesim “Küllük” diye bir mecmua/dergi çıkarırken Çınaraltı sohbet grubu da “Çınaraltı” diye bir mecmua çıkarmaya baÅŸlamıştır. Fevzi Çakmak’ın vefatı ve Gençlik olayları GemmuhluoÄŸlu’nu öÄŸretmenliÄŸini ilk yılında Feyzi Çakmak vefat eder (10 Nisan 1950). Cenazesi 12 Nisan günü kaldırılacaktır. Devlete çok büyük hizmetler vermiÅŸ olan MareÅŸale sırf emeklilik yıllarındaki tek parti yönetimine yaptığı muhalefet nedeniyle “Devlet Töreni”ne gerek görülmez! Bununla yetinmeyen iktidar, tekelindeki radyoda normal yayını akışını da devam ettirir. Bunun üzerine Beyazıt Meydanı ve Çınaraltında toplanan gençlerden bir grup hastaneye giderek cenazesinin başında nöbet tutarken, bir grupta Harbiye’deki radyo Ä°stasyonuna doÄŸru yürüyüÅŸe geçer. YürüyüÅŸ yapan gençler arasında en ön safta GemuhluoÄŸlu da bulunmaktadır.. Geçler marÅŸlar ve sloganlar eÅŸliÄŸinde yol boyunca ilerlerken halk ve esnaf dükkânlarının önünde ellerinde bayraklarla onları karşılar. Gençlerin ikazı üzerine resmi kurumlar bayrak-larını yarıya indirmeye baÅŸlar. Yolda aralarına katılan bazı pravakatörler, gençlerin sürekli ikazlarına raÄŸmen, Taksimdeki bazı sinema ve gazinolara hasar verirler. Gençler radyo binasının önüne geldiklerinde Jandarma barikatıyla karlaşır. Orada da bazı hoÅŸ olmayan olaylar yaÅŸanırsa da, radyonun matem yayınına geçmesini saÄŸlarlar. Arkasından GemuhluoÄŸlu yanındaki bir grup gençle Harbiye ordu evine yönelerek oradaki bayrakların da yarıya indirilmesini saÄŸlar.. Resmi makamlar cenaze namazının 12 Nisan günü Beyazıt Camisinde kılınmasını isterken, gençler cenazeyi omuzlarına alarak tekbir sesleri arasında Eyüp Sultan Camisine götürürler. O gün Ä°stanbul ve Eyüp semti tarihi bir gün yaÅŸamıştır. Cami ve çevresine sığmayan cemaat cenaze namazını sokaklarda kılar. MareÅŸalin cenazesi gençlerin omuzlarında tekbirlerle Eyüp Mezarlığına defnedilir. (Mevla’nın rahmeti üzerine olsun). GemuhluoÄŸlu olaylarda çok önemli bir aktör hatta düzenleyen olmuÅŸtur. Sonraki yıllarda MaraÅŸ lisesinden mezun olan Nuri Pakdil Ä°stanbul’a Hukuk örenimi göremeye gelerek Sezai Karakoç’un yönlendirmesi ile, GemmuhluoÄŸlu ile dost olur. Artık pek çok mekanda da beraber bulunarak, önemli sohbetlere katılırlar. Bu gruba, daha sonra MaraÅŸ’tan Ä°stanbul’a eÄŸitim için gelen Rasim Özdenören, Erdem Bayazıt, Cahit ZarifoÄŸlu da katılarak geniÅŸ bir sohbet halkası oluÅŸtururlar. O yıllarda Maliyedeki görevinden ayrılarak Ä°stanbul’a gelen Sezai Karakoç’ta katılınca, birliktelik üzüntü ve sevinçte ortak olacakları ömür boyu sürecek güçlü bir dostluk halkasına dönüÅŸür.. GemmuhluoÄŸlu’nun yazı ve ÅŸiirler de o tarihlerde Ä°stanbul’da yayınlanan pek çok dergi ve gazetede yer almıştır. BilindiÄŸi gibi, GemmuhluoÄŸlu dışındaki gençler, önce Sezai Karakoç’un çıkardığı DiriliÅŸ Dergisinde ve çeÅŸitli yayın kuruluÅŸlarında yazım hayatına atılırken, daha sonraki Ankara yıllarında, önce Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisinde, yazarlığa devam eder ve daha sonra da Mavera dergisini çıkararak Akabe Yayın evini kurarlar. Fikir Dünyamıza edebiyat, sanat ve kültür alanlarında önemli katkıları olacak olan bu gençlerin ve baÅŸka alanlarda sivrilmiÅŸ pek çok gencin ufkunun açılmasında ve baÅŸarısında Ä°rfan Fethi GemmuhluoÄŸlu’nun önemli katkısı olmuÅŸtur. GemuhluoÄŸlu’un YaÅŸamındaki Kilometre taÅŸları GemmuhluoÄŸlu 1950 yılında faaliyete baÅŸlayan,“ Kıbrıs’ın Hakkını Koruma Cemiyeti”nin kurucuları arasında yer alıp, uzun yıllar da o dernekte sekreterlik yapmıştır. 1950-55 yıllarında Ä°stanbul’daki çeÅŸitli azınlık liselerinde Türk Dili ve edebiyat öÄŸretmenliÄŸi yaptıktan sonra, askerlik görevi için ayrılmış; askerlik dönüÅŸü “Ä°stanbul Spor ve Sergi Sarayı MüdürlüÄŸüne atanmıştır. Buradaki görevi sekiz yıl sürer. 1963-65 yılları eÅŸiyle beraber yabancı dilini geliÅŸtirmek için Almanya’ya gider. Orada iki yıl Nürnberg ve Passau'da serbest gazeteci olarak çalışıp. Goethe Enstitüsü’nde de Almanca eÄŸitimi alır. Yurda dönüÅŸünde (1965) Milli EÄŸitim Bakanlığı Özel Kalem Müdürü olarak Ankara’ya atanır.. Bir yıl da orada çalıştıktan sonra Odalar BirliÄŸi Basın MüÅŸaviri olur. Bu görevi Ä°stanbul’daki Türk Petrol Vakfının kuruları arasında bulunacağı 1970 yılına kadar sürer. Vefat ettiÄŸi 5 Ekim 1977 tarihine kadar da vakfın genel sekreterliÄŸini yürütmüÅŸtür. O yıllarda Petrol Vakfı Anadolu’dan gelen binlerce yoksul öÄŸrenciye burs vererek üniversite eÄŸitimlerini saÄŸlamasına yardımcı olmuÅŸ; günümüzde de aynı iÅŸlevi sürdür-mektedir. Bir yandan Petrol Vakfında çalışırken bir yandan da . Fikirlerini dantela gibi iÅŸlediÄŸi yazıları Serdengeçti, YeÅŸilada, Arapgir Postası, Türk Yurdu, DüÅŸünen Adam Mecmuası, Yeni Sabah, Göldağı gibi gazete ve dergilerde yayımlanır. Yukarda deÄŸindiÄŸimiz gibi,Fethi GemuhluoÄŸlu’nun hatipliÄŸi ve tatlı sohbetleri yanında ÅŸairliÄŸi de bulunmaktadır. Yazdığı ÅŸiirler ve hakkında yazılan pek çok ÅŸair ve yazarın kaleme aldığı metinlerle süslenerek bir kitap hazırlanmıştır.OÄŸlu Selman GemuhluoÄŸlu’nun derlediÄŸi ve Åžefik MemiÅŸ’in yayına hazırladığı eser “Gerçek olan AÅŸktır” ismiyle yayınlanmıştır. Ayrıca yazdığı nesir ve mektuplar ile 1975 yılında bir toplantıda yaptığı uzun bir konuÅŸma eklenerek “Dostluk Üzerine” ismiyle bir kitap hazırlanmıştır. (1) Nuri Pakdil GemmuhluoÄŸlu’nun vefatından sonra, çıkardığı Edebiyat dergisinde onu lirik ve edebi bir dille tasvir etmiÅŸtir. Daha sonra yazdıklarını ( 1979 yılında) “BaÄŸlanma” Ä°simli kitapta toplamıştır. Pakdil BaÄŸlanma isimli eserde, “Ä°stanbul’da da uzun, uzun yürürdük : yeryüzünü fethe çıkar gibiydik : ‘Nasıl, bu toprağın altı, bizi, hepimizi birer sorguya çekmiyor?’ derdi, ‘çünkü suçlu bir ulus bu’. Ulusumuzun tarihsel suçundan mutlaka arınacağına inanıyordu : çocuklara derin saygısı buradan geliyordu sanırım : bir aÄŸ örüyordu : emek ipiyle : onur iÄŸnesiyle : tarihsel birikimimizin devinimsel kaynaklarından esinlenerek : bunları bize esinleterek : ‘Yeryüzü diyordu, ‘en çok ÅŸimdi gereksinim içindedir bu kaynaklara’ ( s.18) Pakdil devam ediyordu :“ Toprak da gittikçe ağırlaşıyor, özellikle yirminci yüzyıldaki ‘ekleme’lerle + inanç ölüleriyle + manevi içeriÄŸi boÅŸaltılmış insanın üstünde yürümelerle : zorlaÅŸtı artık toprağın iÅŸi.” Yine kitabın bir baÅŸka bölümünde: “Ankara’da oturduÄŸu yıllarda olsun, Ä°stanbul’a görmeye gittiÄŸimde olsun, birlikte olduÄŸumuz her kez de, uÄŸrardık kitapçılara: ‘kiÅŸi düÅŸtüÄŸü yerden kalkar ayaÄŸa’ derdi bana, ‘sanatla baÅŸladı yurdumuzda yabancılaÅŸma; gene sanatla atılacak yurt dışına’. Eklerdi: ‘sanatla kalkacağız ayaÄŸa’.(S.25)” Pakdil anlatmaya ÅŸöyle devam eder : “Bir bir vurguluyordu: aşılması gereken dönemeçleri: dirençle. Tanrı inancı ile Önder (Peygamber) baÄŸlılığından kaynaklanan evrensel ısıydı, dostluk coÅŸkusuydu sunduÄŸu. Ä°nsanın elinden tutuyor, âdeta çaÄŸa çıkartarak yürüyüÅŸe alıştırıyordu. Ä°nsan; arttığını, çoÄŸaldığını duyumsuyordu onun yanında…” Ülke edebiyatına önemli imge kazandıran KahramanmaraÅŸlı edebiyatçılarımızın bir bölümünün yetiÅŸme süreçlerinde çok büyük katkısı olan GemmuhluoÄŸlu hakkında Cahit ZarifoÄŸlu" O, tek başına adetâ bir okuldu" der. Akif Ä°nan ise: “Kelamın en zarifini, edebin en kâmilini, siyasetin en ferasetlisini, edebiyatın en muhtevalısının onun aziz varlığında erimiÅŸ bulurduk. O, bir uygarlığın temsilcisiydi." Rasim Özdenören: "Onun sohbetlerinde, hem fikirlerle donanır, hem ermiÅŸ bir adam halini yaÅŸar, hem dava bilincinizin keskinleÅŸtiÄŸini hissederdiniz." Erdem Bayazıt düÅŸüncelerinin kendilerine rehber olduÄŸu vurgular :"Bir nesle aÄŸabey olan Fethi GemuhluoÄŸlu, en bunalımlı anlarda yanı başımızda." Hasan SeyithanoÄŸlu “ O çok bilgi ve birikimli, bildiklerini hayata geçiren önemli birisiydi” diye tarif etmektedir.. Erdem Beyazıt ise onu ÅŸöyle anlatmıştır:: “Hayatımda onun kadar çok kiÅŸiyle iliÅŸki kurmuÅŸ bir baÅŸkasını tanımadım. Behçet Kemal ÇaÄŸlar’dan, Tarık Zafer Tunaya’ya, Genco Erkal’dan Fikret Otyam’a kadar uzanan bir arkadaÅŸlık hinterlandı vardı. Ä°nsanlar arasında köprüler kurardı, köprüleri atmazdı. Sık sık ‘herkese bir Hazreti Ömer talihini tanıyın’ derdi.” Herkese evliya imiÅŸ gibi muamele eden, “öyle deÄŸilse bile belki öyle olur”. GemmuhluoÄŸlunun dostluk halkası Erdem Beyazıt’ın belirtiÄŸi zatlarla sınırlı deÄŸildi: Özdemir Asaf, Ä°brahim MinnetoÄŸlu, Nihal Atsız, Kaya Bilgegil, Arif Nihat Asya, Halet Çele-bi, Ahmet Kabaklı, Kemal Edip KürkçüoÄŸlu, Ergun Göze, ,Sezai Karakoç Hilmi Yavuz vb. Onun dostları GemuhluoÄŸlu’nun yaÅŸadı bir olayı anlatırlar: “Erzincan'a giden ve bir isteÄŸi olup olmadığını soran bir tanıdığına ‘Falan yerdeki kabri ziyaret et. Bir de filan ilçenin kaymakamını’ der. Kabir ziyareti görevi kolayca yerine getirilir, ama kaymakam... Yörede sarhoÅŸluÄŸuyla, serkeÅŸliÄŸiyle tanınan bir olduÄŸunu öÄŸrenir kaymakamın. Bir türlü anlayamaz, öyle birinin kendisinden böyle birini ziyaret etmesini istemesini. Ayakları geri gide gide kaymakamın makamına varır. Mutlaka bekletme süresi sonrasında buyur edilir. Sahiden de söz edildiÄŸi bir gibi görünür ona kaymakam. Fakat daha "Size Fethi GemmuhluoÄŸlu'nun selamını getirdim" demeye kalmadan, bu adı duyar duymaz yüzü deÄŸiÅŸir kaymakamın. Önce bütün kanı çekilmiÅŸçesine siyahlaşır; ardından kanı damarlarına sığmaz olur. Selam getirenin hayret ve ÅŸaÅŸakalan bakışları arasında renkten renge girerken, aynı zamanda ayaÄŸa kalkar, önünü ilikler, ondan umulmayan bir edep takınarak konuÄŸunu ağırlar”.( Yeni Hayat dergisi (Hasan Ali Yıldırım) Nuri Pakdil ve MaraÅŸlı genç edebiyatçılarla kaynaÅŸmasında ÅŸeyhinin aynı ÅŸehirden olmasının katkısı varmıdır? Bilinmiyor! Ancak GemuhluoÄŸlu’nun yetiÅŸmesinde Elbistanlı Rahmi Eray ve Åžeyhinin ne kadar katkısı olduÄŸunu, o günün sivil üniversitesi “MaraÅŸlı Ahmed Tahir MemiÅŸ” Efendi ve gönlü yüce insan Rahmi Eray’ı tanıdıktan sonra karar vermek daha uygun olacaktır.. Bir Gönül Ä°nsanı, Rahmi Eray Ä°stanbul’un O günü fikir ortamına damgasını vuran Dr. Rahmi Eray 1918 Yılında Elbistan’da dünyaya gelir. DoÄŸumundan bir yıl sonra babasını ve ortaokul yıllarında da annesini kaybederek hem yetip hem de öksüz kalmıştır. Ä°lkokulu Elbistan, ortaokulu KahramanmaraÅŸ’taki teyzesinin yanında okur. Daha sonra yatılı olarak Adana Lisesini bitirecektir. Lise sonrası Hukuk Fakültesinde okumak için Ankara gider; fakat bazı dostlarının çaÄŸrısı üzerine okulu terk ederek 1938 yılında Ä°stanbul Tıp Fakültesine girer. Orada okuduÄŸu yıllarda Türk Ocağı ve Milliyetçiler DerneÄŸindeki düÅŸünce arkadaÅŸları ile NakÅŸi Åžeyhi Abulaziz Bekkine Efendiyle tanışırlar. Rahmi Eray’ın Tıp Fakültesi yılları 2. Cihan savaşına rastlar, Üniversitedeki gençlerle bir fikir kulübü kurarak. bir yandan savaşı ve Türkiye’ye yansımalarını tartışırlarken, öte yandan da ÅŸiir ve edebiyat üzerine sohbetler yaparlar. Kiraladığı evi, okul arkadaÅŸlarının dışında çeÅŸitli fakültelerdeki hemÅŸerileri ve okuyan gariban Anadolu çocuklarının barınak ve uÄŸrak yeri olur. Pek çok gece sabahlara kadar sohbet ve hararetli tartışmalar yaparlar. Eray’ın gerek ev gerekse de okul çevresinden pek çok fikir ve düÅŸünce adamı yetiÅŸmiÅŸtir Bunlardan bazı önemli isimleri ÅŸöyle sıralayabiliriz, Nurettin Topçu, Ercüment Konukman, Prof. Dr. Ayhan Yücel, Prof. Dr. Orhan Okay, UÄŸur Kökten, Dr. Mustafa Kök, Prof. Dr.Ahmet Abdik, Prof..Dr. Alâaddin Akçasu Prof. Dr.Hilmi Erginöz ,Ergun Göze, Gökhan EvliyaoÄŸlu, Ferruh Bozbeyli ve Fethi GemuhluoÄŸlu Kendisi DoÄŸu ve Batı klasiklerini okur, arkadaÅŸlarına da bol bol okumalarını tavsiye edermiÅŸ. Tanıyanlar onun adeta canlı bir kütüphane gibi olduÄŸunu, okuduklarından da pek çok analizler çıkardığını belirtmektedirler.. Problemler karşısında o kadar güzel ve ilginç çözümler bulmaktaymış ki.,vefatından iki yıl sonra vuku bulan 27 Mayıs darbesi sonrasında Milliyetçi ve Mukaddesatçı kitle ÅŸaÅŸkınlık yaÅŸarken, Nurettin Topçu’nun ”Åžimdi Rahmi saÄŸ olsaydı nasıl hareket etmemiz gerektiÄŸini bize söylerdi” diyerek Eray’ın ne kadar önemli bir düÅŸünür ve eylem adamı olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Tıp Fakültesi 3. Sınıfta” Tranboflebit” diye az bilinen kan ve damar hastalığına yakalanır. Oldukça ağır seyreden bu rahatsızlık bazen kendisini üç veya altı ay yataÄŸa mahkûm edecektir. Fakat tükenmez azmiyle milli ve manevi hizmetlerini de aksatmadan fakülteyi bitirmek isterse de hastalık aman vermez. Ancak o sevenlerince hep Dr. Rahmi Eray olarak anılacaktır.. Eray, ilkeli, dürüst ve sözünün eri bir düÅŸünce adamıdır. Kendi yaÅŸamında uygulamadığı herhangi bir doÄŸru ÅŸeyi dostlarına uygulamalı olarak da göstermekten ger kalmamıştır. Hasılı Eray bu kısacık anlatımın boyutlarına sığmayacak kadar büyük bir volkandır. 11 Ekim. 1958 yılındaki vefatından sonra, dostları ilke ve fikirlerini daha yükseklere taşıdılar. 2000 yılında Dr. Ezel Erverdi büyük bir çaba sonucu hakkında bir kitap yazmayı baÅŸarmıştır.(1 ) MaraÅŸlı Ahmed Tahir MemiÅŸ Efendi Tahir Efendi 1885 yılında MaraÅŸ’ta doÄŸar. Babası MaraÅŸ Vilayet katiplerinden olup Berberzade lakabı ile anılmaktadır. Tahir Efendi'nin çocukluk yılları MaraÅŸ'ta geçer. Orada baÅŸladığı Medrese tahsilini Kayseri"de tamamlar. Medrese eÄŸitiminden sonra Ä°stanbul'a giderek yüksek öÄŸrenime baÅŸlar. Darülfünun’un Ulûm-i Riyâziyye ve Tabîiyye Åžubesi Ä°le Hukuk Åžubesi'nin ikisini birlikte okuyarak mezun olur. Arkasından Medresetü'l-kudât'a girer. O yıllarda Fâtih türbedarı diye tanınan Halveti - Åžâbânî ÅŸeyhi Ahmed AmiÅŸ Efendi'ye intisap eder. Ahmet Efendini silsile-i piranı Halveti-Åžâbânî tarikatının KuÅŸadaviyye (KuÅŸadalı) kolunun piri KuÅŸadalı Ä°brahim Efendi'ye ulaÅŸmaktadır.. Okulunu bitirdikten sonra 1.Cihan savaşı yıllarında Kafkas cephesindeki 3. Orduya katılır. AskerliÄŸi sonrası Sivas’ın SuÅŸehri kazasına kadı olarak atanır. 1919 yılında Ä°stanbul’a dönerek Ayasofya Camiinde vaizlik yapar. Ayasofya 1934 yılında müzeye dönüÅŸünce, vaazlarına Sultanahmet ve Nurosmaniye Camilerinde devam eder. Bu görevi 1953 yılına kadar sürecektir..Vaizlik görevinin yanında Beyazıt Devlet kütüphanesinde kitap tasnif heyetinde de çalışmıştır. 1951 yılında emekli olur, fakat camilerde fahri vaiz olarak görevini sürdürmeye devam eder. Ahmet Tahir Efendi Arapça farsça ve Osmanlı Türkçesine oldukça hakim olduÄŸundan vaazlarında Ayet ve Hadisler yanında Mevlana’nın Mesnevi ve Divanı Kebirinden bölümler okuyarak açıklar. Bilgisi ve hitabetiyle cemaati oldukça etkiler. Küllük Krathanesi'nde yaptığı sohbetlere, Muzaffer Ozak, Mehmed Ali Yitik, Vehbi GüloÄŸlu, Fethi Gemuhluoglu gibi manevi dostları yanı sıra: Babanzâde Ahmed, Neyzen Tevfik, Abdulbaki Gölpınarlı gibi o dönemin önemli ünlü ÅŸahsiyetleri ve pek çok üniversite öÄŸrencileri katılır. Bilhassa Gölpınarlı Mevlânâ ve Mesnevi konusunda Ahmed Tahir Efendi'den oldukça yararlanmıştır. Åžu güzel cümle Ahmed Tâhir Efendi'ye aittir: "Resûlullah Allah'ın harem dairesidir; insan bir aÄŸaca benzer, kökü Allah, gövdesi Muhammed, yaprakları da kendisidir; kiÅŸi çalışarak köküyle gövdesini bulabilmelidir…” 11 Temmuz 1954 te Hakkın rahmetine kavuÅŸur. Fatih Camii bahçesindeki Åžeyhi Ahmed AmiÅŸ Efendinin yanında topraÄŸa verilmiÅŸtir Mevla’nın maÄŸfireti ikisinin de üzerine olsun. GemmuhluoÄŸlu’nda MemiÅŸ Efendinin Ä°zleri MemiÅŸ efendiyle tanışarak onun feyz halkası içerisine girdikten sonra fikir ve düÅŸünceleri daha da berraklaÅŸmıştır. “ Bir tohum gerek,diyoruz O insanların içine düÅŸerek orada gövermeli .Orda baÅŸak tutmalı.Harmanı hasadı insanın içinde olmalı.Ä°nsanın içinde savrulup, insanın içinde ambarlanmalı… Ä°nsan ona deÄŸirmen kesilmeli… O deÄŸirmen içinde çağıldamalı.. Bu tohum bir nazardan gelmeli. Mübarek ve muazzez bir kiÅŸiden. Bu merhaba bir dosttan gelmeli. Mübarek bir dosttan. Dost bir kiÅŸiden… Bu merhaba sıcak olmalı, sımsıcak DoÄŸru olmalı,eÄŸriye geliÅŸigüzel’e karşı. AlabildiÄŸine geniÅŸ olmalı uçsuz bucaksız;kahredici ve bunaltıcı dara karşı. Bu merhaba muhkem olmalı, vefasızlıklara, avareliklere, iÄŸretilere, ihtiraslara karşı.” Son Söz Yerine Nuri Pakdilin Edebiyat Dergisi ve daha sonra yayın hayatına giren Yedi Güzel Adam’ın çıkardığı Mavera dergisinin fikir kalesinin inÅŸasıda GemmuhluoÄŸlu’nun önemli harcı olduÄŸunu belirtmiÅŸtik. Ayrıca bir dönemin, bürokrat, politikacı, sanatçı, düÅŸünce insanı ve edebiyatçılarının yetiÅŸmesinde GemmuhluoÄŸlu ve bu dergilerin önemli katkısı olmuÅŸtur. GemmuhluoÄŸlu’nun yaÅŸam ve fikirlerini bu kısacık yazı boyutlarına sığdırmak imkansız. Sohbet halkasında yer alarak,onun düÅŸünce ve aktivitesinden etkilenen edebiyat ve kültür alanında önemli eserlere imza atmış dostları ve onların ekollerinden yetiÅŸmiÅŸ yazarlar, onun ideallerini ayakta tutmaya çalışmaktalar. Yahya Kemal dizelerinde “Ve senin serviler altında kalan kabrinde/ Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter." dese de: Ä°rfan Fethi GemmuhluoÄŸlu’nunn Sahray-ı. Cedid mezarlığındaki kabrinde, her seher bin gül açıp, her gece binlerce bülbül ötmektedir. Akif Ä°nan’ın deÄŸimiyle “Kim demiÅŸ her ÅŸeyin sonudur ölüm/.Destanlar yazılı mezramızdan”… Ne mutlu sana üstat. … 1-Dostluk Üzerine, Fethi GemuhluoÄŸlu, Ä°z Yayıncılık 2013 Ä°st 2-Elbistanlı Rahmi Eray, Ezer Erverdi, Dergah yayınları , 2000.Ä°st. Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |