M. Selami ÇEKMEGÄ°L
“Kur’an Mealleri konusunda Bazı EleÅŸtiriler” yazımın yayınlanmasını takiben bazı eleÅŸtiriler geldi. Yazıya yönelik bu eleÅŸtiriler baÅŸlıca ÅŸu iki hususta yoÄŸunlaşıyor: 1- Diyanet mealinden ve Ali Özek – Hayrettin Karaman mealinden alıntıyla gösterdiÄŸimiz yanlış meallerin iliÅŸkin bulunduÄŸu Kur’an ayetlerinin doÄŸru çevirilerinin nasıl olması gerektiÄŸi; Bu ayetlerin Türkçe karşılıklarını kavram saptırmadan veren meal bulunup bulunmadığı; 2- Yazıda neden sadece belli bir alana yönelik yanlışlar üzerinde yoÄŸunlaşılıp baÅŸka yanlışlar da varsa onların da belirtilmediÄŸi...
Bu sorular, karşılık verilmeye deÄŸer ciddi eleÅŸtirilerdir.. Bunun dışında, örnek, gösterilen meal yazarlarının akademik kariyerinden söz ederek yazıya karşılık vermeye yeltenen eleÅŸtiriler -sıradan olduÄŸu için- üzerinde durulmaya deÄŸer nitelikte görülmemiÅŸtir. Sadece, Hz.Ali’nin bir sözünün Mehmet Akif merhumdan naklen derc edilmesi cevap olarak yeterli olacaktır. Hz. Ali: ”Hakkı hakikati birtakım adamlarla kaim bilme; evvela hakkın ne olduÄŸunu öÄŸren ki ehlini tanıyabilesin” buyuruyor. Mehmet Akif de:” Biz Müslümanlar, hak ile batılı birbirinden ayırmak için söyleyene deÄŸil, söylenene baktığımız, ÅŸahsı deÄŸil, sözü tarttığımız devirlerde cihanın en yüksek milletiymiÅŸiz” diyor.(bkz. Kriter,c.1, sayı 8 1976) Bu giriÅŸten sonra söz konusu yazıda yanlış çevirisi Diyanet Meal’inden alıntılanarak örneklendirilen ayetlerin anlamlarını Kur’an’ın kendi kavramlarına uygun kelimelerle dilimize çeviren meallerin bulunduÄŸunu söylemek hakÅŸinaslık olacaktır.
Onlardan birisi, Ä°slam’ın evrensel mesajını yayma çabasını takdirle izlediÄŸim sayın Dr. YaÅŸar Nuri Öztürk beyefendinin 1993 yılında yayınladığı “Kur’an’ı Kerim Meali (Türkçe Çeviri) isimli mealidir. Bu mealde eleÅŸtiri konusu yazımıza konu teÅŸkil eden “kavim” kelimelerinin karşılıkları “toplum” veya “kavim” kelimeleriyle verilmiÅŸ; böylece ayetin orijinaline uygun anlam ve kavram, Türkçe çeviride de muhafaza edilmiÅŸtir. Nitekim Vakit gazetesinin okuyucularına hediye ettiÄŸi Ahmed DavudoÄŸlu hocanın “Kur’an’ı Kerim Meali”inde de bu ayetlerin orijinalinde geçen kavim kelimeleri aynen muhafaza edilmiÅŸtir. Onun için anlam düzgündür.
Ä°kinci soruya gelince: Bahis konusu eleÅŸtiri yazımızda, yayınlanmış meallerin tümü gözden geçirilerek detaylı bir eleÅŸtiri yapılması hedeflenmemiÅŸti. Sadece, sosyal yaÅŸantımızda önemli bir boyutu olan Kur’an’ın temel mesajlarından birini bozan, önemli bulduÄŸumuz yaygın bir yanlışlığa dikkat çekilmek istenmiÅŸti. Esasen yazının hacmi bundan öteye kapsamlı bir tenkide yönelmeye de zaten müsait deÄŸildi. Yazıya yönelen eleÅŸtirilere ve hayat kitabımız Kur’an’a yönelik bu hassasiyete teÅŸekkür ifade etmek üzere, daha evvel 1976 yılında Kriter dergisinde 12. sayıda M.S. imzasıyla yayınlanan daha sonra da M.Said Çekmegil‘in “Tetkiklerde Metod ve Tenkit” isimli kitabında alıntılanan bir eleÅŸtirisini, gözden geçirmeksizin aynen vereceÄŸim. Ancak ondan da önce Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1993 yılında yeniden yayınlanan daha önce Suudi Arabistan ‘da yayınlanmış ve Prof.Dr. Ali Özek baÅŸkanlığında altı kiÅŸilik bir heyetin imza attığı “Kur’anı Kerim ve Açıklamalı Meali”nde, Nur suresinin 2.ayetinin meali verilirken yer verilen -vahim yanlış anlamalara yol açabilecek bir hususa deÄŸinmek gerekiyor. Bu kitapta, Nur suresinin 2.ayetinde “zina eden kadın ve erkekten her birine yüz sopa vurun” meali verildikten sonra parantez açılarak “ayette emredilen uygulamanın yalnız bekar olup da zina edenler için” olduÄŸu, “evli erkek ve kadına zina cezasının recm olduÄŸu” ifade edilmiÅŸtir. Bu, nereden çıkarıldığı belirtilmediÄŸi için okuyucu zihninde sanki Kur’an’a aitmiÅŸ gibi bir intiba uyandırmaktadır. Oysa ki ne bu ayette, ne de baÅŸka bir ayette böyle bir ayrıma ve recm cezası emrine rastlanılmamıştır. Hocaefendiler bu yorumlarının kaynağını göstermiÅŸ olsalardı Kur’an’ı AzimüÅŸÅŸan’ın orijinal hükmünü gölgelememiÅŸ olurlardı. Çeviride dürüstlük, orijinal metnin, mümkün olduÄŸunca olduÄŸu gibi aktarılmasını, ÅŸerh ve izahların ve de yorumların kaynağının iÅŸaret edilmesini gerektirmektedir. Ebediyete kadar Allah’ın hıfzında olan muhteÅŸem Kur’an’ın mealleri ima yoluyla olsa dahi orijinal anlamlarının dışına taşırılmamalıdır.
Yukarıda sözü edilen meal eleÅŸtirisi ise ÅŸudur:
“Elimizde onu aÅŸkın kimseye ait Kur’an meali var. Allah rahmet buyursun Elmalılı Hamdi Yazır ve H.Basri Çantay gibi kıymetli ilim adamlarının meal ve tefsirlerinin de ÅŸüphesiz ki kritikleri yapılabilir. Fakat gördüÄŸümüz, anladığımız kadarıyla, onlar kadar asla sadık kalmaya dikkat edebilmiÅŸ kimseler az bulunuyor. Onları da diÄŸer bazılarını da gücümüzce tetkik etmeye çalıştık. Söz konusu birkaç eser müstesna, bazı “meal” denilen parlak kaplar içerisinde verilenler de dahil, pek çoÄŸundan sakınır hale geldik.
Bazılarının dikkatsizlikten, kimilerinin de kasıtlı veya laÄŸvi tutumlarla hazırlanışından dolayı insanlara tavsiye edilebilir mi diye çok çok düÅŸünüp durmuÅŸuzdur.
Biz ÅŸimdi burada, iyi niyetinden ÅŸüphe etmediÄŸimiz A.Fikri Yavuz Hocaefendi’nin hazırladığı ve Sönmez NeÅŸriyat’ın Durak Ofset Basımevi’nde 1967 bitim tarihiyle bastırdığı “Meal-i Ali”sine kısaca dokunmak istiyoruz.
Bu meali, Sönmez, iyi hamur kağıda cazip ÅŸekilde ve renkli olarak bastırarak çok güzel bir cilt içerisinde vermiÅŸ bulunuyor. Fikri Yavuz Bey’in de üzerinde itina ile durduÄŸunu ve “...en uygun mana alınarak okuyucuya” sunduÄŸunu eserin önsözünde okuyoruz. Bütün meallerin bir ciltte toplanışı ve estetik yapıda bir tertiple sunuluÅŸu takdire ÅŸayandır. Editörün, matbaanın, musahhihlerin (düzeltici) dikkatsizliÄŸine verdiÄŸimiz bir çok parantez açma-kapamalardaki yanlışlıkların Sayın Fikri Yavuz Hocaefendiye mal edilmesini de doÄŸru bulmayız. Ancak, bu kadar önemli bir eserin imkan ve bütçeleri olduÄŸu halde, yalnız bir kiÅŸiye ısmarlanmasının manevi mes’uliyetini de yayınlayıcı ÅŸirket sorumlularına yükleyebiliriz.
Ancak ne var ki, hazırlayıcı hoca efendi birçok yerlerde o kadar indi davranışlarla görülür ki, insan meal mi okuyor, tefsir mi mütalaa ediyor net olarak kestirip atamaz. Bazı yerde parantezler açarak oradakilerin yorumlar olduÄŸunu güzelce ihmal etmediÄŸi halde, bazı yerde nasıl “çala kalem” Allah kelamının meali ile beÅŸeri yorumların birbirine karıştırılarak sunulmuÅŸ olduÄŸunu görüyoruz. Mesela Hadid Sure’sinin 11. mealinde “karz-ı hasen”in açık manasını bulamazsınız. Åžu diÄŸer meallerini gösterdiÄŸimiz numaralı ayetlerin de aÅŸağı yukarı buna benzerliklerini örnek olarak verebiliriz: Bakınız 2/256, 3/75, 4/137, 6/127 ,10/26, 17/20 , 21/26, 24/23 , 83/18 , 92/69 gibi... vakti olanlar, Elmalılı veya Çantay mealleriyle, hatta Süleyman AteÅŸ ‘in “meali” ile bir karşılaÅŸtırma yapabilirse dikkatsizliklerin nasıl olduklarını görüp anlayacaklardır.
Ayrıca, ayetin aslında olmayan kelimelerin taşıdığı manaları mealde varmış gibi göstermeler daha da üzücü bir mahiyet arz ediyor. Mesela, Zariyat Suresi; 9 mealde “peygamber ve Kur’andan ...” bahsetmiÅŸ, hem de parantez açmadan; oysa ayette bu kelimelerin manaları görülmüyor. Mesela; Zuhruf Suresi: 15 “...sonra Allah’tır derler..” sözü var. Bu kelime ve manalar ayetin neresinde; nasıl vermiÅŸ bu meali bir türlü anlayamadık. Mesela; Nahl Suresi:43’de “ehli zikri” Tevrat ve Ä°ncil alimleri diye tahsis yapmış, hem de parantez açmadan. Ve mesela Ä°sra Suresi:80 “kabir” kelimesi, Vakıa suresi: 75”Kur’an“ kelimesi, Nasr Suresi:1 “Mekke” kelimesi, Felak Suresi:4 “kadın” kelimesi, Nur Suresi:55 “Ä°srail” kelimesi vb. hem de parantez içi olmayarak.. sanki ayetin aslında varmış gibi verilmiÅŸ.. Hele Secde Suresi: 5 “Allah gökten (meleklerle) bütün dünya iÅŸlerini idare eder” diye meallendirilmesi bile diÄŸer aksamalara bir örnek olarak yeter. DiÄŸer ilim adamlarının meallerine baktık; siz de lütfen bakınız “Allah gökten bütün dünya iÅŸlerini idare eder” ÅŸeklinde bir ifade görülmez.
Bir de “Ne yücedir O ki mülk O’nun elinde ve O her ÅŸeye kadirdir” (Elmalılı) mealindeki Mülk Suresi’nin 1. ayetine verdiÄŸi ÅŸu meale bakınız; hem de parantez içi falan deÄŸil, tam karşılığı gibi vermiÅŸ: “..Allah, her türlü noksanlıktan tenezzüh edip (de öylece) yücelmiÅŸ..” manasına gelen hiçbir meal bulunmaz. Biz, elimizdeki on adedi aÅŸkın meallere baktık böyle bir mana ve meal bulamadık. Hayret doÄŸrusu!..
Esasen bu mühim kusurları ve benzerlerini tetkik edip eleÅŸtirmek bize düÅŸmezdi. Ama ne var ki, senelerce önce hazırlanarak neÅŸredilen iÅŸbu Fikri Bey’in eseri üzerine eÄŸilerek onu tahsis ve ikaz eden kimseyi göremedik. Yoksa tenkidleri yapıldı da biz mi haberdar olmadık?”
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |