MÜCADELECÄ°’NÄ°N EL KÄ°TABI Bilal SÜRGEÇ
Mücadele BirliÄŸi’nin lideri Aykut Edibali, tarafından
yazılan “Milli Mücadelede Kadroların Vazifesi”
Mücadele talebelerinin el kitabıydı. Bu eser, 1960’lı ve 1970’li
yılların özellikle milli -yerli toplulukların içinde bulundukları psikolojik
durum iyi analiz edilirse yayınlandığı devrin en kaliteli kitabı olduğu
görülecektir. Bu kitap, bir tarih özeti, bir felsefe ve sosyoloji kitabıdır.
1950 yılına kadar bu ülkede cenaze kaldıracak Ä°mam dahi
kalmamıştı. “Allah” demek bile mesele olmuÅŸtu. Masonik güçler, Türkiye’de
saltanat kurmuÅŸlardı. Bu yıllarda (1950-1970) “Türk OÄŸlu DüÅŸmanını Tanı, Millet
DüÅŸmanları, Bizi nasıl dinsiz yapacaklardı, Bize Nasıl kıydınız?” vs baÅŸlıklı
kitaplar, makaleler yayınlanıyordu. Büyük DoÄŸu Dergisi ve Cemiyeti önemli
çıkışlar yapmışlardı. Ancak teÅŸkilatsız ve sürekli olmayışları yüzünden kalıcı
bir sonuç ortaya koyamamışlardı.
1970’li yıllara kadar
Türkiye’de ortaya çıkan hiçbir teÅŸkilatın lideri tarafından yazılmış böyle bir
kitap yoktu. Yine Mücadele BirliÄŸi
dışında hiçbir teÅŸkilat, bu kitabı bir el altı kitap olarak grup çalışmalarında
yaygın olarak okutmamıştı. Zamanın ruhuna uygun en kaliteli mücadele kitabı
Milli Mücadele’de Kadroların Vazifesidir.
Bu kitabı günümüzde okuyan
biri, 1970’in başına kadar Türkiye’nin siyası durumunu bilmezse bazı kavramları
garip karşılayabilir. Bugün okunacak bu kitap Türkiye’nin Tanzimat’tan 1970’e
kadar geçirdiÄŸi siyasi, fikri geliÅŸimler ve buna karşı oluÅŸan yerli tepkilerle
birlikte okunmalıdır.
Milli Mücadelede Kadrolarının Vazifeleri isimli eser bir
yönü ile sosyoloji kitabıdır. Ä°bn Haldun’dan izler taşır “Åžüphesiz ki
milletlerin bir eceli vardır. Yıkılmağa ve Yok olmağa layık topluluklar
yerlerini daha zinde topluluklara bırakırlar. İman ahlak ve ideallerin
çürümesi, toplumun biyolojik yapısını da sarsan afetlerin eklenmesi ile o
toplumun mezarını kazar. Ancak, ideolojik yapıları ve maddi bünyeleri saÄŸlam
topluluklar, geçici esaretlere düÅŸseler ve maÄŸlubiyetlere uÄŸrasalar bile yeniden
eski büyüklüklerine kavuÅŸabilirler.” Yok
olmuÅŸ milletlere misal olarak Sümerler, Asurlular, Hititler, Babilliler vs
gösterilirdi.
Bu kısım kitabın önsözünde ÅŸöyle izah edilirdi: “Tarihte
anılan birçok kavim vardır. Åžimdi isimleri sadece tarih kitaplarında geçiyor.
Çünkü dillerini, dinlerini ve milli kültürlerini kaybettikleri için kaybolup
gittiler. Aykut Edibali bu eserinde “ TopluluÄŸun hayatını müdafaa ve sadet
çağına doÄŸru toplumun yapacağı büyük yürüyüÅŸü hazırlama sanat ve bilgisi ile
birleÅŸmedikçe zaferin temin edilmeyeceÄŸine iÅŸaret ediyordu. Kadroların
vazifeleri Yeniden Milli Mücadele’nin gerekçeleri ni anlatıyordur “Yıkılmak
istenen devletimiz, yokluÄŸa sürüklenen milletimiz, katledilmek istenen dinimiz
bugün her zamandan daha çok korunmaÄŸa ve yüceltilmeÄŸe muhtaçtır. Türkiye ya yok
olmak ya da eski azamet ve yüksekliÄŸine kavuÅŸmak durumundadır. Bir milletin
kaderi hi bir zaman pasif çoÄŸunluk tarafından tayin edilemez. Bu kitap Ä°slam
Ä°nkılabcı hareketinin incelenmesinden hâsıl olan bilgilerin Milli Mücadelemizin
bize kazandırdığı tecrübelerin pratik olmuÅŸ derslerini toplamaktadır. Tarihi;
büyük devletler, muhteÅŸem imparatorluklar, yenilmez ordular ve eÅŸsiz zaferlerle
süslemiÅŸ olan milletimiz görülmemiÅŸ, bir ızdırabın içerisinde kıvranmaktadır.;” Bu kıvranışın baÅŸlangıç tarihi 1683 yılında
Ä°kinci Viyana KuÅŸatması ile baÅŸlamıştı. Hiçbir Islahat hareketi Ä°mparatorluÄŸun
yokluÄŸa sürükleniÅŸini önleyememiÅŸti. Bu buhrana son vermek mümkündü.”
1970’li yılların başında Türkiye nasıl görünüyordu? Aykut
Edibali buna ÅŸu cevabı veriyordu “Türkiye iktisadi yönden bir Pazar ve yarı
sömürge durumundadır. Sanayini kuramamış bir tarım memleketidir. Ekonomi bütün
itibarıyla dışa baÄŸlı olup, gayri milli bir karakter arz eder. Türkiye sanayini
kurmuÅŸ milletlerin metalarının sergilendiÄŸi bir pazardır. Çünkü temel sanayini
kurmamıştır. Temel sanayini kurmamış milletler, sanayileşmiş milletlerin pazarı
olmaÄŸa mahkumdurlar. Rekabet etme imkanlarının yokluÄŸu Türkiye’yi Pazar olmanın
da ilerisinde sömürgeleÅŸme tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır.”
Milli Mücadele’de Kadroların vazifesindeki verilen mesajlar
sanki istikbalin yöneticilerine yazılmış mektuplar gibiydi. Türkiye’nin
iktisadi tarihi, ekonomik durumu hakkında geniş bilgiler veriyordu. Milli
Ekonomi neydi? sorusunu ÅŸöyle cevaplandırıyordu “Milli Ekonominin vazifesi
müteÅŸebbislere kar temin etmek, ferde refah imkanı vermek deÄŸildir. Milli
ekonomi her ÅŸeyden önce milletin hayat müdafaasına tahsis edilecek eÅŸyanın
tümünden ibarettir. Ferdin refahı, müteÅŸebbislerin meÅŸru karı, milletin
varlığını koruma prensibi içinde var olmadıkça, o ekonomik sistem hangi renge
bürünürse bürünsün gayri millidir.
Hiçbir sosyal siyasi ve iktisadi ıslahat hareketi, bir devlet politikası
haline gelmedikçe, milletin kurtuluÅŸundan bahsedilemez.”
Bu kitapta teÅŸkilat, doktrin ve metod üzerinde dururdu. En
büyük teÅŸkilat, millet tarafından kurulan devletti. TeÅŸkilat inanç, hareket ve
fikir birliÄŸidir. Devletimizin düÅŸmanları beynelmilel Siyonizm ve emperyalist
güçlerdi. Milli politikalar devlet politikası olmalıydı.
Doktrin kâinat ve hayatı izah eden fikirdir. Kâinat ve
hayatı, ölü maddenin saltanatı izah eden materyalizme ve her türlü doktrin
sakatlığına karşı, milletler bugün her zamankinden ziyade haklı tek doktrinin
huzur ve saadet getiren sesine muhtaçtır. Bu ses, kâinat hayatının Allah’ın
eseri olduÄŸu gerçeÄŸini ilan eden sestir.
Doktrin’in düÅŸünceye çizdiÄŸi yol metottur. Metot aklımızın
ve fiillerimizin kılavuzu olan prensiplerdir. Metot düÅŸüncemize ve
hareketlerimize yol gösteren ışıktır.
Kitapta anlatılan bu
ifadeler, Yeniden Milli Mücadelecilere satır satır izahı yapılarak okunup
bilginin nasıl kullanılacağı da öÄŸretildiÄŸinde metodu bilen bilginin gücünü
bilen kalitelik bir kitlenin oluşmasına katkı sağlıyordu.
Mücadele asgari olarak inancını propaganda etmektir. Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |