|
|
|
|
|
|
Duyurular |
AKIL IÇIN YOL BIRDIR
(THERE IS but ONE WAY for REASON) (linkleri SAG TIKLAYIN lütfen)
Sn.Soner YALÇIN'dan dikkate deÄŸer bir yazı: Edebiyatla AhmaklaÅŸtırma https://www.sozcu.com.tr/ 2021/yazarlar/soner-yalcin /edebiyatla-ahmaklastirma -6335565/
Önerdigimiz sayfalar: M. SAID ÇEKMEG?L anisina
|
|
|
|
Anasayfa
|
Yazar Nihal Birtek
|
06-03-2006 |
![Image Image](http://www.kriter.org/images/stories/resize of kizkulesi1.jpg) Korkuyla uyanır, koca ÅŸehre, kainata hükmeden kral, acizliÄŸine ÅŸaÅŸarak korkuyla uyanır. Sebeb-i hikmetini merak eder gördüklerinin, sordurur soruÅŸturur, emin olmak ya da inkar edebilmek için söylenenleri… ‘Küçük prenses, güzel prenses… Bir yol bir çare bulmalı ki ben, baban, nasıl hükmedebiliyorsa bu ÅŸehre, bu topraklara, insanlara, kainata, bir çare bulmalı… Nasıl korumalı seni, güzelimi, varlığımı bir sürüngen ÅŸeytana karşı? Nasıl…? Ki ne eli, ne dili vardır, aklı olmayan ÅŸeytana kulluk eden bir yılanın.
Bir yılan ne yapamaz…? Ne? Bir kafes… Evet bir kafes ama topraktan uzakta bir kafes…
Acilen baÅŸlamalı inÅŸasına, denizin ortasına kurulmalı tüm endamıyla. UlaÅŸmak istenilen ama her adımda daha da uzaklaÅŸan, tehlikelere kapalı, güzel, zarif, prensesimin kulesi, kızımın kulesinin inÅŸasına…
Ah küçük prenses, güzel prenses… Her ÅŸeyim…’
Ve;
Ve; Ve; Ve; Ve;
Her yeni günü güler yüzle karşılayan endamlı bu ÅŸehir katar benliÄŸine yeni bir kimliÄŸi, korku ve güzellikle. Kral hediyesini sunar hüzünle ve gönlü cezbeden kule almıştır yerini ayrılıklar bahçesinde. Prensesin gözlerindeki gölgeli pırıltılar hatırlatır ayrılık vaktini ve yol alır akıntıya kendini bırakan sessiz kayık. Senden olana gitmek ve senden olanı terk etmek adına yapılan en uzun yolculuktur o, prenses için. Kayık usulca yaklaşır, iÄŸde aÄŸaçlarının kapladığı bu sevimli bahçeye, prensesi yurduna bırakır ve devam eder yoluna. Kalbini çalan kule, ÅŸimdi heyecanların en fazlasını yaÅŸatmaktadır prensese, iÄŸdelerin arasında gezinir ve izler yedi tepeli ÅŸehri, her iki yakasını yapraklar arasından. Etrafındakilerden farkında olmaksızın koÅŸar gider kulesine, kendisinden olana. Kapısı açık beklemektedir oda, girer prenses içeri… Bu karanlık kasvetli yapı önce bir yüz buruÅŸukluÄŸuyla karşılık bulur, gözlerdeki ilk bakışta. Fakat, her ÅŸeye sahip olma hissi, güneÅŸi, yeÅŸili ve onun olanı deÄŸiÅŸtirebilme gücü rahatlatır prensesin içini. Bahçeye çıkar, yeÅŸili de, güneÅŸi de, mavinin aydınlığını da deÄŸiÅŸtirebilir istediÄŸi ÅŸekilde. Merdivenleri tırmanır, her tırmanışında heyecanını yenen, daha durgun daha solgun düÅŸüncelere dalar, sessiz. Camlar dışarıya bakabilmek için olaÄŸanüstü çaba sarf ettirecek boyutta küçüktürler… Ne de olsa bir zırhtır kız kulesi, hayattan gelebilecek her türlü tehlikeyi engellemek adına, yalnızlıklara gömülmekte olsa sonucu, baÅŸaramasa da korunmayı, her tehlikeye karşı koyacak, koyabilecek anlayışa sahip, ironilerle dolu bir zırhtır. Pencerelere baktıkça daha da hayatın gerisine, korkuların dibine iter prensesi, gölgeli parıltılı gözler bu defa, biriken gözyaÅŸlarıyla parıldamaktadır titrek mum ışıklarında. Hızla merdivenleri tırmanır, duyduÄŸu bu hislerden kurtulmak adına, bahçeden sonra en güzel yerine gelmiÅŸtir prenses, seyir balkonuna, neÅŸesi yeniden yerine gelir ve bakar bu yedi tepeye, yeniden doÄŸmuÅŸçasına. Ne yazık ki bu güzelliÄŸin, yeniden canlanmanın sarhoÅŸluÄŸuyla fark edememiÅŸtir, içine dolmakta olan yalnızlığı… Günler geçer, mevsimler deÄŸiÅŸir… ‘izlerim, bu toprakların güzelliÄŸini, orta yerden, güneÅŸin her sabah merhaba dediÄŸi ve her akÅŸam kızıllığıyla elveda ettiÄŸi bu tepeleri. Uzanır ellerim, ama yetiÅŸemez, tutamaz… Haykırmak isterim insanlara sadece orada olabilmenin verdiÄŸi huzuru, kıymet bilinmesi gerektiÄŸini. Uzanmak, uyarmak isterim, Körler Ülkesini bile ve isterim ki bilsinler, oradaki güzelliÄŸi, ama kaldığın yerdeki mutluluÄŸa tekabül etmeyeceÄŸini. Fark etsinler isterim. Ki ben, izlerim bu topraklardan, yüreÄŸimin uzanamadığı, sıcak güneÅŸlerin vurduÄŸu bu tepeleri. Ve bilirim acısını,,, Bilirim acısını ne o tarafta ne de bu tarafta olamamanın. Akıntıya karşı tek başına ayakta kalmanın acısını…’ Kimse bilmemektedir, sahil boyundan izlenir her gün, insanlar özlemle bakar hiç bilmedikleri bu kule-i yalnızlığıma. Uzaktan görünene hayran olur ve imrenirler bu kızın, bu zavallının yaÅŸamına. Kralım bilir misiniz? Ben her gün, her an, bu soÄŸuk taÅŸ kulenin her bir karesine iÅŸlemekteyim yalnızlığımı, Ve, Kralım, hangi kaderi düzeltmeye çalışırken, mahvettik bu soluyuÅŸlarımızı?’ Bir yakarıştır bu, yardımına cansız bir meyve sepeti yetiÅŸir. Görenin ilk bakışta göz zevkine hitap edecek ve iÅŸtahını artıracak olan bir ufak meyve sepeti, yetiÅŸir prensesin yalnızlığına. Kuleye yetiÅŸen sepet prenses tarafından alınır ve koÅŸar adım çıkılır seyir balkonuna, iÅŸtahla atıştırmaya baÅŸlar üzümleri, teker, teker… ve her lokmasında özgürlüÄŸe bir adım daha yaklaÅŸtığını hisseder. Esaretten kurtulan prenses; bir sürüngene, üzüm salkımında gizlenen küçücük bir yılana yenilen, yere göÄŸe, insanlara hükmeden, kızını yitirmiÅŸ bir baba olmuÅŸtur… Ä°mdi, hepimiz için bir imgedir kız kulesi. Kimilerimiz efsanelerine inanır, kimilerimiz inanmaz. Ama hepimizden mutlak kabul gören; Ä°stanbul’un simgesidir kız kulesi. Hepimiz için farklıdır görüÅŸ alanı. Salacaktan görünümü BÄ°ZÄ°M Ä°STANBUL’UMUZDUR. Endamının bile sayfalarca anlatılabileceÄŸi bir zariflikle arkasına alır minareleri, Haliç’i bu güzel yapı. Gün batımının kızıllığında elinizde bir fincan kahveyle salacağın o yer minderlerinde oturur, tüm kederlerinizi salıverirsiniz, en hoÅŸ, en unutulmaz sohbetlerinize ÅŸahit edersiniz bu manzarayı. Yahut, fındıklıdan bakarsınız, akÅŸamın çöküÅŸü ve ışıklandırılan boÄŸaz önünüzdedir. Fındıklı parkındaki salıncaÄŸa biner sırtınızı ana yola döner ve hızlanırsınız, ki benim en hoÅŸuma gidenlerdendir, her yükseliÅŸinizde daha da yaklaşıyor hissini verir, Özgürlük ve kule bütünlemiÅŸtir. Ne yazık ki bu parkta geçirebileceÄŸiniz süre sınırlıdır, bir türlü anlamlandıramadığımız anlayışlarımız yüzünden saat ondan evvel terk etmelidir bu parkı. Canınız tehlikeye düÅŸer. Kimilerimiz ayrılırken bu ÅŸehirden son kez bakmak ister. Köprüden geçerken arar gözler uzakta kalan simgeyi ve uzaktan da olsa dokunur ve veda eder. Gülhane’den, Dolmabahçe’den, vapurdan… Daha bir çok farklı noktadan bakar bambaÅŸka gözler ve kimine yakındır o simge kimine uzak. Efsanelerin yaÅŸadığı bu kuleyi görmek istiyorsanız eÄŸer salacaktan kalkan teknelere binmelisiniz. YaklaÅŸtıkça o küçük simge büyür, büyür, kocaman bir yer olur. Bahçeye indiÄŸiniz an içinizde bir kıpırtı oluÅŸur, ne de olsa bizlerde uzaktakine ulaÅŸmışızdır. En ince ayrıntısına kadar bilmek istersiniz, her açıyı görmek istersiniz. Ä°çeriye attığınız adım biraz ürkektir, zira aynı anda oldukça pahalı bir restorana girmiÅŸsinizdir. Direkt merdivenlere yönelir ve çıkarsınız katları, seyir balkonundan boÄŸaz gene 360 derecedir. Kahvenizi yudumlarken seyredersiniz olup biteni ve en içten hissedersiniz yalnızlığınızı. Kapitalizme yenik düÅŸmüÅŸ bir kulenin son maneviyatıdır bu. Bu yüzdendir ki ne olursa olsun muhakkak bir ruh eÅŸiyle gidilmelidir kız kulesine. DönüÅŸ yine salacaÄŸadır. Yalnızsanız eÄŸer bunu zevkle yaparsınız. Kız kulesi; Uzak simgemiz. Her bir duvarın bir beyaz perde, her perdede baÅŸka baÅŸka yüzler, hayatlar… Åžair ‘ Ä°stanbul’un orta yeri sinema’ diyerek seni söylüyor sanki. Sende ÅŸimdiki Ä°stanbul da herkes gibisin biraz, ne o tarafta ne bu tarafta, akıntıya karşı tek başına ayakta… Kız kulesi; Kule-i yalnızlığımız.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |
Son Güncelleme ( 12-11-2007 )
|
|
|
|
|
|
Kullanıcı Girişi |
L O G I N | ![Pencereyi Kapat](images/cancel_f2.png) |
---|
|
Ziyaretçi Sayısı |
127827636 Ziyaretçi
|
|
|
|