Peygamber inancı taşıyan toplumlarda rüyaları peygamber, veli veya bilge din uluları yorumlamış; ilkel inanç sistemlerinde yıldız bilimci (müneccim) olarak da kabul edilen kâhin ve ÅŸamanlar kendi düÅŸünce ve inanç anlayışları içinde açıklayarak yorumlamaya çalışmışlardır.
Tarihte: Babil, Sümer, Asur ve Mısır kâhinlerinin bu konuda ünlendiÄŸi bilinmektedir. Zaman içerisinde Mısırlılar, Eski Yunanlılar, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar da rüya yorumlarıyla ilgili çeÅŸitli kitaplar yazmışlardır. Ülkemizde çok yakından tanınan Niyazi-i Mısri, Muhiddin-i Arabî, Ä°bn-i Haldun, Ä°brahim Hakkı ve Gazali gibi rüya ile ilgilenen zatların kitapları istisna tutulursa çeÅŸitli devrelerde yazılanların pek çoÄŸu alfabetik ve kategorik bazı bilgiler içermekte olup her derde deva, aspirin gibi reçete yorumlar sunmaktadır. Rüyalarda bazı kategorik simgeler bulunsa da, her rüya kiÅŸiye özgü bazı olumlu ya da olumsuz mesajlar içerebilmektedir.
Rüya konusuna eÄŸilen uzmanların çoÄŸunluÄŸu rüyayı uyku ile iliÅŸkilendirmiÅŸ olmakla beraber, bazı araÅŸtırmacılar kiÅŸinin uykudan bağımsız olarak sürekli rüya görmekte olduÄŸunu ileri sürmüÅŸlerdir. Bu tezle ilgili elde henüz kesin bilimsel veriler olmadığı için üzerinde durmayacağız.
Uyku sırasında gördüklerimizin bir bölümü belleÄŸe kaydedildiÄŸi için bunları hatırlayabilmekteyiz. Uyanışta anlatılmayan veya yazıya dökülmeyen rüyalar önemli bir meÅŸguliyet araya girince, alt belleÄŸimizin arÅŸivlerine gitmektedir. Bunlardan bazıları gün içinde önemli bir olayın çaÄŸrıştırması sonucu hatırlanabilmekte, hatırlanmayan rüyalar alt belleÄŸin arÅŸivlerinde zaman içerisinde silinebilecek ÅŸekilde depolanmaktadır.
Bilimsel araÅŸtırmalara dayanarak, beynimizin ancak altıda birini kullanabildiÄŸimiz belirtilmektedir. Kullanamadığımız 5/6’lık bölümünün iÅŸlevi ise henüz çözülememiÅŸtir. Ä°nsanoÄŸlunun ilk atası Hz. Âdem'den itibaren yaÅŸadığı bilgi, beceri ve deneyimlerin beyin hücrelerindeki genler tarafından bazı bölümlere depolanmış olduÄŸu varsayılmakta “rüya, keramet, altıncı his, duru görü, tiÄŸ-i mekân, beyin gücüyle etkileme, sezgi gibi bilimin akıl seviyesinde izah edemediÄŸi bazı metafizik ve psiÅŸik gerçeklerle ilgili beynimizde bölümler bulunduÄŸu halde bilinip kullanıl(a)madığı” tezi de üzerinde durulmaya deÄŸer bir baÅŸka olgudur.
RÜYAYLA UYKUNUN BAÄžLANTISI
Uyku insanoÄŸlunda bulunduÄŸu gibi hayvan ve bitkilerde de bulunmaktadır. Uykuyu tetikleyen çeÅŸitli etkenler bilinmekle beraber, gerçek mahiyeti ve beynin bunu nasıl ve neye göre düzenlediÄŸi henüz tespit edilememiÅŸtir. Kuran-ı Kerim’de uyku için ÅŸöyle denilmektedir: “
Gece ve gündüz uyumanız, O’nun lutfundan nasip aramanız da ayetlerindendir.” ( Rum 30/23) Bu nedenle uyku insan için sıradan bir olay deÄŸildir.
Uyku sırasında yapılan elektroensefalograf ölçümleri “bazı hayvanların rüya görmekte oldukları” görüÅŸünü desteklemiÅŸtir. Beyin dalgaları üzerinde yapılan laboratuar çalışmalarında, sürüngenlerin uyku sırasında rüya görmedikleri, kuÅŸların çok azının gördüÄŸü, memelilerin tümünün gördüÄŸü belirlenmiÅŸtir. Ä°nsan yaÅŸamının yaklaşık üçte birini uykuda geçirmekte bu da 20-25 seneye karşılık gelmektedir. Ömür süreci içerisinde yüzlerce, hatta binlerce rüya görülmesine raÄŸmen, bunlardan çok azını hatırlayabilmekte, özel saydığımız bir kaçını da ömür boyu üst belleÄŸimizde saklamaktayız.
Uyku, uzun zaman günlük çalışmalardan yorgun düÅŸen insan bedeninin ve sinirlerinin dinlenme süreci olarak izah edilmiÅŸtir. Yalnız başına bu sav doÄŸru olsaydı, bedeni ve zihni hiç yorulmayan bebekler günün çok azını uyuyarak geçirirdi; hâlbuki yetiÅŸkinlere nazaran günün büyük bölümünü uykuda geçirmektedirler. Ayrıca aşırı yorgun olduÄŸumuz zamanlarda mest olup,”uykuya dalma” hali hariç, insanı “uyku tutmadığı” da göz ardı edilen bir baÅŸka gerçektir. Son yıllarda yapılan araÅŸtırmalarda uykunun “beyni geliÅŸtirerek onu yeni ÅŸeyler öÄŸrenmeye hazırladığı” anlaşılmıştır.
Uyku sırasında bedenin yanında sinirlerin de dinlendiÄŸi bilinmektedir; ancak uykunun REM diye adlandırılan önemli bir safhasında beyin özel bir çalışma düzenine geçerek, bedenin biyolojik ve psikolojik onarımı yanında, alt ve üst belleÄŸinde revizyondan geçirip yapılanmasını saÄŸlayarak, insanı yeni bir güne ve yeni ÅŸeyler öÄŸrenmeye hazırlamaktadır. Ä°ÅŸte rüyaların %80 i uykunun bu REM denen safhasında, %20 lik bölümü de hafif uyku devresinde görülmektedir.
Uykuyu bilim adamları REM (rapid ege movoment/hızlı göz hareketleri) ve Non- REM ( REM olmayan dönem) diye iki ana safhaya, onları da kendi arasında ikiÅŸer safhaya ayırıp, dört bölümde olarak incelerken REM dönemini tek bölüm olarak incelenmiÅŸlerdir. Non-REM dönemi I- Yüzeysel uyku (a) birinci devre(hafif) b) Ä°kici devre (orta ÅŸekerli) II- Derin uyku a) Birinci devre (orta) b) Ä°kinci devre( çok derin) olarak yaÅŸanmaktadır. Bünye bu devreleri geçtikten sonra REM dönemi baÅŸlamaktadır. ÇeÅŸitli nedenlerle uykunun en önemli safhası olan bu safhayı yaÅŸayamayan bünyelerde fizyolojik ve psikolojik rahatsızlıklar oluÅŸmaktadır. Bilim adamları denekler üzerinde yaptıkları çalışmalarda REM döneminde beyindeki fizyolojik ve elektriksel aktivitelerin, uyanıklık dönemindeki aktivitelere benzediÄŸini, ayrıca vücudun biyolojik bazı hareketlerini önlemek için beynin vücuda uyguladığı özel bir mekanizma ile hareketsiz kalmasını saÄŸladığı anlaşılmıştır.
Rüya konusunda yapılan çalışmalardan biri de Psikolog Sigmund Freud tarafından 1900’de yapılmıştır. Freud, uyku sırasında kiÅŸinin bilinçaltında düÅŸüncelerinin özlemlerinin ya da isteklerinin bir film ÅŸeridi gibi göz önünden geçtiÄŸi varsayıldığını bunun da rüya olduÄŸunu belirtmiÅŸtir. Ona göre ,“bilincin gizlediÄŸi, tamamen sakladığı olgular, ortaya çıkabilmek için zihinde yol aramaktadır. Bunlardan bazıları da rüyalar haline girerek kendilerini göstermektedir. Freud'un izinde yürüyen psikologlar hastalarının gördükleri rüyaları kendi metodolojileri doÄŸrultusunda yorumlayarak tedaviye çalışmaktadırlar. Freud’un düÅŸüncelerini Marx ve Engels’in Materyalist görüÅŸleri doÄŸrultusunda kaleme aldığını belirten bazı bilimsel çevrelerden tepki alırken ekolünü benimseyen çevreler tarafından, Psikolojide uzun süre “tek ve mutlak bilimsel tez “ olarak sunulmuÅŸtur.
Bilimsel çevreler bazı rüyaların “haberci”, “ikaz edici” ve “müjdeci” yönlerinin bulunduÄŸunu; ayrıca Psiko-fizyolojik sebeplerle de rüya görülebildiÄŸini belirterek rüyaları sadece Freud’un düÅŸünce sistemi ile çözmeye çalışmanın yanlışlığı üzerinde durmuÅŸlardır. Tartışmalar rüya konusunda yeni düÅŸünce ve deneylere de öncülük ederek çeÅŸitli teorilerin geliÅŸmesini saÄŸlamıştır. Bu geliÅŸmeler sonucu günümüz psikologları (Psikoterapistler) hastalarını, sosyo-psiÅŸik çeÅŸitli testler yanında gördükleri rüyaları da yorumlayarak tedaviye çalışmaktadırlar.
RÜYALARIN TÜRLERÄ° Rüyaların psikoloji, fizyoloji ve metafizik yönleri bulunduÄŸu gibi geçirilen travmaları beynin onarmasına yardım eden tedavi iÅŸlevi de bulunmaktadır. Rüyalar öÄŸretir, yön verir, soruları yanıtlar, bizleri geçmiÅŸe, günümüze ve geleceÄŸe baÄŸlar, bazen deÄŸiÅŸik tat ve hazlar verir, duygusal denge saÄŸlar ve yaratıcılığı teÅŸvik eder. Bu nedenle çok önemli olgulardır.
Bazı rüyalar, gün içinde yaÅŸanan olaylar, sıkıntılar ve neÅŸelerin simgesel olarak açığa çıkmasına yardımcı olduÄŸu gibi, bastırılmış duygu ve düÅŸüncelerin de simgelere bürünerek açığa çıkmasını da saÄŸlamaktadırlar. Bu tür rüyalar yüzeysel ve amaçsız oldukları için bunlara rüya deÄŸil düÅŸ denilmektedir. DüÅŸler hayal gibidir; bazen insanın kendi bilinci de bunları kurgulayabilir. Bazen de kiÅŸi uyuduÄŸu fiziki çevrenin etkisiyle dahi düÅŸ görebilmektedir. Yani kısacası bedenin uyanıkken yaÅŸadığı hayal, uykudayken düÅŸ olarak karşımıza çıkabilmektedir. Bu nedenle sabah uyandığımızda “ Hayal miydi? DüÅŸ müydü acaba ?” diye tereddüt geçiririz. Rüyaya gelince kesin bilgi ve net resimler içermekte, hatta çoÄŸu düÅŸler siyah-beyaz ve bulanık olduÄŸu halde, rüyalar genelde parlak ve renkli olmaktadır.
Rüyalar kiÅŸinin inanç, felsefi ve dünya görüÅŸüyle ilgili olduÄŸu gibi eÄŸitimi, sosyo-kültürel düzeyi, yaÅŸadığı çevre ve uÄŸraşı alanlarıyla da ilgilidir. Yukarıda da belirtildiÄŸi gibi bazı rüyalar öÄŸretici, bazıları da geleceÄŸe yönelik bilgi ve müjde içermektedir. Yine bazı rüyalar ruhsal ve Rahmani olduÄŸu gibi, bazıları da nefsanî ve ÅŸeytani kaynaklıdır. Bunları birbirinden ayırmak gerekmektedir:
1.
Rahmanî (uhrevi)
rüya: Sadık rüya veya salih rüya da denilmektedir. Uykuda iken doÄŸrudan ruh veya bir meleÄŸin yardımıyla beyin enerjisinin harekete geçmesiyle gerçekleÅŸmektedir. Bu türden rüyalar, peygamberler, veliler, müminler ve inançlı kiÅŸiler tarafından görülür. Bu sahih rüyalar Hz. Muhammed (S.A.S.) tarafından rüyanın
“nübüvvetin 46 da bir cüzi/bölümü” olduÄŸu bildirilmiÅŸtir. Bunlarda müjde, uyarma ve yaÅŸanacak olayları haber verme özellikleri bulunmaktadır. Ä°nsanlığı binlerce yıldır hayrete düÅŸüren bu tür rüyalar, psikologlarca “prekognitif rüyalar” ya da “prekognisyon rüyaları” olarak isimlendirilmiÅŸtir. Meydana gelecek olayların önceden bilinmesini saÄŸlayıcı, kısaca geleceÄŸe iliÅŸkin rüyalardır. Bir rüya ancak gerçekleÅŸtiÄŸi zaman prekognitif adını alır. Yani bir rüyanın prekognitif olup olmadığını önceden kestirmek oldukça güçtür. Bu tür rüyalar uyku sırasında beyindeki duygu ve düÅŸüncelerin çalışmasının engellenmesi sonrasında veya genellikle istihare sonucu görülebilir. Bu rüyalar, içerisinde pozitif nesne ve simgeleri barındırmaktadır.
2. Nefsanî (Dünyevi
) rüya: Nefsin telkinleri ve düÅŸüncelerin çaÄŸrışımı sonucunda olan bu rüyaların kaynağı, kiÅŸinin bizzat kendisidir. Ä°nsan uyanıkken neyle meÅŸgul ise rüyasında onunla ilgili ÅŸeyler görebilmektedir. Bazı bilim adamlarının çeÅŸitli problemleri rüyada çözdükleri ve bu yolla icat ve keÅŸiflere ulaÅŸtıkları bilinmektedir. Aslında bugünkü modern tıp ve ilim, daha çok bu tür rüyalarla atılım yapmıştır. Bir sanat eserinin, bir icadın yapılmasını ya da yeni bir kavramın doÄŸmasını saÄŸlayıcı ilham veren rüyalara yaratıcı rüya adı verilmektedir. Birçok sanatkâr, eserlerini yaratıcı rüyalarda gördüklerini yaÅŸamlarında uygulamak suretiyle meydana getirmiÅŸlerdir.
3. Åžeytanî rüya: Karmakarışık, asılsız ve zihni bulandıran düÅŸlerden ibarettir. Ä°çinde yalan, hile, kin, öfke, kıskançlık, cimrilik, ÅŸehvet (v.s.) gibi ÅŸeytani özellik ve dürtüleri çaÄŸrıştıran rüyalar bu kategoridendir. Bu tarz rüyalardaki simgeler negatiftir; çirkin olarak deÄŸerlendirilmektedir. Bazen bu rüyalar abur cubur yemek yiyip uykuya dalındığında da görülebilir. Batıl kabul edilen bu tarz rüyalara itibar edilmez. Resulullah Efendimiz (S.A.S.) “Ä°yi rüyanın Allah (C.C.)’tan; çirkin rüyanın ÅŸeytan’dan olduÄŸunu” bildirmektedir. Ebu Hureyre’(R.A.)den nakledilen bir hadiste ise : ‘Rüyanın üç türü vardır; ilki doÄŸru rüyalardır ve Allah’tandır; ikincisi, üzüntüye neden olan rüyalardır ve ÅŸeytandandır; üçüncüsü ise karışık rüyalardır ve zihinden kaynaklanmaktadır.’ Ebû Sa'îd Hudrî (r.a), Nebî (S.A.S.)’nin: "Her kim rü'yâsında beni görürse, muhakkak o hak ve gerçek olarak beni görmüÅŸtür. Çünkü ÅŸeytan benim kılığıma giremez.”dediÄŸini nakletmiÅŸtir. Aynı ÅŸekilde ÅŸeytan ve habis mahlûklar, salih zatları rüyada temsil ederek onun kılığında görünemezler.
4. Bilinçli rüya: Literatüre lüsid rüya olarak geçmiÅŸtir. Bu rüyada kiÅŸi, rüya gördüÄŸünün farkında ve bilincindedir. Lüsid rüyada kiÅŸi gördüklerinin ve yaÅŸadıklarının bir rüya olduÄŸunun farkına varmasına raÄŸmen onlara mani olmadan akıp gitmeye devam ederler. Bazen kiÅŸi rüyanın içerisinde gördüÄŸü rüyayı baÅŸkasına da anlatır; bazen de kendi rüyasını kendisi yorumlayabilir. Nasıl ki diÄŸer rüya türleri sırasında yaÅŸananlar, o anda rüya deÄŸil de gerçekmiÅŸ gibi algılanıp yaÅŸanmaktaysa, lüsid rüyada yaÅŸanılanlar da gerçek olarak algılanmaktadır.
5. Kâbus (karabasan): Uyurken üste çöken veya çöktüÄŸü sanılan ağırlık. Nefes tıkanması, dilin tutulması sonucu bağırıp yardım çağıramama gibi sıkıntılı durumu beraberinde getiren düÅŸ olarak bilinmektedir. Kâbus gören kiÅŸi gördüÄŸünün etkisinden uzun süre kurtulamamaktadır.
DÄ°NÄ° KAYNAKLARA GÖRE RÜYA Yahudiler ve Hıristiyanlarca kutsal olarak kabul edilen “ Kitabı Mukaddes/Eski Ahit” ve Hıristiyanlarca kabul edilen “Müjde Ä°ncil/ Yeni Ahit’de” rüyayla ilgili bölümler bulunmaktadır. (Yusuf , Bab 37 s. 39-41 Daniel, Bab 2, s. 839)
Hz. Ä°sa’dan sonra Hıristiyanlığın kurucusu sayılan Tarsuslu Pavlos kendi ifadesine göre: “gördüÄŸü bir rüya üzerine Yahudilikten Hıristiyanlığa geçmiÅŸtir. ” Ayrıca Yeni Ahit’in sonundaki, “
Yuhanna'nın Vahyi” ( Türkçeye yapılan tercümelerde “Tanrıdan Yuhanna’ya gelen Esinleme” ) olarak aktarılan kısmın, Hıristiyanlarca Yuhanna tarafından “rüya yoluyla elde edildiÄŸine” inanılmaktadır. Bu nedenle iki dinin taraftarları da rüyaya önem verdikleri gibi, birçok Batılı düÅŸünür de rüya konusunda oldukça geniÅŸ araÅŸtırma ve yorumlar yapmıştır. Onlardan biri de
Musevi düÅŸünür
Musa ibn Meymun’dur. O’na göre,” vahiy birçok peygambere rüya yoluyla gelmiÅŸtir. Peygamber "uyanık ÅŸuur hali"ne geçer geçmez mânâsını anlayarak çevresiyle paylaÅŸmıştır. Peygamber olmayan bizler ise uyanınca rüyamızı birine anlatır ve onun yorumuna gerek duyarız.
Uyku ya da
trans denilen hal, cismani duyulardan arınma imkânı saÄŸlayarak, rüya görülebilmesi için beyni hazırlamaktadır.”
Kur’an-ı Kerim’de rüya konusunda birçok ayet bulunmaktadır. Bunlardan bir bölümünün semavi Tevrat ve Ä°ncil’de de geçtiÄŸi anlaşılmaktadır. Kur’an’da geçen Hz. Ä°brahim’in oÄŸlunu kurban ederken gördüÄŸü:
“Çocuk onunla koÅŸacak yaÅŸa gelince ‘çocuÄŸum uykuda rüyamda görüyorum ki seni Allaha kurban ediyorum.’….”(Saffat 37/102) Hz. Yusuf’un gördüÄŸü :“
Bir vakit Yusuf babasına: ‘Babacığım, ben rüyada on bir yıldızla GüneÅŸi ve Ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana secde ediyorlardı.’ dedi.“ (Yusuf 12/4) ve Hz. Yusuf zindanda iken zindan arkadaÅŸlarının gördüÄŸü :
“Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girmiÅŸti. Birisi, ‘rüyada kendimi ÅŸarap sıkarken görüyorum.’ dedi. DiÄŸeri, ‘Ben rüyada kendimi başımın üstünde bir ekmek götürürken görüyorum kuÅŸlar ondan yiyor. Bize bunun tabirini bildir; çünkü biz seni iyilik sevenlerden görüyoruz.’ dedi.(“Yusuf 12//36) ve Mısır hükümdarının gördüÄŸü:
“Bir gün hükümdar dedi ki ‘rüyamda yedi semiz inek görüyorum. Bunları yedi cılız inek yiyor. Yedi yeÅŸil baÅŸakla diÄŸer yedi de kuru baÅŸak görüyorum. Ey efendiler! EÄŸer rüya tabir ediyorsanız bana bu rüyamı halledin!’ dedi. “(Yusuf 12 /43) Rüyalara örnek olarak gösterilebilir.
Hz. Muhammed’in (S.A:S.) de rüyaya çok önem verdiÄŸi de bilinmektedir. BulunduÄŸu mecliste sahabelerden rüya gören varsa anlatmasını istediÄŸi ve bazen de kendisinin gördüÄŸü bir rüyayı anlatarak yorumladığı çeÅŸitli kaynaklarda zikredilmiÅŸtir. Hülefa-i RaÅŸidin döneminde de sürdürülen bu gelenek, daha sonra Ä°slam âlimleri ve tasavvuf uluları tarafından da uygulanmıştır.
Mekke müÅŸriklerin elindeyken Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir grup sahabeyle Hudeybiye yolundan Hac yapmak üzere sefere çıktıklarında, ÅŸöyle bir rüya görmüÅŸlerdi: ArkadaÅŸları ile beraber emniyet içerisinde Mekke'ye girip, Kâbe’yi tavaf ediyorlar; kurbanlarını kesiyorlar ve bazısı saçlarını tıraÅŸ ediyordu. Bu rüyayı önemli bir müjde olarak yorumlayıp, ashabıyla paylaÅŸmıştı. Fakat çeÅŸitli olaylar yaÅŸanıp Hudeybiye denilen mevkide müÅŸriklerle yaptığı anlaÅŸma sonrası Mekke'ye girmeyip Medine'ye geri dönmüÅŸlerdi. Bu olaydan sonra münafıklar çeÅŸitli dedikodular yayarak, inananların nezdinde Peygamberi yalanlamaya çabalamışlardır. Bunun üzerine inen ayetlerle Yüce Allah (C.C.) Peygamberinin rüyasını doÄŸrulamış ve arkasındanda fethi müjdelemiÅŸtir.
"Yemin olsun Allah, Resulünün o rüyasını hak olarak doÄŸrulamıştır. Allah dilerse baÅŸlarınızı tıraÅŸ etmiÅŸ, saçlarınızı kısaltmış olarak güven içinde korku duymadan Mescidi Haram’a mutlaka gireceksiniz. Allah sizin bilmediÄŸinizi bildi de bundan önce yakın bir fetih nasip etti." (Fetih 48/ 27) Nitekim bu olaydan birkaç yıl sonra Mekke fethedilmiÅŸ ve Hz. Peygamberin rüyasının sahih olduÄŸu meydana çıkmıştır. Tarihe “Hudeybiye AnlaÅŸması” olarak geçen anlaÅŸma sonrasında geliÅŸen olaylar çeÅŸitli hikmetlere öncülük etmiÅŸ olmakla beraber, en önemlisi imanda sadakat noktasında olanların herkes tarafından bilinerek tanınmasını saÄŸlamış olmasıdır.
Rüyanın peygamberlik kurumuyla iliÅŸkisini, Hz. Muhammed ( S:A.S.)’ in vahiy tecrübesini yansıtan hadislerde yalın bir forumda bulmak mümkündür. Nitekim sahih hadis kitapları, Hz. Peygamberin ilk vahiy deneyiminin rüya yoluyla gerçekleÅŸtiÄŸi konusunda birleÅŸmektedir. Buharî’nin nakil kaynaklarına dayanarak Hz. AiÅŸe’den naklettiÄŸi ‘Allah elçisine ilk gelen vahiy, uykuda iken sadık rüya yolu ile olmuÅŸtur; onun gördüÄŸü rüya, sabah aydınlığı gibi tezahür ederdi.’ sözleri ve diÄŸer hadis kaynaklarını göz önüne alan Ä°bn-i Haldun “Mukaddime” isimli eserinde : “Vahiy, ilk gelmeye baÅŸladığında, altı ay rüya ÅŸeklinde geliÅŸmiÅŸtir.” tespitiyle bu konuda hadis ve nakillere dayanarak yorum yapan birçok âlimin görüÅŸünü yansıtmıştır. Ayrıca Ä°bn-i Haldun rüyayı “Gayba ait bir idrak ve ruhanî bir hâl olduÄŸu” ÅŸeklinde yorumlamaktadır. “Ä°nsanın uyanıkken dünyevî uÄŸraşılar içinde bulunduÄŸunda, ruhanî hâllerini düÅŸünmediÄŸini belirterek, birçok düÅŸünür gibi: “Ancak uyku hâlindeyken bedenî kaygılardan uzak kalarak rüya görebileceÄŸini” belirtmiÅŸtir.
Bazı rüyalarda yorum gerektiÄŸi gibi bazı rüyalarda da birebir aynı çıkmaktadır. Hadis kaynaklarında önemli bölümler oluÅŸturan rüya konusunda yukarıda da belirttiÄŸimiz gibi pek çok âlim ve düÅŸünür, çeÅŸitli eserler yazarak toplumları aydınlatmışlardır. Rüya konusunda Peygamber Efendimizden “Ä°nsanlar uykudadır; ölünce uyanırlar” Hadis-i Åžerifini Fusûsü’l-Hikem isimli eserinde nakleden Ä°bn Arabî dünya yaÅŸamını rüyaya benzeterek karşılaşılan her olay ve nesnenin birer simge olarak yoruma muhtaç olduÄŸunu belirtmektedir.
Rüyalarla ilgili önemli tahliller yapmış bulunan bir baÅŸka âlim de Ä°mam-ı Gazâlî’dir. “El-Munkiz-u Mineddelâl” isimli çalışmasında “Tanrı, kullarına, peygamberliÄŸin özelliklerinden bir numune vermekle lütufta bulunmuÅŸtur. Zira uyuyan bir kimse, bazı rüyalar aracılığı ile gaipte olacakları ya açıkça ya da yorumlarla anlaşılacak bir ÅŸekilde algılamaktadır.”
SON SÖZ YERÄ°NE
Kendi iç dünyamızla iliÅŸkiye girebilmemiz için rüyalar önemli mesajlar içermektedir. Yapmamız gereken ÅŸey sezilerimize ve hayalimize kulak vererek, rüyayla gelen mesajları doÄŸru okuyup algılamaktır. Rüyalar belki de bazı düÅŸünürlerin de dediÄŸi gibi “insanoÄŸlunun unuttuÄŸu eski ortak bir dildir.” Ä°çerdiÄŸi simgeler ve mecazlar açısından bakıldığında oldukça zengin bir yapıya sahip en kadim bir dil olmaktadır. O zaman akla ÅŸu soru gelebilir: Bu dili herkes öÄŸrenebilir mi? Uzman düzeyinde olmasa da kendi rüyalarımızdaki mesajların önemli bir bölümünü algılayabilecek kadar öÄŸrenebiliriz. Yeter ki anahtar kavramlardan bazılarını hatırlayalım.
Ä°slam kültüründe görülen rüyalar yorumlanırken, genel olarak: Yıldırım, ÅŸimÅŸek, dolu, karanlık gece, çamur, bataklık, heyelan, yırtıcı ve zehirli hayvanlar, zararlı parazit ve haÅŸereler, sürüngenler, kedi, köpek eÅŸek gibi hayvanlar, yırtıcı ve leÅŸ yiyen kuÅŸlar, vücuda zararlı yiyecek ve nesneler, Semavi dinlerin günah, haram, mekruh ve israf saydığı yiyecek içecek ve uÄŸraşılar negatif; gök ve cisimleri (güneÅŸ ay ve yıldızlar), beyaz bulutlar, gündüz, mehtaplı gece, yaÄŸmur ve kar temiz su, çeÅŸme, akarsu, dere, ırmak, deniz, aÄŸaçlar, çiçekler, balıklar (köpek balığı, pirina gibi saldırganlar hariç), karada ve havada yaÅŸayıp et, süt yumurtasından istifade edilenler; at, deve gibi gücünden yararlanılan hayvanlar ve bunlardan elde edilen ürünler, zehirsiz sebze-meyve ve tahıllar; dini ve ahlaki sembol ve ritüeller, eÄŸitim kurumları ve araçları pozitif mesajlar içeren simge olarak yorumlanmaktadır. Rüya dilinde renkler de önemli simgeler olarak yorumlanır. Beyaz, yeÅŸil, sarı, mavi ve kırmızının açık tonları gibi renkler, pozitif mesaj ve simgeler içerirken; siyah, kahverengi mor, koyu kırmızı ve koyu lacivert renklerin genellikle “negatif simgeler içermekte olduÄŸu ” ÅŸeklinde yorumlanmaktadır.
Tasavvuf literatüründe “Rahmani” rüya yorumunun ledünni ve hikmet bilgisi olduÄŸundan bahsedilmektedir; bu nedenle arif ve âlim zatlar dışındakilerin bu tür rüyaları yorumlamaları yanlıştır. Türkçede güzel bir söz vardır: “Yarım hekim insanı candan eder, yarım âlim insanı dinden eder.“ Âlimler Rahmani rüyanın her önüne gelenle paylaşılmayıp, rüya konusunu bilen kâmil ve âlim birinin aranarak ona anlatılıp yorumunun alınmasının uygun olacağını belirtmiÅŸlerdir. Aksi konumda kiÅŸi, Hz. Yusuf’dan dahavahim duruma düÅŸürülerek, dipsiz kuyulara atılıp, çıkmaz sokaklara saptırılabilir !
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.