Bilirim bildiririm
Engin Ardıç - Sabah DüÅŸünme yetenekleri yok, doÄŸru bildiklerini sorgulama yetenekleri yok, "yanılmış olabilirim" ÅŸeklinde bir özeleÅŸtiri becerileri yok, deÄŸiÅŸim de çaplarına uygun deÄŸil. Yalnızca farklı düÅŸünenlere deÄŸil, zaman içinde düÅŸünceleri evrilmiÅŸ olanlara küfür etmek gibi pis de bir alışkanlıkları var. Yani, çok beÄŸenirmiÅŸ ve ulaÅŸmaya çalışırmış gibi yaptıkları "aydınlanma felsefesinin" temeline aykırı bu adamlar!
Ä°ÅŸçiyi iktidara getirdiklerini söyleyen komünistlerin iÅŸçiyi kapitalistlerden çok daha fazla ezmeleri ve sömürmeleri gibi bir ÅŸey yani... "Kemalist" arkadaÅŸlardan sözediyorum. Çünkü Kemalizm bir ideolojidir. (Atatürkçülük bir dünya görüÅŸüdür. ÇaÄŸdaÅŸ yaÅŸam biçimini önerir. O kadar ki, Atatürkçü olmak için Atatürkçü olmaya bile gerek yoktur! Avrupa BirliÄŸi'ne yön verenler çaÄŸdaÅŸ ve ilericidirler ama bizim aklımıza gelen anlamda Atatürkçü deÄŸildirler!) Kemalizm'in her ideoloji gibi "dogmaları" vardır. Bunlar tartışılamaz. Karşı çıkan da tepelenir. Kemalist ideolojinin tartışılamayan savlarından biri de "ezanın Türkçe okunması gerekliliÄŸidir"... Böylece cahil halkın "ezanı anlayacağı" ve böylelikle de "hurafelerden kurtulacağı" varsayılır. Yani, "Allahüekber" yerine "Tanrı uludur" dediÄŸin zaman halk aydınlanacaktır. (Oyunu da eÅŸek deÄŸilse CHP'ye verecektir!) "Anladıkça tam tersine belki dinine daha çok sarılacağı" hiçbir Kemalist'in aklına hiç gelmemiÅŸtir ama! Biz de berikilere anlatmaya çok çalıştık ama, kimisi düpedüz kafasız olduÄŸu için, kimisi bizden nefret ettiÄŸinden, kimisi Kemalizm'in ticaretini yaptığından yani bundan ekmek yediÄŸinden, dolayısıyla müÅŸterisini kızdırmamak için, kimisi de "liberallere" her ne pahasına olursa olsun düÅŸmanlık gütmeye kararlı ve yeminli bulunduÄŸundan, anlamadı: Ezan, bin dört yüz yıldır binlerce caminin minaresinden milyonlarca kez okunduÄŸu için artık bir "ritüel" olmuÅŸtur. Yani içeriÄŸi deÄŸil ÅŸekli öne çıkmıştır. Ezanı "anlayıp anlamamak" deÄŸildir mesele. Anlama sorunu, belki yedinci yüzyılın başında Arap yarımadasında, ortalıkta henüz Arapça konuÅŸan "münkirler ve münafıklar" olduÄŸu sıralarda önem taşırdı... Bugün en cahil, en kütük, en mankafa Müslüman bile ezanın ne anlama geldiÄŸini, inananları neye çağırdığını bilir. En dangalak Müslüman bile "Allahüekber ne demek" diye sormaz. "Anlayamadım, ÅŸunu Türkçe söyleyin" demez. Ä°ÅŸin güzel tarafı, gayrımüslimler de bilirler. Hiçbir Hıristiyan arkadaşımdan "bu adam günde beÅŸ kere size niçin sesleniyor" sorusunu duymadım. O zaman da, "nece" okunduÄŸunun hiçbir pratik önemi kalmaz. "Come to salvation" desem ne deÄŸiÅŸecek? Amerikalılar hidayete mi erecekler? Ä°çeriÄŸi de, bir ayet deÄŸil, bir hadis deÄŸil, alt tarafı bir "çaÄŸrıdan" ibarettir: Tanrı uludur, Muhammed onun elçisidir, bilirim bildiririm ki ondan baÅŸka yoktur tapacak, haydi namaza gelin, haydi kurtuluÅŸa gelin... Budur. Bu kadardır. (Kemalistler, "eÅŸhedü" yani "tanıklık ederim" kelimesini deÄŸiÅŸtirmekte ve çarpıtmakta da sakınca görmemiÅŸlerdi.) Eee, ÅŸimdi ben Türkçe'sini yazınca okuyucum bilinçlendi de Kemal KılıçdaroÄŸlu'nu beÄŸenmeye mi baÅŸladı? "Eskiden ezan ne güzel Türkçe okunurdu" hayıflanması, "dinde reform isteÄŸinden" falan deÄŸil, "otuzlu ve kırklı yıllara geri dönme" ÅŸeklinde ahmakça bir özlemden kaynaklanıyor. Yani, tek parti diktasına! Bürokratların altın çağına. Dinle devlet iÅŸlerinin ayrılmasına deÄŸil, dinin, bürokrasi güdümündeki despot devlet tarafından baskı altında tutulmasına. Desenize, herifler yirminci yüzyılı anlayamadılar ki yirmi birinci yüzyılı anlayabilsinler... On sekizinci yüzyılın aydınlanma felsefesini anladıklarını da hiç sanmam ayrıca.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |