Horasan’a komÅŸu Sind Ülkesi sınırında Kikan valiliÄŸine getirilmiÅŸ olan Abdullah b.Sevvâr, burada iki kez savaÅŸtı: fakat ikinci savaÅŸta öldürüldü. Sonra burada Mühelleb b.Ebi Sufra savaÅŸtı ve Lahor’a kadar ilerledi.(8) Müslümanlar, güçlerini daha ziyade kuzey ve batıya yöneltmiÅŸlerdi; çünkü batıda DoÄŸu Roma Ä°mparatorluÄŸu kendisine komÅŸu olan Ä°slâm beldelerine saldırılar düzenliyordu. Muâviye, Rumlara karşı karadan ve denizden savaÅŸlar tertip etti. Onun zamanında Suriye deniz filosu, 1700 gemiye ulaÅŸmıştı. Bu gemilerle Rodos ve bazı Yunan
adalarını fethetmiÅŸti. Muâviye, karada da kışlık ve yazlık ordular tertip etmiÅŸti ki, bu ordular, düÅŸman ülkelere karşı kışın ve yazın savaşırlardı. Hicri 42 yılında Hz.Muâviye, Kays b.Heysem’i Horasan’a Vali tâyin etti. BâdeÄŸis; Herat ve Belh halkı sulhu bozmuÅŸlardı.Kays, Belh’e yürüdü ve buradaki mabedi yıktı(bu mabede Nevbahar denilirdi); halk tekrar sulh isteyince kabul etti.BâdeÄŸis, Herat ve BûÅŸec halkı Belhlilerin başına geleni görünce, Basra valisi Abdullah b.Âmir’e mal götüren Abdullah b.Hâzim’den sulh ve eman istediler.
Ziyâd b.Ebihi hicri 45 yılında Basra valiliÄŸine gelince, Ümeyr b. Ahmer’i Merv, Huleyd b.Abdullah el-Hanefi’yi EbreÅŸehr, Kays b.Heysem’i Merverüz, Talikan ve Feryâb, Ezd kabilesinden Nâfi b.Hâlid et-Tâhi’yi Herat, BâdeÄŸis, BüÅŸenc ve Kadis, Hakem b.Amr el-Gıfâri’yi de Horasan valiliÄŸine tayin etti. Bir süre sonra Hakem’in yerine Rebi b.Ziyâd el-Hârisi’yi atadı.
Hz.Muâviye, Ziyâd b. Ebihi ölünce, Horasan vâliliÄŸine onun oÄŸlu Ubeydullah’ı getirdi. Ubeydullah yirmibeÅŸ yaşındaydı.Beyken’te vardı ve Buhara Emiresi Hatun’u sulha zorladı.(9) Hatun, Türkler’den yardım istedi. Türkler onun yardımına bir ordu gönderdiler; fakat Müslümanlar bu orduyu da hezimete uÄŸratınca, sulh ve emân istemeye mecbur kaldı.Ä°slâm ordusu, Beykent’e girdi. Nevar ki, Hatun anlaÅŸmayı bozdu, vergi vermeyi de reddetti, ancak, fazla geçmeden vergi vermeye mecbur edildi.Müslümanlar Ubeydullah b.Ziyâd’ın yerine Horasan vâliliÄŸine tayin olunan Said b.Osman’ın komutanlığında Buhara’ya girdiler sonra da ÅŸiddetli savaÅŸlar neticesinde Semerkant’ı ele geçirdiler.
Hicri 48 yılında Muâviye, Ä°stanbul’u fethetmek için karadan ve denizden gönderilmek üzere bir ordu hazırladı. Ordunun başında komutan olarak Sufyân b.Avf bulunuyordu. Abdullah b.Abbas, Abdullah b.Ömer, Abdullah b.Zübeyr ve Abu Eyyüb el-Ensari de onunla beraber sefere çıkmışlardı. Muâviye, oÄŸlu Yezid’i ordunun başına geçirdi, Ä°slâm ordusu, Ä°stanbul’a kadar ilerledi ve Rumlarla savaÅŸtı. Ancak, Ä°stanbul surlarının saÄŸlam, ÅŸehrin mevkiinin müstahkem oluÅŸu ve Grek ateÅŸinin Müslüman gemilerini yakıp imha etmesi sebebiyle Ä°stanbul’u fethedemedi. KuÅŸatma esnasında Ebu Eyyûb El-Ensari, ÅŸehid oldu ve Ä°stanbul’un dışında surlara yakın bir yerde defnedildi. Müslümanlar, çok sayıda asker ve gemi zayiatından sonra Suriye’ye dönmeye mecbur kaldılar.
Hz.Muâviye, hicri 50 yılında Ukbe b. Nâfi’nin yardımına onbin kiÅŸilik bir ordu gönderdi. Ukbe, Amr b. Âs zamanından beri Berka ve Zevile’de ikâmet ediyordu, bu ordu ile Ifrikiyye’ye girdi, orayı fethetti. Onun sayesinde pek çok Berberi, Müslümanlığı kabul etti. Araplar onları da ordularına alıp, Sudan’a ulaÅŸmak istiyorlardı. Dolayısıyla Ä°slâmiyet’i kabul etmeleri için onlara çok hoÅŸ davrandılar. Neticede Berberiler, Arap komutanların emrinde MâÄŸrib (Fas)’ın fethini gerçekleÅŸtiren orduların çekirdeÄŸini oluÅŸturdu. Hatta bunlardan ordu komutanlığı yapanlar da olmuÅŸtur. Ukbe b. Nâfi, daha önce Mısır vâlisine tabi iken bu fetihlerden sonra müstakil olarak Kuzey Afrika valisi oldu.
Ukbe, Berberilere karşı saÄŸlamış olduÄŸu galibiyetten sonra, askerini, bölge halkını ve mallarını, yerlilerin ayaklanmalarına karşı emniyet altına alabilmek için, ikâmet edebilecekleri bir ÅŸehir kurmayı düÅŸündü, en uygun yer olarak Kayravan’ın yerini buldu. Åžehrin kurulmasını emretti ve burada büyük bir câmi yaptırdı. Çok geçmeden, Ukbe, vâlilikten azledildi, yerine Muâviye’nin hem Mısır hem de Kuzey Afrika valiliÄŸine tayin ettiÄŸi Mesleme b. Muhalled’e vekâleten azatlısı Ebu’l-Muhâcir geçti.
___________________
(8)Belâzuri, Futuhul-buldân, 438-439.
(9)Bir kadın, ölen Buhara Emiri’nin zevcesiydi. Küçük olan oÄŸluna vesayet ediyordu. “Hatun”kelimesi SuÄŸanıyan halkı lisanında “Seyyide” (hanımefendi) karşılığıdır.
Not: Bu önemli aktarım
Kayıhan yayınları arasında neşredilmiş bulunan 16 ciltlik
"İslam Tarihi"nden alıntılanmıştır.
Metni seçerek tarafımıza
ileten İ. Nacar'a ve Yazıyı tape ederek sitemize girmesini sağlayan
TuÄŸba Akmaz kardeÅŸimize içten
teÅŸekkürler... Editör.Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.