RACÄ° DURCAN
Avukatlık bürosunun kütüphanesi ciltlerle kitap doluydu. ÇoÄŸu, ilgili hukukun kanun maddelerini ihtiva ediyordu. ‘Bütün bunları nasıl aklınızda tutuyorsunuz? Çok zeki insanlar olmalısınız’ diye takıldım.
Hayatı düzenlemek üzere konulmuÅŸ olan kurallar anlamına gelen kanun maddeleri hakikaten yazılı olarak görüldüklerinde büyük hacim tutmaktalar. Bunu bir kütüphanede karşınıza kitap olarak çıktıklarında daha rahat anlayabiliyorsunuz. DeÄŸil öÄŸrenmek, sadece okumak için bile oldukça geniÅŸ zaman gerekiyor. Bir vatandaÅŸ olarak kurallara uymak hepimizin görevi. Aksi durumda sorumluluk üstleniyor ve cezalandırılıyoruz. Peki bu kadar çok kanunu nasıl bileceÄŸiz ki onları ihlal edip cezaya muhatap olmayalım?
Ä°ÅŸe bu mantık çerçevesinden yaklaşırsanız önce oturup tüm kanun maddelerini okumanız, hatta bazılarını ezberlemeniz gerekecektir. Halbuki kimse böyle yapmıyor. Ä°htiyacı olmadan hiç kimse açıp bir kanun maddesinde ne yazıldığını incelemiyor. Böylece bir ömür tamamlayan, bir tek kanun maddesi bile bilmeden yolun sonuna gelmiÅŸ iyi vatandaÅŸların olduÄŸuna çevrenizden görebiliyorsunuzdur. Hatta bunlar bir kere bile devletle yüz yüze gelmediklerinden iyi vatandaÅŸlar olarak tanımlanırlar. Ayrıca kanunların sık sık deÄŸiÅŸtirilerek zamana uyarlandığını, hukuk adamalarının bile deÄŸiÅŸiklikleri takipte zorlandıklarını göz ardı etmeyiniz. Peki nasıl oluyor da bir tane kanun bile bilmeden onlara uygun yaÅŸayabiliyoruz? Bunun çok basit bir sebebi var. Ä°nsanlar herhangi bir durumda ne yapmaları gerektiÄŸini kendi vicdanlarına sormaları yeterli oluyor. Aklınız ve vicdanınıza danışırsanız hangi durumda ne yapmanız gerektiÄŸi kendiliÄŸinden çıkar ortaya. Kanunlar; iÅŸte bu toplumsal vicdanın kötü niyetliler elinde yanlış kullanılmasına meydan vermemek için derlenerek açık ve net duruma getirilmiÅŸ halidir.
Yasalar yapılırken esas alınan kurallar basittir. Ä°nsanın can ve mal emniyetini saÄŸlamak, onu baÅŸkalarına zarar vermeden hür bir kiÅŸi olarak yaÅŸatmak amacıyla yapılmaktadırlar. Böyle olunca onlara uymakta zorlanmıyoruz.
Aksi olsaydı ne kadar zor olurdu düÅŸünebiliyor musunuz? Her attığınız adımda hangi kanunun hangi maddesini çiÄŸniyor olabileceÄŸinizi anlamaya çalışacaktınız. Hatta ÅŸöyle düÅŸününüz: EÄŸer düÅŸünceyi suç sayan bir ülkenin yazarı olsaydınız, daktiloya her vuruÅŸunuzda bundan yargılanıp yargılanmayacağınızı hesaba katmak zorunda kalacaktınız.
........
Din ve felsefeyle ilgimin henüz baÅŸladığı genç yaÅŸlarda önüme çıkan sayısız farklı fikir ve yorumdan bunaldığımı ÅŸimdi de çok iyi hatırlıyorum. Adeta bir labirentin içinde hapsedilmiÅŸ ve kendine çıkış yolu arayan biri gibi hissediyordum. Tartışmaya açılmış bir mevzuda neredeyse eli kalem tutan kadar farklı yorumla karşılaÅŸmak mümkündü. Bu, araÅŸtırmaya yeni baÅŸlamış biri için gerçek bir kaos anlamına geliyor. Elimde ne yapmam gerektiÄŸini izah eder tek bir kitap bulunmasını ve hangi durumda ne yapmam gerektiÄŸini oradan kolayca bulabilmeyi arzuluyordum. Elbette bu Kuran olabilirdi ancak ondan alınmış bir ayeti iki ayrı insan tamamen birbirine aykırı iki farklı düÅŸünceye dayanak yapabiliyordu. KeÅŸke peygamber döneminde yaÅŸaydık, o zaman neyin doÄŸru neyin yanlış olduÄŸu konusunda bu kadar çaba sarf etmeye, acı çekmeye gerek kalmazdı diye de düÅŸündüÄŸümü hatırlıyorum.
Yeryüzüne, kuruluÅŸundan itibaren sayısız peygamber geldiÄŸi rivayet edilmektedir. Bunların çoÄŸunun insanlara bir kitap bile getirmemiÅŸ olduÄŸu sonradan dikkatimi çekti. Onca peygamberden bizim ismini bildiklerimiz iki elin parmakları kadarken getirdikleri kitap ise sadece dörttür. Üstelik diÄŸer üçünden bizlere önemsenecek bir ÅŸey kalmadığını ve özünün kendi kitabımızda olduÄŸunu biliyoruz. Bir diÄŸer ilginç nokta ise bizim kitabımızın da bir anda indirilmeyiÅŸi, Peygamberin misyonunu tamamladıktan sonra vahyin bitiÅŸidir. Olayı daha iyi kavramak için bir an kendinizi o dönemde düÅŸünün. Ä°çinde yaÅŸadığınız toplumdan birisi size geliyor ve ÅŸimdiye kadar inandığınız her ÅŸeyin tersini söyleyerek davet ediyor. Davet ettiÄŸi ÅŸeyin adı vardır fakat içeriÄŸiyle ilgili elinizde yazılı bilgi yoktur. Daha doÄŸrusu peygambere sadece birkaç ayet gelmiÅŸtir. O ayetler ise insanların bir tek Allah’a inanmaları, ondan baÅŸkasına boyun eÄŸmemeleri hususunda insanların uyarılmasına dair peygambere yapılmış emirdir. Böyle bir davet modern zamanın insanına yapılmış olsa her halde çok ÅŸaşırırdı. Çünkü biz küçük bir meselede bile sayısız kitap dergi okumaya, yorumcu dinlemeye alışmışız. Hele bu tüm zamanlarda geçerli olacağını baÅŸtan ilan etmiÅŸ bir dinse konuya daha farklı bir duyarlılık ve bilinçle yaklaşır, uzun araÅŸtırmalardan sonra buna karar verebilirdik. Üstelik din henüz tekamül etmemiÅŸtir ve ileride size bildirilecek olan yeni duyuruları da peÅŸinen kabul etmeniz gerekmektedir. Bu noktada ÅŸunu açıklamak yararlı olacaktır: din dogmatik inanç sistemi deÄŸildir. Yani dinlerin ilk müminlerinin ileride gelecek olan duyuruları(ayetleri) baÅŸtan kabul etmeleri dogmatik inancı temsil etmez. Elbette din dogmatik bir inançtır derseniz ileride bildirilecek ayetlerin peÅŸin kabulünü tuhaf karşılaşılamazsınız. Fakat insanın aklına hitap ettiÄŸini baÅŸtan bildiren bir dindir söz konusu olan.
Buradan ÅŸunu çıkartmak mümkündür: davete muhatap olan insanlar neye çaÄŸrıldıklarını açık olarak anlayabiliyorlardı. Yine bu davete cephe almış olanlar bu kadar ÅŸiddetle düÅŸmanlık yapmalarına neden olan ÅŸeyi kavrayabiliyorlardı. Henüz ortada bir kitap yokken, daha doÄŸrusu kitabın başındayken bu dinin dostunun ve düÅŸmanının bu netlikle ortaya çıkması, davetin baÅŸlangıcında bile sarih olduÄŸu konusunda ÅŸüpheye mahal bırakmamaktadır. Peki kitabın konumu nedir o zaman? Çünkü ortada bir kitap yokken bile o düÅŸüncenin anlaşılabileceÄŸini, anlaşıldığını görmüÅŸ oluyoruz. Zaten kitap getirmemiÅŸ peygamberlerin tebliÄŸinin anlaşılamamış olabileceÄŸini hiç düÅŸünüyor muyuz? Nasıl ki peygamberimizin yaÅŸarken söylemiÅŸ olduÄŸu sözlerin kitaplaÅŸtırılmamış olmasının bu dinin anlaşılmasına engel teÅŸkil ettiÄŸini düÅŸünmüyorsak.
Bir öÄŸrenci velisi olarak katıldığım etkinlikte konuÅŸmacı öÄŸretmen, yapmış olduÄŸu sine vizyonlu sunumda bizlere bir karikatür gösterdi. Ekrana tutuÄŸu karikatürde bir adam masaya oturmuÅŸ ve önündeki yığınla kitabı sıkıntılı bir yüz ifadesiyle okuyordu. Okumanın, doÄŸruyu araÅŸtırmanın kendisini yorduÄŸu belliydi. Duvarda ise Kuran olduÄŸu anlaşılan bir kitap vardı. Karikatürün altına ÅŸu ifade yerleÅŸtirilmiÅŸti: ‘ne mutlu onlara ki bütün kitapları bir tek kitabı anlamak için okurlar’ Bu karikatür aslında yukarıda izah etmeye çalıştığımız olayın özünü de vermektedir. Bir an karikatürde verilenin tam tersini düÅŸünürseniz ne demek istediÄŸini daha rahat kavrayabilirsiniz.Yani adamın önüne Kuranı koyar, diÄŸer kitapları yukarı alırsanız izah edilmeye çalışılan fikrin tam tersi çıkar ortaya. Kuran okuyarak diÄŸer kitapları anlamaya çalışmak. DiÄŸer kitaplar dediÄŸimiz ÅŸeyi ise dünya, dünyevi ilimler yani hayatın kendisi olarak isimlendirmeniz mümkün. Böyle yapsaydı yani karikatürist resmini bu ÅŸekilde yerleÅŸtirmiÅŸ olsaydı buna itiraz eder miydiniz? Sanırım kimse etmezdi..Toplumun büyük kısmı zaten böyle olması gerektiÄŸini düÅŸünmektedir. Rahipler ve Hahamlar da böyle yapmaktadırlar. Kitaplarına bakarak hayata iliÅŸkin her ÅŸeyi çözeceklerini düÅŸünmekteler. Kitaplarından anladıklarıyla hayatı ÅŸekillendirmek istemekteler. Halbuki Müslümanlık onların anladıklarından farklıdır. Biz hayata bakarak kitabımızı anlarız. Hayatı anlamak için gönderilmiÅŸ hikmetin bizatihi kendisinin hayatı anlamamıza engel teÅŸkil etmesine müsaade etmeyiz. Bunun için kitabımızı okuduÄŸumuz zaman ‘ben böyle anlıyorum’ deriz. ‘Bu ayetten bu manayı çıkartıyorum’ deriz. Kendi düÅŸüncemizi haklı bulabilir, fakat baÅŸkalarını bizden farklı düÅŸünüyor diye dinimizin dışına itmeyiz. Biliriz ki bizleri baÄŸlayan hükümleri açıktır onun. Teferruat sayılan konularda farklı düÅŸünmeyi niçin hor görelim?
Tefsir ve meal çalışmalarıyla insanların Allah’ın kitabını daha iyi anlayabilecekleri ümidi güzel bir temennidir. Bu konuda daha öncede bir çok kiÅŸi teÅŸebbüste bulundular. Kendi tefsir ya da mealleri insanların eline geçince her ÅŸeyin daha berraklaÅŸacağını düÅŸünenler hep oldu. Fakat burada üzerinde asıl durulması gereken noktanın insanların hayat gerçeÄŸinden yola çıkarak kitaplarını anlama gereÄŸi olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Hayattan kitabı deÄŸil de kitaptan hayatı anlamaya çalışırsak bu yanlış yöntemin amaca mani teÅŸkil edeceÄŸini düÅŸünenlerdenim. Davetin aslı, özü, esası kaybolmasın diye gelmiÅŸ olan kitabın kendisi, sadece bu yöntem yanlışlığından dolayı tam aksine neden olabilir. Nitekim bunun örneklerini çokça görmekteyiz. Hıristiyanların ve Yahudilerin de ellerinde kitap vardır. Hayat her gün onları yorumlayan rahipleri yalanlarken onlar tüm hayata meydan okur tarzda ona iliÅŸkin yorumlamalarını sürdürmekteler.
Ali Ä°zzet Begoviç hikmetin basit ve sarih olduÄŸunu izah için, Hz. Ä°sa’nın çocuk yaÅŸta iken bunu insanlığa tebliÄŸ ettiÄŸini söylemektedir. Demek ki hikmete sahip olmak hiç o kadar zor ve çetrefil deÄŸil. Kirlenip bozulmamış bir fıtrat bize onu gösterebiliyor. DeÄŸil mi Müslüman alimler Asr suresini koskoca Kur’anın özü, özeti olarak iÅŸaret etmektedirler.
Kitabın bizatihi kendisini dinin özünden uzaklaÅŸma aracı olmasından kurtarmak gerekiyor. Bunu için sürekli hayata bakıp oradaki ayetleri anlamak, yorumlamak ve tekrar kitaba göz atmak gerekiyor. Aksini yaparsak, bu gün eleÅŸtirdiÄŸimiz haham, rahip ve ideoloji sapkınlarından bir farkımız kalmaz. Onlar kitaplarına bakıp hayatı ona göre yorumlamaya çalışıyorlar çünkü.
Unutmayınız ki yer yüzüne çok peygamber geldi ama sadece dört kitap indi. Biz Hz. Muhammed’in olduÄŸu kadar Musa’nın, Ä°brahim’in ve adını dahi bilmediÄŸimiz diÄŸerlerinin de yoldaşıyız. Onlardan bize bir ÅŸey kalmadığını söyleyebilir misiniz?
YaÅŸadığımız ve yaÅŸayacağımız tüm zaman dilimine hitap eden bir kitabın artan bilgi birikimimizle daha çok anlaşılacağını düÅŸünmeliyiz. Kuran 500 sene önce yaÅŸayan insanlara göre bize bu gün daha çok ÅŸey ifade etmektedir. Tabiattan hiçbir bilgi elde etmez ve bunun için ona yönelmezsek O’ndan yeni bir ÅŸey anlamayacağımız, hayatımıza yeni birÅŸey katmayacağı açıktır. Batı dünyasının keÅŸfettiÄŸi her bilimsel buluÅŸa Kur’anda iÅŸaretler bulunmasını normal karşılıyoruz. Ancak ÅŸimdiye kadar Kuran okuyarak kozmik alemde buluÅŸ yapan kiÅŸi ben duymadım. Sadece bu bile izah etmeye çalıştığım yöntemin ne kadar doÄŸru olduÄŸunu ifade etmeye yeterlidir.
Çok deÄŸerli kitabımız Kur’anı anlamak isteyenlerin O’nu sık aralıklarla okumanın yanında evrene yönelip sırlarını ele geçirmeye çalışmalıdırlar. Elde ettiÄŸimiz bilgiler diÄŸer insanlara göre hem bizi güçlü kılacak, hem de Allah’ın vahyini daha iyi anlayabileceÄŸiz.
Onu en iyi anlayacak olanların oturduÄŸu yerde ayet altı dolduran müfessirler deÄŸil, tabiatı incelemeye almış bilim adamları olacağını söylemek isterim. NÄ°DA dergisindenSadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriÅŸ yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |