03-12-2024
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
'YAŞAMAK ÖLDÜRÜYOR BENİ' PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 20
KötüÇok iyi 
Yazar Necmettin Evci   
23-01-2006
O asil Fransız öldürmenlerinin(!) kurÅŸunlaya kurÅŸunlaya bitiremedikleri bir halkın yaÅŸamın dışına atılmış, Paris’in tırnak uçlarına itilmiÅŸ bilmem kaçıncı kuÅŸaktan Arap kökenli iki kardeÅŸten daha savunmasız olanının sözü, yaÅŸamın veya ölümün sivri uçları gibi batıyor en duyarlı yerime. ‘YaÅŸamak beni öldürüyor.’ diyor, bulunduÄŸu dar aralıkta var olma ÅŸansını kim bilir kaçıncı son hamlesiyle denerken kapıların umuda kapandığı ya da umutsuzluÄŸa açıldığı bir anda teninin rengi uçmuÅŸ, ışıltısız bakarak. Orada yaÅŸamla ölüm arasındaki mesafe ortadan kalkmış, orada yaÅŸamla ölüm birbirini anlatıyor, açıklıyor olmuÅŸtur. Ölümün rengi yaÅŸama karışmıştır. Ölüm tüm akli, mantıki seçenekleri denemelerinizin sonuçsuz kalması sonrasında umut adına yaÅŸamı yanına çağırmaktadır. Ölüm ritminde gelen bir yaÅŸam, yaÅŸam sayıtlısıyla sizi kuÅŸatan bir ölüm duygusu sarmıştır benliÄŸinizi. Burada ilginç bir savunma ve var olma mekanizması çalışır. Madem arada bir mesafe, madem bir renk farkı kalmamıştır, yaÅŸamak adına ölüm bir umut ya da umutsuzluk olarak seçilir. Çünkü yaÅŸamak beni öldürüyorsa ölüm de beni yaÅŸatacak demektir. Her intiharda aklın ve var olmanın kalan son kırıntısıyla böyle bir mantık iÅŸler. Kimilerince müthiÅŸ bir korku ve kaçış, kimilerine göre müthiÅŸ bir cesaret, kendi varlığını sonlandıracak ölçüde çılgınca bir direniÅŸ noktasına hakim olmuÅŸtur. Haiddegire ‘Umutsuzluk ölümcül hastalık’ diyordu. Geçenlerde (18.11.2005) Fadime Özkan Yeni Åžafak’taki yazısına bu Arap asıllı Fransız çocuÄŸun sözünü alıntılayarak baÅŸlamıştı. Fransız yönetmen Jean-Pierre Sinapi’nin aynı ismi taşıyan filmini izlemedim. Ne ki, o çocuÄŸun daha o yaÅŸta ‘hiçbir ÅŸekilde yaÅŸama dokunamadan, kenara itilmiÅŸlik, ezilmiÅŸlik, deÄŸersizlik duygusuyla baÅŸ edemeden, varlığına bir anlam veremeden ve sonunda yaÅŸayamadan ölmesi’ne insanlık büyüttüÄŸü hangi vicdanla dayanacak? YaÅŸamak beni öldürüyor. Zehir tadında ve kurÅŸun ağırlığında bir söz bu. Sizi bilmem ama beni takatsiz bıraktı. Bir an tüm hatlarıyla vicdanım iki büklüm çöküverdi. Sözün tükendiÄŸi yerde bir söz bu. Sözel yaÅŸantımızın bildik, kurgusal retoriÄŸiyle bu sözü anlamaya çalışmak sonuçta bizi kategorik indirgemeciliÄŸe götürecektir. Bu çocuk kimdir, nedir? Yaşı onda bir sınıf ya da grup bilinci oluÅŸacak seviyede olamaz. O daha bir çocuk. O nedenle hiçbir olumsuzluÄŸun onun mutluluÄŸunu zehir etmeye gücü yetmemeli, yetmemeliydi.
Bazen bilmemek, bazen düÅŸte, masalda yaÅŸamak insana öyle yaÅŸam coÅŸkusu katıyor ki.. Bu gerçek en iyi çocuklarda gözlenir. Bir de savaÅŸlara, soykırımlara aldırmaksızın açıveren çiçeklerde. Nasıl mı? Åžöyle; ikisi de bir ölçüde aldırmasızdır. Ä°kisinin de hüzünleri, acıları geçici cinstendir. Unutulan, unutulacak cinsten. Her yanda savaşın kanlı senfonisi ölüm dalgaları halinde yayılırken bir de bakıvermiÅŸsiniz en olmadık bir yerde meselâ ‘beton duvarlar arasında bir çiçek açar’ Yok edicilerin ölümcül saldırganlığına inat yaÅŸamın dizginlenmez gücüyle belki biraz mahzun belki biraz hüzün renginde ama ısrarla umut yapraklanır. O yapraklar, o çiçekler bir direniÅŸçi için, bir anne için var olmayı düÅŸündürerek açar. Tüm çiçekler yaÅŸamın, yaÅŸamanın sırrını fısıldar. Sisler, dumanlar, boÄŸuntular içinde, savaşın asıl suçlusu, müsebbibi onlarmışçasına ama inadına asi(l) bir ruhla çiçekler aÅŸkı açar. Sokaklara kuduz köpekler gibi salınan ölümün karanlık uÄŸultusuna aldırmadan. ÜÅŸüyen kuÅŸların kanatları gibi titreyen çocuk bakışlarından tarihe ve tüm coÄŸrafyalara saçılan korkudur. Nelerin olup bittiÄŸini henüz anlayamamış körpe idrakler boÅŸ bulduÄŸu bir aralıktan kendini umudun kucağına atarak sonraki zamanlarda güç bulacaktır. Korku yenilecektir. Korku kendini aÅŸamamış benliklerin çaresizliÄŸidir. Bir kez daha umut. Bir kez daha direnmek yeÅŸerir masum coÄŸrafyalar. Aynı umudu aynı kıvılcımı istisnasız savaşın tüm mahzun çocuklarda da gözlersiniz. Onlar savaşın çocukları…Oyunu, oyuncakları ne çok özlemiÅŸlerdir. Barış; masalsı bir düÅŸ müdür? Elbette yürekleri yırtılmış, ruhları tarifsiz, dayanılmaz acılarla tahrip edilmiÅŸ. Ama tüm yıkılan kalpleri onaracak yaÅŸama içgüdüleri hâlâ güçlüdür. YaÅŸama sarılmayı, baÅŸkaları için daha çok da büyükler için yaÅŸama tutunmayı ve yaÅŸama kışkırtmayı farkında olmaksızın baÅŸaran bir yanları vardır. Allah’ın fıtratımıza bahÅŸettiÄŸi önemli bir yan. Hiçbir savaÅŸ, hiçbir yoksulluk, hiçbir itilmiÅŸlik, dışlanmışlık onları saklambaç oynamaktan, ip atlamaktan, top oynamaktan alıkoyamaz. Bir iskarpin bütün acıları unutturmaya yeter. Bir ÅŸeker, bir çikolata parçası onların bir damla mutluluÄŸunu sele dönüÅŸtürebilir. Annesi nerdedir, ÅŸimdilik önemi yoktur. Babası niçin gitmiÅŸtir, kaç zamandır neden dönememektedir, ÅŸimdilik önemi yoktur. Åžimdi horoz ÅŸekeri, ÅŸimdi elmalı ÅŸeker, pamuklu ÅŸeker vaktidir, yorulasıya çember çevrilmeli hatta savaÅŸçılık oynamalıdır. Öbür ÅŸeyleri düÅŸünecek zaman deÄŸildir. Hatta ne mutlu ki babaları da ÅŸimdi böyle kendileri gibi savaÅŸçılık oynamaktadır. SavaÅŸ; arada her yanı yakıp yıkan, çılgınca kaçışmalardan sonra sokaklara sıçrayan kan(lı) yönüyle çok korkunçtur. Ama ne çare ki, büyüklerin de oyunu böyle olmaktadır iÅŸte. Acaba baba ölmüÅŸ müdür, tekrar kalkıp gelecek midir, veya kaç düÅŸman öldürmüÅŸtür? Onlar için bu tablolar ilk travmalar, masalsı düÅŸlerinden ilk kopuÅŸlar, yaÅŸama dair ilk ipuçlarıdır. Zeka müthiÅŸ sıçrayışlarla kendine özgü bir çalışma düzeneÄŸi oluÅŸturur. YaÅŸamın katı, donuk yüzünü tanımayan kimi soft büyükler esasen nasıl kocaman birer çocuksalar; savaşın, sıkıntının çocukları da büsbütün birer çocuk adamlardır. Bunlara en olumsuz koÅŸullarda bile yaÅŸamın çocukların günahsız ruhlarına gizlendiÄŸini hatırlatmak için deÄŸindim. Sıcak bir buse, bir tutam ÅŸefkat, küçücük yüreklerine kıstırılmış yaÅŸamların bakışlarından mavi, siyak akışlarla dışarıya taÅŸması için yeterlidir. Onları aldatmak avutmak için çabalamayın. Onların isyan etmiÅŸ ruhlarını yatıştırmak için palyatif, pembe politikalar üretmeyin. Onlarda çocukluktan çıkmanın yaşı ruhun baÅŸkaldırı yaşıdır. Ne yazık ki, kurulu düzen baÅŸkaldırıya erken zorlar onları. Åžöyle gönüllerince doya doya düÅŸlerinin tadına varmadan erken yüzleÅŸirler hayatın acımasız gerçeklikleriyle. O gerçekler onlar için özel tasarlanmıştır egemenlik merkezlerinde. Bizler burada nasıl geç olgunlaşırsak orada da çocuklar erken büyür. Orada çocuklar birden büyür. YaÅŸanmamış çocukluklarını düÅŸündüklerinde hayatlarının çoktan çalınmış olduklarını da fark ederler. Toklukları alınmış yerine açlıklar verilmiÅŸtir. Dilleri, düÅŸleri, düÅŸünceleri, sevdaları alınmış yerine küçümsemeler, nefretler, sefaletler verilmiÅŸtir. YaÅŸamları ellerinden alınmış karşılığında ölüm verilmiÅŸtir. Bu günleri ve yarınları alınmış karşılığında zamansız karanlıklar, karanlık zamansızlıklar verilmiÅŸtir. Ölmek gariptir. YaÅŸamak daha garip. Niçin? Tüm bu reva görülenler hangi iÅŸlenmiÅŸ suçun karşılığıdır? Bu nasıl yaÅŸamaktır? Böyle yaÅŸamak nasıldır, nasıl bir ÅŸeydir?
‘Böyle yaÅŸamak öldürüyor beni’
‘Böyle yaÅŸamak öldürür seni’
Ne söyleyeceksiniz? Ey dünyanın siyasetçileri, ey psikoloÄŸlar, sosyal psikoloÄŸlar, felsefeciler, ÅŸairler gelin ve çözümleyin bu cümleyi.. Ne müthiÅŸ bir dize olur deÄŸil mi? PeÅŸ peÅŸe sigara ve çay takviyesiyle sabahlara kadar peÅŸinden gittiÄŸiniz belirsizliÄŸi iÅŸte yakaladınız. Aradığınız sese belki uyumlu düÅŸmeyecek ama muazzam bir deyiÅŸ, güçlü bir imge olmaz mı hani? Elimiz, gönlümüz uzaÄŸa da düÅŸse payımıza vicdanen bir rahatlık kalır yine de. Akademisyenlerimiz bu söyleniÅŸin dil kurallarına uygunluÄŸunu tartışsınlar. Ä°çlerinden biri kürsüye tüm ağırlığını koyarak doÄŸru söyleyiÅŸin ‘Böyle yaÅŸamaktansa ölmek daha iyidir’ ÅŸeklinde olması gerektiÄŸini söylesin. Aynı mantık kodlarını kullanan bir iletiÅŸimci içerik açısından iletinin tam algılanamadığını bu koÅŸullarda saÄŸlıklı iletiÅŸim kurmanın imkânsızlığını anlatsın çocuklara. SosyoloÄŸlar, PsikoloÄŸlar hatta kent bilimcileri sempozyumlarda önce sorunun ciddiyetine deÄŸinip sonra ÅŸöyle desinler meselâ; ‘Yeni liberal düzen içinde makro ekonomik göstergelere bakarak finansal ve artık deÄŸer paylaşımının dağılım dengesi yakın gelecekte sosyal düzeni etkileyecek bir durum arzedebilir. Az geliÅŸmiÅŸ bölgelerden modern kentlere yönelen yine ekonomik, sosyal, kültürel sebeplere dayalı göç ve mülteci hareketleri, gettolarda bir alt kimlik ve alt kültür oluÅŸturmuÅŸlardır. Bir türlü modern yaÅŸama biçimine entegre olamayan bu yoksul ve eÄŸitimsiz gruplar kent yaÅŸamıyla bütünleÅŸmek yerine çatışmaya girmeyi seçerek…’ Konu genel kurul gündemlerine, komisyonlara taşınsın. Önergeler, teklifler verilsin. ManÅŸetler atılsın, yazılar yazılsın ve bir süre sonra bu mesele de çözülmüÅŸ olsun.
Duyarsızlaştırıldık.
Asıl ölümcül duyarsızlık aydın, entelektüel duyarsızlığıdır.
Sanıyorum bu evrensel duyarsızlığın asıl sebeplerinin başında aydınların bir ÅŸekilde egemen güçlerin denetiminde olmaları geliyor. Sadece tartışılanların içeriÄŸi deÄŸil, tutumlar, eylemler de büyük ölçüde egemenlerin gözetiminde yapılıyormuÅŸ gibi geliyor bana.  ‘Yeni burjuva aydını’ tipi tam anlamıyla Firavun’un sihirbazları rolünü oynuyor. Ancak ‘Böyle yaÅŸamak öldürüyor beni’ diyerek kendini ifade eden çocuk, bir gün ‘Böyle ölmek yaÅŸatıyor beni’ dediÄŸinde, o zaman tartışma, anlama, sempozyum, önerge, toplantı, komisyon için vaktiniz hiç kalmayabilir.
BaÅŸkalarının ölümlerinden çalınıp, çoÄŸaltılan yaÅŸam imkânsızlığı seçmiÅŸ demektir. Benim huzurum senin huzursuzluÄŸuna baÄŸlı olmamalı. Senin zevklerin benim acılar içinde kıvranmamı gerektirmemeli. Ä°nsanı öldüren bir yaÅŸamın böylesi nasıl bir ÅŸeydir? Nasıl bir çile, nasıl bir dayanılmazlık, katlanılmazlıktır? Her bakışında renk renk çiçekler açacakken bir çocuÄŸun umutları nasıl kesilir, düÅŸleri nasıl, niçin paramparça edilir? Belli ki, baÅŸka deÄŸil tam ortasında ruhunu, yüreÄŸini büyüteceÄŸi bir yaÅŸam arzulamaktadır. Ä°çine girdiÄŸinde, dokunduÄŸunda hiç olmazsa ölümü aramayacağı bir dünya istemektedir. Yine belli ki böyle bir dünyanın düÅŸü filizlenmektedir içinde. Ama siz görülür, görülmez dikenli tellerle çevrelediÄŸiniz ‘özgürlük, kardeÅŸlik, eÅŸitlik’ alanında baÅŸkalarının yaÅŸama dokunmasına bile tahammül edemediniz. Devrim sonrası dönemlerde baÅŸkalarını içi boÅŸ yeni, yaldızlı kavramlarla hipnotize eden Fransa’nın ÅŸimdiki DışiÅŸleri Bakanı Sarkozy, üstelik kendi ulusuna dahil ettiÄŸi insanları sömürgeci bir refleksle  ‘bunlar pislik’ diyerek hâlâ çirkince ötekileÅŸtirme yolunu seçmekle sorunu nasıl çözecek ya da ne zamana kadar erteleyecek? Batı kendi gerçekliÄŸiyle yüzleÅŸmekten kaçmayı sürdürürse samimiliÄŸi sorgulanan deÄŸerler çerçevesi tümüyle kırılıp, dağılabilir. Çalınmış, gasp edilmiÅŸ hayatlarla mutlu olunmaz. ÖzgürlüÄŸe uçmak isterken sınırlarınızı geçemeyen güvercinlerin ruhu o tel örgülere takılıp kanadı, kanıyor.

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 23-01-2006 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
123879811 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net