Ebeveynlerden alınmış ahlak mirasının zaman içerisinde reform ve modernlik adına deÄŸiÅŸime uÄŸraması, iyileÅŸtirmekten öte hastalıklı bir hal almamıza zemin hazırlamakta. Anne-babalar, yetiÅŸtirdikleri evlatlarının örnek bir insan, baÅŸarılı bir birey olmalarını beklerken, acaba üzerlerine düÅŸen görevi yerine getirebilmekteler mi? Yoksa hâlen salt nasihat ve telkin vermekle iyi bir anne-baba olunabileceÄŸini mi düÅŸünmekteler?
ÇocuÄŸun geliÅŸimi/öÄŸrenme süreci, saÄŸlıklı bir nesil olabilmesi büyük ölçüde ona saÄŸlanan fırsatlara ve anne babanın yaklaşımına baÄŸlıdır. Onların bu analizi yapabilmeleri ve model olmaları gerektiÄŸi kaçınılmaz görevleridir. Çünkü; insanlar ayna gibidir. Karşımızdaki insan bize neyi yansıtırsa, bizden de çoÄŸu zaman o karşılığı görür. Kendi hatalarımızı deÄŸiÅŸtirmediÄŸimiz sürece bir baÅŸkasından bunu beklemek, sanırım bencillik olur. Eflatun der
ki;
"Ruhumuzu bir kaya parçası gibi karşımıza almalı, onun kabalıklarını ve fazlalıklarını yontmalıyız." Belki de bunu uygulayabildiÄŸimiz zaman geriye kalan ömrümüz bizden sonrakiler için de bir anlam kazanır.
Åžu an insanlık; Kutsallarını yitirmek üzere ve birçok deÄŸerinin de artık sadece sözlük anlamıyla tanımlandığı bir aÅŸamada. DeÄŸiÅŸen dünya deÄŸil, deÄŸiÅŸen içindeki biz insanlar! Dünyayı çekilmez kılan da, yaÅŸanır hale getiren de yine bizleriz. Åžu sıralar "eskiden böyle miydi?" diyerek baÅŸladığımız cümleler sıkça sizin de kulağınıza geliyor olmalı. Anne-baba katili olmayan gençlerin, cesetlerin parçalanmadığı, bunu düÅŸünmenin bile günah ve affediciliÄŸinin olmadığı zamanlar, Çocukların ve gençlerin ellerindeki cep telefonlarının kalitesine/modeline göre statü kazandıklarını varsaymadıkları zamanlar, teknoloji diye bize sundukları iletiÅŸim araçlarının bize zarardan çok fayda verdiÄŸi yıllar, Oyun dediÄŸimizde akla savaÅŸ, terör, strateji oyunlarının gelmediÄŸi, daha masum paylaşımların olduÄŸu tebessümle hatırladığımız yıllar.ÖÄŸüt aldığımız insanların samimiyetine inandığımız, insanlardan ÅŸüphelenmediÄŸimiz zamanlar. Bugün neyle karşılaÅŸacağız kim bilir diyerek güne uyanmadığımız, çocukların anne babalarından korku, endiÅŸe, ÅŸiddet öÄŸrenmedikleri zamanlar. AÅŸkın kutsal sayıldığı, sevdiÄŸinin ismini dile düÅŸürmeyen mert delikanlıların var olduÄŸu, “mahrem” dediÄŸimiz konuların ulu orta ifÅŸa edilmediÄŸi, medyaya/internete yansıtılmadığı, görüntü kirliliÄŸine sebep olmadığı zamanlar.Güncel haberleri takip etmeye korkmadığımız, ya benimde başıma gelirse demediÄŸimiz, hâyrın da ÅŸerrin de Allah’tan geldiÄŸine ve tam teslimiyet göstermemiz gerektiÄŸine inandığımız o günler.. ve ÅŸuan bu satırları okuyanların aklından geçen nice hasletler sanırım çoktan uzakta kaldı..
Bizler de ne zaman böylesine deÄŸiÅŸmeye, özümüzü yitirmeye, sevdiÄŸimiz insanların yanından kalkıp TV’nin, bilgisayarın başına oturmaya baÅŸladık. Yazık ki tespit etmek, çözüm bulmayı kolaylaÅŸtırmıyor. Gün geçtikçe her yönüyle; diliyle, aile yapısıyla, nesliyle, gıdalarla, insani deÄŸerleriyle, tabiatıyla dejenere olan bir toplum ortaya çıkıyor. Ä°ÅŸte bu noktaya gelmemek ve tedbir almak için; kanaatimce önce aile eÄŸitiminin, sonrasında da okullarda verilen eÄŸitimin esas alınması gerekiyor. Neticede okullarda eÄŸitim veren, örnek alınması gereken hocalar da birer aile ferdi. Dolayısıyla en önemli mercii ailedir ve her ÅŸey aile içerisinde ÅŸekillenmektedir.
Bu anlamda Ä°mam Gazali, “Çocuk, anne baba elinde bir emanettir. Mum gibi her ÅŸekli alabilir. Ä°yi tohum ekilirse din ve dünya saadetine kavuÅŸur.” derken içinde bulunduÄŸumuz karmaÅŸaya o günden ışık tutmaktadır.
Tüm bunların kaynağında bazılarının göz ardı ettiÄŸi, kiminin gericilik diyerek arka döndüÄŸü, kimisinin de yeteri kadar hakkını veremediÄŸi “inanç eksikliÄŸi” meselesi vardır. Halbuki Ä°slami (yani insani) terbiyenin küçüklükten itibaren çocuklara yansıtılması, aile içi eÄŸitim sürecinin en önemli görevi olmalıdır.. Neticede “Allah'a kul” olmanın gereÄŸini öÄŸrenen kiÅŸi, sadece nefsinin istek ve arzularına esir olmaz, bu sayede merhametli, karşısındaki insanı incitmekten çekinen, tevazu sahibi, anlayışlı, saygı deÄŸer, kibirden arınmış, egosunu ÅŸiÅŸirmekten kaçınan ve ben merkezcilikten uzak birer bireyler olarak üstün bir nitelik te kazanır.
Bu açıdan anne-baba olmak büyük bir fazilettir. Tabii, Her genç kıza, her delikanlıya bu kalıp uymaz. Dikkate deÄŸer ki, bir beden küçük ayakkabı giyseniz ayağınızın acısından yürüyemezsiniz. Buna mukabil bir büyük beden de bu defa geniÅŸliÄŸinden dolayı hızınızı keser; yol alamazsınız.
Unutmamalı ki, hayatta en mühim sorumluluk iyi evlat yetiÅŸtirmektir. YetiÅŸtirirken de; gençlere sadece sözle deÄŸil, ancak birlikte samimi hal ve tavırlarımızla da örnek olabiliriz. Aksi durumda kendisi sigara içen bir babanın “oÄŸlum/kızım sigara içme” demesi gibi gülünç bir durum ortaya çıkabilir.
....
BP. Pecaut diyor ki: sizden sonraki nesillere faydalı olacak ÅŸekilde yaÅŸamadıkça ve onlara biraz daha görüÅŸ, düÅŸünüÅŸ, biraz daha fazla cesaret ve ahlak saÄŸlamlığı bırakmadıkça hayattan çekilmeyiniz...
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.