ATLANTÄ°S’Ä° ARAMAK Raci Durcan Onca engeli aşıp, milyonlar arasından sıyrılarak Üniversite imtihanını kazanmak ve bitirdikten sonra bunun karşılığını görmek için iÅŸ aramak aÅŸina olduÄŸumuz bir süreçtir. Önemli bir evreyi geride bırakarak ÅŸimdi çalışmalarının sonucunu devÅŸireceÄŸini düÅŸünen genç beyinler, yeni ve daha aşılmaz engellerle karşılaÅŸacaklarını ummadıklarından ÅŸaşırırlar.
ATLANTÄ°S’Ä° ARAMAK
Raci Durcan
Onca engeli aşıp, milyonlar arasından sıyrılarak Üniversite imtihanını kazanmak ve bitirdikten sonra bunun karşılığını görmek için iÅŸ aramak aÅŸina olduÄŸumuz bir süreçtir. Önemli bir evreyi geride bırakarak ÅŸimdi çalışmalarının sonucunu devÅŸireceÄŸini düÅŸünen genç beyinler, yeni ve daha aşılmaz engellerle karşılaÅŸacaklarını ummadıklarından ÅŸaşırırlar. Her kapının büyük memnuniyetle kendilerine açılacağını ve orada yeteneklerini ispat etmeye devam edeceklerini zannedenleri büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Ä°ÅŸ baÅŸvurularınızda kimsenin nereyi bitirdiÄŸinizle fazla ilgilenmediÄŸini anlamanız uzun sürmez. Bunun daha çok, boÅŸ kadrolar için müracaat eden insaların yığılmasını engellemek için yapıldığını, yani kendisindeki yeteneklerin aslında o iÅŸ için zorunlu olmadığını fark ettiÄŸinde iyice yıkılacaktır. Her ÅŸeyi bilmekte ama iÅŸ için gerekli olan asıl ÅŸeye yani tecrübeye sahip deÄŸildir. Böyle olunca okulu kaçıncı bitirdiÄŸi, kaç tane yabancı dil bildiÄŸi gibi ÅŸeylerin hepsi önemini yitirir. Kendisi tahsil için yıllarını harcarken kısa yoldan hayata atılanlar ÅŸimdi kendi iÅŸlerinin başında ve patrondurlar. Kimse kendisine daha önce ne böyle kestirme yol göstermiÅŸ, ne de önermiÅŸtir. Bütün bu hayal kırıklığı içerisinde devletin ya da özel kuruluÅŸların iÅŸ mülakatlarına girer-çıkar. Aradan geçen aylar, hatta yıllar boyunca iyice bezginleÅŸir. Kazanılmayan her imtihan kendine olan o sarsılmaz ve uzun bir süreçte oluÅŸmuÅŸ güveni törpüler. Ya deÄŸersiz bulduÄŸu basit iÅŸlere girecektir, ya da alıp başını uzak diyarlara gidecektir. Ä°lçeden ile, köyden ÅŸehire belki de okyanus ötesi ülkelere...Göçmek te kolay deÄŸildir hani. Vize almak için onca soruya salim kafayla cevap vermek, yedi ceddiyle ilgili malumatı sıralamak her insanın harcı deÄŸildir. Sonra ver elini uzak diyarlar ve yalnızlık. Ä°nsan, kendini deÄŸerli hissettiÄŸi ve saÄŸlam basabileceÄŸi bir yeri; toprağı arar durur. Bulur mu peki? Nerede bulur bunu? Öyle bir yer var mıdır yer yüzünde?
EÅŸim bir düÄŸün davetine katılmak üzere gittiÄŸi Amerika’dan dönüÅŸünde çok ilginç bulduÄŸum bir diyologunu anlattı bana. Yukarıda izah ettiÄŸim arayış içindeki bir genç bile deÄŸil; evli barklı ve iki çocuk annesi, iÅŸ- güç sahibi komÅŸusu ‘Amerikaya gidilir de oradan dönülür mü?’ demiÅŸ. O zaman anladım ki kendine yurt arayanlar sadece istikbal peÅŸinde koÅŸan gençler deÄŸil. Belki sadece Türk insanı da deÄŸil. Ya da geri kalmış, sanayileÅŸememiÅŸ ülkelerin umutsuz halkları da...
ÇocukluÄŸumda iÅŸçi lojmanlarında oturuyor olmamın en önemli lüksü haftada iki gün bedava seyrettiÄŸimiz filmlerdi. Henüz T.V yayının olmadığı bir dönemden bahsettiÄŸimi hatırlatırsam ne demek istediÄŸim daha kolay anlaşılacaktır. Ä°ÅŸte Cünet Arkın’ın aksiyon filmlerine merak sardığımız o dönemde böyle bir aksiyon bulamadığım için hoÅŸlanmadığım bir film hafızamın köÅŸesinden neredeyse silinmek üzereydi. Kayıp Ada Atlantis’i arayan bir grup batılının okyanus altında onu bularak orada yaÅŸadığı bir macerayı sergiliyordu. Atlantis geçmiÅŸte varolduÄŸuna inanılan ve devrine göre son derecede makinalÅŸmış bir uygarlıktır. Fantazi izlenimi bırakan bu filmden alabileceÄŸim bir ÅŸey yok diye düÅŸünmüÅŸtüm. Sonra Atlantis adında bir ülkenin var olduÄŸuna inanan oldukça fazla ve önemli kiÅŸi olduÄŸunu öÄŸrendim. Pluton’un bir eserinde bir paragraf halinde geçen; yerinin ve konumunun verildiÄŸi bu ada hakkındaki bilgileri Mısırlı rahiplerinden edindiÄŸini belirten bilgi dışında somut baÅŸka bir veri yoktu. Buna raÄŸmen Batılılar araÅŸtırma gemileriyle okyanus diplerinde onu arıyorlardı. Böylesine pahalı belgesellerin Batı’nın maddi ihtiÅŸamının bir göstergesi olduÄŸunu düÅŸünürken eÅŸimin komÅŸusu ile diyologu bundan öte bir anlamının olabileceÄŸini hatırlattı bana. Evet Onlar Pluton’un eserinde bahsi geçmemiÅŸ olsaydı bile Atlantis’i arayacaklardı. Zaten bunu sadece eserde bahsi geçtiÄŸi ÅŸekilde yani suyun altında, okyanus diplerinde de aramıyorlardı. Sular altında kaldığına inanılan bu ülkeyi sanki uzayın derinliklerinde de aramaya devam ediyorlar.
MeÅŸakkatle dolu yer yüzü, insanın sürekli cenneti aradığına inandığım ruhuna uygun bir yer deÄŸil. Ä°nsanoÄŸlu ne yapsa arayışlarını sonuçlandıramamış olmanın hüsranını yaşıyor. Dış dünyayı boÅŸ verip kendi içine dalıp gittiÄŸinde diÄŸer insanlar karşısında acze düÅŸüp aÅŸağılanıyor. Dışa açılıp ülkeler, hatta kıtalar fethediyor, böylece düÅŸman kazandığı bir yana kendinden bile uzaklaÅŸarak yalnızlaşıyor. Nerededir Atlantis? Orası neresidir ki gidip bir daha dönmeyelim? Nereyi alsın Napolyon ki bütün Avrupa hatta bütün dünya birleÅŸsin, böylece savaÅŸmak için düÅŸman kalmasın? Nerededir Kızıl Elma ki varalım oraya bütün Türkler birleÅŸsin, zalimin kılıcı iÅŸlemesin bir daha. Nereye göçelim ki herkes bize iÅŸ vermek için sıraya girsin, hür insanların yaÅŸadığı topraklarda her kes birbirine saygıyla eÄŸilsin! SoÄŸuk rüzgarlar ısırmasın evsiz insanları kışın. Açlıktan akbabalara yem olmasın küçük ve biçare çocuklar sıcak çöllerde.
Bir Afrikalı için Türkiye belki onun Atlantisidir. En azında yiyecek ekmek ve içecek temiz su vardır. Bir Türk ise Amerika için düÅŸünür bunu. Nitekim eÅŸimin Amerika için anlattıklarına bakılırsa bu izlenimi hemen edinivermek mümkün. Ülkeye ayak basar basmaz hissedilen ferdi hürriyet ve maÄŸazlarında göze çarpan bolluk sizi kolayca böyle bir düÅŸünceye sevkedebilir. Bir ekmeÄŸin bile yüzlerce çeÅŸidinin bulunması, ekmek almanın; tercih zorluÄŸundan bir problem haline geliÅŸi belki zenginliÄŸi özetlemeye yeterlidir. EÅŸim yaÅŸlı insanların kollarında bileklikle dolaşıyor olmalarını hayretle karşılamış. Bunu insan hayatına verilen önem olarak deÄŸerlendirmiÅŸ. Herhangi bir nedenden dolayı düÅŸtüklerinde bu bileklikler ilgili bakım hastanesiyle irtibat kurmayı saÄŸlıyormuÅŸ. Böylece yalnız yaÅŸayan yaÅŸlılara ihtiyaç halinde çabuk bir ÅŸekilde müdahale etmek mümkün oluyormuÅŸ. Bunun gibi bir çok teknolojik yenilik, bu teknolojiye aÅŸina olmayan bir Türk tarafından kolaylıkla orayı bir Atlantis olarak çaÄŸrışım yaptırabilir. Yine iÅŸ bulmakta zorlanan insanımızın orada karşılaÅŸtığı sayısız iÅŸ iÅŸ seçenekleriyle yüz yüze gelmesi de. Bir anda nasıl geçineceÄŸini, hayatını nasıl idame ettireceÄŸiniz düÅŸünürken bunca seçnek içinde kendinzi bir iÅŸ cennetinde hissetmek...
Ancak Amerikalı; tıpkı filmde olduÄŸu gibi makinalaÅŸmış bu düzenin her ne kadar insanın hayatını kolaylaÅŸtıtran yönleri olsa da kayıp Ada Atlantis olmadığını fark etmiÅŸ gibi. Onlar tatillerinde Afrikada tabiatın kuçağına kaçarken diÄŸer yandan Uzayın derinliklerine araçlar göndererek aramaya devam ediyorlar. Günler ve aylar boyu sonsuz gökyüzünü devasa teleskoplarla baÅŸka hangi tutkuyla gözleyebilirsiniz?
Bu kadarla da sınırlı deÄŸildir bu arayış. Bir de tarihin derinliklerinde dalıp onu sadece orada bulacaklarına inanan bir kesim de vardır. GeçmiÅŸte yaÅŸanmış büyük ve görkemli Ä°mparatorlukların yeniden canlandırılmak istenmesi de bende böyle bir çaÄŸrışım yaptırıyor. Ä°ÅŸte Asrı-saadet’i andıkça daralan göÄŸüsler, o döneme duydukları hasretle sıkışan kalpleri böyle bir arayış içinde olduklarına inadırmak mümkün müdür? Aradan geçen 2000 yıla raÄŸmen hala Hz. Ä°sa ve havarileriyle birlikte yaÅŸamaya devam edenler... Yahut Kral Davud dönemindeki ihtiÅŸamı özleyen Yahudilerin vaad edildiÄŸine inandıkları topraklara olan bitmez tutkuları... YaÅŸanmış gerçek ÅŸeylerin insanüstü boyutlara taşınması ve öyle kabul edilmesi hep bu arayışın izlerini taşıyor.
Åžehirden ÅŸehire, ülkeden ülkeye yapılan geziler hep bir arayış mı yoksa? BulunduÄŸumuz mekanlardan sıkılıp daha iyi ve güzel olanın peÅŸinden koÅŸmak! Sonra bu arayışın da etkisiyle alışılmışın dışında bir yer bulunca beÄŸeniyle oraya sarılmak.
Ä°ster adına Atlantis deyiniz ister baÅŸka isimler veriniz. Ä°nsanoÄŸlu aslında peÅŸinde koÅŸtuÄŸu her hedefe ulaÅŸtığında birden aradığının o olmadığını fark ediveriyor. Sanki yakaladığını sandığı ÅŸey, sımsıkı yumduÄŸu parmakların arasından akıp gidiyor. Böylece ya yeniden baÅŸlıyor arayış; ya da yolun sonu olduÄŸunu düÅŸünüp büyük bir hayal kırklığı içinde boÄŸuluyor. Aradığı her ÅŸeyin içinde gizli o ÅŸeyin ne olduÄŸunu bir türlü bilemiyor. Neyi sembolize ediyor Atlantis?
Ä°yi ki var bu özlemli arayış. Hayatımızı çekilebilir ve anlamlı kılmaya yetiyor. MeÄŸer ki bunu bir hastalık derecesine, platonik bir hale getirmeyelim.
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |