09-02-2025
 
 
 
  :: Ana Menü
 
 
 
Duyurular
AKIL IÇIN YOL BIRDIR

(THERE IS but
ONE WAY for REASON)
       
(linkleri SAG TIKLAYIN
                                 lütfen)

Sn.Soner YALÇIN'dan 
dikkate deÄŸer bir yazı: 
Edebiyatla 
               AhmaklaÅŸtırma
https://www.sozcu.com.tr/
2021/yazarlar/soner-yalcin
/edebiyatla-ahmaklastirma
-6335565/
 


Önerdigimiz sayfalar:
M. SAID ÇEKMEG?L 
anisina
https://www.facebook.com/
groups/35152852543/?mul
ti_permalinks=1015385
0899667544&notif_t=grou
p_highlights&notif_id=147
2405452361090




Nuri BiRTEK
                kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından 
              ilginç tespitler)
https://www.facebook.
com/nuri.birtek




Raci DURCAN
                  kardeÅŸimizin
(facebook sayfasından
             ilginç tahliller)
https://www.facebook.com
/raci.durcan?fref=ts



Mesut TORAMAN
                   karde?imizin
(facebook sayfas?ndan
dikkate de?er görüntüler)
https://www.facebook.
com/mesut.toraman.52









M. Selami Çekmegil 
                          kimdir!









    ____________________
BU SITE
    Selami ÇEKMEG?L’in
Yegenleri:
    Melike TANBERK ve 
    Fatih ZEYVELI'nin
 beyaz.net ekibi ile birlikte
      M.Said ÇEKMEGIL 
  an?sina ARMAGANIDIR!  


   Anasayfa
Dış Politika ve Jeo-Politik PDF Yazdır E-Posta
Kullanıcı Oylama: / 0
KötüÇok iyi 
Yazar Fahri Yurtsever   
22-01-2009
Dış Politika ve Jeo-Politik:

                     Fahri Yurtsever
Herhangi bir dış politika konusu açılsa, gazete veya TV de tartışılsa, konuÅŸmacılar konuya ülkemizin coÄŸrafi konumundan, yani jeo-stratejik veya jeo-politik öneminden giriyorlar. Hariciyeciler, jeo-politik kavramını, askeri analistler jeo-strateji deyimini, haliyle daha çok yeÄŸliyorlar.

Türkiye’nin, ya denge politikası izlemesi gerektiÄŸi veya bir tarafa yaslanma, bir blok içinde olma gereÄŸinde birleÅŸiyorlar. Biraz dikkatle anlamaya çalıştığınız vakit, denge politikasını da, bir tarafa biraz fazla yaslanarak mümkün gördüklerini çıkarıyorsunuz. Beraberinde, denge politikası denilenin, büyük! güçleri idare etme, oyalama ve mümkün olduÄŸunca az taviz verme olduÄŸu, hemen anlaşılıyor.

Hiç kimse, ülkemizin bağımsız bir dış politika izleyebileceÄŸini ifade etmiyor veya edemiyor. Hele, son dönemlerde sıkça beyan edilen, “dışında kalamayız, oyun kuran tarafta yer almalıyız” argümanı ve uluslararası terörün! tehdit sıralamasında ilk baÅŸa konması, dış politikada daha geri bir kırılmanın habercisidir. Kimilerinin, iki kutuplu dünya nostaljisi, bilinçaltı çaresizliÄŸin belirtisi gibidir.

Ülkemizin, bağımsız dış politika izlemesi niçin mümkün görülmüyor?

Türkiye’miz, hangi alanda bağımsız ki, dış politika da olsun diyebilir; borç almaya alışanlar, neticede emir almaya da alışırlar, ÅŸeklindeki özdeyiÅŸle devam edebiliriz.

Bu özlü cevaba raÄŸmen, konunun uzmanlarının yaklaşımlarını irdelemekte fayda var. Çünkü, bu yaklaşım dış borçlardan, dışa bağımlılıktan çok daha tehlikelidir.

Åžöyle ki, dış politikamızın eksenine oturtulan, çıkış noktası yapılan bu kavramlar, esasen baÅŸkaları üzerine çalışılır ve uygulanır. Bir coÄŸrafi bölgenin önemli olup olmadığını ve önem derecesini, siz kendinize göre, kendi kıstaslarınızla tayin edersiniz. Yada, sizin ülkenizin önemi, önemin ÅŸekli ve derecesini baÅŸkaları tayin eder, tabii kendilerine göre kıstaslarla. Bu kıstaslar, jeo-politiÄŸin konusudur.

Petrolden ötürü, jeo-politik orta doÄŸunun önemine varırken, SSCB’ne komÅŸu olmaktan ötürü, jeo-strateji Türkiye’nin önemine varmıştır. 20-30 yıl sonra, petrolün halen önemli olup olmayacağı; olmayacak ise yerini neyin alacağı öngörüsü ve nerelerde bulunduÄŸu tespiti, yine jeo-politik çalışma konularıdır.

Jeo-strateji, her ne kadar, askeri bir terim ve jeo-politiÄŸin bir alt kolu olsa da, günümüzde tümüyle iç içe geçmiÅŸtir, ayırmak ekseriyetle zordur. ÇoÄŸu kere aynı anlamada kullanılmaktadır. Buna sebep, dünyamızın tek süper gücünün, ekonomi-politik çıkarlarını, doÄŸrudan askeri araçlarla saÄŸlamada mahsur görmemesidir. KüreselleÅŸme, küresel jandarmalığı da gerektirmektedir.

Bizde, jeo-politik kavramından ziyade, ‘jeo-stratejik önem’ kavramının kullanılmasının nedeni, biraz daha farklıdır. Ä°ki kutuplu dünyadan, ülkemize atfedilen askeri önemden kalan bir alışkanlıktır. Bu öneme binaen, güneydoÄŸu kanat ülke-karakol görevi tevdii edilmiÅŸ ve ülkemiz siyasi-askeri analistleri, dışarıda hocalarından duydukları bu terimi, ezber haline getirmiÅŸlerdir.

Biz, kendi ülkemizi jeo-stratejik, jeo-politik vb. önemde deÄŸerlendiremeyiz. Bu deÄŸerleme üzerinden konuÅŸmak, baÅŸkalarının aÄŸzıyla, baÅŸkalarının hesaplarını konuÅŸmak demektir. DiÄŸer yandan ve daha kötüsü, ülkemizin coÄŸrafi konumu üzerinden dış politika üretmek, baÅŸkalarının biçtiÄŸi önem-deÄŸer üzerinden, pazarlık yapmaya kalkışmak demektir. Buda, vatan topraklarını -ve içindekileri- masaya sürmekle eÅŸdeÄŸerdir. 

ÖrneÄŸin, SüveyÅŸ kanalından ötürü Mısır, son derece önemli bir coÄŸrafyayı tutmaktadır tespiti yapıldığında, ÅŸu soru kaçınılmaz olarak gelir, kim veya kimler için önemli? Kanal kimler için önemli ise, tabiiki onlar için! Yada, Panama Kanalı’nın, Panamalılar için yegane önemi, maddi getirisidir. Ancak, ABD için çok daha fazlası olduÄŸu kesindir. GeçmiÅŸten örnek verecek olursak, Küba’nın Kübalılar için önemi nedir? YaÅŸadıkları topraklar oluÅŸudur. Sovyetler için taktik önemde; ABD için ise, Sovyet füzelerinden ötürü stratejik önemde, savaÅŸ sebebi kabul edilmiÅŸtir. 

BaÅŸkaları, ABD veya Rusya, ülkemizi önemli buluyorsa, stratejik önemde buluyorsa, görmezden mi geleceÄŸiz? Dikkate almayacak mıyız?

Tersine! Ama öncelikle, baÅŸkalarının stratejik önem yaklaşımını, olumlu-elimizi güçlendiren deÄŸil; bir tehdit faktörü olarak algılayacağız. Tabii, vatan topraklarını, kiralık iÅŸyeri veya satılık arazi gibi görmüyorsak!

Birisi, sizin topraklarınıza önem atfetmiÅŸ ise, bu tehlike iÅŸaretidir. Tehdit algılaması burada baÅŸlar. Bu tehlikeyi oluÅŸturan sebebi-önemi avantaja dönüÅŸtürmek, pektabii mümkündür. Hele, önem atfedenler birden fazla ise, bu çok daha kolay olacaktır. Tehdit karşısında korkmamak, tehditle-avantajı beraber ele almakla bu mümkün olabilir. Elbette, önce tehditi doÄŸru algılamak ve karşılama cesaretine-kabiliyetine sahip olmak icap eder.

Bunun örneÄŸini, Cumhuriyetin ilk yıllarında görürüz. SSCB iliÅŸkiler “samimi ama mesafeli”, batı ile iliÅŸkiler “iyi ama mesafelidir”. Her iki tarafta, Türkiye’yi diÄŸer tarafa kaptırmama çabasındadır. Bu çaba, savaÅŸ yıllarında, çok net bir biçimde ortaya dökülür. Almanya, yanına alamadığı Türkiye’nin, SSCB’nin yanında savaÅŸa girmesini önlemek için çırpınır. SSCB, Almanların yanında girmesini, boÄŸazların açılmasını önlemek için ter döker. Dikkat ederseniz, kendi yanlarında savaÅŸa girmeyeceÄŸine emin oldukları Türkiye’nin, diÄŸer tarafın yanında yer almaması, temel kaygıları haline gelmiÅŸtir. Ä°ÅŸte avantaja dönüÅŸtürmek marifeti budur.

Yine, ABD-Ä°ngiliz-Belçika çelik devlerinin, kurmayı ret ettiÄŸi çelik fabrikalarını, Ruslara kurdurmaktır..

Peki, ne oldu da, bu anlayış değişti?

Tek cümleyle basiretsizlik, dirayetsizlik olarak özetlemek mümkündür. Lozan’da, kuru sandalyeye oturmayı ret eden, hatta masadan kalkıp savaşı göze alan Ä°smet PaÅŸa’nın yerini, 1939 da Ä°ngiltere ile ittifak kuran, 1947 de ABD ile ikili anlaÅŸma imzalayan, Marshall Yardımını, Amerikan koruyuculuÄŸu kabul eden bir Ä°smet PaÅŸa ve ekibinin almış olmasıdır. SavaÅŸ sonrası paylaşımda, masada Rusya’ya bırakıldığına inandırılan Türkiye’nin dik duramaması, kendini aciz hissetmesi menfi geliÅŸimin devamı olmuÅŸtur. Gelecekleri varsa görecekleri vardır, geldikleri gibi giderler diyebilecek bir yüreÄŸin yokluÄŸu, mandacı zihniyeti tezahür ettirmiÅŸtir.

Hele, 1950 den sonra, Menderes ve Bayar ikilisinin, ülkemizi batı bloÄŸuna yamama giriÅŸimleri ve 1952 NATO na üyelikle, ülkemiz tarafsızlık politikasını tümüyle terk etmiÅŸ, bu da tuzu biberi olmuÅŸtur.

Küçük Amerika sloganıyla, ülkemizin bütün kurum ve kuruluÅŸlarıyla ABD’ne teslimi ile, bağımsız geliÅŸme, kalkınma ve dış politika anlayışı tamamen terk edilmiÅŸtir.

Kendi ulusal çıkarlarına uygun, dış politika anlayışı ve çözümler üreten, Sadabat ve Balkan Paktlarını bizzat kuran Türkiye’nin yerini, baÅŸkalarının paktlarının ileri karakolu olan Türkiye almıştır.

Efendim, Milletler Cemiyeti kurulmuÅŸ, bizde üyelik için baÅŸvuralım mı sorusuna, bekleyelim davet onlardan gelsin diyen, kendine güvenin, büyüklüÄŸün eksikliÄŸidir, bütün bunlara sebep.

Her ÅŸeyiyle dışa baÄŸlanmış, baÅŸkalarının paktlarının üyesi olmuÅŸ, kendisini küçüklüÄŸe, Avrupa ve Amerika’yı büyüklüÄŸe layık görmüÅŸ bir ülkenin hariciyesi, velhasıl nasıl başı dik olabilir?

Ülkemizin dış politikasını, baÅŸkalarının Türkiye’ye verdiÄŸi önem üzerinden tayin eden bir ülke, nasıl ulusal çıkarları gözeten bir dış politika üretebilir.? Jeo-politik çalışmalar yapabilir?

Kendi ülkesini jeo-stratejik bir önemle masaya süren bir ülke, haysiyetli bir dış politika izliyor olabilir mi? Ä°ÅŸler at pazarlığına varmaz mı?

Rusya’dan korkup, Amerika’nın kucağına oturan, süper güç ABD’ne karşı gelinemeyeceÄŸini düÅŸünen bir hariciyeci, elbette Rusya’ya karşı korkak-uzak, batıya karşı da korkak-dümen suyunda-teslimiyetçi davranacaktır.

Vatan toprakları ve Mehmetçik’i, kiralık-satılık mülk gibi gören, basiretsizliÄŸi, dirayetsizliÄŸi kat kat aÅŸan, kendi sahÅŸi ve siyasi çıkarlarını, emperyalistlerin çıkarlarıyla birleÅŸtirenler, elbette ABD bölge politikasına angaje olacak, uluslararası terör denen saçmalığı birinci tehdit sıralamasına koyacak, kilise kutsallığında-Kıbrıs’ı teslim eden- anlaÅŸmalar imzalayacak, orta-doÄŸunun yeniden ÅŸekillendirilmesinde aktif lejyoner rolü üstlenecek, AB’nin sömürgesi olmayı dahi bayram havasıyla kutlayacaklardır.!

Özetlersek, Türkiye’nin jeo-stratejik, jeo-politik önemi, bizlerin çalışma konusu olamaz. Bizler için, bu toprakların tek bir önemi vardır, o da vatanımız, canımız, kanımız oluÅŸudur. Önemi-deÄŸeri bir bedelle ölçülemez. Pazarlık malzemesi yapılamaz.

Ülkemizle ilgilenenler, ülkemiz üzerinde maddi çıkar ve nüfuz hesapları yapanlar, kendi politik ve askeri stratejilerini ortaya koyarlar. Bizlere, bunları tehdit olarak algılamak, tarihsel geliÅŸim-deÄŸiÅŸimleriyle birlikte, kendi bakış açımızla deÄŸerlendirmek düÅŸer.

Åžimdilik bizi ilgilendiren, Avrasya Jeo-PolitiÄŸidir. Bu çalışma, tehdit algılamasıyla ve savunmacı-korkak dar bir zihniyetle yapılamaz. Ülkemizin, gelecek projeksiyonunu çizen ve bunun gereÄŸi olan, bölge üzerinde milli-ulusal çıkar hesapları güden bir tablo ortaya konmalıdır. Bu hesaplar, hiç kuÅŸkusuz, küresel emperyalist güçlere karşı ortak menfaat birliÄŸi yaklaşımıyla ele alınmalı ve hayatiyet bulmalıdır. Bağımsız Türkiye’nin dış politikası, cüretkar ve kararlı bu iki eksene oturmalıdır.     

Fahri YURTSEVER

Ankara Ekim 2006

Yorum

Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler.
Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz.

Powered by AkoComment 2.0!

Son Güncelleme ( 22-01-2009 )
< Önceki   Sonraki >


Advertisement

Kullanıcı Girişi
Ziyaretçi Sayısı
127988214 Ziyaretçi
 
www.beyaz.net