ŞİİR VE MÛSÄ°KÄ°NÄ°N Ä°SLAM'DAKÄ° YERÄ° Halit Özdüzen AraÅŸtırmacı-Yazar Musiki tarif edilirken; ”Seslerin ritimlerin , armonilerin yoÄŸun bir biçimde birleÅŸtirilmesiyle meydana getirilen, heyecanları hissettirme ve uyandırma sanatı” olarak nitelenmektedir. Aslı, bestelenmiÅŸ melodi ve ÅŸiir olan musiki, ritm ve sözlere baÄŸlı olarak, bazı nefsani dürtüleri harekete geçirdiÄŸi gibi, anlam ve yorumuna göre, kanı ateÅŸleyerek mecazi aÅŸkı körüklemekte; yine edebi yapı ve icrasıyla ruhu coÅŸturup, Ä°lahi AÅŸka da yönlendirebilmektedir!...
Ä°slam Alimleri ilerden beri, ÅŸiir ve musikinin haram, mekruh ve helalliÄŸi konusunu tartışa gelmiÅŸlerdir! Bunun nedeni: MüÅŸriklerin Hz Muhammed’i inkar için ”ÅŸair” olduÄŸunu ileri sürerek, Risalet etkisini kırmak istemeleri sonucu, inen Ayetlerin yorumu ve sonraki dönemlerde elekten geçirmeden derlenip, koleksi-yonlara alınarak, Hz. Peygambere atfedilen, müzikle ilgili bazı mevzu Hadisler-den kaynaklanmıştır!
Ä°slam öncesi dönemin müÅŸrik Arap ÅŸairleri, güzel ve ÅŸehvetli eÅŸlerini, gösteriÅŸli atlarını veya kabile önderlerinin hamasetini överek ÅŸöhret bulmuÅŸlardı; söyledikleri ÅŸiirlerle toplumu etkileyip, iÅŸsiz- güçsüz, asalak yaÅŸarlardı! Yüce Allah , Kur’an-ı Kerim'de bunlar için: ”Hiç ÅŸüphe yok ki, her vadide sersemce dolaşıp dururlar ve gerçek ÅŸu ki onlar, yapmadıkları ÅŸeyleri söylerler.”( Åžuara 26/ 225,226) diyerek, konumlarını belirtmiÅŸtir. Yine aynı surenin takip eden ayetinde : “Ancak inananlar ve iyi iÅŸlerde bulunanlar ve Allah’ı çok ananlar, zulme uÄŸradıktan sonra yardıma mazhar olanlar müstesna.”(26/227) diyerek, Ashaptan Ravaha oÄŸlu Abdullah,Sabit oÄŸlu Hassan ve Malik oÄŸlu Ka’b gibi Hz. Peygamberi öven ve Ä°slam’ın tebliÄŸi ile uÄŸraÅŸan inançlı ÅŸairleri ayırmıştır. Hz. Peygamberden gelen bir rivayette: ”Gerçekten ÅŸiirlerin bazısı Hikmettir” (Cami’al SaÄŸayir) Hadisiyle bazı ÅŸair ve ÅŸiirleri taçlandırmıştır. Sahabeden kendisini öven Ka’b Ä°bni Zuhayr’in yazdığı ve adına “Kaside-i Bürda” denilen ÅŸiirin bir mısrasını bizzat Hz. Resulullah’ın düzelttiÄŸi ve bu ÅŸairin üzerine kendi hırkasını örterek veya atarak taltif ettiÄŸi , Müslim’in kaydettiÄŸi rivayetler arasındadır! Bundan ilham alan Busuri ( V.694/1294) Kaside-i Bürde isimli bir eser kaleme almıştır… Müzikle- gürültüyü, sanatla- safsatayı birbirinden ayırmak gerekir; tıpkı dane ile samanın ayıklanması gibi … Varlıkta Ä°lahi Hikmet açısından bakıldığın-da, ÅŸiir ve musiki yaratılış evrelerinden itibaren açığa çıkmaya baÅŸladığı görülür; diÄŸer güzel sanatlar gibi evrensel olup,sistemin temeli sesin doÄŸal rezonansına dayanmaktadır. Çağımızda buradan yola çıkan Akustik Bilimi, elektronik sayesinde, birleÅŸenleri ayrıştırarak veya ayrıştırdıklarını birleÅŸtirerek yapay sesler meydana getirmiÅŸtir!
Yüce Yaratıcı( el-)Bedi, Besir ve Semi sıfatlarıyla kendi güzelliÄŸinin yanında güzel ve güzelliklere olan tutkusunu da yarattıklarına resmetmiÅŸtir..”Allah güzeldir, güzeli sever.” (Hadis) Bir baÅŸka söylemle, varlıkta çirkinlik yoktur; çirkinlik, insanın ÅŸaşı bakış açısıyla, nesne ve simgeleri çarpıtmasından kaynak-lanmaktadır. DoÄŸada var olan ses ve ritimler hece ve notalara dökülerek eÅŸsiz bir sanat eseri yaratmak mümkün olduÄŸu gibi, aynı ses ve ritimlerin aralıkları uzatılıp - kısaltılarak kulakları sağır edip, insanın ruhsal dengesini bozarak, intihara kadar sürükletecek sesler de üretilebilmektedir. Tarihin ilk çaÄŸlarından beri müzik kötüye kullanıldığı gibi, iyiye de kullanıla gelmiÅŸtir. Ä°yiye kullanılan Osmanlı'da kurulan Dar-ı Åžifa evlerinde psikoterapi aracı olarak, psikoloji bozukluÄŸu gösteren hastalar tedavi edilmekteydi!.. Allah (C.C.) Kur’an’da Hz. Davut’tan bahseden “... O kuvvet sahibi Davud’u an, çünkü o naÄŸme ile Allah’ı tesbih ederdi. Biz daÄŸları onunla beraber( zikretmeleri için boyun eÄŸdirmiÅŸtik). AkÅŸam sabah onunla beraber tesbih eder (onun yaptığı tesbihle çınlarlar)di. Toplanıp gelen kuÅŸları da (ona ram etmiÅŸtik.) Hepsi onun naÄŸmesine katılır (beraber tesbih ederler)dı. “(Sâd 38/17-19) Ayette: Hz. Davud’un sesinin çok etkili olduÄŸu, güzel naÄŸmeler ve melodilerle sabah akÅŸam Rabb’imizi zikrettiÄŸi, zikrinin daÄŸlarda yankılandığı, öbek, öbek gelen kuÅŸların da bu zikre iÅŸtirak ettiÄŸi anlatılmaktadır. Hz. Davud’un sesinin güzelliÄŸi konusunda pek çok rivayet olduÄŸu gibi, Türkçe dahil birçok lisana yerleÅŸen yüksek oktavlı, gür erkek sesi için kullanılan ”Da-vudi ses” deyimi de bunu doÄŸrulamaktadır.
Hz. Resulullah (S.A.V.)’ın güzel sese çok önem verdiÄŸi birçok kaynakta belirtilmektedir. Bir gün Ebû Mûsâ’l EÅŸ’ari’nin okuduÄŸu Kur’anı dinleyip ona “Ey Ebû Mûsa, sana Dâvûd (A.S)’a verilen mizmarlardan bir mizmar veril-miÅŸtir.” buyurmuÅŸtur. EÅŸ’ari Hz.' nin sesini Hz. Davud’a benzeten Efendimi-zin,güzel sesle Kur’an okumayı teÅŸvik ettiÄŸi, baÅŸka rivayetlerde de vurgu-lanmaktadır. Nitekim: “Her ÅŸeyin bir süsü vardır, Kur’an’ın süsü de güzel sestir. ” ( Müslim) sözü Zatına aittir. Asr-ı Saadet, Hülafa-i RaÅŸidin ve sonraki dönemlerde, Kur’an çok deÄŸiÅŸik kıraatlarla da okunmaya devam edilmiÅŸtir. Osmanlı Döneminde baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere, birçok ÅŸehirde Teravih Namazları deÄŸiÅŸik makam ve kıraat üzerine okunan Kur’an ve arada salavat ,tek-birat ve karşılamalarla kılınmış olup, günümüzde de bazı Camilerde bu gelenek yaÅŸatılmaya devam edilmektedir. Bizde olduÄŸu gibi, Ä°slam CoÄŸrafyasının bir çok ülkesinde Hafızların yetiÅŸmesine yönelik, Kur’an okuma yarışması düzenlenip, güzel sesle okuma teÅŸvik edilip, ödüllendirilmektedir. Peygamber Efendimizin güzel sesi sevdiÄŸine bir baÅŸka örnek de, Ä°slam’ın ibadet çaÄŸrısı olan ezanı, sesi oldukça güzel olan Hz. Bilal HabeÅŸi’ye okutmasıydı. Sesinin yanında eski bir köle olan bu zatın diliyle davetin yapılması, bir yönüyle de”Azizü’l Ä°ntikam” olan Allah’ın: Zulme uÄŸrayan mazlum inananlar adına, “müÅŸrik ekabirlerinden” yeryüzünde aldığı intikamıydı!... Mekke’nin Fethi Günü, Ä°slam Orduları ÅŸehri teslim aldığında, müÅŸrik erkekler Kâbe Meydanında toplanmıştı. Namaz vaktiydi, Resulullah Efendimiz Hz. Bilal’dan ezan okumasını istedi,büyük bir çeviklikle Kâbe’nin damına çıkıp ,Ezanı her zaman okuduÄŸundan daha bir coÅŸkulu ve daha gururla okumaya baÅŸladı!…MüÅŸrikler için o an sanki zaman durmuÅŸtu: “Horlayarak Ä°slam’la özdeÅŸleÅŸtirdikleri Köle” ÅŸimdi tepelerinde Allah’ın adına, meydan okumaktaydı!... Müslim’in kaydettiÄŸi bir baÅŸka Hadisi Åžerif'de: Aynı gün Hz. Peygamberin devesi üzerinde Fatiha Suresini naÄŸmeli ola-rak okuduÄŸu belirtilmektedir. Bu rivayet Hz. Peygamberin fetihle ilgili sevinç ve coÅŸkusunu naÄŸmeyle dışa vurmasının tespiti bakımından da oldukça önemlidir! Eldeki Kitab-ı Mukaddes(Ahti Atik)’te Davud (A.S.)’a atfedilen Mezmur’larda musikinin yanında çalgı aletleri de bahsetmektedir:“Ey salihler Rab ile sevinin;/ DoÄŸrulara hamd yaraşır./Cenk çalıp Rabb’e ÅŸükredin,/On telli sentur ile onu terennüm edin./Ona bir yeni ilahi okuyup,/ Yüksek sesle güzel,güzel çalın.(...)”(Mezmur 33 s.557)“Sebt Günü için ilahi.Rabb’e ÅŸükretmek,/Ey yüce senin ismine terennüm etmek,/Sabahleyin inayetini ve her gece sadakatini,/ On telli saz üzerinde ve sentur üzerinde,/Cenk üzerinde ahenkli bir sesle ilan etmek ne iyidir.(...)”( Mezmur 92 s.594) Allah’a ilahilerin, o günün çalgı aletleri olan Cenk ve Senturla okunmasını isteyen Davut(A.S.)’da Ä°slam Peygamberiydi… Abdulkadir Geylani Hz. Sırrü’l Esrar isimli kitabında, Efendimizden naklettiÄŸi “...( bir insan) ud ve titreyen sesinden zevk almıyorsa mizacı bozuktur.” Peygamberimizin Davud’un davra-nışını benimsediÄŸini göstermektedir. Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde, kendisini karşılamaya gelen hanımların tef çalarak methiyeler (Talaa’l- bedr aleyna…) söylemesini de hoÅŸnutlukla karşıladığı bilinen gerçektir! Bununla beraber, insanları ÅŸehvete yönlendiren musiki ve raksı yasakladığı da bir baÅŸka olgudur!…
Yukarıda Resulullah Efendimizden gelen ÅŸiir ve musikiyi metheden hadisler yanında, kaynaklarında aleyhte rivayetler de bulunmakta ve bunlardan çoÄŸu içerisinde Buhari ve Müslim’in de bulunduÄŸu Kütub-ü Sitte (Altı büyük Hadis koleksiyonu)'de yer almaktadır. Daha önce vurguladığımız gibi, bazı Ä°slam Alimleri bu nedenle musikiye karşı durmuÅŸlardır.Bu konuda oldukça geniÅŸ ve ilmi kriterlere dayanan araÅŸtırmalar yaparak, “Ä°slam Açısından Musiki ve Sema” isimli bir eser yazmış bulunan Prof. Dr. Süleyman UludaÄŸ, Ä°bni Hazm ,Ä°bnü’l Arabi,Gazali vb. Alim ve Muhaddislerin yaptığı ilmi kritiklere dayanarak: “Bu mesele ile ilgili rivayet edilen Hadislerin tamamının düzmece” olduÄŸunu belirtmektedir !...( 1976/ S.154,155) Gerek Peygamber Efendimizin saÄŸlığında, gerekse de vefatından sonraki her asırda Zatı ve Ehlibeyt için birçok methiye, mersiye, naat ve ÅŸemal yazılmıştır. Tasavvuf dergahlarının açık olduÄŸu yıllarda, bestelenmiÅŸ eserler, gerek AÅŸur-u Muharrem, gerekse diÄŸer mübarek gün ve gecelerde güzel sesli muganniler tarafından okunarak, toplanan cemaat coÅŸturulmaktaydı. Günümüzde de Cuma Salası ve sabah ezanı öncesi bazı camilerin minarelerinden yankılanmaktadır!
Kaynağını Farabi, Abdulkadir MeraÄŸi ve Golam Åžadi’den alan Türk Sanat Musikisi ilk demini Tasavvuf Dergahlarından almıştır. Ünlü besteci Itri, Dede Efendi, Osman Dede, Ahmet AÄŸa ve Zekai Dede ile burada ismini sayamadığımız Osmanlı Dönemine ait birçok bestekâr, Musikimizin temel taÅŸlarını oluÅŸturur. Günümüzde baÅŸta Ä°stanbul olmak üzere, birçok ÅŸehirlerde Tasavvuf ve Sanat Musikisi geleneÄŸini devam ettiren cemaat ve gruplar bulunmaktadır. Osmanlı'nın son asırlarında elit tabakanın dinlediÄŸi musiki, bu gün belirli mekanlar dışına da taÅŸabilmiÅŸtir. Tasavvuf Musikisinin öncülüÄŸünü ,bazı kamu kuruluÅŸlarının yaptığı topluluk konserleri özel geceler ve Ramazan Ayı boyunca radyo ve televizyonlardan yayınlanması, toplum üzerinde etkili olmaktadır . Hiç kuÅŸkusuz bunda: Åž. Urfa Halil Ä°brahim Dergahı gibi bazı dergahların da katkısı bulunmaktadır; GüneydoÄŸu Anadolu’da yetiÅŸen pek çok gazelhan, dergah kökenli musiki üstatlarının öÄŸrencisidir. Ülkemizin deÄŸiÅŸik bölgelerinden çıkan hafız ve gazelhanlar, Fuzuli ve Yunus gibi Hak Aşıklarının ÅŸiirlerini besteleyerek, yörelerine has yorumlarıyla müzik repertuarımıza kazandırıp, halka özümsetmiÅŸlerdir. Bu geliÅŸmeler paralelinde, son yıllarda Müftülüklerde açılan meslek içi eÄŸitim kurslarının bazılarında keman ve ney gibi çalgılar eÅŸliÄŸinde, Dini ve Türk Sanat Musikisi icra edilerek, Ä°mam ve Müezzinlerin musikiye adaptasyonu saÄŸlanıp , güzel sesle ezan okuma ve kamet getirmeleri hedeflenmektedir! Bu çalışmalar geçmiÅŸe kıyasla, Diyanet’in taÅŸra teÅŸkilatının, musiki ve çalgı aletlerine bakışışındaki deÄŸiÅŸimin göstergesi olarak da oldukça önemlidir!
Musiki Kültürümüze Ney ve Kudüm eÅŸliÄŸinde Semayı katarak, yeni bir coÅŸku, ahenk ve renk kazandıran Hazreti Mevlana: “Musiki Allah Aşıklarının ruh-larının gıdasıdır. Zira musikide Allah’a ulaÅŸmak ümidi vardır.” derken, Aşıkların gön-lünde oluÅŸan aÅŸk kıvılcımından bahsetmektedir. Sevgi ve onun daha ilerisi olan AÅŸk, Yüce Allah’ın Esma’ül Hüsna’sında yer alan “el- Vedud” isminden kullarına intikal eden en büyük tecelli ve lütuf olup, okunan ilahi ve naÄŸmeler müminleri vecd-i ilahi ve aÅŸka yönlendirmektedir. Güzel sesle okunan Kur’an, Mevlid ve aralardaki mersiye ,naat ve münacatların dimaÄŸlarda meydana getirdiÄŸi lezzetler, bu aÅŸkın niÅŸanesidir. Ä°badetler sırasında huÅŸu ve haÅŸyet sonucu oluÅŸan duygu yoÄŸunluÄŸunu sık yaÅŸayanlar: Sonunda Rabia,Yunus ve Mevlana gibi Ä°lahi AÅŸka yönelmektedir .Bu olguyu, herkesten önce, Resulullah, Ehl-i Beyt ve Ashap yaÅŸamıştı; sonradan gelen Ümmet ise Allah ve Resulünün aÅŸkının nurundan sıçrayan kıvılcımlarla halelenen “AÅŸk Yolundan” yürüyerek, Ä°lahi Vuslata erip, sonsuzluk kervanına katılmaktadır!... Rabbim bizlere de nasip eylesin!... Halit Özdüzen
|
İhtirazi kayıt!... Yazar Selami Çekmegil açık 2008-12-01 20:48:26 Bu konudaki iki yazımı üstad Halid Özdüzen beyin işbu yazısına ihtirazi kayıt olarak dercediyorum. Takdir ve saygıyla elbette... TEATRAL TARTIŞMALAR YAHUT SANATTA ŞİİRSİZLİK http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=84&Itemid=5 ELİF-LAM-MİM http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=691&Itemid=49
| Yazar n.ay açık 2008-12-03 10:51:23 Bu yazı, İslam dininin insanların meşru olan maddi ve manevi isteklerini reddetmediğinin bir ispatıdır. Yazarın güzel musiki tarifinde de belirtildiği gibi musiki "Seslerin ritimlerin , armonilerin yoğun bir biçimde birleştirilmesiyle meydana getirilen, heyecanları hissettirme ve uyandırma sanatı" olarak, insanlar musikide hislerini hem sesle hem de sözle ifade etmişlerdir. |
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |