BÜKÇE
Veysi ERKEN
Aziz dostlar,
Geçenlerde eÄŸitimci Kemal beyden güzel bir mail aldım. Erkeklerin bilmesi gereken bir dili anlatıyordu. HoÅŸuma gitti. Umarım ki, erkekler “bükçe”yi öÄŸrenir ve evdeki huzurun artmasına katkı saÄŸlarlar. Bu temenniyle bükçeyi anlatan yazıyla sizi baÅŸ baÅŸa bırakıyorum.
“OÄŸlum bir hafta sonra evleniyor. Sorumluluk sahibi bir baba olarak, ona öÄŸüt vermem gerekiyor. Fakat bunu evde yapamam çünkü annesi ağız tadıyla öÄŸüt vermeme izin vermez, sözü aÄŸzımdan kapıp kendi devam eder. Ä°ÅŸ yerimden oÄŸluma telefon açtım, akÅŸam yemeÄŸini dışarıda birlikte yiyelim, dedim. Deniz kenarındaki bu ÅŸirin lokantada ÅŸimdi onu bekliyorum.
Geliyor aslan parçası, yakışıklılığı da aynı ben. HoÅŸ beÅŸten sonra konuya giriyorum.
- OÄŸlum, haftaya düÄŸünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor. Kaç dil biliyorsun oÄŸlum sen?
-Ä°ngilizce, Fransızca bir de kendi dilini de sayarsak Türkçe ile üç dil oluyor. -Bugün ben sana dördüncü dili öÄŸreteceÄŸim. Dilin adı Bükçe. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.
-Kadınların ayrı bir dili mi var? -Tabi ki. EÄŸer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaÅŸamak dünyanın en büyük zevkidir. Ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bükçe'yi öÄŸrenmeli.
-Ä°yi de niye Bükçe? -Çünkü kadınlar konuÅŸurken genellikle, söyleyecekleri sözü net söylemezler. EÄŸip bükerler onun için dilin adını "Bükçe" koydum.
-Bükçe zor bir dil mi baba? diye sordu gülerek. -Bana bak, çok önemli bir konu, eÄŸleniyor gibisin biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek Bükçe konuÅŸurlar sonra da senin sözün doÄŸrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuÅŸmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar. - Bence bir kaç sebebi var. Birincisi, duygusal oldukları için, hayır, cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından dolayı, sözlerini de dolaylı söylüyorlar. Ä°kincisi, kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletiÅŸim yetenekleri çok güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir sıfır öndeler yani. -Ne bir sıfırı oÄŸlum, en az on sıfır öndeler. DüÅŸünsene, henüz konuÅŸmayan, küçük bir çocuÄŸun bile yüz ifadesinden ne demek istediÄŸini hemen anlıyorlar. Ä°ÅŸin kötüsü kendileri leb demeden leblebiyi anladıkları için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için, leb, deyip bekliyorlar. Hatta bazen, leb, demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. Niye, leb, demek zorunda kalıyorum da o düÅŸünmüyor, diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. Niye düÅŸünmedin diye kızıyor bana. -Kızarlar oÄŸlum kızarlar. Kadınlar ince düÅŸüncelidirler, detaycıdırlar, küçük ÅŸeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendiler gibi düÅŸünceli olmamızı beklerler fakat erkekler onlar gibi deÄŸil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.
- Ne olacak baba o zaman, yok mu bu iÅŸin çaresi? -Var dedik ya oÄŸlum, Bükçe'yi öÄŸreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
- Hazırım baba. - Bükçe bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bükçe'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın bu gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana "bu gün bir elbise aldım." diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı andan baÅŸlar, kaç maÄŸazaya gittiÄŸinden, almak için kaç elbise denediÄŸinden, indirimlerden, yolda gördüÄŸü tanıdıklarından alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
- Hikaye dili yani. - Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes." demeyeceksin. Böyle bir ÅŸey dediÄŸinde, bittin demektir. Ä°ster öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de. Ä°ki durumda da "seni sevmiyorum" demiÅŸ olacaksın.
-Ne alakası var, baba. Sen i sevmiyorum demekle, kısa anlat demenin. -Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düÅŸünürler.
- Bu önemli, Bükçe'de dinlemek sevmektir, diyorsun. - Aynen öyle. Devam edelim. Bükçe ima dolu bir dildir. Kadınlar konuÅŸurken, bir ÅŸeyler ima etmeyi severler. Biz erkeklerde imalı konuÅŸuyoruz diye düÅŸünürler ve sözlerimizle onlara ne demek istediÄŸimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin ima yeteneÄŸi pek geliÅŸmemiÅŸtir. Bizim kastımız söylediÄŸimiz ÅŸeydir.
- Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinliÄŸin içinde daha iyi duracağım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı bir kaç saat surat astı. "Neyin var." diye sordum. "Hiçbir ÅŸeyim yok." dedi. Sence nerede hata yaptım? - Böyle de iyisin, derken o "de" ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu ÅŸöyle anlamıştır. Böyle de fena sayılmazsın, eh iÅŸte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin."
- Peki ne demem gerekiyordu? - Åžunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleÅŸtirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün "Hayatım sen zaten çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok." deseydin, o günün zehir olmazdı.
- Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydiÄŸi yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar. - Aferin oÄŸlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmiÅŸsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleÅŸtirir ama asla senin eleÅŸtirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
- Ve asla unutmazlar, deÄŸil mi? - Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "biraz cimri" demiÅŸtim. Hala "Sen benim annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir ÅŸey aldığında gözüme sokar, en çok göreceÄŸim yere koyar.
- Hadi o konularda dilimi tutarım da, ÅŸu ima iÅŸini çözmek zor geldi. - Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imaları anlayacaksın ama "sen ÅŸunu mu demek istiyorsun." diye asla yüzüne vurmayacaksın. Ä°lla Bükçe anlatacak, asık bir yüzle karşılaÅŸmamak için senin de anlaman gerekiyor. "Hayır, evde yiyeceÄŸim ama istersen hazır bir ÅŸeyler alıp geleyim, ne dersin." dedim. "Tamam" dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de kepekli ekmek arasına yaptırdım. Bunu düÅŸündüÄŸüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düÄŸünde daha zayıf görünme derdinde, bu sıralar.
- Bu Bükçe'de kısa konuÅŸma yok mu baba? - Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuÅŸmuyorsa ya da kısa konuÅŸuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, "Neyin var" diye. "Hiçbir ÅŸeyim yok." diyorsa, aman bir ÅŸeyi yokmuÅŸ, diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduÄŸundan yakınarak, aÄŸlamaya baÅŸlar.
- Bükçe'de "Hiçbir ÅŸey yok" demek "Çok ÅŸey var, benimle ilgilen" demek oluyor, o zaman. - Evet. Biz erkekler "Bir ÅŸey yok." diyorsak ya gerçekten bir ÅŸey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir ÅŸey vardır ama; ÅŸu anda konuÅŸacak bir ÅŸey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konuÅŸmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana deÄŸer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur. Çok nadirdir, gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.
- Bir arkadaşım da kadınların "peki" demesi tehlikelidir, demiÅŸti. - DoÄŸru. Bir kadının aÄŸzından çıkan "kuru bir peki, olur, tamam" her zaman tehlikelidir. Bu Bükçe de "Åžimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım." demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "peki canım, olur hayatım" gibi bir hoÅŸluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
- Zor bir dil baba. - Yok yok gözün korkmasın. Bükçe, konuÅŸman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
- Anlamak da pek kolay deÄŸil ama. - Korkma o kadar zor deÄŸil. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düÅŸünemediÄŸimiz için biz erkeklere kızarlar, ve konuÅŸurken suçlayarak konuÅŸurlar fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
- Nasıl yani? - Mesela, karın sana "ne zamandır dışarı çıkmadık." derse bunu suçlama olarak üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen düÅŸünüp teklif etmediÄŸin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak deÄŸildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik." gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
- Küçük ama önemli detaylar. - Aynen öyle. Mesela karın "üÅŸüdüm" diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi açmanı deÄŸil, ona sarılmanı istiyordur.
- KeÅŸke okullarda öÄŸretselerdi biz erkeklere Bükçe'yi. Ne kadar erken baÅŸlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik, belki. -(Haklısın da okulda faydalı ne öÄŸretiyorlar ki?)(*) Aslında ben de sana öÄŸretmek için geç kaldım. Neyse, zararın neresinden dönülse kârdır.
- Not mu alsaydım, epeyce detayı varmış dilin. - Sen bilirsin oÄŸlum, unutacaksan al. KeÅŸke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öÄŸretmem. Åžimdi aklıma geldi. Kadınların en nefret ettiÄŸi sözcük "Farketmez"dir. Fark etmezi kadınlar "Hiç umurumda deÄŸil, ne yaparsan yap " diye anlarlar.
- En deÄŸerli sözcük nedir? - Sen bil, bakalım.
- Seni seviyorum, demek herhalde. - Evet, kadınlar "seni seviyorum" sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler söylemiÅŸtim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete düÅŸmemeliyiz.
- Bükçe sadece konuÅŸma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana. - Ben de tam ona geliyordum. Kadınlar küçük ÅŸeylere önem verirler. AkÅŸam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düÅŸündüÄŸünü ifade etmek için kısa acık da olsa bir mesaj gönder, küçük sürprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardımet, salata yap, çay demle.
- AkÅŸam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
(*) parantez içi ifade yazıya tarafımdan eklenmiÅŸtir.
|
Yazar girisim açık 2009-02-03 16:30:39 Bu yazıyı ve yayımcıyı birkaç yönüyle tebrik etmek istiyorum. 1-Bizde ilim denilince çok kitap okumak, başkalarının tespitlerini öğrenmek ve ezberlemek anlaşılır. İnsanın kendi tecrübe ve çabasıyla kazandıkları bilim-bilgi sayılmaz. Yazar kendi kazanımlarını yazarak bu anlayışın dışına çıkmış olduğunu gösteriyor. İlmin başkalarının öğrendiklerinin kabulü ve tekrarı olmadığını anladığımızda çok şeyin değiştiğini fark edeceğiz. 2-Gazetelerin 3. sayfaları cinayet ve aile kavgaları haberleriyle doludur. Bir ailenin sonsuza kadar kaderini etkileyen böylesine önemli hadiseler, çoğunlukla basit bir yanlış anlamadan ya da hiç anlaşılmamaktan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde hiçbir yetkili bunu görüp tedbir almayı düşünmez. Mesela yazarımızın yaptığı uygulama kurumsal hale getirilebilir. Evlenecek her aday kısa bir iletişim kursuna tabi tutulması şeklinde olabilir. 3-Yazıda da belirtildiği gibi insanlara 3-5 dil öğretiliyor da ömür boyu beraber yaşayacakları insanlarla hangi dilden konuşacakları öğretilmiyor. 4-Edebiyat derslerinde mecaz ve kinaye dili sıkça işlenir. Roman ve şiirde işlenen yüksek duyguların mühim bir bilmece gibi çözülmesi genç dimağlardan beklenir. Ancak bir evde yaşayan iki insanın tamamen farklı dilde konuştukları söylenmez. Dili öğretmelerini beklemeyelim tamam ancak 20 yıla yaklaşan öğrenim hayatı boyunca bir kez dahi olsa erkeklerle kadınların farklı dil kullandıkları söylenemez mi? Müfredat bu kadar dolu mu? Yoksa eğitimin başındakiler dahi bu bilgiden yoksun mu? 5- Bundan sonra Gazetelerin 3. sayfa haberlerine bir de bu açıdan bakmanızı tavsiye ediyorum. Hadisenin ne kadar önemli olduğu fark edeceksiniz. Yazarı tekrar tebrik ediyorum. Raci D.
|
Sadece kayıtlı kullanıcılar yorum yazabilirler. Lütfen hesabınıza giriş yapınız veya kayıt olunuz. Powered by AkoComment 2.0! |